Bilgi Çağı ve Toplumsal Bilinç

0
461

Yaşar Nogay

Bugünkü iletişim tekniklerinin olmadığı devirlerde, bilgi kaynaklarına ulaşmak çok zordu. Kütüphanelerde, ulaşılabilen arşivlerde bir kitap veya kaynak bulabilmek için, uzun zaman ve yoğun emekler harcanırdı.

Bugün İNTERNET mucizesi, bütün bilgi kaynaklarını önümüze öylesine yığdı ki, hangi birini okuyup, neleri öğrenmeye çalışacağımızı şaşırdık. Tabi görevi okumak, araştırmak, yazmak ve öğretmek olan akademisyenlerin ve bilimadamlarının işi çok daha kolaylaştı. Enerjileri ve kapasiteleri ölçüsünde kaynaklardan yararlanma ve bilgi üretme şansları çok arttı.

Zaten bu gerçeği, çok sayıda gencecik profesörlerin varlığından görüyoruz. Yaşadığımız çağa BİLGİ ÇAĞI denmesinin nedeni bu olsa gerek. BİLGİ’nin GÜÇ olduğu da bu çağda daha iyi anlaşılır oldu. Bu gücü iyi kullanan toplumların ve devletlerin nerelere vardığını da görmek lazım.

Çerkes toplumu bu gücün ne kadar farkında ve ne kadar faydalanıyor?

Şüphesiz farkında olan üyelerinin sayısı az değil. Ancak çoğunun kendi toplumunun meseleleri ile çok ilgili olduklarını söylemek zor. İlgili olanlar ise o kadar çok şey biliyorlar ki, lider grupların ve bireylerin sayısı oldukça fazla.

Bu nedenle, farklı ideolojilerin ve farklı projelerin de sayısı fazla olduğu için, genelde birbirini yıpratmaya, itibarsızlaştırmaya çalışan, çatışan, ayrışan, dağılan küçük parçalar halinde, zaman ve enerji tüketmekle meşgul olunmakta. Oysa ulaşılmaya çalışılan toplumsal hak ve talepler net olarak belli. Ne var ki, aynı hak ve talepler, farklı gruplarca, farklı zamanlarda, farklı korolar halinde boşluğa tekrarlanıp duruyor. Ne var ki, aynı bir talep için, birden fazla grupları, hiçbir Devlet ve hiçbir kurum ciddiye almamakta.

Bu faydasız sürecin çok fazla uzamaması için, akıl, mantık, vicdan, iyi niyet gibi kavramları ciddiye alarak ve önyargıları, küçük hesapları bir kenara koyarak, dürüstçe, ciddiyetle ve samimiyetle tartışarak, birlikte gerçek ve ortak amaca odaklanmak gerekiyor.

Bunu başardığımızda, zamanı ve enerjimizi gerçek amaca ve büyük hedefe yöneltebiliriz. Muhataplık aradığımız devletler ve uluslararası kurumlar karşısında yerimizi bulur, hak ve taleplerimizi güçlü bir şekilde anlatabiliriz. Bu da, bilgili ve tecrübeli insanlarımızın, bilgi ve iletişim çağının nimetlerinden yararlanarak, pozitif diyalog, tartışma ve ortak karara ulaşma çalışmaları ile başarılabilir.

Bu doğrultuda yol alabilmek amacıyla, akla gelen bazı yöntemleri denemekte fayda olabilir. Örneğin: İstanbul, Ankara, Bursa, Sakarya ve Düzce gibi yoğun kentlerde, belli kurumlarda (Dernek, Vakıf, Kulüp vd.) kendi içlerinde kapalı kalmayıp, her kese, her gruba açık sohbet toplantıları yoğunlaştırılabilir. Bu toplantılar, belirli konu başlıkları ile, fikir ve sonuç üretmek amaçlı, giderek panel, konferans formatlarında da geliştirilebilir.

Bu tarz çalışmaları STK’lar dışında herhangi bir grup veya şahıslar da düzenleyebilir. Bilim adamları ve kanaat önderlerinin katılımı ile gerçekleştirilecek bu tür toplu çalışmalardan somut fikirler ve kararlar üretmek mümkün olabilir.

Ayrıca, davamıza, Devleti, yerel yönetimleri ve diğer güç odaklarını da ortak edebilmek için, STK’lar aracılığı ile söz konusu çalışmalar, içinde yaşadığımız toplumun sorunlarına da yöneltilerek, ortaklaşa fikir çalışmaları düzenlenebilir. Bu yöntemle, ihtiyacımız olan siyaset kurumunu ve kamu güçlerini de yanımıza almak mümkün olabilir.

Bu tür çalışma yöntemi yeni bir keşif değil. Yaşadığımız bilgi çağında, gelişmiş toplumlarda ve ülkelerde, siyaseti ve devlet politikalarını şekillendiren, en azından etkileyen, STK ve düşünce kuruluşlarında üretilen fikirlerdir. Türkiye’dede bu yöntemanlaşılmaya başladı her halde.

Öncülük etmek Çerkeslere yakışmaz mı?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz