Alanlar’da cenaze töreni (2. Bölüm)

0
424

Alanlar (Osetler) Kafkasya’nın kadim halklarından biri. Çok tanrılı dönemdeki uygulamaların yanısıra tek tanrılı dinlerin de etkilediği cenaze törenleri ile Haziran sayımızda başladığımız dizi yazı; misafir ağırlama, barıştırma yöntemleri, düğün gibi konularla devam edecek. 

Gabağ Yarışması
At yarışından sonra gabağ yarışması şöyle yapılıyordu: Her biri dokuz kulaç uzunluğunda üç tane ince ağaç direk (bilek kalınlığında) uçlarından birbirine bağlanarak uzatılır ve yere çakılırdı. Direğin en uç noktasına boru şeklinde mermi kovanı geçirilir, kovanın iki yanına da makara çakılırdı. Kovanın en üst kısmına bir deri parçası sabitleştirilirdi. Direğin sabit durması için yanlarından iplerle sıkıca yere bağlanıp gerilirdi. Burada yapılacak iş, direğin tepesindeki makaralar ve deri parçasını tüfekle vurarak düşürmekti.
Bu yarışmaya ölenin akraba ve köylüleri katılamıyordu. Başka köylerden gelenler katılırdı. Yarışmada ödül olarak, direğin tepesindeki makaralardan herbirini vurup düşürene, o dönemin parasıyla 1.5 lira (som), deri parçasını düşürene de bir tosun (erkek dana) verilirdi.
Yarışmak için köylerden gelenler guruplar oluşturarak sırayla ateş ederlerdi. Direğin tepesine ateş etmenin kaide ve kuralları vardı. Bu kuralları yönetecek bir de hakem seçildikten sonra atış sırası için gruplar belirlenirdi. Ölenin yakınlarından birisi ilk atışı yaparak yarışmayı başlatırdı. Guruplar atışlara başlayınca makaraları çabucak düşürürler, deri parçasını düşürmek için kıyasıya mücadele ederlerdi.
Sırayla atış yapılmasına rağmen, deri parçası atılan mermilerle kopacak duruma gelince çoğu zaman sıraya riayet edilmez, deriyi düşürme şerefine nail olmak için acele edilip kuralların çiğnendiği de olurdu.
Bazen aceleyle peşpeşe atış yapıldığı için, deriyi kimin düşürdüğü belli olmaz, atıcılar ‘ben düşürdüm’ diyerek sahiplenmeye çalışırlardı. Hatta anlaşmazlık uzar, kavgalar çıkardı. Bu tip anlaşmazlıklarda yeni bir nişan konarak, anlaşmazlığa düşenlere birer el daha ateş ettirilir ve en iyi derece yapan birinci seçilirdi.
Ödül olarak tosunu alan köyüne götürür, ölen kişi adına keser ve ziyafet verirdi. Ölenin akrabalarından birini de ‘ölen yakınınız için ziyafet veriyorum’ der ve davet ederdi.

Cenaze Yemeği (Hişt)
Alanlar’da cenaze gömüldükten sonra ziyafet verilir. Bu ziyafetlerde, çok eskiden 30-35 tane büyük baş hayvan kesildiği olurdu. Bu sayı zamanla 10-12’ye düştü, günümüzde 2 veya 3 hayvan kesiliyor. 19. yy.’dan itibaren cenazelerde kesilen hayvan sayısı ve katılan insan sayısı azaldı. Cenaze yemeklerini tamamen kaldırmak için çalışmalar da yapılıyor.
Verilecek yemeklerin masrafları cenaze sahibinden çıkmıyor. Günümüzde de olduğu gibi, birkaç kişi görev alıyor ve liste tutarak para topluyor. Önemli miktarda para toplanabiliyor. Cenaze sahibinin akraba ve dostları bu paralarla kesilecek hayvanları temin eder, ziyafeti hazırlar.
Hişt denilen cenaze yemeklerine katılım fazla olduğu için, günümüzde apartman aralarındaki boşluklar birleştirilerek kapatılmakta ve yemek ziyafetleri buralarda verilmektedir.
Çok eskilerden beri Alan kültüründe varolan içki, maalesef cenaze yemeklerinde de alabildiğine içilmektedir.

Cenaze Yemeğine Başlama
Yemekler hazırlandıktan sonra toplanan insanlar yemeğe oturur. Yaşlılardan biri yemek öncesi arfe konuşmasında şunları söyler:
“Sana inanıyoruz Allahım. Sen toplumumuza bir daha böyle acılar yaşatma, şu yemekleri hazırlayanların kazandıkları sevapları ve dualarımızı kendisi için toplandığımız merhum kardeşimizin ruhuna ulaştır. Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun. Dünya var oldukça; onun öbür dünyadaki sevapları artsın. İlkbaharı solmasın, kışı donmasın. Akraba ve dostlarının duaları onun öbür dünyadaki yaşantısını kolaylaştırsın. Ölüler diyarında mutlu olsun, günahları affolsun. Eğer, hayatta iken birilerine borçlandı ve ödeyemediyse, alacaklısı buradaysa affetsin. Nur içinde yat, hayatta iken herkesle iyi yaşadın, öbür tarafta da bu güzelliğini bozma. Şu insan nasıl öbür dünyaya göç ettiyse, bizler de gideceğiz. Şu kısa hayatta, Allah bize barış ve huzur içinde yaşamayı nasip etsin.”
Yaşlı konuşmasını bitirdikten sonra yemek başlar. Yemek sonrası cenaze için başka köyden gelenler gitmek için müsaade ister ve ayağa kalkar. Gitmeden önce, misafirler ve ev sahipleri vedalaşmak için karşılıklı iki sıra olur. Misafirlerin yaşlısı burada arfe yaparak şöyle der:
“Değerli akrabaları ve köylüleri, bundan sonra bu eve mutlu günlerde gelinsin. Bundan sonra böyle bir acı yaşanmasın.”
Ev sahiplerini temsilen bir kişi cevap verir:
“Ey güzel insanlar, Allah sizlerden razı olsun. Cenazemiz için buraya kadar zahmet ettiniz. İnşallah biz de sizin mutlu günlerinize katılarak ödeşiriz.”
Misafirler gittikten sonra yemekte hizmet eden gençler ve yemek yemeyen diğer insanlar masalara otururlar.
Alanlar’ın cenazelerinde kendilerine özgü bazı töreleri vardı. Örneğin; Müslüman kesimde cenaze evine başsağlığına gelindiği sürece ev sahibi kemer takmaz; cenazelere silahlı katılmak ayıptır, sadece haberciler silah kuşanabilir; mezar kazılırken oradan geçmekte olan yabancı bir Alan atından iner, mezarlığa girer ve mezar kazma işine yardım eder, orada bulunanlara taziye niteliğinde arfe yapar, mezarlıktan ayrılırken de sağ tarafından dönerek gider; cenaze mezarlığa götürülürken yabancı bir atlı rastlarsa atından iner, cenaze sahibine arfe yapar, sonra yoluna devam eder.
Müslüman Alanlar cenaze merasimlerini genellikle İslam dinine uygun bir şekilde yapmalarına rağmen, yakın zamana kadar cuma akşamları cenaze için verilen yemeklerde içki de içtiler. Günümüzde dinini daha serbest yaşamaya başlayan İslami kesim bazı şeyleri değiştirmeye başladı.

Ana Yemeği
Çok eskiden cenaze defnedildikten bir gün sonra ölenin annesi adına da yemek verilirdi. Annesi sağ olanlar için yapılan bu uygulama zamanla herkes için yapılmaya başlandığı gibi, cenazeden bir gün sonra yerine bir hafta sonra yapılmaya da başlandı.
Bu yemeğe herkes çağrılmıyordu. Sadece anıt mezar ortaklığı olan aileler davet ediliyordu. Gelenler beraberlerinde çeşitli içki ve yemekler getiriyor, cenaze sahibi de duruma göre büyük baş hayvan veya koyun kesiyordu. Kendisi için yemek verilen ölenin yanısıra ortak olan anıt mezarda yatanlar için de dua edilirdi.
Alanlar’ın en meşhur yemeği olan velibeğ bu tip cenaze yemeklerinde her zaman yapılmıştır. Velibeğ, cenazesi olan evlere çift sayıda, mutlu günlerde ise tek sayıda götürülmekteydi.
Anıt mezar yapımı, savaşlar nedeniyle ve çeşitli tehlikeler karşısında sık sık yer değiştirmek zorunda kalan Alanlar tarafından zamanla terkedilerek, normal mezarlar kullanılmaya başlandı. Ortak mezar sahipleri aynı mezarlığı kullanmaya ve ‘Ana Yemeği’ni yapmaya devam ettiler. Yakın zamana kadar dağ köylerinde bu adetlerini devam ettirenler oldu.

Yaşlılar İçin Yemek
Yaşlı insanların ağır hastalıktan dolayı, fazla acı çekmeleri durumunda kendileri adına yemek ziyafetleri verilirdi. Hastalar bu yemekler sayesinde gelenlerle helalleştikleri gibi acı çekmelerinin de önlendiğine inanılırdı. Zaman zaman bu yemeklerin akabinde bazı hastaların ölmesi, töreyi daha da pekiştirdi. Bazen de hastalar tamamen iyileşip, yaşamaya devam ettiler.
Eskiden ölenin hayrına ihtiyaç sahibi akrabalara büyükbaş hayvanlar verilirdi. Akraba olmayanlara da 1 ila 15 lira arasında paralar verilirdi. Günümüzde de buna benzer hayır paraları dağıtılmaktadır.

Taziye İçin Gelenler
Cenaze evine, başka köylerden insanlar taziye için gruplar halinde gelirdi. Kadınlar arabalarla erkekler de atlarla yolculuk yapardı. Cenazenin olduğu yere varılınca, evden uzak bir yerde at ve arabalardan inilerek erkekler önde, kadınlar arkada yürüyerek eve ulaşırlardı. Erkekler araba ve atlarını bıraktıkları yerde silah, yamçı, kamçı gibi malzemelerini de bırakırlardı. Evin önüne gelinince erkekler tek sıra oluşturur, kadınlar eve girerdi. Bu arada cenaze sahibi erkekler de misafirlerin karşısında tek sıra halinde dizilirlerdi.
Kalpaklar çıkarıldıktan sonra her grubun yaşlıları karşılıklı arfe konuşmaları yaparlardı. Konuşmada öncelik misafirlerindi. Taziyeye gelenlerden ağlayanlar olursa, el ve yüzlerini yıkamaları için kendilerine su getirilir ve yıkanmaları sağlanırdı. Böyle durumlarda el ve yüz yıkanırken kalpakların çıkarılması ayıp sayılıyordu.
Kadınlar acele etmeden yavaş adımlarla eve girerken, akraba olanlar ağlar, ağıtlar yakarlardı. Genellikle, kadınların sair zamanlarda gezmek maksadıyla bir yerlere gitmek için imkanları olmadığından ve de durup dururken gezmek ayıp sayıldığından, bu tip cenazeleri de fırsat bilerek gittikleri yerde akrabalarını görme fırsatları oluyordu.
Köyün yaşlıları bir iki hafta cenaze evinde kalarak veya her gün oraya giderek, taziyeye gelenleri karşılardı. Taziyeye gidemeyenler, cenaze sahibini başka bir yerde gördüklerinde taziyelerini iletebilirlerdi. Taziyeye gelenlere yemek verilir, gençler bu yemeğe katılmazdı.

Cumartesi Akşamları
Hıristiyan Alanlar’da, sadece kadınlar, cumayı cumartesiye bağlayan geceler, en az yedi kez ölenin mezarına çeşitli yemek ve içki götürürler, zengin olanlar bunu daha fazla tekrar ederlerdi. Yemekler mezarlıkta yenirdi. Sabah güneş doğuncaya kadar kaldıkları, dualar edip ağladıkları olurdu.
Aynı gece akraba ve komşular davet edilerek evde de yemek verilirdi. Gelen akrabalar yanlarında çeşitli yemekler getirirlerdi.
Yemek masasının kurulduğu odaya su ve leğen getirilir, masaya bir havlu ve bıçak konurdu. Masanın en yaşlısı kalpağını çıkarıp ayağa kalkar ve elinde içki kadehiyle arfe yaptıktan sonra kadehinden bir kaç damla masaya damlatır ve ölen kişi oradaymış gibi ‘hakkını helal et’ diye seslenir, elindeki kadehten içer ve yemeğe başlanırdı. (Devam edecek)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz