Osetler’de Düğün* (4. Bölüm)

0
727

Ana hatları ile eski Oset geleneklerine göre kız isteme, nişan ve düğün

Eski gelenekler demek durumundayız. Kentleşmenin de getirdiği hızlı asimilasyon, Kafkaslıların ulusal benliklerini silip süpürmekte, yok etmektedir. Şehirler bir yana, köylerde dahi Oset çocukları dillerini öğrenememekte, eskiyi bırakın, kendinden bir önceki neslin kültüründen habersiz büyümektedir. Kentlerde törelerimizin birçoğu kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.
Fazla detaya girmeden, kızı baba evinden alarak yeni evine, gelin olacağı eve getirmeye çalışırsak:
Ailesinden istenecek kız için dünür gidecek kişi kararlaştırılır. Kız istemeye genellikle her iki tarafa da akraba olmayan ve genellikle yalnız bir kişi gider. Dünür giden kişi, kız tarafına, “falanlar sizi yakın akrabalığa istiyorlar” gibi uygun sözlerle durumu anlatır, geliş nedenini açıklar.
Kız tarafı akrabalığı istesin-istemesin olayı son derece anlayışla karşılar. Ziyaret sonrası misafirlerini nazikâne bir şekilde uğurlar. Konu ilgili akraba çevrelerine iletilir, gerekli soruşturma yapılır, bir müddet sonra kesin karar bildirilir.
Sonuç olumluysa söz kesmek için üç erkek kız evine gider, her iki taraf anlaşır, söz kesilir. Yemekte sadece üç velibeğ vardır. Bunun haricinde herhangi bir hayvan kesilmezdi.
Birçok kültürde olduğu gibi Osetler’de de başlık uygulaması vardı. Önceleri başlık olarak 27 altın; 7 adedi söz kesilirken, kalanları da daha sonra verilirdi. Sonraları başlık paraya dönüştü. Bugün için başlık parası kentlerde hemen hemen kaldırılmış gibi, fakat köylerde maalesef uygulama sürmektedir.
Osetler kimi toplantılarında olduğu gibi ‘Kumel’ (Adıgelerde Maksıme) denilen çimlendirilmiş buğdaydan yapılan mayalı boza türünde bir içkiyi söz kesilirken de içer, dilek ve dua niteliğindeki ‘Arfe’lerini yaparlardı.
Aradan bir müddet geçtikten sonra kız evine ziyarete giderler, bu ziyarete sadece erkekler katılırdı. Kız evine yiyecek (velibeğ, pişirilmiş hindi vb.) ve giyeceklerin (elbise, ayakkabı vb.) yanısıra kesilecek hayvan götürülürdü. Hediyeler kız tarafınca komşulara teşhir edilirdi. Bu ziyaret sırasında düğün günü de kararlaştırılırdı.
Günümüzde tüm bu adetler değişmiş, içinde yaşadığımız toplumun adetleri uygulanır olmuştur.

Gelin evi ve yemek

Düğün günü yaklaşınca damat tarafının komşu ve akrabaları bir hafta öncesinden dolaşarak düğüncü çağırırlar. Kız tarafına da düğüncülerin hangi gün gelecekleri bilgisi verilir.
Düğüncüler kız evine varmadan önce sorumlu yaşlı (thamade), gençlerden birini görevlendirerek misafirlerin gidecekleri evlerin tespit edilmesini sağlar, kız evine varılınca misafirler kalacakları evlere dağıtılırdı. Yaşlılara gençlerden bir kişi eşlik eder ve ona her bakımdan yardımcı olurdu. Gençlerin sayısı yeterliyse en yaşlı olana iki genç görevli verilirdi.
Gidilen yerde yakınlarda cenaze kalkmışsa, evlere dağılmadan önce topluca cenaze evine gidilerek taziyede bulunulurdu.
Sağdıç ve bayanlar kız evinin misafiridirler. Yemek saatinde, sağdıç kız tarafından birini yanına alarak misafirleri ve diğer gelmesi gerekenleri yemeğe davet eder. Kız evindeki yemekte hayvan kesmek şarttı. Kesilen büyükbaş hayvan ise etlerle birlikte ciğerleri de sofraya getirilirdi. Küçükbaş hayvan kesildiyse pişirildikten sonra tamamı sofraya getirilirdi. Daha sonra bir kenarda parçalanarak servis yapılırdı.
Sofraya önce velibeğler, kesilmeden getirilir, gençlerden biri velibeğ tabağını sağa sola çevirmeden sekiz eşit parçaya bölerdi. Velibeğler yendikten sonra kesilen hayvan başı sofraya getirilirdi. Başın burun kısmı yaşlının sol tarafına bakacak şekildedir. Sofranın en yaşlısı hayvanın pişirilmiş beyninden bir lokma aldıktan sonra, başı kendinden bir küçüğü olan yaşlıya ikram eder, daha önce başın sağ kulağını kesip gençlerden birine ikram etmeyi ihmal etmezdi. Kulak sağ elle kesilirdi. Yemekte servis yapan gençlere, yemek yiyenler tarafından zaman zaman birer lokma ikram edilirdi. Gençler bu ikramları iki ellerini uzatarak almak zorundaydı.
Sağdıç, kız tarafı akrabalar ve her iki ailenin damatları yemeğe oturmazlardı.
Yemek bittikten sonra, başlarken olduğu gibi sofranın yaşlısı Arfe konuşmasını yapar, konuşma sırasında elinde Kumel tasını tutardı. Yemekten sonra misafirler tekrar evlere dağılırlardı.

Düğün

Akşam düğün için yaşlının onayı alınır, varsa cenaze sahiplerinden müsaade istenirdi. Hiçbir cenaze sahibinin düğün için olumsuz cevap verdiği duyulmamıştır. Hatta cenaze sahipleri de bir müddet düğüne iştirak ederlerdi. Yaşlılar da grup halinde düğüne iştirak eder, bir müddet izler, Arfe yaparak düğünü terk ederlerdi.
Düğünde gençler sağdan sola doğru yaşa göre sıralanır, düğünü BEZURNA denen bir kişi idare eder, idareci hem kız hem de erkek tarafından olabilirdi. Düğünde erkeklerle kızların konuşmaları yasak olup özellikle ŞİMD oyununda bayanlarla konuşulmazdı.
Düğün çoğu zaman sabahlara kadar devam ederdi. Düğünde sarhoş olmak, rezalet çıkarmak Oset törelerine göre çok ayıp ve saygısızlıktı.
Düğün alayı kız evine gelirken, düğün evinde yemek işlerine bakan EFŞİN adı verilen iki kadına birer elbiselik ve birer paket çay şekeri götürülürdü. Zamanla bu hediyelerin adet ve şekilleri değişti. Kız evinde yemek verilmeyecekse hediye götürülmezdi.
Türk usulü törenlerin etkisiyle zaman içinde hediye konusu değişti. Efşinlerden başka bütün aile ve yakın akraba fertlerine karşılıklı hediye yapılmaya başlandı. Bu durum ve altın aldırma alışkanlığı zaman zaman sorunlara neden olabilmektedir.
Sağdıç gelini evden çıkarmadan önce, gelinle bir kez daha görüşür, sonra arabaya binmek için evden ayrılırlardı. Gelin arabaya bindikten sonra yaşlı elinde Kumel tasıyla kız tarafına ve misafirlere Arfe yapar, tastan bir yudum aldıktan sonra tasın içine para atar, vedalaşma sonrası hareket edilirdi. Kız tarafı gençleri, düğüncüleri bir müddet takip eder, uğurlarlardı. Gelin arabası önde giderdi.

Damat evi

Damadın evine yaklaşınca, kendine ve atına güvenen birkaç genç köye doğru yarışa kalkar, eve ilk gelen genç atıyla beraber mutfağa dalar, Efşin’lerin pişirmekte olduğu velibeğlerden çalardı. Bu velibeğlerin sayısı genellikle üç tane olur ve önceden atlılar için orada bekletirdi. Atlı velibeğleri tepsiyle beraber atından inmeden yerden kaparak alıp götürmek zorundaydı. Çoğu zaman mutfakların içi müsait olmadığı için velibeğler dışarıya konulurdu. Atlılar tekrar düğün alayına (Hişter) doğru koşturarak köyden çıkar, velibeğleri yaşlıya ulaştırır, yaşlı gençlere teşekkür eder ve onları serbest bırakırdı.
Düğüncülerin önü köyün girişinde kesilir, sağdıç çocuklara para vererek yolu açardı.
Gelin içeri alındıktan sonra damat tarafından kızların yaptığı üzeri çeşitli eşya ve yiyecek şekerlerle donatılmış bayrak çıkarılırdı. Burada yaşlı bir konuşma yapar, getirilen velibeğlerden birer dilim alınır, kısa bir düğün yapılırdı. Sözü edilen bayrak öncelikle cenazeler için kullanıldı, daha sonra düğünlerde de kullanılmaya başlandı.
Damat evinde de aynı gün veya bir gün sonra yemek verilirdi. Bu yemekte her hangi bir hayvan (Kuşart) kesmek şart değildi. Gelinin yeni evine geldiği gün bayrak yarışı yapılırdı. Önceleri bir olan bayrak, zamanla ikiye çıktı, günümüzde ise bu yarış hiç yapılmıyor.
Damat bütün bu olaylar cereyan ederken kimseye görünmez, ortalıkta dolaşmaz, genellikle akrabadan seçilen, güvenilir sağdıcın evinde olurdu. Bu süre içinde hiç yalnız bırakılmaz, akranları ona arkadaşlık eder, çeşitli şekillerde şakalaşır, çoğu zaman birbirlerini yargılayıp çeşitli yöntemlerle cezalandırır, fakat cezalandırma hiçbir zaman dayaklı olmazdı. Zamanla bu şakaların da şekli değişti. Damadın yanındaki toplantılara kızlar iştirak etmez, gelin tarafından da giden olmazdı. Evdeki kalabalıklar dağıldıktan üç gün sonra damat şarkılar söylenerek, gece kendi evine getirilir, ancak damat eve ulaşan grupla aynı anda gelmez, herkes dağıldıktan sonra eve girerdi. Ondan sonra da toplum içine çıkabilirdi. Damadı getiren gruba velibeğ ikram edilir, evde kısa bir düğün yapılırdı.
Damat evlendiği halde, nişanlılık döneminde olduğu gibi kız tarafına görünmezdi. Bir saygı örneği olan bu davranış günümüz Osetleri tarafından halen uygulanmaktadır. Kızın ailesi kendisini davet eder, yemek verilir ve damatla alenen görüşme başlar.

Çeyiz

Gelin yeni evine gelirken yeni ailesine bazı hediyeler, Çeyiz getirirdi. Çeyiz eskiden başlıca şu eşyalardan oluşurdu. İki adet eğer altına konan keçeye benzer el işlemeli, eğer altı minderi. Yine el işlemeli iki tane başlık (Şarhon). Yatak, yorgan, özelikle iki tane köşe minderi ve damadın anne ve babasına varsa kardeşlerine ufak tefek giyecek hediyeler.
Damadın kendisine hediye getirmek ayıp olduğundan gizli yapılırdı. İç çamaşırı, kazak, gömlek ve çorap gibi şeyler gelinin beraberinde getirdiği yün döşeğin dikişleri açılarak içine saklanır, daha sonra gizlice çıkarılırdı.
Gelin geldikten birkaç gün sonra beraberinde getirdiği kendi giysilerini damat tarafı akraba kızlarına hediye olarak dağıtırdı. Yokluğun getirdiği bu davranış çoğu zaman gelinin bir tek elbiseyle kalmasına neden olur, o elbise de gelin doğum yaptığı zaman çocuk altı bezleri için kullanırdı.

Gelin

Gelin birkaç günlük olduktan sonra semtin çocukları yanına toplanmaya başlar, gelin onların başlarını yıkar, saçlarını tarar, ufak tefek hediyeler verirdi. Bu hediyeler, saç tokaları, plastik bilezik gibi şeylerdi.
Sabahları kahveler yapar, yaşlılara gönderirdi. Sağdıç, köyün yaşlılarının elbise ve ayakkabılarını getirir, gelin onları temizler, yıkar, ütüler, geri gönderirdi. (Genelde akrabaların)
Sabahları erken kalkan gelin dış kapı önünü, hatta komşuların dış kapı önlerini dahi süpürürdü. Hatta komşulara ait lamba şişeleri ve bazı temizlik işleri ile dikiş işlerini de yapardı. Bütün bu işler gönüllüdür, zoraki değildir.
Bütün bu işler birkaç ay sürdüğü halde, gelin hala mutfağa girmemektedir.
İki üç ay sonra gelin tekrar giydirilir, yeni gelin gelmiş gibi mutfağa sokulurdu. Gelin bu ana kadar aynı evde yaşadıkları halde sadece erkekler değil, kayınvalidesine karşı dahi VAYŞADGE durumundadır. Yani konuşmamaktadır. Mutfaktan sonra kayınvalide gelini konuşturur.
Gelin ve damat birlikte anne ve babalarına görünmedikleri gibi, gelin kayınpederinin yanına senelerce girmezdi. Hatta gelin evlendikten sonra yedi sene kendi babasının evine gitmezdi.
Osetlerde anlaşamayarak boşanma ayıp ve büyük suç sayılırdı.
*Sadece Türkiye’de yaşayan Osetler göz önünde bulundurulmuş ve köylerdeki düğünler aktarılmaya çalışılmıştır.
Kaynak kişiler: Murat Ata (Hoşonte), Lütfü Ata (Hoşonte), Tahir Ata (Boliyate) ve Fazilet Ata (Mırıkate)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz