Geçmişin esintilerini bugüne taşıyor

0
585
????????????????????????????????????

Uzunyayla’nın bozkırı Kayseri Çerkesleri için özel bir anlam taşır. Hayatın zorluklarına, bozkırın verimsizliğine rağmen orada yeşertilen kültürün derinliği insanların yüreğinde sarsılmaz kökler bırakmıştır. Ama ekonominin yetersizliğine bağlı olarak kentleşme ile beraber Uzunyayla köyleri boşalmaya başladı. Alışageldikleri ilişkilerin ve yaşam biçimlerinin yerini, yeni ve bir o kadar da acemisi oldukları hayatlar aldı. Gittikleri yerlere kendilerinden, çocuklarından izler taşıdılar. Bu izleri sanata dönüştüren insanlardan birisi de Haş’e Refik Demir.
Refik amca Yukarı Kızıl Çevik köyünden, askerliğinden sonra bir iki yıl daha köyde kalmış, “…1975’te İskenderun’a gittim. Orada demir çelik fabrikasında çalıştım. 37 yıl İskenderun’da kaldım, emekli olduktan sonra da Kayseri’ye döndüm” diyor.
Refik amca çocukluğunun, gençliğinin geçtiği yerleri; köydeki tarlada çalışırken kullandıkları el aletlerinin prototip oyuncaklarını yaparak gözünde canlandırmış. Uzunyayla, çocukluğu ve gençliğinin esintilerini bugüne taşımış. “Merakla başladım” diyor Refik amca ve şunları söylüyor: “Merak ettim, acaba bunları yapabilir miyim? Önce kağnı arabasını yaptım, hoşuma gitti. Zaten hoşuma gitmeyen hiçbir şeyi yapmam. Önce ben beğeneceğim ki sonra başkaları beğensin.”
Genelde gürgen ve çam ağacından yaptığı oyuncakların hikayesini de anlatıyor Haş’e Refik, yaptığı oyuncaklara baktığında gerçekleriyle yaşadığı anıları canlanıyor gözünde.
Ve anlatmaya başlıyor Refik amca:
“Kağnıdan (Guıvı) sonra Çeteni yaptım, ardından şu sap arabasını yaptım. Uçak maketleri yaptım, çocuklar kapıştı. Şimdi birşey kalmadı. Pınarbaşı Uzunyol camisinin aynısının maketini yaptım, onu da sağolsunlar bunlar götürdü. (Eşini kastediyor. Adıge geleneklerinde eşinin adını söylemek ayıp olduğu için.)
Kitx: Bunu pek bilen yok, ben bununla çalışmıştım, benden sonra kimsenin çalıştığını da sanmıyorum.
Genbeşou: 3 çift öküz koşularak herk yapılırdı. Tarla çok sert ise 4 çift yani 8 öküz koşulurdu. Eğer ailede o kadar öküz yoksa birleşerek imece yaparlardı.
Eskiden bir de köten vardı, önde 2 teker, tekerin biri küçük biri büyük; büyük olan, çizginin içinde kalırdı, küçük olan da yukarıda, çift sürerken de bu iki teker aynı hizaya gelirdi.
Düven (Adıgecesi balba) ile saman yapılırdı, çakmaktaşından dişleri olurdu, sağlam olması için üzerine kara sakız ya da zift dökülürdü, iki öküzle çekilirdi ya da at koşulurdu. At koşulacağı zaman bir iki küçük değişiklik yapılırdı.
Teşkire, hayvanların gübresini dışarı atmak için kullanılırdı. Gutsıku, herkesin bildiği el arabası. Key’e (fıçı) peynir konulurdu. Txuwalhe (yayık) ise çemberli olurdu, yağ yapılırdı.”
Haş’e Refik Demir, biraz geçmiş biraz da torunları için oyuncaklar yaparken, kendi manevi duyguları ile ağaçtan ‘Allah’ ve ‘Muhammed’ yazılarını Arapça harflerle işlemiş. Şimdi ise at arabası ve koşumlarını yapmayı planlıyor…

Çurmıt Sebahattin

Önceki İçerikJan Paçal‘la son romanı Wamp/Gece Avcısı ve felsefe üzerine
Sonraki İçerikDijin Çurey’in kitabı çıktı
Çurmit Sebahattin
Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Çerkes Kuşçular Köyü’nde 1973 yılında doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Lise 1’den sonra okul hayatını bitirip inşaatlarda çalışmaya başladı. 1990 yılında İstanbul’a gitti. Orada İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin gençlik kollarında ve sosyal faaliyet kollarında yer aldı. 2005 yılında yayınlanmaya başlayan Jıneps gazetesinin yakınında, okuru olarak başladığı yayın serüvenine yayın kurulu üyesi olarak devam ediyor. Şimdilerde ise köyünde organik tarım yapma gayretinde.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz