Panik yapma, Kürt olmazsın…

0
490

Günlerdir Nalçik yağmurlu. Ne adamakıllı yağıp gökte olan yere iniyor; ne de Mayıs ayına uygun baharın güneşli günlerine ulaşabiliyoruz. Başlayan günlük işler yarım kalıyor. Öte yandan hava toparlar diye iş alanından da çok uzaklaşamıyoruz. Dolayısıyla daha çok TV izliyoruz; daha çok internette serseri turlar atıyoruz ya da Facebook, Twitter sohbetlerine takılıp kalıyoruz bu ara…
TV kanalları RTE ile AKP’nin tam işgali altında. Bayatlamış, tekrarın tekrarı olan irrite edici RTE konuşmalarını zaplasan; telaşlı, hatta komik denilebilecek iddialarıyla Başbakanın kürsü konuşmalarına takılıyorsun. Nadiren vicdanını iktidara kiralamamış veya satmamış aydın, gazeteci ya da akademisyenlerin tartışmalarına denk gelmez isen; sosyal medyada düşüncedaşlarını bulup rahatlamadan uyuyamaz oldu gibi millet…
Genel gündemin iki ana konusu var. Oylar çalınacak mı? HDP yüzde on seçim barajını aşacak mı? İlk konu ile ilgili tek konuşmayan, şikayet etmeyen, hiç telaşı olmayan AKP. Onun dışında her parti ciddi organizasyonlara girmiş; hatta özel şirketlere para ödeyerek sonucu izlemeye çalışıyor. Bunun için, genel başkan başkanlığında seçim günü seçim sonuçlarını güvence altına almak için yapacaklarının provasını bile yapıyorlar. Hiç telaş etmeyen AKP, ‘’hırsız bunlar mı?’’ dedirtecek kadar sakin. AKP’nin oy hırsızlığı, mahkeme kararlarıyla tescillenmiş sabıkalarından dolayı haksız bir şüphe sayılmaz. Ben eski seçimlerde ciddi oy hırsızlığının yapıldığını hep söyleye geldim. Fakat, hırsızlığı Fethullahçı kadrolarla yaptıklarına inanıyorum. Bütün kapışmalara rağmen Fethullahçılar henüz bunu itiraf etmediler.

İkinci konu şu ünlü yüzde on seçim barajı. Bu yüksek barajın 12 Eylül anayasasından kalma anti demokratik bir uygulama olduğunu söylemeyen yok. AKP dahil. Defalarca barajın indirilmesi, hatta, kaldırılması için meclise verilen önergelerin tamamı AKP tarafından reddedildi. Ama yine AKP ‘’baraj kalkmalı’’ diyor. Yine demokrasiyi savunduklarını söylüyor ve buna inananlar az değil. Baraj kaldırılsa bile demokratik bir seçim sistemi yok. Ben oldum olalı ‘’nispi temsil sistemini’’ savunmuşumdur. Her farklılık nispeti oranında mecliste temsil edildiğinde ancak meclisin yapısı demokratikleşir. Kaldı ki hazine yardımları, devletin sınırsız olanaklarını kullanmak gibi onca eşitsizliklerle yürütülen seçim çalışmaları, zaten, başlı başına anti demokratik bir durum. Devleti ele geçiren, bütün gücüyle elinde tutmaya çalışırken, doğası gereği, sürecin sonunda ‘’zirveden’’ inmeye başlayınca agresifleşiyor, saldırganlaşıyor, pervasızlaşıyor. Hele, ‘’ ya devlet başa, ya kuzgun leşe’’ diyen şimdiki iktidar (RTE) bütün kozlarını masaya sürmüş, her yolu da ‘’mübah’’ sayıyor. Kendini inkar pahasına, yasaları anayasayı ve tüm devlet ve politik gelenekleri bir kenara itmiş; tüm gücüyle hamleler yaptığı görünüyor. Pedalı çevirmeyi durdurduğu an düşeceğini bildiği için, hep ileri doğru hamle yapmak zorunda olduğunu biliyor. İleri doğru en önemli hamlesi tek adam yönetimi temelli ‘’başkanlık sistemi’’. Bunun için gerekli dört yüz milletvekili. Bu olmaz ise anayasayı değiştirecek meclis çoğunluğu; o da olmaz ise, tek başına iktidar için mecliste üye sayısı… AKP’nin ‘’seçim beyannamesi’’ yaptıklarımız ortada, yapacaklarımızın teminatı ‘’başkanlık sistemi’’ şeklinde özetlenebilir. Başkanlık sistemine kilitlenmiş görünüyor adeta. Başbakan ve ‘’Eş başbakan Cumhur Başkanı’’ her gün alanlarda AKP ye oy toplamaya çalışıyor. Elindeki Kur’an’ı sallayarak, din, diyanet, mezhep istismarı tavan yaptı. Öyle ki, Güneydoğudaki Kürtler sanki Kürtçe okur/yazar gibi Kürtçe Kur’an basmakla hizmet sınırlarına dikkat çekerken; Kur’an’ı ve ezanın Türkçeleştirenleri eleştirerek garip bir kampanya yürütülmektedir. HDP, Diyanet İşleri Başkanlığı kaldıracağız diyince; ‘’din düşmanlığı’’ ile suçlayarak diyanete sahip çıkan tüm AKP sözcülerinin, eskiden Diyanetin kaldırılmasını savundukları ortaya çıkması oy kaybettirir mİ bilinmez ama, yalan ile inanç çelişkisi insanların kafasında soru işaretleri olarak büyümektedir muhtemelen. Muhalefet partilerin seçim beyannamelerinde yer alan yoksulların lehine asgari ücretin yükseltilmesi, emeklilere iyileştirme yardımları, çiftçilere ucuz mazot gibi önermeleri; iktidara yandaş kiralık kalemler tuzu bulmuş hıyara koşar gibi köşelerine taşıyıp ‘’ kaynağı nereden bulacaksın?’’ diye veryansın ediyorlar. AKP’nin kaçak saraylarına, Bilal’e sunulan sınırsız arsa tahsisleri, seçim sonuçlarını etkilemek için yapılan, boşa çıkarılan komplolar, Bilal oğlanın devlet okullarının müdürlerini toplayıp istek ve talimatlarını, açığa ve ayyuka çıkan rüşvet ve yolsuzlukları, usulsüz ihaleleri, usulsüz atamaları, tüm istihbarat birimlerini, yargıyı, yargı denetimini ele geçirip kişisel ya da parti çıkarları için kullanmalarını konu bile etmiyorlar.
Eskiden, yapılan mitinglere bakılarak tahminler yürütülürdü. Bir dönem seçim kampanyasında Kasım Gülek, Kırşehir mitinginde toplanan beklemediği ‘’mahşeri kalabalığa’’ , ‘’Sapınız bol. Daneniz (tane) nasıl acaba?’’ diye konuşmasına başlamıştı. (Seçim sonuçlarında ise beklentisinin çok altında oy almıştı Kırşehir’den). Oysa günümüzde, iletişim olanaklarının sağladığı muazzam olanaklarla sürekli kamuoyu yoklamaları yapılarak ‘’algı yönetimi’’ ile yol yordam belirleniyor, destek oluşturulmaya çalışılıyor. Seçim sonuçlarına yakın tahminler seçim öncesinde yapılabilmektedir. Hatta yalan kamuoyu sonuçlarını yayarak avantaj bile sağlanabiliyor. Hızla değişen kamusal sorunlar işlenerek yönetilen seçim süreçleri sonunda değişmez ve belirleyici kamusal bir sorun bu seçim sürecinin belirleyicisi olmuştur. HDP seçim barajını aşacak mı aşmayacak mı? Seçim sonuçları bu konuya kilitlenmiştir. Konu şu; HDP barajı aşarsa, seçim sistemine göre daha az oyla daha çok vekil çıkarabileceği gibi; çok oy aldığı illerdeki kontenjan vekilleri da kazanarak vekil sayısı artacak. Hesaplara göre, bu sonuç, en çok AKP’yi olumsuz etkileyecek, başkanlık sistemi ‘’hayal’’ olacağı gibi, tek başına iktidar olma iddiası bile ciddi risk altında olacak gibi görünüyor. İşte bu nedenle ülkenin sınırsız yetkileri olan, parlamentonun etkisizleştirilerek tek adam sultasına geçişi; tek adam diktatörlüğü engellenecek. Durum bu.
Çerkesler için bu seçim sistemi uygun değildir. Hiçbir bölgede, mecliste temsil edilecek oranda bir oy yoğunluna sahip değiller. Biz nispi temsil sistemini savunmalıyız. Tüm oylar sayılmalı, her görüş, her yapı, ülke çapında aldığı oy nispetinde parlamentoda temsil edilmeli. Bu sistemde ise bağımsız olarak ya da bir organizasyonla, parti ya da platform temsilcisini seçmek mümkün değildir. Kitlesel bir duruş ile seçim dönemini ve sonuçlarını Kaffed başta olmak üzere doğru okuyamadılar. Öz güven geliştirip ağırlık koyamadılar. Kişisel duyarlılık ve çabalarla aday olanlardan ciddiye alınacak olanlar da HDP listelerinden adaylar. Bu adaylar kazanamazlarsa bile, Çerkeslerin özgün sorunları partinin seçim kampanyasının içine alındı; sözde değil içselleştirdiler de. Bu durumda altı aday var. Çerkeslerin HDP ye oy verme ‘’zorunluluğu’’ listelerdeki bu adaylardan öte; HDP’nin ülkenin demokratikleşmesi açısından taşıdığı önemden dolayıdır aynı zamanda. Demokrasinin gerilediği ülkede Çerkes haklarının savunulması da zorlaşacak, hatta, imkansızlaşacağını ciddi düşünmek zorundayız. Bu seçimdeki durum, Kürt olmak, Kürt’ü sevmekle/sevmemekle ilgili değil, demokrasinin güçlenmesini istemek ya da tek adam diktatörlüğüne destek olmakla ya da olmamakla; yani, diktatörlüğün önünün kesilmesinde katkıda bulunmakla açıklanabilecek bir durumdur… Çerkesler, duyguları yerine aklın ve vicdanlarının sesine kulak vermeli. Kullanacağın bir oyun ülke ve Çerkeslerin geleceğini birey ya da toplum olarak ipotek altına alacak, bu denli etkileyecek bir konjöktür hiç olmadı desem yanlış olmaz…
Bu yazıyı okuduğunuz şu sıralar, havalar düzelmiş, biz de işimize gücümüze tam mesai dönmüş oluruz muhtemelen. Başta söylediğim gibi sosyal medyada dolaşmak yaygın bu aralar. Sosyal medyada, saçma, sinir bozan aptalca paylaşımların yanında; yaratıcı, uyarıcı, paylaşımlar çoğunlukta. Ben de yazıyı bu paylaşımlardan biri ile bitireyim.
‘’HDP’ye ilk kez oy vereceklere tavsiyemdir. Kabine girip, mührü ağaca basıyorsun ve çıkıp derin bir nefes alıyorsun, vicdanın da rahat. Panik yapma Kürt olmadın. Bölücü, terörist de olmadın…’’

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz