Nalçik’te kendine özgü bir gece hayatı var. Yıllardır burada yaşıyor olmama rağmen gece yaşamına hiç katılmamıştım.Türkiye’den gelen misafirlerle bir Cafede buluşmuştuk. İki katlı bahçe içinde hayli büyük ve kalabalık Cafe-Bar türü mekanda buluştuk. Canlı, hareketli her an cıvıl cıvıl bir eğlence merkezi. Burada Cafe denilen mekanların karşılığı aynı zamanda yenilen içilen lokanta karşılığıdır da. Ayrıca restoran türü mekanlar da yok değil. Bangır bangır otantik müzik ve zaman zaman Rusça ve İngilizce müziğin de yapıldığı-çalındığı bu tür mekanlar dışında Karaoke Cafe Barlar da yaygın. Bu tür mekanlarda çok şaşırtan ve alışması zor olan, mekan içindeki kapalı odalar. Loca tarzı olan bu odaların kapısı kapatılıyor ve ihtiyaç duyulduğunda zil ile garson ya da görevli çağrılabiliyor. Alışık olmadığımız, daha çok buralara özgü bir anlayış.
Sohbet-muhabbet derken bir süre sonra etrafını da fark etmeye başlıyorsun. Komşu masalar, tanıdıklarla uzaktan selamlaşmalar, dekor, hareketlilik vs. Bir ara yan masada oturanlar dikkatimi çekti. Beş bayan. Beşi de orta yaşta, hafif kilolu, ağır makyajlı ve şıklığı tamamlayan olmazsa olmaz yüksek ökçeli ayakkabıları. Buraya gelirken kuaförde yaptırıldığı belli olan bakımlı saçlar hemen göze çarpıyor. Bir süre sonra bu kadınlar, arada bir, hep birlikte kalkıyor gidiyorlar ve masalarına döndüklerinde nefes nefese, hatta terlerini sildikleri görünüyor. Meğerse bu kadınlar belli aralıklarla, Cafenin kocaman pistine gidiyorlar; sanki düğündeymişler gibi kenarda sıra şeklinde duruyorlar ve yerel müzikle oynamak isteyen müşteriler de piste, bilinen sert-seri ve agresif hareketlerle fırlıyorlar ve bu bayanlardan sırası gelen biriyle dansını-gösterisini yapıp masasına dönüyor… Yani Cafe’de bu işi yapan elemanlar olarak çalışıyorlar. Sıradan ve doğal gibi görünen bu durum aslında sosyal değişimde bir tür yaratıcılığı göstermesi ötesinde kapitalizm içinde kültürel çözülmenin de ciddi bir ip ucu.
Toplumlarda eğlence ve yas tarihsel süreç içinde değişerek-dönüşerek sürekli güncelleşir. Güncelleşen biçimiyle tarihsel geçmişi arasındaki değişim yadırganmaz. Zamanın ve koşulların biçimlendirdiği biçimi kabul görür. Ancak yakın zamana ait şeklini yaşlılar hep az öncesini özleyerek, ‘’zamanımızda…’’ diye başlayarak anlattıkları biçimini gençler çok düşünmezler. Zamanın gençleri bir süre sonra aynı şikayetlerle yaşayacaklarını da pek düşünmezler…İlk insan topluluklarından başlayarak eğlence ve yas, toplu gösteri olarak; toplu eğlence-kutlama ya da toplu yas-ayin olarak yaşanır.Süreçle kolektif yaşam ve davranış biçiminin yerine geçen bireysel üretim ilişkisin ve emeğin gasp edilmesiyle ortaya sınıf ; sadece meta üretiminin pazarlanması değil, aynı zamanda ihtiyaç duyulan her şeyi metalaştırılmıştır. Küresel sermaye egemenliği dönemimizde ise, parasal değeri olmayan, olmayacak hiç bir şey ve ihtiyaç yoktur. Tıpkı öteki şeyler gibi eğlence ve yas da günümüzde artık satılan ve satın alınan meta durumundadır. Kent yaşamında bu anlayış uç noktada olup büyük kentlerde ise giderek satın alması zorlaşan bir ihtiyaç durumundadır. Kolektif dönemin eğlence anlayışının temelinde ortak eğlenme vardır. Dolaysıyla eğlence ortamı, eğlenen ve eğlendirenler olarak ayrılmaz. Eğlenceye bir biçimiyle herkes katılır. Bu anlamda sektörleşemediği için satılacak ya da satın alınacak bir hizmet yoktur. Müzik yapan ücret almaz, yöre müzisyeni kabul edilir. Aranan ve ihtiyaç duyulan bir farklılığa sahip olmanın hazzını yaşıyor olması, kişisel tatmin olarak doğal iken; kolektivizim sonrası yaşanma biçimi tam tersi. Eğlenen ve eğlendiren kesim olarak ayrışan toplumda hemen hemen her şeyin parasal bir değişim değeri oluşmuştur. Müzik yapandan hizmet edene, kiralanan gelinlikten Limuzine, nikah memuruna ödenen ücretten, tüketilenden, oturduğun sandalyeye kadar her şeyi satın almak zorundasın… Hatta bir çok mekana girebilmenin bile satın alındığı unutulmamalı.
Dünyanın kapitalizm ve sosyalizm alanları olarak yaşandığı tarihsel uzun dönemdeki değişim ve gelişimi sosyalbilimcilerce incelenmeye muhtaç sanıyorum. Üstelik bu anlamda alan zengindir de… Zira, hızla eskiyi terk edip yani dünyanın yaşam tarzını benimsemeye ve hayatını bu yeni biçimiyle yenilemek neredeyse tutkulu bir amaç durumunda gibi. Blucin giymenin ya da bir kutu Coca Cola içmenin büyük hayal gibi düşünüldüğü, yaşanildığı dönemden; dış dünyada ne varsa her şeyin, hemen sokağında bulabildiği döneme çok hızlı geçişin getirdiği değişimi ve sonuçları ilginç olsa gerek… Hatta birçok ilginç sonuçları ve ödenen-ödenmesi beklenen bedellerin olduğu çıplak gözle bile görülebilmektedir denilebilir….