-25 Nisan günü Sinop ilinde Türkiye’de bulunan tüm çevre ve diğer STK’ların katılımı ile bir miting düzenlediniz. Mitingin temel amacı neydi açıklayabilir misiniz?
-Mitingin temel amacı, Sinop’ta yapılmak istenen Nükleer Güç Santrali projesini siyasi iktidar tarafından iptal edilmesini talep etmekti.
-Yaptığınız tespitlere göre ne kadar katılım oldu mitinge ?
-Mitingimize 25.000 kişinin üzerinde bir katılım gerçekleşti. Bugüne kadar yapılan mitinglerin en kalabalığıydı.
-Kimler ya da hangi örgütler katıldı eyleme?
-Eyleme çevre örgütleri , barolar, odalar, sendikalar, sanatçılar, AKP hariç tüm siyasi partiler, bireysel aktivistler , kentliler ve köylüler katıldılar. Genel olarak baktığımızda 90’ın üzerinde sivil toplum kuruluşunun katılım sunduğunu söyleyebiliriz.
-Hükümet yetkilileri diyor ki enerji ihtiyacımız var. Mecburuz nükleer enerjiye. Nükleer enerji temiz enerjidir. Siz neden karşısınız nükleer enerjiye? Alternatifleriniz neler?
– Öncelikle belirteyim ki Türkiye’de enerji sorunu yok , enerjinin yönetilememe sorunu var. Türkiye’de birçok enerji kaynağı mevcut ancak; bu enerji kaynakları doğru yönetilemiyor. Enerji arz-talep dengesine baktığımızda Enerji Bakanı’nın söylediği gibi enerji fazlamız da var. Ama yönetilemiyor. Örneğin 30 mart günü ülkemizin 80 ilinde 7-8 saat süren bir elektrik kesintisi yaşandı. O süreçte bir nükleer güç santrali sahibi olsaydık, bir Fukuşima veya Çernobil yaşıyor olacaktık. İyi ki bir nükleer santralimiz yokmuş.
-Enerjinin yönetilememesinden kastınız nedir?
-Görüyorsunuz , yakın bir geçmişte Karaman’da , Soma’da yüzlerce işçiyi kaybettik. O işçilerin çalıştığı alanlar enerji kaynağı alanlarıydı. O işçiler enerji olmadığından ölmedi. Enerji kaynaklarının kötü yönetilmesinden dolayı öldüler. Bununla ilgili birçok örnek verebiliriz.
-Türkiye’de enerji ihtiyacı olmadığı halde mi nükleer santal yapımını zorladıklarını mı ifade ediyorsunuz?
-Hayır bu konuda bilgi kirliliği var. Enerji ihtiyacı tabi ki var ancak bu ihtiyacın, Türkiye’nin temiz enerji kaynakları ile karşılanabilecek durumda olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu konu ile ilgili defalarca paneller yaptık, uzmanlar görüşlerini açıkladılar. Hükümetin ısrarı enerji değil. Yönetmeye ve dayatmaya çalıştıkları vahşi kapitalizmin ihtiyaçlarıdır. Rant ekonomisidir.
-Enerji ihtiyacının yenilenebilir kaynaklardan karşılanabileceğini söylediniz. Hükümet ise o kaynakların yetersiz ve pahalı olduğunu söylüyor. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
-Hükümetin bu iddiasına katılmıyorum. Zira, yenilenebilir kaynaklar yeterli. Pahalı iddiasına katılıyorum. Ancak; burada da bir kavram kargaşası yaratılıyor. Siz rüzgar paneline, güneş paneline, yenilenebilir enerji gereçlerine yüksek KDV ve lisans bedelleri koyarsanız doğal olarak pahalı hale gelir. Oysa bu gereçlerin klasik bir meta gibi değil ulusal enerji üretme araçları olarak değerlendirilmesi ve vergiden muaf tutulması gerekir. Şunu da belirtmek isterim; biz nükleer karşıtları belli bir enerji türü önermeyiz. Enerji çeşitliliğini öneririz ancak ve enerjiyi verimli kullanmayı önerebiliriz. Sinop ve Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer güç santralinden elde edilebilecek enerji miktarı herbirinden 35 milyar kWh ve toplamda 70 milyar kWh’dir. Biz bu enerjiyi tasarruf ederek ve mevcut hatlardaki kayıp enerjiden elde edebiliriz.
-Nükleer santral yapımına ekonomik nedenlerin dışında hangi gerekçelerle karşı çıkıyorsunuz?
-En önemli karşı çıkış sebebimiz, güvenlik endişesi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), 1999 yılında kullanılmış iki tane kobalt 60 çubuğunu kontrol altında tutamamış, iki kişinin ölümüne neden olmuştur. Özel kurşun kalıplar içinde tutulması gereken kobalt 60 çubukları depoya konmuş, depodan hurdacıların eline geçmiş, orada bu çubukları ayrıştıran 2 kişinin ölümüne neden olmuştur. Ve hatta ayrıştırma esnasında kobalt kaynak kapsülü açığa çıkmış, biri bulunmuş ama diğeri hala bulunamamıştır. Bu bilgi TAEK’in İkitelli kaza raporunda mevcuttur. Yine dünyada mevcut 440 nükleer santralde 611 kaza olmuştur. Bu kazaların birçoğunda kitlesel ölümler gerçekleşmiştir. Fukuşima örneği ortadadır. İçinde uranyum olan çekirdek kalp halen kayıp… Kazadan etkilenenler ortada… Çernobil burnumuzun dibinde. Neler yaşandığını dünya biliyor. Halen etkisi sürüyor. Üstelik bu saydıklarım sadece kaza yaşanırsa olacak durumlardır.
–Kaza yaşanmasa ne gibi zararı olur?
-Neler mi olur? Bütün santraller radyasyon yayar. Yani radyasyon kaçınılmazdır. Yani nükleer santral çevreye radyasyon yayar. Bu radyasyonun miktarı her ne kadar anlık etki yapmayacak miktarda ise de uzun vadede solunum, bitkilere geçme, oradan hayvansal gıdalara geçme biçiminde kansere neden olacaktır. Çevrede yetişen bitkiler değersiz hale gelecektir. Atık deposu dünyada yok.
-Bu konu ile ilgili somut bulgular var mı?
-Var tabi ki .Örneğin 1994 yılından bu yana Çernobil’le ilgili raporların yayınlanması yasaklanıyor. Bilim insanları defalarca bu etkileri açıkladılar.
-Nükleer enerji Türkiye’nin gündemine neden ve nasıl girdi?
-Türkiye nükleerle 1956’da tanıştı, 1962 yılından itibaren tıp alanında kullanmaya başladı. İlk reaktör 1962 yılında kuruldu. Nükleer santral yapımı ise 1970’li yıllarda dünya petrol krizi ile birlikte gündeme geldi. 1981 yılında TAEK bu konu ile ilgili bir planlama yaptı. Sinop ve Akkuyu bu planlamada yer aldı.
-Sinop’ta nükleer santral yapılması ne zaman gündeme geldi?
-Resmi olarak 2013 yılından itibaren AKP hükümetinin gündemindedir.Aralık 2104’te TBMM’ye geldi ve 31 Mart 2015 tarihinde Türkiye ile Japonya arasında imzalanan anlaşma TBMM’den geçirildi.
-Şu andaki yasal dayanağı nedir?
31 Mart’ta TBMM’de sabaha karşı saat 04:00’da 191 katılımcının tümünün oyu ile, Japon ve Türk hükümetinin işbirliğinde santralin yapımına karar verildi. Bu karar yasal ama meşru değildir. Zira TBMM’de 550 milletvekili vardır.
-Nükleer santral ile ilgili bir faaliyet var mı Sinop’ta ? Mesela Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sorunu çözüldü mü?
-Evet çalışmalar var. Japonlar denizden ve karadan zemin etüdü yapmaya çalışıyorlar. Türkiyenin yaptığı etüt çalışmalarına itibar etmemişler. ÇED raporu çıkmadı. Sadece bölgede ağaçları kestiler. İnşaat yok. Bölgeye konteynırlar yerleştirdiler. Teknik çalışma yapanlar o konteynırlarda çalışıyorlar.
-Son olarak hükümet ısrarlı olup santrali yapmaya devam ederse neler yapacaksınız ?
-Direneceğiz. Dünyadaki tüm STK ve çevre örgütleri ile birlikte davranıyoruz, davranacağız. Dünyanın en büyük çevre mücadelelerinden birini Sinop’ta vereceğiz.
-Neler yapacaksınız mesela?
-Bütün STK’ları birlikte olmaya davet ediyoruz. Şimdi bölge halkı ile ilgili çalışmalar yapacağız. Anketler düzenleyeceğiz. Yerel halkın bu konudaki bilgilerini ölçen anketler yapacağız. Bu anketlerde tespit ettiğimiz bilgilendirme eksikliklerini gidereceğiz. Bu konu ile ilgili köyleri gezip bilgilendirme yapacağız. Sonra acil eylem planları yapacağız. Direnişi örgütleyeceğiz.
-Bilgilendirmeniz için Jıneps gazetesi adına teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
-Ben teşekkür ederim.
Zeki Karataş
1956 Ordu Fatsa doğumlu. 1979 yılından bu yana Sinop’ta yaşıyor. Yeni adı ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Ordu Meslek Yüksekokulu Elektrik bölümü mezunu. 31 yıl TEDAŞ’ta yöneticilik dahil çeşitli görevlerde bulundu. Enerji Yapı Yol-Sen sendikasında yöneticilik yaptı. Enerji sektöründeki özelleştirilmelerden sonra Sinop Üniversitesi’ne geçti ve halen Sinop Eğitim-Sen yönetim kurulu üyesi. Nükleer Karşıtı Mücadele içerisinde Sinop Nükleer Karşıtı Platform Koordinatörü olarak görev yapıyor.