Troya Efsaneleri (12) Troya Savaşına katılan Batı Anadolu Halkları

0
871

Troya Savaşı’na katılan batı ve güneybatı Anadolu halklarının hepsi de başkanlığını Troya kralı Priamos’un yaptığı Aşuva (Troya) Konfederasyonu’na dahil halklardır. Bu yazımızda Aşuva Konfederasyonu’na dahil batı Anadolu halkları Meonlar, Karlar ve güneybatı Anadolu halkı Likyalılar (diğer adıyla Tarmil/Darmil) üzerinde duracağız.

Kar ve Leleg Halkları Troya Yandaşıdır

İlk olarak Homeros’ta anılan Kar halkı ve onların bir kolu olan Lelegler, Güneybatı Anadolu’da şimdiki Muğla yöresinde yaşayan bir halktı. Minos Giritlilerinin Karyalılarla, Leleglerle ve Likyalılarla yakınlığının bulunduğu genel kabul görmektedir. Diğer yandan Karyalılar, kendilerini Anadolu’nun yerlisi sayıyorlardı.

Kar ya da diğer adıyla Leleg denilen halk, Troya Savaşı’na Troyalıların yandaşı olarak katılmıştır. Troya yakınlarındaki Pedasos kenti de bir Leleg kentiydi.

Likyalılar, Troya’nın Müttefikidir

Likya ülkesi, şimdiki Fethiye Körfeziyle Antalya körfezi arasındaki kıyı bölgesiydi. MÖ 2300 yıllarına tarihlendirilen Sartamhari metinlerinde bu bölgedeki bir devlet “Lugga” olarak anılmaktadır. Başka deyişle Likyalılar, en eski kayıtlarda bölgede yaşadığı anlaşılan bir halkın adıdır.

Troya Savaşı’na Troya’nın müttefiki olarak katılan Likyalıların önderleri Sarpedon ile Glaukos idi. Homeros’a göre, iki Likya önderinin soyları Bellerophontes’e dayanır. Oysa daha sonraki yazarlar, bu iki soyu birbirinden ayırırlar. Gerçekten de Sarpedon’u ata sayan Likya halklarının Girit, Bellerophontes’i ata sayan halklarınsa Korinthos kökenli olmaları daha pozitif bir görüş gibidir. Fakat bu adların, bölgede yaşayan klanların yeni bir kabilede birleşmelerini göstermesi ve prens adlarının halkların ilk atalarına atıf yapması da aynı şekilde güçlü bir olasılıktır.

İlyada’ya göre, Zeus’un oğullarından olan Sarpedon’un soyu Bellerophontes’e dayanıyordu. Sarpedon, Akhalara karşı yiğitçe savaşmış ve pek çok Akhalı savaşçının hakkından gelmiştir. Sonunda Patroklos tarafından öldürüldü.

Daha sonraki efsanelere göre, Sarpedon, Girit kralı Minos’un kardeşi Sarpedon’un torunuydu. (Grimal, s. 706) Herodotos da Sarpedon’a bağlı halkın Girit’ten geldiğini kabul eder ve Likyalıların gelenek ve göreneklerinin de Girit ve Karyalılarla uyum gösterdiğini belirtir.

Diğer Likya lideri Glaukos’un soyu Homeros’a göre, Bellerophontes’e dayanır. Glaukes de yiğitliği ve becerisiyle ünlüydü. Diomedes’in ailesiyle Glaukos’un ailesi birbirlerine misafirlik bağlarıyla bağlıydı. Bu nedenle Diomedes’le Glaukos savaş alanında karşılaşınca birbirlerine silahlarını armağan ederek ayrıldılar. Yiğit Glaukos, er meydanında Telemon oğlu Ayas tarafından öldürüldü. Cesedi, Apollon’un emri üzerine Likya rüzgarları tarafından ülkesine götürüldü.

Troya Savaşan Katılan Mağan Halkı

İlyada’ya göre, Troya Savaşı döneminde şimdiki Manisa ilinde, Uşak ilinin bir kısmında ve Menderes nehrine kadar uzanan bölgede “Maiones” (Maionlar/ Meonlar/Maanlar) ulusu egemendi ve oraya Maionia (Meonya/Mağanya) deniliyordu. Maion adı, Menye, Menemen, Menderes ve Manisa adlarında halen yaşatılmaktadır. Umar’a göre İonia’nın öz biçimi İa-wana, Maionia’nın öz biçimi Ma-wana’dır ki (Umar, s.172), bunların da daha doğru biçimi Mağan/Maan/Man ve Yağan/Yaan/Yan’dır. Mağan adındaki “Ma”, Yağan adındaki “Ya” Ana Tanrıçayı belirtir. Herodotos’a göre Lidya’da ilk kral Manes’ti. Manes’in oğlu Atys, Atys’un oğlu Lidos sırayla kral oldular. Lidos’tan sonra bu halka Lidyalılar denildi. Lidos’un kardeşleri Kar ve M isos da K arya ve M isya halklarının ataları oldular. Yani bu üç ulusun kökeni aynıdır.

Balıkçı’ya Göre Maanlar

Balıkçı şöyle diyor:

“Homeros, bir başka kuvvetli kavimden de söz ediyor. Bunlar, Gediz (Hermos) vadisinde, Tmolos Dağı (Bozdağ) ile Marmara Gölünden İzmir’e kadar dayanan yerlerde yaşıyordu. Bunlara Homeros, “Meoniyalı”, yaşadıkları yere de ‘Güzel Meoniya’ diyor. Bunlar çok savaşçı ve zengin bir halk idiler. Bağlaşıkları, bunları savaşmaya ikna edebilmek için, kendilerine çok değerli armağanlar vermek zorundaydılar. Piyade olarak değil, fakat savaş arabalarıyla savaşırlarmış. Krallarının savaş arabalarının atları, fildişi yanaklıklarla süslü bulunurmuş. Kadınlar da bu fildişlerini kırmızıya boyarmış. Homerik bir ilahide Meoniya, ‘Apollon’un ülkesi’ diye anılmaktadır. Buraların Apollon ülkesi sayılması, herhalde Kocakatran Dağlı Tanrı Smintheus dolayısıyla olacak.

Meonyalılar, sonradan gelen Lidyalıların işgal ettiği dolayların bir bölümünü işgal etmiş olduklarından, Herodotos bunları Lidyalılarla karıştırır.

Belki bunlar Lidyalı Tirsenler, yani Etrüskler idiler. Çünkü Etrüskler İtalya’ya, İzmir’den gitmişlerdi. Şunu unutmamalı ki, İlyada’nın tümünün Homeros tarafından yazıldığı kuşkuludur.”

Yukarıdaki yazıda, Balıkçı, Meonlarla Lidyalıları aynı halk sayan Herodotos’un görüşüne hiçbir belge göstermeden karşı çıkıyor. Oysa Maanlarla Lidyalıları aynı halk sayan tek kişi Herodotos değildir. Durum tartışılıyor olsa da pek çok kişi bu iki halkın aynı kökenden olduğunu kabul eder. Bu görüşü doğrulayan mitolojik inancı yukarıda aktardık.

Balıkçı’ya Göre Troya Halkı ve İlyada

Balıkçı şöyle diyor:

“Homeros, bulduğu tek tek şiirleri, onlara eklemeler yaparak ve kendi estetik duygusuna göre değiştirerek birleştirmiş ve bugün İlyada denilen epik şiiri oluşturmuştur. (Ya da kendisinden sonra başkası tarafından bazı değiştirmeler yapılmıştır.)

Dolayısıyla burada söz konusu olan Meoniya ve fildişi yanaklıklı savaş arabası atları, Homeros’tan çok önce gün görüp geçmiş şeylerdir.

Troya savaşından önce ve savaş sırasında Troya’da yaşamış olan halk hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Arkeolojik buluşlar Troya’nın İsa’dan 2500 yıl önceden, Akhalar tarafından zapt ve tahrip edildiği tarihe kadar aynı ırka mensup değişik halk dalgaları tarafından iskan edilmiş olduğunu gösteriyor.

İlyada’ya göre Troyalıların kültür düzeyi ve konuştukları dil, onlara saldıran Akhaların konuştuklarının aynısı idi. Arkeolojik buluşlar ise Troya’nın Mikenlerle hiç ilişkilerinin olmadığını göstermektedir.”

Gerçekten, Balıkçı’nın bu satırları yazdığı dönemde Troya halkı hakkında fazla bir şey bilinmiyordu. Ama artık bu halkın Aşuva Konfederasyonuna dahil olduğu bilinmektedir. Daha önce de yazdığımız gibi bilim adamları Troya’nın Hitit metinlerindeki Aşuva Konfederasyonun başkanlığını yaptığını kabul etmekte ve Vilusa kralı Aleksandros’u Troya prensi Paris ile aynı görmektedirler. Ayrıca Troyalıları Kafkasya göçmeni olarak gören akademisyenler vardır.

Troya Savaşı Sırasında İzmir

Balıkçı’yı dinleyelim:

“Troyalılar Anadolu’nun Ege Bölgesinden- ki İzmir de bunların arasında idi- bağlaşıklarını yardıma çağırdılar. İlyada’da İzmir adıyla anılmamaktadır. Fakat Meoniyalılar söz konusu olmaktadır. Demek ki; Troya savaşlarından önce İzmir’in Troya ile sıkı ilişkileri vardı.”

Balıkçı, Homeros’un İzmirli olup olmadığını da tartışmakta ve şöyle demektedir:

“Homeros’un yapıtları, yani İlyada ve Odysseia’nın ikisi de özbe öz İyoniyen üsluptadır. Daha doğrusu, İyonik lehçe ile yazılmışlardır. Homeros zamanında İyon etkisinin yaygın olduğu yerler ise yukarıda saydığımız üç kent idi. Sonra bu iki destanın ikisinde de, Yunanistan dahil, İzmir’den başka nerden söz edilirse edilsin, yabancı bir yerden söz ediliyormuş gibi bir durum vardır. Oysa İzmir dolayları anlatılırken, suları girdaplanan Hermos (Gediz), balık dolu Hillos, tepesi karlı Tmolos (Bozdağ), cana can katan Nid diyarı (yani Sardis yöresi), dişi heykelli Spilos (demek ki; Homeros, Spilos’taki Hitit kabartmalarını biliyordu), Kaystros (Küçük Menderes) kıyısındaki yaban ördeği ve kazlar diye bir dil kullanır.

Büyük şair Pindaros (İsa’dan 522- 422 yıl önceleri), Homeros’u hem İzmirli, hem de Sakızlı olarak tanımlar. Perkides adında, İsa’dan beş yüz yıl önce yaşamış bir yazıcı, Homeros için ‘İzmirli Maiyon’un oğlu’ der. Ondan sonra kaç yazar gelir. Bunların bazıları İzmir ve çevresi, bir kısmı da Sakız der.

Fakat Atinalı filozof ve tiran olan Kritiyas ‘Şairlerin Hayatı’ adlı yapıtında, Homeros’un babasının bir ırmak olduğu görüşünü savunur. Irmaktan kastettiği, Tepecik yakınındaki Meles Çayıdır. Büyük filozof Aristoteles, Homeros’un doğuşunu şöyle anlatır:

İyos Adasında Kriteis adlı güzel bir kız varmış. Müzler, kafileye mensup erkek bir tanrı tarafından gebe bırakılır. Kız kendinden utanarak, Egina Adasına kaçar. Korsanlar adaya saldırınca kızı kendi ülkelerine, yani İzmir’e taşırlar. Bu korsanlar, kızı, kendi krallarına, yani Lidyalı Maiyon’a peşkeş çekerler. Kral kızı görünce abayı yakar ve onunla evlenir. Kız bir gün, Meles Çayının kıyısında otururken dünyaya bir çocuk getirir ve çocuğu doğurur doğurmaz ölür.” (Balıkçı, s. 143-149)

Toprak Altındaki Tarih

Anadolu toprağının altında bir tarih yatmaktadır. Tarihsel belgelerde adı geçen pek çok kent halen kazılmadığı gibi, bazılarının yeri dahi saptanamamıştır. “Aşuva, Apasa/Ephesos- Aphas-os, Side, Karya, Masa/Misya, Termil/Darmil, Milya/Milyas, Pedasa, Meonya (Maanya) gibi Abaza-Adıge klan adı taşıyan pek çok eski yerleşimin adıyla aynı adı taşıyan çağdaş halklar arasındaki olası ilişkiler ciddi bir şekilde araştırılmamış, hatta gündeme bile gelmemiştir. Aynı şekilde bu dönemde Ege’de yaşayan halkların mitolojisinin eski Akdeniz halkı ve Kafkasya’da halen yaşayan halklarla ilişkisi hep göz ardı edilmiştir. Oysa bu konuda yapılacak çalışmalar arkeolojik çalışmalar kadar önem taşımaktadır. Öyle görülüyor ki, Kafkasya’nın yerli halkını eski Akdeniz halkının mirasçısı olarak gören bizim de doğru saydığımız ve savunduğumuz varsayımın kanıtlanması için daha çok çalışmaya ve zamana ihtiyacımız vardır.

Kaynakça

Bilge Umar, İlkçağda Türkiye Halkı, İst.

Halikarnas Balıkçısı, Sonsuzluk Sessiz Büyür, Ank. 1986

Homeros, İlyada, İst. Pierre Grimal, Mitoloji Sözlüğü, İst.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz