Alanlar’da misafir ağırlama
Eskiden beri misafire büyük önem veren Alanlar, gelişen dünya ile birlikte zamanla dışarı açıldılar, başka uluslar tanıdılar, değişik kültürler gördüler ve gördükleri olaylar onların son derece erdemli bir davranış olan misafirperverliklerini azaltmaya başladı. Bu, tüm Kafkas insanı için geçerlidir.
Gittikleri yerlerde hiç kimseye bedava birşey verilmediğini ve kendi törelerinde gördüklerinibulamadıklarını, görüp yaşadılar. Böylece, zamanla kendilerine gelen yabancı misafirlere törelerinde olduğu gibi değil de görüp, yaşadıkları gibi ilgilenmeye başladılar.
Yine de köylerimizde eskisi kadar olmasa da bazı güzel töreler devam ettirilmeye çalışılıyor.
Eskiden, yaşadıkları yerlerde rastladıkları yolcuları, misafirim olsun diyerek evlerine davet ederlerdi. Kendileri aç dahi olsalar misafirlerine yedirir, içirirlerdi.
Bir eve birkaç misafir geldiği zaman hayvan kesilerek ziyafet verilirdi. (Kuşart)
Ev sahibinde koyun, kuzu gibi kesilecek yoksa bile, satın alır, yine de misafirlerini ağırlardı.
Satıcı dahi hayvanın misafir için alındığını öğrendiği zaman fiyatını düşürürdü.
Alanlar’da misafir için her zaman bir misafir odası mevcuttur.
Misafir odasında otururken, misafirlere her zaman üst taraflarda yer verilir.
Misafire, bulunduğu yerin törelerini bilmeyebilir varsayımından hareketle, yol gösterici anlamında bir kişi verilir ve bu refakatçi misafirden küçük dahi olsa ondan daha yukarıda oturur.
Gelen misafirler genç iseler kendilerine düğün de yapılırdı.
Misafir için küçükbaş hayvan kesildiyse, sofraya, hayvanın başı ve boynuyla birlikte dil ve ciğerlerinden de birer parça getirilirdi.
Böylece misafirler kendileri için hayvan kesildiğini anlar, mutlu olurlardı.
Yatma zamanı, her ev gücü oranında misafirine en temiz yataklarını açar, yatmak üzere olan misafirlerin, çizme ve konçlarını çıkarmasına gençler yardımcı olurlardı.
Eskiden atlı olan misafirlerin, atlan ahırlara alınır ve her türlü yemleme ve bakımı yapılırdı.
Alanlar’da her zaman söylenen bir söz vardır:
“Misafire birşey vermesen de, atlarına iyi bak. Çünkü onların dilleri yoktur, konuşamazlar.” Sabah olduğu zaman, misafir kalkmadan önce atlarının bakımı yapılarak, yolculuğa hazırlanırdı.
Alanlar’da, eğer misafirlerin imkanı var ise, geç kalkmaları daha makbuldü. Sabah kalkan misafirlere yolculuktan önce yemek yedirilip uğurlanır.
Bir evde misafir kaldığı sürece evsahibi onu yalnız bırakmaz, herhangi bir yere gitmez. Misafirin gideceği yer biraz uzak ise, ev sahibi kendisine bir iki köy mesafesi refakat ederdi. Çünkü, eskiden eşkıyanın kol gezdiği ortamlarda hiçbir ev sahibi misafirinin başına birşey gelmesini istemezdi. Giderken yollarda misafiri hırsızlar tarafından soyulan evsahiplerine iyi gözle bakılmazdı.
Eskiden hırsızlar yabancılara daha acımasız davranıyorlardı.
Birinin evine gelen misafir, geldiği köyde, başkaları ile kan davalı veya kavgalı olabilir. Böyle bir durumda misafir saldırıya, hakarete uğradığı takdirde, ev sahibi olaya şiddetle karşı çıkar, misafirini kollardı. Misafiri uğruna başı derde giren, hatta cinayet işleyenler olurdu. Alanlar misafire büyük değer verirler. Misafir bir evde fazla kalacak ise, evsahibine yük edilmez, komşular da sırayla kendisini davet eder, ağırlarlar.
Misafirler bir düğün gurubu ise geldikleri köyde topluca uygun bir eve inerlerdi. Daha sonra köydeki diğer evlere dağıtılırlardı.
Böyle bir durumda köydeki birçok evden gelene hediyeler gelirdi.
Köy büyükse bazı evlere misafir kalmaz, adeta kavga çıkardı.
Alan sofra kültüründe, maalesef içki alışkanlığı var. (Türkiye hariç)
Misafir sofrasında kesinlikle içki vardır. Evde o an bulunmasa da komşudan alınır, ikram edilir. Alanya’da, eskiden beri aşağı yukarı her evde imal edilen içki, günümüzde yasaklanmıştır. Bugün Alanya’da üç binin üzerinde votka imalathanesi var.
Eskiden komşudan komşuya ücretsiz verilen içki, şimdilerde önce dağ köylerinde, sonra her yerde yaygınlaşan bir alışkanlıkla biribirlerine salmaya başladılar.
Misafir gittiği yerde kalacağı ev dışında bir yemek ziyafetine rast geldiyse önce oraya davet edilir, daha sonra kalacağı eve giderdi.
Alanlar’ın çobanları dahi gelen misafirlerini boş çevirmez , eğer yedirecek ortamda değilse bile, misafirine canlı hayvan ikram ederdi. Bir sezonda bu şekilde 10- 15 koyunu misafirlerine veren birçok çoban vardı.
Alan Atlısı
Alan gencinin atı da kendisi gibi bakımlı olurdu. Kaliteli bir eğer, eğer altı takımı, örme yem torbası, gümüş kaplı süslemeleriyle gem ve eğer takımları, güzel bir Çerkes kamçısı atın başlıca aksesuarlarıydı.
Binici, eğer durumu iyiyse şöyle giyinirdi; kaliteli deriden yapılmış kalpak, kama (gümüş veya altın kaplama), aynı şekilde kemer, gümüş kaplı hazırlar (fişeklikler),deri çizme, elbise ve yamçı, el örmesi başlık, tabanca, uzun menzilli silah, çapraz takılmış mermiler ve gümüş işleme kılıç. Ayrıca barut ve çeşitli ilaç muhafazalıklarını atlının üzerinde görmek mümkündü.
Böyle bir atlıyı uzaktan görenler giyim kuşamından hareketle, atlı hakkında kolayca hüküm verir, onun ekonomik durumu ve kişiliği hakkında fikir yürütürlerdi.
İyi aksesuarlı bir atlıya gençler gıpta ile bakar, onun gibi giyinebilmek için uzak diyarlara çalışmaya gider, para biriktirirlerdi.