Dil, toplumların kültürlerinin en önemli taşıyıcılarından birisi olmasına karşın ne yazık ki birçok ulus gibi Çerkeslerde de kullanılmamaya başlanmıştır. Bağımsız bir devlete sahip olamamanın getirdiği dezavantajın yanı sıra bir arada yaşamama, yaşanılan ülkelerdeki devletlerin tutumları vd. etkenler Çerkes dillerinin her geçen gün daha az kullanılmasına neden olmuştur.
Süreç içerisinde Çerkes dilinin yitirilmesi ile ilgili kaygı duyan birey ve kurumlar çeşitli çalışmalar yapmaya başlamışlarsa da bu çalışmalar, Çerkes dillerinin gün geçtikçe daha az konuşulur olmasının önüne geçememiştir. Şüphesiz ki dilin taşınmasında en önemli faktörlerden bir tanesi de iyi bir alfabe ve bu alfabe ile oluşturulan eserlerdir.Çerkesler RF (Rusya Federasyonu) ve Çarlık sınırları içinde yaşarlarken, bir dönem Arap, bir dönem Latin, şimdilerde ise Kiril alfabesi kullanmışlardır. Diasporada ise, Guaze gazetesi yöneticileri (Latin alfabesi), Kube Şaban (Latin), Fahri Huvaj (Latin) gibi dille ilgilenen kişiler alfabeler denemişlerdir.
Süreç içerisinde, özellikle 90’lı yıllarda Kafder’in (Kafkas Dernekleri Genel Merkezi) kurulmasından sonra anavatandan akademisyenlerinde katıldığı çeşitli konferans ve sempozyumçalışmaları yapılmıştır. Her ne kadar bu tür toplantılarda çeşitli kararlar alınmışsa da, alınan kararlar uygulamada sürdürülebilir hale getirilememiştir. Zira bu tür toplantıları düzenleyen kurumlar, daha çok Çerkes ulusal sorununun kültürel boyutu ile ilgilendiklerinden, dil sorunu tali bir sorun olarak kalmıştır. Dahası dil çalışmalarını yürütecek sürdürülebilir kurullar oluşturamamışlardır. Bu duruma gösterilebilecek en iyi örnek, Kaffed (Kafkas Dernekleri Federasyonu) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Dil Konferansı’dır.Zira bu toplantıda alınan hiç bir karar yaşama geçirilmemiştir. Bu toplantıda oluşturulan, içinde Fahri Huvaj, Necdet Hatam ve Alaattin Bayram’ın da bulunduğu Latin alfabe hazırlama komisyonu, bugüne kadar bir defa dahi toplanamamıştır. Bütün bu toplantılar sadece sonunda hatıra fotoğrafı çektirilen toplantılar haline gelmiştir.
Sadece Muhittin Ünal’ın Kafder başkanlığı döneminde AB’den alınan proje desteği ileyapılan dil çalışmaları kısmen de olsa dil ile ilgili farkındalık yaratmış, birçok dernekte küçük çaplı da olsa dil kurslarının açılmasını sağlamıştır. Bir türlü sonuç alınamayan bu toplantılar sonucunda dille ilgilenen kişiler bir araya gelmiş ve bu alanda diğer faaliyetlerden bağımsız bir dil ihtisas derneğinin kurulmasına karar vermişlerdir. Adıge Dil Derneği (ADD) böyle kuruldu. ADD sadece dil ile ilgili çalışmaları yürütmek üzere kurulmuş olması nedeni ile, dille ilgili çalışmaları sürdürülebilir bir şekilde örgütleyerek çalışmalarına devam etmektedir.
Kiril-Latin Alfabesi Tartışması
Bu tartışma kurumlar arasında sona ermiş olmakla birlikte, bireyler arasında halen devam etmektedir. Üstelikte bu tartışmayı ömründe sınıfa girmemiş, öğretmen olmayan, öğretim teknikleri konusunda hiçbir eğitimi olmayan bireyler daha fazla yürütmektedirler. Özellikle ADD’nin yapmış olduğu (bütün kurumların katılımı ile)Latin alfabesi esaslı FONETİK alfabe, Kiril alfabesi ile karşılaştırılarak tartışılmaktadır. Bana göre tartışmanın bir sakıncası olmamakla birlikte, tartışanların bu alanla ilgili hiçbir bilgiye sahip olmamaları çok büyük handikaptır.
Öncelikle belirtmeliyim ki, alfabeler bir dili öğretmezler sadece dilin taşıyıcısı ve geliştiricisi olabilirler. Çerkesler bu konuyu iki şekilde ele almalıdırlar. Eğer Adıgece ya da diğer Çerkes dilleri diasporada eğitim-öğretim dili olarak kullanılacaklarsa o ülkede kullanılan alfabeyi (hangi ülkede yaşıyorlarsa) esas almak zorundadırlar. Örneğin siz Türkiye’de bir özel okul açmak istiyorsanız, ya da kamu okullarında bu dille eğitim öğretim yapacaksanız, Latin alfabesi ile yapmak zorundasınız. Bu zorunluluğun iki nedeni var; birincisi yasal, ikincisi teknik zorunluluk. Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti’nde zorunlu eğitim kapsamında olan örgün eğitim kurumlarında (1-2-3-4/5-6-7-8) yasayla belirtilmiş olan harflerin dışında bir harf kullanamazsınız (yaygın eğitim hariç). İkincisi, Adıgeler’in kullanmış olduğu Kiril alfabesi Rusça Kirilinden farklı bir alfabedir. Matematiksel denkliği yoktur. Birçok kelime tahminlerle yazılmaktadır. Rusça Kirili fonetik alfabedir,Adıge Kirili ise, tek ses çok tür simge içeren bir alfabedir. Rusça Kirilinin matematiksel denkliği vardır. Bir alfabe ile yazılan yazıların, eserlerin, haberlerin hızlı ve etkin bir şekilde okunabilmesi için sık sık rastlanılan karakterler olması gerektiği de bilimsel bir tespittir. Siz senede birkaç kez, ya da ayda bir iki kez gördüğünüz kişileri gördüğünüzde hemen tanıyamayabileceğiniz gibi, harfleri de sık sık görmüyorsanız o harflerin bir araya gelmişlerini de görür görmez okuyamazsınız. Türkiye’de yaşayan bir Adıge Kirille yazılmış aynı romanı hiç durmadan ve anlayarak 40 saatte okursa Adıgey’de yaşayan bir Adıge, Kirille yazılmış bir romanı 10 saatte okur. Anlama oranları da %20-80 şeklinde olur. Bu sonuç günlük olarak gazetede, tv.’de, tabelada sürekli olarak o harflere maruz kalmayla ilgilidir.
Yine Adıge Kirilinin matematiksel denkliğinin bulunmaması, Adıgecenin teknolojide kullanılmasının yazılımının yapılmasını zorlaştırmakta ve sonuç almayı engellemektedir. Örnekverecek olursak Adıgece’deki “radyoyu dinle” cümlesi Kirille “радиомиэдэу” şeklinde yazılırken, “radyoyu dinliyor” cümlesi de yine “радиом иэдэу” şeklinde yazılır. Oysa her iki cümle birbirinden tamamen farklıdır. Her iki cümledeki harfleri tüm versiyonları ile birlikte kodlayarak yazılımını yapmaya kalktığınızda bilgisayar teknolojisindeki kullanımlarda ya da çevirilerde hiçbir şekilde doğru sonuçlar alabilmeniz mümkün değildir. Bu şekilde onlarca örnek vermek mümkündür.
ADD’nin yapmış olduğu alfabe fonotik bir alfabedir. Bu biçimi ile gerek teknolojide, gerekse günlük yaşamda kullanıma son derece uygun ve pratiktir. Seslerin kaybolması tezinin de hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Zirayeni Latin alfabede bulunan simgeler, Adıge Kiril alfabesinde yer alan harflerle birebir eşlenmiş, sadece 500 sahifelik bir kitaptaki kullanılma sıklığında binde oranların altında kullanılan karakterler kullanılmamıştır.
Her ne kadar bu konu halen tartışılmaya devam etse de ADD üzerine almış olduğu misyonu yerine getirerek Adıgece-Türkçe, Türkçe-Adıgece, doğu ve batı lehçelerinde bir sözlük ve bir imlâ kılavuzunu hazırlayarak TDK’ya (Türk Dil Kurumu) vermiştir. Bu sözlük ve imla kılavuzu TDK tarafından basılacak ve büyük kentlerin işlek caddelerindeki bilbordlarda sergilenecek, bilahare tüm kütüphanelere gönderilecektir.ADD tarafından kurulan internet radyosu 24 saat Adıgece yayın yapmaktadır. ADD teknolojinin de imkânlarından yararlanarak akıllı cep telefonlarına indirilebilecek Rusça-Adıgece, Arapça-Adıgece, İngilizce-Adıgece elektronik sözlük yaparak dünyanın her tarafında kullanıma sunmuştur. Yine Adıge Latin harflerle yapılan ders programları hazırlayarak MEB’e teslim etmiştir. İncelemenin sonuçlanmasından sonra, Adıgeler tarafından açılacak özel okullarda bu harflerle yazılacak kitaplarla eğitim öğretim yapılacaktır. Bu şekilde gelişecek Adıge dili ve edebiyatı toplumumuzun birçok kesimine sirayet edecek ve dil alanında geri gidiş durdurulacaktır.
ADD, 22-23 Kasım tarihinde İstanbul Taksim Hill Otel’de, bu konuların tamamını kapsayacak şekilde sekiz oturumdan oluşan bir sempozyum yapacaktır. Bu sempozyuma ABD, Adıgey, İsrail, Ürdün ve Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nden katılım olacak, akademisyenler ve yazarlar katkı sunacaktır. Tüm bu konular tartışıldıktan sonra sempozyumun son saatlerinde izleyicilerden sorular alınıp yanıtlanacaktır. Sempozyumla ilgili Türkiye’deki bütün kurum ve kuruluşlar ayrımsız resmen davet edilmiştir. Bu toplantıya katılıp, konu ile ilgili görüşlerini belirtmeyenlerin daha sonradan görüş belirtmesinin hiçbir bilimsel değerinin olmayacağı açıktır.