Toplumsal Akıl

0
421

Düşünüyorsanız dünyanın en büyük silahına sahipsiniz demektir. Çünkü Özgürlük, kendinize ait düşüncelere sahipseniz vardır. Papağanlar düşünemezler. Onların yaptığı şey, ne anlama geldiğini bilmedikleri başkalarına ait sözleri taklit ve tekrardan öteye gidemez. O da üç beş kelimeden ibarettir.
Toplumlar, bireysel düşünce kadar toplumsal hafıza da oluşturmak zorundadırlar. Yani Toplumsal Akıl… Toplumsal Akıl’ın olduğu yerde ise papağanlığa yer yoktur. Çünkü Akıl, düşüncenin kaynağıdır. Ezber ise taklidin… Taklit ise yazılmış bir senaryoyu oynamaktır. Ne anlama geldiğini bilmeseniz bile…
Biz, dikkatle baktığımızda Toplumsal Akıl’ın çokluk içerdiğini görüyoruz, teklik değil… Öyleyse Düşünce İklimini, düşünceye âşık beyinlere açmak gerekir. Düşünenleri çağ aşamayan toplumlar Toplumsal Akıl kuramazlar. Kuruyor görünse bile geçici ve aldatıcıdır. Kanmamak gerekir. Ayrıca Toplumsal Akıl, hem kendi toplumunda, hem başka toplumlarda taraftar bulabilmeli; hem de sonraki çağlara düşünsel miraslar bırakabilmelidir.
Yani bireysel de olsa başlangıç olarak Tefekkür, önce kendisine en uygun ortam olan Xase’ye taşınmalı ve orada adeta “Hoş Seda” olup uygun muhataplarla tanışmalı ve toplumsallaşmalıdır. Adyge Toplumu’nda Xase Kültürü’nün güçlü olması bireysel ünlenmelerin önüne geçebilmektedir. Çünkü güçlü dediğimiz birey kendi fikirleriyle Xase’nin bir üyesidir ve sahip olduğu bireysel fikirleri toplumsallaşmış, xase’ye mal olmuş ve Toplumsal Akıl haline gelmiştir. Böylece XASE, Düşünce Merkezi ve Eylem Kaynağıdır. Benim bahsettiğim konu, giydirilmiş kıtaların duygusal vaveylaları değildir. Benim bahsettiğim konu ezber bozan, görüp, duyup, düşünüp, yoğurup kelama dönüşmüş, paylaşıma açılmış yaraya mehlem olan, hayat veren ve EMİN ve MUTLULUK KAYNAĞI olan toplumsal vicdanlardır.
Toplumsal Akıl’ın Xase’de kalması yani Xase’de hapsolması durumunda ancak Ortak Akıldan bahsedilebilir. Burada Toplumsal Akıl söz konusu değildir. Adıgeler geçmişte Ortak Akıl’ takılıp kalmamışlar; Toplumsal Akıl’ı çok iyi işletmişlerdir. Onun içindir ki bugün Adıgelerde Xabze denen kavram ve hatta yaşam biçimi vardır.
Tefekkür’ün hayata geçirilmesi durumunda, Akıl Sahipleri, kendi üyelerini, milletini veya hangi ırktan olursa olsun gönül erlerini öz, üvey, yaban şeklinde veya herhangi başka bir adla kategorize edemez. Ancak insanları, kabiliyetlerine göre görevlendirmeler yapabilir. Yani görev alır ve görev taksimi yapar. Bana öyle geliyor ki Adıgelerin sahip olduğu pşı, workh ve pşılh1 gibi toplumsal katmanlar başlangıçta istek ve yetenek göre oluşturulmuş görev dağılımlarıydı. Ne pşı toplumun kanını emen bir sülüktü ne de pşılh1 alınıp satılan bir meta idi. Ayrı bir çalışma konusu olduğu için bu kadarla yetinelim.
Bahsettiğimiz Toplumsal Akıl’ın, toplumsal olması için en büyük gerekçesi, Toplumsallığın yanılma ve yanıltma riskini azaltabilecek olmasıdır. Akıl’ın bu toplumsallığına rağmen yinede yanılma ihtimali vardır; ancak bu yanılma oranı, Bireysel Akıl’a oranla daha düşüktür. Yanılmada tefrika yoksa telafi edilebilir. Çünkü bu masumane bir yanılmadır. Unutulmamalıdır ki asıl tehlike tefrika’dır. Tefrika, farklı düşünmek değildir. Tefrika, taraflardan birinin diğerini yok sayıp uzaklaştırması, onu kendine kapatması, bölmesi demektir.
Uygulamada Tefrika’yı azaltmanın en güçlü çaresi ise Ortak Akıl’ın, Hiyerarşik Düzen alması ve bu düzenin de Düzenli Değişkenlik gösteriyor olmasıdır. Burada bir kez daha yineleyelim, bahsettiğimiz konu yani Tefrika, fikirlerin farklılığı değil, fikirlerin ayrışması sonucu çatışmaya dönüşmesidir.
Toplumsal Akıl’daki yanılabilme özelliği, Akıl’ın bizatihi kendisindendir. Yani Akıl, ne kadar güçlü bir kapasiteye sahip olursa olsun, kapasitesi yine de sınırlıdır. Çünkü Akıl da mahlûktur. Sonsuz bir enerjiye sahip değildir. Aslında Sonsuz Enerji kavramı da yanlış bir tanımlamadır. Çünkü böyle bir şey yoktur. Yani Enerjinin kendisi sonludur.
Akıl’ı daha da güçlü kılmak için onu Toplumsal kılmanın dışındaki ikinci önemli yol Hikmet’tir. Akıl’ın kendi ürettiği bilginin dışında Hikmet’e yani İlahi Bilgi’ye ihtiyacı vardır. Şuna dikkat etmek lazım: Akıl, yeterli değilse Hikmet zaafa uğrayabilir. Velev ki Toplumsal Akıl olsun. Bu zafiyetin nedeni de Hikmet’in kendisi değil; Akıl’ın acizliğidir.
Hikmet, ne hitap edendir, ne de hitap edilen. Hikmet, hitabetin kendisidir. Yani metnin aslı… Kamus, İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapma sıfatı. Hakimlik. Eşyanın ahvalinden, Hakiki ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim. (Buna İlm-i Hikmet deniyor) * Herkesin bilmediği gizli sebep. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye… * Ahlâka ve hakikate faydalı kısa söz. * Sır. * Bilinmeyen nokta. İlim, adalet ve hilimin birleşmesinden doğan değerli sıfat. * Kuvve-i akliyenin vasat mertebesidir. Hakkı hak bilip imtisal etmek, batılı batıl bilip içtinap etmektir. * Allah’a itaat, fıkıh ve sâlih amel. * Akıl, söz ve hareketteki uygunluk. * Hak emre uymak.* Allah’ın yarattıklarında tefekkür, der. Peki, Akıl insanın, Eşyanın ve kâinatın hakikatlerini ne kadar bilebilir? Soru zaten bireysel de olsa, Toplumsal da olsa Akıl’ın sınırlı olduğunu kendi içinde barındırmaktadır.
Bunun içindir ki Akıl’sız din sahipleri, dinleri adına cinayetler işlerken, dinsiz akıl sahipleri de akıl ve zanları adına benzeri cinayetleri fazlasıyla işlemişlerdir.
Bu kadar sınırlı bir güce sahip olan Akıl, insanoğlunun varlığı için de kaçınılmaz bir değere sahiptir. Akıl olmasaydı yine yaşam olurdu; ancak bu günkü anlamda değeri olmazdı. Öyleyse yine Akıl’a dayanarak diyoruz ki insanoğlunun selameti için Bireysel Akıl’ı, Toplumsal Akıl’a yani Xase’ye ve Xase Muhatapları’na (Topluma) evirmemiz gerekmektedir. Diğer yandan toplumsal da olsa Akıl’ın sınırlı oluşu nedeniyle yalnız bırakılmamalı, İlahi bir mürebbiye olan Vahiy’e kapı aralanmalıdır. İkisinin bir birlerinden koparılması durumunda ise ya Dini fanatizm olan Orta Çağ doğar; ya da Pozitivizm’i Tanrılaştıran, Emperyalizm, Oligarşi, Faşizm, Kominizim, Anarşizm, yoksulluk, gerilik, cehalet vb. diktatörlükler ve insanlık dışı ortamlar doğar.
Bireysel Akıl ile ilgili olsun, Toplumsal Akıl ile ilgili olsun, Hikmet’in önemli işlevi Adalet’i sağlamaktır. Başka bir deyişle Adalet Terazisi, Hikmet Eli’inde olmalıdır. Bunun yanında Demir yani Güç de Hikmete’e teslim olmalıdır. Aksi takdirde Diktatörlük’ün doğması her an için olasıdır. Akıl sahipleri, insanlara ve kendi milletine karşı Adil olma zorunluluğu konjoktürel değil ebedidir ve asla tatil edilemez. Tam da burada Akıl, Hikmet’e (Bilgiye) ihtiyaç duyar. Hikmet ise çıplak değil, Vahiy’e boyanmalıdır. Aksi takdirde iç çatışma çıkar ve toplum zarar görür. Zamanla çatışanlardan biri veya her ikisi de dağılır, yok olur gider. Toplumun veya bireylerin Müslüman olup olmamaları bu gerçeği değiştirmez. Vahiy’e dayanmayan bütün Akıl sahipleri Adalet’siz ve bütün bilgiler geçersiz demek istemiyorum. Söylemek istediğim, Aklın yalnızlığında daima dış tehditlere ve yanılma riskine daha çok maruz kalabileceğidir. Unutmayınız ki Hikmetsiz akıl, akılsız yoldur.
Beşeriyetin içerisinde yüzlercesini üretip, uğruna milyarlarca dolarları harcayarak, milyonlarca can feda ederek geldiğimiz şu zamana kadar “Biz”e ait gösterebildiğimiz üç-beş silahşor vatanseverin dışında, bırakın tarihte kalmayı, ayağa kalkmanın mecalini bile bulamayacağız.
Haddi zatında toplum olarak sorunumuz, “Akıl”sızlık değildir. Sorunumuz aklımıza, düşüncelerimize, vicdanımıza, malımıza, dahası kendimize sahip çıkamamamızdır. Bu hal zihni, coğrafi, ulusal, siyasi vs. ayrımların olmadığı bir dünya için idealdir ve emsalsizdir. Şeker gibidir. Her karıştığı suya tat verir. Ancak kendisi eriyip gider. Bize ait ne varsa, Yer Yüzü coğrafyasında, bizim dışımızda her kese ve her şeye neyimiz varsa feda edişimiz bizleri adeta suyun içindeki şeker gibi eritmektedir. Hal böyle olunca da bütün kazanımlarınız başkalarının hanesine yazılmaktadır. Bu durumun uzun süreli devam etmesi toplumun, “Toplumsal Akıl”ın basiret tutulmasına yakalandığının bir ifadesi demektir. Tersine işleyen böylesi bir durumda, bütün toplumun belleği aynı çalışsa bile orada bir “Akıl”dan bahsedilemez. Olsa olsa kitlesel bir hipnoz hali söz konusu olabilir. Bu da tatlı(!) bir ölümden başka bir şey değildir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz