Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

21 Mayıs Basın Açıklamaları

Hakikatle Yüzleşmek İçin…

Çerkesya halklarının 19. yüzyıl’da yaşadığı büyük trajedinin üzerinden 151 yıl geçti. 21 Mayıs 1864 günü tarihe Çerkes soykırımının simgesi olarak kazındı. Çarlık Rusyası, Kafkasya’nın doğusunda, Dağıstan ve Çeçen-İnguş Bölgesi’nde, savaş boyunca kadın, çocuk ayırmaksızın tam bir imha politikası izledi. 1 milyonu aşkın Çerkes katledildi, daha fazlası vatanından sürgün edildi. 500 binin üzerinde insan sürgün yolculuğunda ve ilk yerleştikleri bölgelerde yaşamını yitirdi. Sadece Trabzon’da 53 bin Çerkes öldü. Vubıhların dilini konuşabilen kalmadı. Adıgelerin bir boyu olan Natuhayların adı bugün sadece tarih kitaplarında kaldı.
Osmanlı ve Çarlık Rusyası, Çerkeslerin sürgün edilmesinde anlaştı, çünkü Osmanlı’nın “göçmene” ve savaşacak güce ihtiyacı vardı. Osmanlı planlı bir iskân politikası uyguladı. Çerkesler, Osmanlı İmparatorluğu’nun sorunlu bölgelerine ve potansiyel tehlikelere karşı bariyer oluşturacak şekilde, Balkanlar’da Müslüman olmayan halkların civarına, Ortadoğu’da Suriye-Ürdün hattına, Anadolu’da Samsun-Hatay hattı üzerine, İstanbul çevresine, Marmara Denizi doğu ve güneyine yerleştirildi.
Çerkes halkına karşı uygulanan bu sürgün ve soykırım yöntemi sonraki yıllarda başka halklara karşı uygulanan sürgün ve soykırım politikalarına da örnek teşkil etti.
Sömürgeciliğe karşı bağımsızlık için direnen Çerkesler dünyanın dört bir yanına dağıtıldılar. Bu tarifsiz acıyı daima yüreklerinde taşıdılar ve ağıtlarını kuşaktan kuşağa aktardılar. Çerkesler şimdi dünyanın 40 civarındaki ülkesinde yaşamlarını sürdürüyor. Vubıh, Abaza ve Adıgelerin Türkiye’deki nüfusu, kadim topraklarında yaşayanlardan çok daha fazla. Bugün Çerkeslerin en büyük bölümü Türkiye’de yaşıyor. Anadolu’daki Çerkes nüfusu 5 milyonu aşıyor.
Çerkes Halkının dağılmışlığının, dilinin ve kültürünün yok olmanın eşiğine gelmesinin temel nedeni uğradıkları soykırım ve sürgündür. Rus Çarlığının ve Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçıları olan Rusya ve Türkiye’nin tarihleriyle yüzleşerek “Çerkes Soykırım ve Sürgünü”nü tanımaları ve Çerkes halkının uğradığı haksızlıkların telafi edilmesi için gerekli çalışmaları başlatmaları gerekmektedir.
Çerkeslerin 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile İstanbul’da kurdukları derneklerin ve okulun Cumhuriyet döneminde kapatılması, Çerkes Ethem’e hain damgası vurulması, 1922 yılı Aralık ayında başlayan Gönen-Manyas’taki Çerkes köylerinin doğuya sürgünü gibi uygulamalar ve yasaklar Çerkeslerin soykırım acısını katmerleştirdi.
Türkiye’deki diğer halklar gibi Çerkesler de inkâr ve asimilasyon politikalarının kurbanı olmuştur. Toplumsal barışın inşası için Türkiye’de yaşayan tüm farklı kimliklerle beraber Çerkeslerin de dillerini, kültürlerini, kimliklerini yaşayabilmek ve yaşatabilmesi adına tüm kolektif hakları tanınmalı ve var olan yasal engeller kaldırılmalıdır.
21 Mayıs günü “Çerkes Soykırım ve Sürgün Günü” olarak tanınmalıdır.

İnsan Hakları Derneği

 

Çerkes halkının acılarını unutmuyoruz

151 yıl önce Çarlık Rusyası tarafından yurtlarından sürülen ve dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda kalan Kafkasya halklarından Çerkes halkının acılarını unutmuyoruz.
1864 yılında Çarlık Rusyası’nın Kafkasya’yı işgalinden sonra aldığı “etnik temizlik” kararı ile 1.500.000 civarında Çerkes Osmanlı topraklarına gönderilmiştir. Sürgünlerin yaklaşık üçte biri, yollarda ve yerleştirildikleri bölgelerde hayatlarını kaybetmiş, Osmanlı topraklarına ulaşabilenler geniş Osmanlı coğrafyasına dağılmıştır.
Asimilasyoncu politikalar Çerkeslerin peşini bırakmamıştır. Çerkes halkı Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de bir kültürel soykırımla yüz yüze kalmıştır. Dil, kimlik, kültür ve anadilde eğitim haklarından mahrum bırakılan Çerkesler, inkar ve asimilasyondan en fazla etkilenen halklardan biri olmuştur.
Sürgün ve soykırımın 151. yılında, Çerkes halkının uluslararası platformda ve Türkiye diasporasında dile getirdiği taleplerin artık karşılık bulması gerekmektedir. Çerkes halkının talepleri taleplerimizdir.
Sürgün ve soykırımın 151. yıldönümünde;
* Rusya Federasyonu Çerkeslerden özür dilemeli, Çerkes halkına yaşadıkları ülkelerin vatandaşlığını da içeren çifte vatandaşlık hakkını vermeli, Çerkes halkının tarihsel anayurduna dönebilmesi için yasal zemini sağlamalıdır.
* Türkiye’deki diğer halklar gibi, Çerkesler’e yönelik inkar ve asimilasyon politikalarına son verilmeli, toplumsal barışın inşası için Türkiye’de yaşayan tüm farklı kimliklerle beraber Çerkeslerin de dillerini, kültürlerini, kimliklerini yaşayabilme ve yaşatabilmesi adına tüm hakları tanınmalı, var olan yasal engeller kaldırılmalıdır.
* Çerkes halkının dili resmi düzeyde tanınmalıdır.
* Başta anadilinde eğitim hakları olmak üzere kültürel hakları tanınmalıdır.
* Mevcut kültürel değerlerin, bilgi ve belgelerin gelecek nesillere aktarılabilmesi, korunabilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı, ilgili bakanlıklarca bütçe ayrılmalıdır.
* Değiştirilmiş olan yer isimleri iade edilmelidir.
* Okul kitaplarındaki Çerkes halkı ile ilgili ayrımcı ve ırkçı ifadeler temizlenmelidir.
Çerkes halkının kendi renkleri, kimlikleri, kültürleri ve dilleri ile Anadolu’ya ve dünyaya kattıkları renkleri koruma iradeleri, diğer halklarla kardeşçe demokratik bir toplum içerisinde bir arada yaşama arzuları ve var oluş mücadelelerinde daima yanında olacağız.

Halkların Demokratik Partisi Merkez Yürütme Kurulu

 

Çerkes halkının talepleri taleplerimizdir

Rus-Kafkas Savaşları 1763-1864 yıllarında süren dünyanın tanık olduğu en zalimce yaşanan savaşlardan birisidir.
Eşitsizler arasında 101 yıl süren kanlı savaşlar 500.000’den fazla Kafkasyalının ölümüne neden olmuştur. Yaşanan soykırım, 21 Mayıs 1864’de Soçi yakınlarında Kbaada Vadisinde (Krasnaya Polyana) Çerkeslerin yenilgisi ile sonuçlandı ve Çarlık Rusyası Kafkasya’yı tamamen işgal etti. Çarlık Rusyası’nın “etnik temizlik” kararı ile 1.500.000 civarında Çerkes, yurtlarından kopartılarak Osmanlı topraklarına gönderilmek üzere, Tuapse, Soçi ve Sohum gibi liman kentlerine toplandı. Yüz binler gemilerle başta Varna, Samsun, Sinop ve Trabzon olmak üzere Osmanlı kentlerine hırçın Karadeniz üzerinden nakledildi. Köhne gemilerle yola çıkarılan atalarının yaklaşık üçte biri, yollarda ve yerleştirildikleri bölgelerde, hastalık, açlık ve kötü yaşam koşulları nedenleri ile hayatlarını kaybetti. Osmanlı topraklarına ulaşabilenler, belli bir iskân politikası çerçevesinde, geniş Osmanlı coğrafyasına dağıtıldı.
Çerkeslerin 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile İstanbul’da kurdukları derneklerin ve okulun Cumhuriyet döneminde kapatılması, Çerkes Ethem’e hain damgası vurulması, 1922 yılı Aralık ayında başlayan Gönen-Manyas’taki Çerkes köylerinin doğuya sürgünü, köylerde yürütülen ‘yurttaş Türkçe konuş’ faaliyetleri, ‘katıksız Türkçe soyadı’ kanunu, ‘okulda Çerkes olduğunuzu söylemeyin’ çabaları inkar ve asimilasyon politikaları olarak uygulandı. Zalim yasaklar Çerkeslerin soykırım acısını katmerleştirdi.
Yaşanan sürgün sonrasında Osmanlının geniş coğrafyasına dağıtılmış Çerkesler, Osmanlı yıkılırken imparatorluk sonrası yaşanan ulus‐devletleşme sürecinde, yeni sürgünler ve kimlik sorunu ile karşı karşıya kaldılar. Ürdün’de, Suriye’de, İsrail’de, Türkiye’de, farklı ulus devlet sınırları içinde kalan ve bulundukları ülkelerin ulus kimliklerini benimsemek baskısı altında bırakılan Çerkeslerin kendi kimliği ile söz konusu ülkenin ulus kimliği arasında ciddi gerginlikler yaşandı.
Sürgün ve soykırımın 151. Yılında Çerkes halkının uluslararası platformda ve Türkiye diasporasında dile getirdiği taleplerin artık karşılık bulması gerektiği konusunda HDP olarak elimizden geleni yapacağımızı Çerkes halkının ve kamuoyu önünde tekrarlamak isteriz.
Çerkes halkının talepleri taleplerimizdir.

HDP Bursa İl Örgütü

 

Yüzleşmek yeni soykırımları önler

Başta Kürt sorunu olmak üzere bütün sorunların en önemli çözümü, hakikatlerle yüzleşmektir. Çerkes Soykırımı ile de yüzleşilmesi coğrafyamızda yaşayan bütün halklar için önemlidir. Bu açıdan ülkemizde çok sayıda Çerkes yurttaşımızın bu mücadelesi önemlidir. Tarihle yüzleşmek yeni soykırımların olmaması açısından büyük önem taşımaktadır.

HDP İzmir İl Örgütü

 

21 Mayıs ve Kızıltepe

21 Mayıs günü, Demokratik Toplum Kongresi Mardin Meclisi daimi üyesi Adil Güler’in (Kızıltepe Çeçenlerinden) daveti ile, HDP’den Çerkes vekil adayları Neslin Gümüş (Sakarya), Bülent Uluer (İstanbul I. Bölge) ve Metin Kılıç Bursa) ile Kızıltepe’de idim.
21 Mayıs Çerkes soykırımı yıldönümünde Kefken, Üsküdar-Salacak ve Beşiktaş’ta ananların, sonrasında Taksim’den Rusya Federasyonu Konsolosluğu’na yürüyüşle muhataba “buradayız” diyenlerin arasında olmaktan farklı bir şeydi bu.
Mardin’de Deyrulzafaran Manastırı Metropoliti Saliba Özmen’i, manastırdaki makamında ziyaretimiz, Süryani ve Çerkes halkının farklı yüzyıllarda bir ay ara ile yaşadıkları acıyı ortaklaştırdı. Adil Güler Metropolit Özmen’e, 1915 yılında Süryaniler’in yaşadığı kırımı Mardin ve çevresinde yaşayan Çeçenler olarak önleyemedikleri için üzüntüsünü ifade etti ve ekledi; “Çeçenler olarak bir dahlimiz oldu ise ayrıca özür dileriz”. Metropolit Özmen yaşadıkları acılara değinerek barışın insanlık için öneminin altını çizdi ve “Dünyanın bütün halkların mutlu ve özgür yaşaması için yeterince büyük olduğunu” söyledi.
Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ziyaretimizde, tipik mimari yapının içinde bizi bir sürpriz bekliyordu. Öğretim Görevlisi Tomris Akın Paşaoğlu Balıkesirli bir Adıge idi.
Kızıltepe’nin Özgürlük Meydanı ise bir pankartla karşıladı bizi. “Çerkes soykırımı – 151. Yıl. Unutmayacağız – HDP”. Kızıltepeli Çeçenlerin bu pankartta bir dahli vardır elbet.
Vekil adaylarını davetin nedeni, 21 Mayıs özelinde panel ve basın açıklaması dahil bir dizi etkinlik idi. Ne var ki güncel durum program değişikliğini zorunlu hale getirmişti. Adil Güler bunu açıklarken Kobani’de yaşananlardan sonra unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatmış oldu bize. Kobani nedeniyle oluşan hassasiyet belki Batı’da bitmişti ama savaş sürüyordu. Işid saldırmaya ve can almaya devam ediyordu. Sekiz Türkiyeli Kürt’ün cenazesinin Türkiye tarafına teslim edileceği bilgisi ile 21 Mayıs programı değişmek durumunda kaldı. Biri Kızıltepeli, diğerleri Nusaybin, Mardin, Van, Batmanlı cenazelerin ailelerine teslim edildiği Kızıltepe’ye bağlı Şenyurt mahallesine (idari düzenleme ile köyler mahalle oldu, buranın Arapça adı Dirbesiye imiş) biz de gittik. Hüzünlü aileler cenazelerini teslim alıp Şenyurt’u terkederkengururluydular.
Program değişikliğine karşın Kızıltepe HDP merkezinde 21 Mayıs özelinde bir program gerçekleştirildi. HDP Mardin vekil adayı Prof. Mithat Sancar’ın da katıldığı programda, Çerkes vekil adayları soykırımı ifade etmelerinin yanısıra vekil adaylıklarına da değindiler. Mithat Sancar da konuşmasında Çerkes soykırımına değindi ve “Yaşanan her soykırımdan sonra insanlığın itirazını yükseltmesi bir sonrakini engelleyebilirdi ama bu yapılmadı1 diyerek bir gerçeğinaltını çizdi.
Kızıltepe’de Çeçenler, Araplar ve Kürtler dostça bir arada yaşıyorlar. Halklar arasında herhangi bir sorun yaşanmadığı, çıkan sorunların bu dostluktan rahatsızlık duyanlar tarafından provokasyonlarla oluşturulduğu özellikle ifade ediliyor.
Mardin Belediyesi tabelasında Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice yazıyor. Umarım Meclis kararı ile Çeçence de eklenir. Anadillerin kamusal alanda kullanımı çok önemli.
22 Mayıs sabahı Demokratik Araplar Derneği ve Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk ile görüşmeler sonrası dönüş yolculuğu başladı.
Mardin altı vekil gönderecek Meclis’e. Altıncı sıra adayı bir Çeçen. Nurullah Görhan. Mardin vekil adayları, Arap, Kürt, Süryani ve Çeçen, yani Mardin’de yaşayan halklar. Umarım Çeçen aday 8 Haziran’da kendisini Meclis’te bulur.

Yaşar Güven

 

“Çerkes Soykırımı’nı unutmadık”

Ankara’da Düşünceye Özgürlük Girişimi, HDP, AKA-DER ve İHD yöneticilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi, Çerkes Soykırımı’nın 151. yıldönümü nedeniyle Yüksel Caddesi’nde açıklama yaptı. “151. yılında Çerkes Soykırımını unutmadık” pankartını açarak ve “Yaşasın hakların kardeşliği” ve “Çerkes Soykırımı devam ediyor” sloganlarını atan grup adına konuşan Selma Güngür, Çerkeslerin hızla yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, “Dağınık yaşamaları ve asimilasyondan dil, kültür ve kimliklerini koruyamayan Çerkesler hızla yok olma tehlikesi yaşıyor” dedi. Çerkeslerin, Suriye iç savaşında Müslüman olmalarına rağmen Ermeniler, Süryaniler ve diğer Hıristiyan halklarla birlikte savaşın hedefleri arasında kaldığını Güngür, “Suriye iç savaşından kaçıp anayurtlarına geri dönmek isteyen Çerkeslerin talebi Rusya Federasyonu tarafından kabul edilmedi” diye konuştu. (diclehaber)

Yazarın Diğer Yazıları

Avni Lifij’in fotoğrafları 100 yıl sonra sanatseverlerle buluştu

1851.gallery, ünlü sanatçı Avni Lifij’in platin-paladyum baskı tekniğiyle üretilmiş fotoğraflarından oluşan "Affedersiniz ama sanat bir kodak fotoğrafı değildir. Ressam Avni Lifij’in Yeniden Hayat Bulan...

Boston Üniversitesi’nde bir Çerkes masalı

Karaçay-Çerkesli yönetmen, oyun yazarı, kukla sanatçısı ve sahne tasarımcısı Şaukh Evgeny İbragimov 11-16 Kasım tarihleri arasında Boston Üniversitesi’nde gösteri ve atölye çalışmaları yaptı. Üniversite...

Dijital kitap: ‘Dilin Yolu’

Tüm dünyada gündemin öncelikli sıralarına yerleşen eğitimde dijitalleşme çabaları sadece Çerkes cumhuriyetlerindeki eğitim kurumlarında değil Çerkes diasporasında da yürütülüyor. Çetav Merwan, Mışe Hun Su’ad, Ğuç’el’...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img