Troya Efsaneleri (10) Tunç Çağı Troya Toplumunda Dinsel İnançlar

0
928

Bu yazımızda Homeros’un anlattığı Troya toplumunun inançlarını ve dinsel yaşamını incelemek istiyoruz. Ancak bunu yaparken İlyada ve Odysseia’da anlatılanlardan yararlanacak olsak da, amacımız Olympos tanrılarını anlatmak değil. Daha çok Olympos tanrılarına karşıt dünyayı, İlyada’da ipuçlarını bulduğumuz Troya (Aşuva) inanç dünyasını anlatmaya çalışacak, daha doğrusu böyle bir çalışmaya pencere açmaya çalışacağız. Bir toplumun belirli bir dönemdeki kültürü, daha önceki kültürüyle kopmaz bir bağ içinde olduğundan konu tarihsel süreç içerisinde ele almaya çalışılmıştır. Diğer yandan sosyoloji bilimi bize dilini değiştiren bir toplumun kültürel değerlerini ve inançlarını sürdürebileceğini söylediğinden dildeki değişmeler doğrudan ilgi alanımızda değildir.

Troya-1 ve Troya-2 Kültürleri

MÖ 3000-2500 yıllarına tarihlendirilen Troya-1 kenti, batı Anadolu’daki en önemli merkezdi. MÖ 2500-2000 dönemine tarihlendirilen Troya-2 kültürü gelişmiş bir kültürdü. Schliemann, Troya-2 dönemine ait hazineleri bulmuş ve Priamos’a ait olduğunu sanmıştır.
Mansel’in de belirttiği gibi Troya-2 kültürü, bütün Biga yarımadasında, bütün batı ve güney batı Anadolu’da egemendir. Ege adaları üzerinden Avrupa’ya geçerek Sırbistan içlerine kadar yayıldığı ve güney Anadolu (Pamfilya) üzerinden Kıbrıs’a da geçtiği saptanmaktadır. (Günaltay, s.343)
Troya-1 ve Troya-2 kültürlerinin bir bütün olduğunu, “vücuda getiren insanların Anadolulu olduğu konusunda şüphe olmadığını” belirten Mansel şu tespitleri de yapmaktadır: “Troya 11 nin başka eserleri arasında toprak ve taş idoller önemli bir yer tutmaktadır. Ekser hallerde kadınları tanımlayan ve bir taraftan Ege, diğer taraftan Orta Anadolu ve Ön Asya idolleriyle benzerlikler gösteren bu eserler bütün bu geniş alanda bir toprak ve tabiat tanrıçasına tapınıldığını bir kez daha ispatlamaktadır.” (Mansel, s.26)
“Toprak ve tabiat Tanrıçası” batı Anadolu’da da görülür. Kenan Erim’ın yönettiği kazılarda Aydın ilindeki Aphrodisias kentinin ören yerinde MÖ 3. bin yıla tarihlenen keman gövdesi görünüşlü Ana Tanrıça idolleri bulunmuştur. (Umar. S.71) Kentin daha eski adının Ninova olduğu ve Lelegler tarafından kurulduğu, MÖ 3.binli yıllardan itibaren Troya ile yakın ilişkilerinin bulunduğu tespitleri yapılmaktadır.
Bayraklı’da (eski Smyrna) yapılan kazılar da MÖ 3000-2000 yıllarına tarihlenen ve Troya-1 ve Troya-2 ile sıkı ilişkileri bulunan bir kenti ortaya çıkarmıştır. Manisa’daki Sipylos Dağı’nın üzerinde MÖ 2. bin yıla tarihlenen Ana Tanrıça kabartması bulunmaktadır.
Ege, Orta Anadolu ve Ön Asya idolleriyle benzerlikler gösteren Troya Eski Tunç Çağı Ana Tanrıçası, şüphesiz ki Neolitik Dönem Anadolu inançlarından kaynaklanmıştır.

Anadolu’daki Neolitik Ana Tanrıça

Anadolu’da, Çatalhöyük Neolitik toplumunda en önemli tanrı, genç bir kadın, doğum yapan bir anne ve yaşlı bir kadın olarak üçlü şekilde betimlenen Ana Tanrıçadır. (Mellaart, s.86-95) Ana Tanrıçanın en temel ve en kalıcı özellikleri, neolitik dönemde Akdeniz kültür çevresinde (Çatalhöyük-Hacılar-Halaf-Samarra-Ubeyd-Sümer-Elam) şekillenmiş ve Eski Tunç Çağı boyunca bütün Ortadoğu halklarının inancında baş inanç figürü olarak varlığını sürdürmüştür. Eski Tunç Çağı’nda Anadolu’da adı bilinen ilk halk olan Hattilerde de Ana Tanrıça inancı egemendi.

Tunç Çağı Anadolu İnancında Ana Tanrıça

Hattilerin sosyal yaşamlarında dinin çok önemli yeri vardı. Hatti kralları aynı zamanda baş rahip idiler. Ana Tanrıça, Hattiler döneminde ayla değil güneşle özdeşleştirilmiş ve ülkenin baş tanrıçası olarak ululanmıştır. O, kralı tayin ediyor, ülkeyi ve kralı koruyor ve görevini yapmayan kraldan da hesap soruyordu. Ana Tanrıça ülkenin en büyük koruyucusuydu. Ayrıca her kentin de koruyucu tanrıları vardı. Koruyucu tanrının ayinsel simgesi yapağı ya da koyun postuydu. (Ardzınba, s.17)
Başka kaynaklarda yok, ancak Şemseddin Günaltay güneş tanrıçasının üç çift gözünün bulunduğunu belirten bir tabletten söz etmektedir. (Günaltay, s.218) Bu üç çift göz (ya da daha sonraki yazılarımızda açıklanacağı gibi, tanrıçanın Abaza dilinde “üç göz” anlamına gelen “kıpa-la” adı), olasılıkla üç dünyayı görmek ve hükmetmek içindir. Çünkü Hatti anlayışında gök, yer ve yeraltı (aşağı ülke, büyük okyanus) olmak üzere üç dünya bulunur. Saray üç kısımlı, kral da kök, gövde ve tepe (baş) olmak üzere üç azalıdır. (Ardzınba, s.113-119) Esasen güneş bir günlük gezisinde bu üç dünyayı da dolaşırdı. Sabahleyin dağlardan doğar, yeryüzünü ve gökyüzünü aydınlatır ve batarak yer altına inerdi. Bütün gece yer altında seyahat eder, ancak sabahleyin yeniden doğardı. (Günaltay, s.218)
Arinna Güneş Tanrıçası Hititlerde de en büyük tanrıça olarak ululandı. Ama bir güneş tanrısının değil, U, İskur, Teşub, Adad, Taru ve Tatta gibi adlarla anılan fırtına tanrısının eşiydi. (Ünal, Kitap 3, s.46) Tanrıça, Hitit kralları tarafından Sümer tanrıçası İştar ile özdeşleştiriliyordu. (Alp, s.38) Hurrilerdeki adı ise Hepat’tı. Aynı adla Anadolu’da da ululanıyordu. “Ana”, ya da “Dağın Anası” onun çağlar boyunca süren en önemli unvanıydı. Sümer’deki adı Ma, Marienna ve Damkina idi. Anadolu’da Kupapa/Kubaba, Hepa ve Kibele adlarıyla anılıyordu. (Erhat, s.65; Gravers, 262)
Aslında Sümer, Hurri ve Hattilerin dinsel görüşleri özde aynıdır. Bunlar aynı ortak kültürün farklı versiyonlarıdır. Aynı durum Girit için de geçerlidir.

Ege İnancında Ana Tanrıça

Girit’in en eski halkı Anadolu kökenlidir. Ana Tanrıça, eski Girit inancında da en yücedir. Başka deyişle, Ana Tanrıça tapımı, Girit üzerinden Ege’ye geçmiş, titanların anası Ge ve Zeus dahil altı büyük Olymposlu tanrının anası olan Girit kökenli titan tanrıça Rhea ile kaynaşmış, zamanla tanrıların, kralların ve insanların anası olmuştur.

Troya 3-4 ve 5 kentleri

Troya 3-4 ve 5 (MÖ 2000-1800) kentleri, yıkılan kentlerin yerine aynı halk tarafından kurulan yeni kentler olarak değerlendirilmektedir. Ancak Troya-2 kentine göre, kültürde bir gerileme vardır. Elde edilen kültür eserleriyle Anadolu eserleri arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Kültürde bir değişiklik olmadığından Troya 3-4 ve 5 kentleri dinsel yaşamının Troya-2 dinsel yaşamının devamı olarak değerlendirilmektedir. (Günaltay, s.343)
Bu dönemde güney batı Anadolu’da yaşayan halk “Lugga” adıyla anılmaktadır. Bu halkın daha sonraki Likya halkının atası olduğu kabul edilmektedir. Aynı dönemde batı Anadolu’da yaşayan halklar hakkında hemen hiçbir şey bilinmez. Fakat Hitit metinlerinde Balıkesir-Manisa dolaylarında görülen ve daha sonraki Misyalıların atası olan Masa halkının bu dönemde de aynı yerde yaşadığını söyleyebiliriz. Çünkü Hatti kökenli bir Hitit ayin metninde tunç silahlı Hattilerle kamış silahlı Masaların savaşı temsil edilmektedir. Bu dönemde Hint-Avrupa dili konuşan ve Anadolu’ya işgalci olarak gelen Luviler de bölgede görülmektedir. Bölgede yerli halkların Hatti ve Hurilerle akraba oldukları genel kabul gören bir görüştür. Bu nedenle inanç ve kültürün de çok farklı olmadığı söylenebilir.

Hititler Döneminde Troya

İleri ve güçlü bir uygarlık olan Troya-6 kenti uygarlığı, Hitit uygarlığıyla çağdaştır. Bu kent, Hitit metinlerinde Aşuva Koalisyonu devletleri arasında sayılmıştır. Troya ile özdeşleştirilen Wilusa krallığı batı ve güney batı Anadolu devletlerinin Hititlere karşı oluşturdukları Arzava devletleri birliği arasında da görülmektedir. Bilim adamlarının Arzawa Minor dedikleri devlet Efes/Apasa kentindeydi. (Umar, s.159) Varsayıma göre, Amazonlar, Hatti kökenli Hitit Ana Tanrıçasının kadın papazlarıdır ve anayurtları da şimdiki Samsun dolaylarındadır.
İlyada’ya göre Troyalılar Ana Tanrıçaya “Mirin” adıyla tapıyorlardı. “Mirin” aynı zamanda İzmir’i kuran Amazon kraliçesinin de adıydı.
Söylenceye göre Ephesos/Efes kenti de, adını Ephes/Aphas adındaki bir Amazondan almıştır. Efes yöresi, İlyada’da “Assiyos” olarak anılır. Bu “Asya” demektir. Bilindiği gibi Yunan dilindeki “Asya” sözcüğünün daha eski ve Anadolu’da kullanılan biçimi Asuva/Aşuva’dır. (Balıkçı-1, s.121) Balıkçı, Lidyalıların Atyaes hanedanının, Asyas adlı bir kahramanın soyundan geldiklerini iddia ettiklerini ve başlangıçta kendilerine Asya adını verdiklerini belirttikten sonra “Asya sözüne; yarı evrimleşmiş bir Kibele, bir Ana Tanrıçadan başka bir şey olmayan Efes Artemis’i dolayısıyla rasgeliriz. Artemis’in buyruğu altında kırk tane peri kızı vardı. Bunların yirmi tanesine “Asyalar”, diğer yirmi tanesine de “Okyanoslar” adı verilirdi” demektedir. Bu durumda Artemis’in emrindeki peri kızlarının yarısının Efes halkının dilinde Aşuvalar olarak adlandırıldığını söyleyecek durumdayız.
Yorumlarına devam eden Balıkçı çok daha ilginç bir sonuca ulaşmaktadır: “Demek ki; Anadolu’da çok eskiden, yani tarihten çok önce Asya adında bir tanrıça vardı. Belki de Anadolu’nun asıl büyük Ana Tanrıçası sayılan Kibele’nin çok eski adı Asya idi.”
Kıbele’nin çok eski adı Asya, daha doğrusu Aşuva!
Ve Kibele’ye tapan çok eski halkın ülkesi Ephesos/Aphas/Aphaz, Apasa/Abaza ve Aşuva!
Troya’nın dahil olduğu Aşuva konfederasyonu!
Bu belgeler, Troya ile Ephesos arasında çok açık bir ilişki bulunduğunun kanıtıdır. Aynı şekilde bu belgeler, Troyalıları Elam’daki Kissi halkıyla ve Kafkasya’yla ilişkilendiren George Thomson’u doğrulamaktadır.

Kaynakça
A. Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ank.
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İst.
Gravers, Yunan Mitleri, İst.
Halikarnas Balıkçısı-1, Altıncı Kıta Akdeniz, Ank.
Halikarnas Balıkçısı-2, Merhaba Anadolu, Ank.
James Mellaart, Yakındoğu’nun En Eski Uygarlıkları, İst.
Şemseddin Günaltay, Yakın Şark 11, Anadolu, Ank.
Vladislav Ardzınba, Eskiçağ Anadolu Ayinleri ve Mitleri, Ank.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz