Çerkes Ulusal Hareketi Nereye? (2. Bölüm)

0
540

KAFFED

Yaklaşık 60 şubeden oluşan Kaffed, yaklaşık 15 bin üyeye sahip en büyük ve en eski diaspora örgütümüzdür. Bugünkü durumu ile Kaffed, Dünya Çerkes Birliği (DÇB) adlı örgüte üye bir federasyondur. DÇB, kurulduğundan bu yana Çerkes diasporası tarafından tartışılan, adı sık sık Rusya Federasyonu’nun (RF) kontrolünde olan bir örgüt olarak anılan, örgütün bu iddiayı doğrulayan refleksleri de göstermesi, bu örgüte üye olan Kaffed’e olan güveni de gittikçe azaltmaktadır. Diğer yandan anavatanın RF’nin bünyesinde olması, Kaffed’in diasporadan anavatana nüfus nakli yapma isteği, Kaffed’in RF ile olan ilişkilerini de ılımlı tutma zorunluluğunu doğurmaktadır. Diğer yandan Kaffed’in kuruluş dönemindeki diaspora Çerkesleri’nin ihtiyaç ve talepleri ile, bugünkü talepleri arasında yoğun bir fark oluşmuştur. Kaffed bugünkü örgütsel yapısı ile bu ihtiyaçları karşılayamaz durumdadır. Bütün bu sorunları karşılayamama nedeni ile Kaffed, çözülme-azalma-küçülme tedirginliği içine girmiş ve özgüvenini kaybetmiştir. Özgüven eksikliği, kendisi dışında örgütlenen yapılara tepki gösterme, tanımama, ilişki kurmama gibi refleksler göstermesine neden olmuştur.
Bu durumu doğrudan sözcüsü olduğum Adıge Dil Derneği’nin (ADD) kuruluş sürecindeki yaşadığımız ilişkilerden net bir şekilde anladık. Dönemin Kaffed başkanı (Vacit Kadıoğlu) ile Kaffed merkezinde, içinde Fahri Huvaj, Ali İhsan Tarı ve Yılmaz Dönmez’in de bulunduğu toplantılar yaptık. Kaffed’den talebimiz, Kaffed’in heterojen bir yapı olduğu, içerisinde Adıgeler’in dışında da halklar barındırdığı, bu halklardan sadece bir tanesinin dilinin çalışmasının yapılmasının etik olmayacağı, bu nedenle ayrı bir ihtisas derneği olarak örgütlenilmesi, örgütlenen ADD’nin Kaffed’e üye olması, Kaffed’in de bu alanla ilgili bütün enerjisini bu örgüte aktarmasının doğru olacağı kararlaştırıldı. Bu talepleri makul ve gerçekçi bulduğunu, her türlü desteği vereceğini açıklayan dönemin Kaffed başkanı, ADD kurulmuş ve çalışır halde iken, ‘Seçmeli Dil Dersi’ için hazırladıkları dokümanları ADD’ye hiçbir bilgi vermeksizin Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) sunmuştu.
Daha sonra ADD’nin Dil Kurultayı yapacağını açıklamasından sonra, Kaffed tarafından ortak toplantı düzenlenmesi talebi gelmesi üzerine, ADD’den Ali İhsan Tarı, Nuri Ersoy, ben ve Yılmaz Dönmez, Kaffed merkezinde bir araya gelmiştik. Toplantıya Kaffed eski ve yeni başkanlar dahil hemen hemen tüm kadro katılmıştı. Yapılan konuşmalarda; Latin alfabesinin gerekliliği konusunda ortak görüş birliğine varıldıktan sonra, Kaffed tarafından önceden planlanan II. Uluslararası Dil Konferansı’nın ortak yapılması konusu tartışıldı. Konferans ve Kurultay, her ikisinin de ortak yapılması kararlaştırıldı. Daha sonra da Dil Konferansı ertelendi ama bize haber verilmedi, haricen öğrendik. Dil Kurultayı için ADD ile delege pazarlığı yapıldı. Kaffed’in istediği delege sayısı kabul edildi. Bir hafta kala, Kurultay’a Kaffed genel başkan yardımcısı Hasan Seğmen’in katılacağı, delege bazlı katılımın olmayacağı tarafımıza yazılı olarak bildirildi. Daha sonra II. Uluslararası Dil Konferansı yapıldı. Davet edildik. Ancak; davetli listemizi gönderdiğimizde başkan yardımcımızın toplantıya katılımını istemediklerini beyan ettiler. Bu talebi etik dışı bularak konferansa gitmeme kararı aldık. Araya Thamadeler’in girmesi üzerine katılımı kabul ettik, Konferans’a katıldık. Konferansta Latin tabanlı bir alfabe yapılması için karar alındı. Bu amaçla komisyon oluşturuldu. ADD tarafından yapılan Latin tabanlı alfabe ve ekleri incelenmek, varsa itirazlar, düzeltmeler, öneriler yazılı olarak tarafımıza bildirilmek üzere diasporadaki tüm Adıge kuruluşlarından yazılı olarak talep etmiştik. Gönderdiğimiz yazıda MEB’e verilecek kitap, sözlük, imla kılavuzu vb. dokümanların tamamının ortak bir dilekçe ile verilmesinin diasporadaki parçalı duruşu önleyeceği de özellikle vurgulanmıştı. Konu ile ilgili kurumların çoğu görüş bildirirken, Kaffed tarafımıza yazdığı yazıda, Latin alfabesine karşı olduklarını, John Colarusso’nun söylediğini iddia ederek, “Adıgece’de sesli harf yok, siz sesli harf yazmışsınız” gibi akıl almaz bir cevapla hiçbir kurumla işbirliği içinde olmayacaklarını dolaylı olarak açıklamış oldular. Ayrıca Ankara temsilcisi olduğum Jıneps gazetesinin uzun süre Kaffed’e sokulmamak için direnişler sergilendiğine canlı tanık olmuştum. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Kaffed’in bu tutumu yapılan son seçimlere de olduğu gibi yansımış ve diasporanın iki büyük ilinin (Ankara-İstanbul) şubeleri mevcut iradenin devamı niteliğindeki yeni yönetime oy vermemişlerdir. Yine Kaffed yukarıda saymış olduğumuz sorunların çözümü ile ilgili hiçbir Çerkes kurum ve kuruluşu ile işbirliği yapmamıştır. Kaffed, yönetsel kontrolü zaman zaman kaybetmekte, kendi içinde çelişkiler barındıran açıklamalar ve yazışmalar yapmaktadır. Bu duruma somut olarak Birgün gazetesine verilen demeci gösterebiliriz. Kaffed genel başkan yardımcısının ağzından, diasporadaki bütün Çerkes kurum ve kuruluşlarına hakaret edildi. Kamuoyunun çok tepki göstermesi üzerine düzeltme yaptırıldı. Kaffed ölçeğindeki bir kurumun bu tür açıklamaları yazılı ve imzalı aynı zamanda yetkili organ kararı ile yapması gerektiği halde aklına gelenin aklına geldiği şekilde yapması, hem kurumu yıpratmakta hem de Çerkes diasporasına zarar vermektedir. Abhaz kökenli soydaşlarımızla ilgili olan tartışma da anlamsız bir tartışmadır zira; her ne kadar Abhazlar ve Adıgeler ya da diğer soydaşlarımız aynı koşullarda aynı nedenlerle sürgün edilip aynı kaderi diasporada da yaşamışlarsa da Abhazya’nın devlet olması ile birlikte Abhaz ulusal sorunu da Adıge ulusal sorunundan farklı sorun ve çözümlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sorunları ayrı olanların farklı örgütlenmeye gitmeleri gayet doğal bir sonuçtur. Bu durumdan ayrımcılık sonucu çıkmayacağı gibi, bu durum birlikte iş yapmanın önünde engel de değildir. Kaffed’in halen devam eden olumlu yanı ise; eski bir örgüt olması nedeni ile Dünya ve Türkiye’deki resmi ve gayrı-resmi kurumlar tarafından muhatap olarak kabul edilmesidir. Bu durum Kaffed’in sorumluluklarını da arttırmaktadır. RF bünyesinde yoğun bir Çerkes nüfusun barınması, Türkiye’den giden Çerkesler’in oraya yerleştirilmesi, öğrenci nakli ve transferi, Suriyeli Çerkesler’in Türkiye ve RF’ye yerleştirilme çalışmaları, ağırlıklı olarak Kaffed’in omzunda diğer diaspora örgütlerine göre daha fazla yük yüklerken RF ile olan ilişkiler de RF’ye eleştirel yaklaşıma sınır koyma zorunluluğunu da getirmektedir.

KAFFED’İN YAPMASI GEREKENLER

Kaffed, gerçekten erimeyi durdurmak istiyorsa, Çerkes örgütlülükleri ile sınırları ve prensipleri belirlenmiş bir ilişki kurmak zorundadır. Bu bir ihtiyaçtır. Aksi davranış, Çerkes diasporasının başıbozuk davranmasına, kontrol edilemeyen ve Çerkes ulusal sorununun çözümüne zarar verecek durumların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Çerkeslerin tamamını ilgilendiren ya da hiçbir Çerkes kuruluşunun hayır diyemeyeceği konularda ortak yürümenin hiçbir kuruma zarar vermeyeceği açıktır. Yine Jıneps gazetesi olarak daha önceden önerdiğimiz, diasporada yaşayan toplumuz tarafından itibar edilen, hukukçular, eski başkanlar vb. kişilerden bir danışma kurulu geciktirilmeden oluşturmalıdır. Bu kurul için bir yönetmelik oluşturulmalı ve işleyiş bu yönetmeliğe göre sağlanmalıdır. Mevcut Çerkes örgütlenmeleri ile Kaffed arasında Çerkes kuruluşları platformu adı altında bir platform geciktirilmeksizin oluşturulmalıdır. Bu platformun işleyişi ile ilgili de bir yönetmelik düzenlenmelidir. Platform ortaklaştığı konuda birlikte iş yapmalı, ortaklaşamadığı konuda ortaklaşmayanlar şerh düşerek geri çekilmelidir. Kaffed tüzüğü değiştirilerek liste usulü seçimden vazgeçilmelidir. Ek olarak nisbi temsil sistemi getirilmelidir.
(Devam edecek)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz