Adıgey Devlet Meclisi’nin adı Penıkhoş Xase olsun

0
560

Hattiler… Anadolu topraklarını ilk inşa edenler. Kuzeyi, güneyi, batıyı, Orta Anadolu’yu, hatta doğuyu ilk inşa edenler. Truva, Millet, Efes, Asoss, Wil’uşo, Hat’uşo, Alaşa, Pala, Mittani, Kyzywatna… Hep onlar. Kimmerler onların bir yarısı, Lidyalılar onların torunları. Kafkaslardan inmişler ve Anadolu yarımadasında medeniyet tarihinin en mükemmellerini kurmuşlar.
Demek ki bu insanlar Anadolu’ya gelmezden önce Kafkaslarda daha eski bir medeniyet kurmuş olmalılar ki Aanadoluyu yağmalamadan, orada medeniyetler kurabilsinler.
Altın, gümüş, elektron, bakır, kil vb çeşitli maddeler çeşitli yapımlarda kullanılmıştır. M.Ö. 2500’lü yıllardan 1800’lü yıllara kadar neredeyle Tüm Anadolu’da özgün bir sanat oluşturmuşlardır.
M.Ö. 1800’lü yıllarından itibaren yönetimi ele geçirmeye çalışan Hititlerinde, Hattilerden farklı bir millet olduklarına inanmak benim için zordur. Hatti medeniyeti ile Hitit medeniyeti arasındaki adeta birbirlerini tamamlayan olgular, insanda, ırksal bir akrabalığın olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Bunları kanıtlayacak en özgün çalışma dil ve arkeoloji alanındaki çalışmalar olacaktır.
2009 yılında Adıgey Cumhuriyeti, Maykop devlet müzesini ziyaretimiz sırasında müzedeki Altın Boğa heykeli oldukça dikkatimi çekmişti. Çorum’da bulunan Altın Boğa heykeliyle oldukça benzeşiyordu. Heykel, göbeğinin alt tarafından delik açılarak sopaya geçirilmiş vaziyetteydi. Bu özellik Anadolu’da bulunan heykellerde ortak bir özelliktir.
Merakımı yenemedim ve arkeolog Taw Aslan’a bir soru sordum;
Bu kültür Anadolu’dan veya Mezepotamya’dan Maykop’a mı gelmiş; yoksa Maykop’tan başka yerlere gitmiş?
Taw Aslan kendinden son derece emin bir tarzda;
Ben Çorum’dakini de biliyorum. Orayı da gezdim. Biz bu soru üzerine, Fransızlarla birlikte tam beş yıl çalıştık. Vardığımız sonuç, Maykop’u kast ederek, buranın Anadolu’dakinden tam bin yıl daha eski olduğudur, cevabını verdi.
Donup kalmıştım. Böyle bir cevap beklemiyordum. Çünkü görünürde, toprağın üstünde birşey yoktu. Ama toprağın altı tarih kaynıyormuş.
Hattilerin ardılları olan Hititler de sanıldığı gibi Anadolu’ya batıdan değil, M.Ö önce 2000’li yıllardan itibaren kuzeyden inmişler ve 1800’lü yıllardan itibaren de Hatti yönetimini ele geçirmişlerdir. Truvalıların da diğer LUW toplumları gibi batıdan değil Kuzeyden indiklerini, profesör olan bir arkeoloji hocamız söylemişti. Truva’da 1997’de bulunan bir tabletten sonra bu kesin kanaate varmışlar.
Anadolu’da Mezopotomya uygarlığından etkilenmesi kadar, Mezopotomya uygarlığını da etkilemişlerdir. Ticaret için gelen güneyin kervanlarının, aylarca Anadolu’da kaldıktan sonra bu özgün kültürden etkilenmeden dönmeleri mümkün değildir.
Hititler ilk kez Anadolu birliğini kurmuşlardır. Başkentleri HATTUŞA değil HATT’UŞO’dur. UŞO: Adıgece DÜZLÜK YER demektir. HATT ‘UŞO ise HATT OVASI ya da HATT YURDU anlamına gelmektedir.
HATTUŞAŞ kelimesi de HATTU ŞIŞ demektir ki HATT YURDU anlamına gelmektedir. Tıpkı Türkiyeli der gibi.
HATT kelimesine gelince o, halkın adıdır. Adıgeler ise HATTİLERİN atalarıdır. Oysa günümüzde bunun tam tersi olarak HATTİLER, ADIGELERİN ataları olarak bilinmektedir. Adığabze’de bu gün bile kullanılan HATUW, HATUŞ, HATUKH, HATAM, HATRAM, HATKHO, HATKHOY, HATİYAQO (Hat Elçisi, bugün bile düğünlerde aynı adla görev yapmaktadır) benzeri şahıs ve sülale isimleri oldukça yaygındır.
Hititler, ilk tarih yazıcılığını başlatmışlar, yıllıklar tutmuşlar, arşivler kurmuşlar, fihrist çıkartmışlar, talimatnameler yazılı olarak birimlere asmışlardır.
Düzenli ordu olmamakla beraber kralın (PŞI) kendi birlikleri vardı. Adıgelerdeki PŞILH’I kavramının temeli budur. Askerleri güç kendilerine toprak verilen asiller (Adıgelerdeki WORK) tarafından eğitilirdi. Son derece hareketli savaşçılar olması nedeniyle pek zırh giymeyi tercih etmezlerdi. Savaş arabalarını, demir kılıcı kullanmakta mahir insanlardı.
Dünyanın meclisle yönetilen ilk devlet yapısını Hititler kurmuşlardı. Kararlar mecliste alınırdı ve PŞI’nın (kral) bu WUNAŞO’YA (Meclis kararları) uymama gibi bir lüksü yoktu.
Hititlerin bu meclisine ileri gelen asiller, eyalet prensleri katılırdı. Meclisin adı PE+NI+KHOŞ, yani PENIKHOŞ (PANKUŞ diye yanlış okunmaktadır) idi.
Kelimenin tahlilini yaptığımızda dilin adeta bizi çağırdığını, bize kendisini resmettiğini göreceksiniz. Adıgelerin rahatlıkla bilebilecekleri gibi PE: Kelimenin ilk anlamı burun demektir. İkinci anlam olarak kelimelerle birleştiği zaman ön, ileri anlamlarını katmaktadır. NI: Kelimenin ANA anlamına geldiğini söylemeye gerek var mı? KHOŞ: Amca çocukları demektir. Erkek kardeş anlamında mecazi olarak da kullanılır. Her Adıge bunun ne anlama geldiğini bilir.
Buradan yeri gelmişken ADIGEY CUMHURİYETİ PARLEMENTOSU’NA bir çağrı yaparak, Cumhuriyet Meclisi’nin adını PENIKHOŞ XASE olarak değiştirmesini âcizane teklif ediyorum.
Bildiğiniz gibi TAWNANE (BÜYÜK KRALİÇE) kraldan sonra geliyordu. Meclise katılır ve uluslararası anlaşmalara imza atma yetkisine sahipti.
NANE: Adıgece Büyük Anne olduğunu biliyoruz. TAW: Kadınlar kendi istekleri olmadan evlendirilemezdi. Akraba evlilikleri yoktu. Büyük Hitit Kralı, başka bir ülkenin prensiyle evlenen kızkardeşinin kocasına yazdığı mektupta, “Sizin ülkenizde akraba evliliği bulunmaktadır. Sakın ha benim akrabalarımla ilgili böyle bir şeyle karşılaşmayayım” şeklinde adeta tehdit edercesine ifadeler belirtilmişti.
Cezalar daha çok ya sürgün şeklinde ya da maddi idi. Ölüm cezası ise hemen hiç yoktu. Bütün kararlar meclisten çıkardı. Meclis ise arazi işleri, mal mülk, evlenme, hırsızlık, ticari anlaşmazlıklar gibi akla ne gelirse hepsine bakardı. Bütün bunlar hala Adıge (Çerkes) Xabzesinde mevcuttur ve yaşatılmaktadır. Bunun içindir ki Adıgelerde suş oranı oldukça düşüktür.
Adıgelerde, Hattilerden beri süregelen bu PENIKHOŞ kültürü bu gün hala yaşatılmaktadır. Belki devasa meclislerimiz yok ama HAÇ’EŞ-LERİMİZ bu görevi görmüş ve görmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz