Troya Kraliçesi Hekabe
Latinlerin Hecuba (Hekuba) dedikleri Troya kralı Priamos’un ikinci karısı Hekabe’nin soy ağacı antik çağdan beri tartışma konusudur. Kimilerine göre Frigya kralı Dymas’ın, kimilerine göre de Trakya krallarından Kisseus’un kızıdır. Homeros geleneği Hekabe’yi Frigya’ya bağlar. Trajedi yazarlarıysa Trakya soyunu tercih ederler.
Troya toplumundaki ana ve kadın anlayışının simgesi olan Hekabe’yi inceleyerek Troya’daki sosyal yaşamı ve inançları daha iyi anlayabiliriz. Hekabe’yi böyle bir anlayışla incelemeye çalışacağız.
İlyada’daki Hekabe
Homeros’un anlattığı Hekabe, Priamos’tan on dokuz çocuğu olan bir annedir. Troya’nın üzerindeki felaketi uzaklaştırması için Athena’ya dua eden, oğullarının savaşa katılmasını istemeyen, ölümlerine ağıt yakan acılı ve çaresiz bir anne! Ancak bu anne, en acılı anlarında bile aklını ve sağduyusunu korumayı başarır. Hektor öldürüldüğünde Priamos’a verdiği öğütler bunun kanıtıdır.
Ancak Mitologlar, Homeros’un Hekabe ile ilgili yazdıkları metinlerin sonradan İlyada’dan çıkarıldığını düşünmektedirler. (Gravers, s.921)
Yıkılan Troya ve Kadınlar
Efsaneye göre Akhalar, tahta at hilesi sayesinde Troya’ya girerler. Savaşın bittiğini sanan ve her türlü tedbiri bırakıp evlerinde uyumakta olan Troyalıları acımasızca katlederler. Kenti yakıp yıkar ve bütün erkekleri öldürürler.
Yıkılan Troya’daki kadınların kaderini Halikarnas Balıkçısı şöyle anlatır:
“Kent halkından yalnız kadınlarla çocuklar kalmıştı. Gün doğduktan sonra kadınlardan, yetişkince olan oğlan çocuklar da alındı. Kadınlar denizler aşırı köleliğe sürüklenmeyi bekliyorlardı.
Bu kadınların arasında ihtiyar kraliçe Hekabe ile gelini Hektor’un karısı Andromakhe göze çarpıyordu. Yere yığılmış olarak duran Hekabe, Akha gemilerinin hazırlandığını ve kentin yanmakta olduğunu görüyordu. Kendi kendine, “Artık Troya yok! Ben kimim? İnsanların koyun sürüsü gibi sürükledikleri bir köle, evi yurdu olmayan ak saçlı bir kadın!” diye düşünüyordu.
Uzakta gemilere bindirilmekte olan ufak oğlan çocukları, “Ana beni kara gemilere bindiriyorlar, seni göremiyorum anacığım!” diye acı acı bağrışıyorlardı. Orada çocuğunu bağrına basan bir ana vardı. Bu, Hektor’un karısı Andromakhe idi; oğlu (hani şu babasının miğferinden korkan Astyanaks) için “O kadar küçük ki, onu benden almazlar” diye düşünüyordu. Ama Yunan kara tellalı gelip karşısında durdu. Adamın söyleyeceğini söylemeye ağzı varmıyordu. Andromakhe’nin gözleri yuvalarından uğradı. Çocuğu göstererek “Yoksa benimle beraber kalmayacak mı?” diye sordu. Hayır, çocuk ölüme mahkum edilmişti. Çocuk Troya kentinin en yüksek duvarlarından atılarak taşların üzerinde parçalanacaktı. Az sonra çocuğun kanlı parçalarını anasına getirdiler. Hekabe’nin en güzel kızı Polyksene’yi de sürüklediler. Akhilleus’un mezarı üzerinde onun boğazını keserek Akhilleus’a kurban ettiler. İşte bu Troya’nın verdiği son kurbandı.” (Balıkçı-1, s.65)
Böylece dünyanın en insancıl efsanelerinden biri sona eriyordu. Ancak Troyalı esir kadınların ve Hekabe’nin dramı daha yeni başlamaktaydı. Bu dramı bize ilk çağ trajedi yazarları anlatmışlardır.
Troya’nın İşgalinden Sonraki Hekabe
Efsaneye göre, Troya’daki katliamdan sağ kurtulan Hekabe, Odysseus’un payına düştü ve Trakya’daki Khersonese şehrine götürüldü. Orada Hekabe, Akhaları tanrı tanımazlık ve barbarlıkla itham ettiğinden öldürüldü. “Hekabe’nin cansız bedeninden yükselen ruhu, Tanrıça Hekate’nin etrafında gezinip duran siyah dişi köpeklerden birinin şeklini aldı ve çok geçmeden denize atlayarak Hellespontos’a doğru yüzmeye başladı. Yunanlılar Hekabe’nin gömüldüğü yere “Köpek (kancık) Mezarı” adını verdiler.” (Gravers, s.919)
Efsanenin başka bir versiyonuna göre, Priamos, Hekabe’den olan çocuklarından birini Troya’nın işgal edilmesine ve soyunun katledilmesine karşı bir önlem olarak gerektiğinde çocuğun kullanacağı çok büyük bir hazineyle birlikte Trakya kralı Polymestor’un yanına göndermişti. Ancak Troya işgal edilip Priamos öldürülünce, Polymestor kendisine emanet edilen hazineye sahip çıkmak için çocuğu öldürüp cesedini denize attı. Dalgalar cesedi Troya kıyılarına sürükledi. O sırada esirlerle birlikte gemiye binmekte olan Hekabe cesedi gördü ve oğlunu tanıdı. Oğlunun Polymestor tarafından öldürüldüğünü anlayan Hekabe intikam almaya karar verdi. Hemen hizmetkarlarından birini Polymestor’a göndererek gizli bir hazinenin yerini söyleyeceğini belirtip acele gelmesini istedi. Hazinenin yerini öğrenmek isteyen Polymestor, iki çocuğunu da alarak Hekabe’nin yanına koştu. Troyalı esir kadınlar, Polymestor’un gözleri önünde iki çocuğunu öldürdüler. Hekabe de onun gözlerini oydu. Akhalar, Hekabe’yi taşlayarak öldürmeye çalıştılar, ancak Hekabe dişi bir köpeğe dönüşerek denize atladı ve Troya’ya doğru yüzmeye başladı. ( Grimal, s.227)
Efsanedeki Şifrelerin Çözümü
Gravers’e göre, cesetleri yedikten sonra başlarını aya doğru çevirerek uluyan köpekleri gözlemleyen ilk insanlar, ay tanrıçasıyla, ceset ve köpekler arasında bir ilişki olduğunu düşünmüşler ve bu nedenle ay tanrıçasını dişi köpek olarak tasvir etmişlerdir.
Gravers’in yorumu doğru olmakla birlikte eksik buluyor ve tanrıçanın dişi köpek olarak tasvir edilmesini insanların işledikleri suçların cezasız kalmayacağı ve yaptıkları katliamların tanrılar tarafından mutlaka cezalandırılacağı anlamında yorumluyoruz. Cesetlerin köpekler tarafından yenilmesi suçluların cezalandırılması anlamına gelir. Cesetleri yiyen köpeklerin kafalarını aya doğru kaldırarak havlamaları cezanın gerçekleştirildiğinin, ancak ölünün ruhunun yine de huzur bulamayacağının bütün canlılara ve ay tanrıçasına bildirilmesi anlamında değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda, Hekabe’nin ölüm tanrıçası Hekate’ye ya da dişi köpeğe dönüşmesi de Troya’yı işgal ederken katliam yapanların ruhlarının asla huzur bulmayacağının ve tanrılar tarafından mutlaka cezalandırılacaklarının simgesel anlatımıdır.
Yer Altı Tanrıları ve Köpek
Yukarıdaki efsanede Hekabe öldürülünce ruhu dişi köpeğe dönüşmüştür. Eski Mısır ve Anadolu inançlarında da bazı yer altı tanrılarının köpekle ilişkili olduğu görülmektedir. Mısır efsanelerinde ölülerin ruhlarına yeraltında rehberlik eden Anubis köpek başlıydı. Eski Ege efsanelerindeki cehennem bekçisi Kerberos da önceleri elli başlı, Dorlar dönemindeyse üç başlı bir köpekti. Gravers’e göre, Kerberos, “Ölüm Tanrıçası Hekate ya da Hekabe’nin kendisidir.” (Gravers, s. 161)
Mitologların Hekabe’yle özdeşleştirdiği ölüm tanrıçası Hekate, Çatalhöyük kökenli üçlek ay tanrıçasının daha sonraki bir biçimiydi. Anadolu’nun üçlek tanrıçası, zamanla toplumsal değişimlere paralel bir şekilde bazı niteliklerini tamamen kaybederek üç ayrı tanrıçaya dönüşmüştü. Genç kız olarak Artemis ve Selene, kadın olarak Hera ve Aphrodit, suç işleyenleri öldüklerinde cezalandıran yaşlı kadın (ve hatta cadı) niteliğiyle Hekate olmuştu. (Gravers, s.243; Balıkçı-2, s.165)
Hekabe ile Özdeşleştirilen Hekate
Hekate, Olympos tanrılarına yabancıdır. Giritle ilişkili, ancak Kolkhis kökenli, başka deyişle güneş soylu ay tanrıçasıdır. Diğer güneş soylu tanrıçalar Kirke ve Medea gibi büyünün evrensel hükümdarlarındandır. Artemis’in “başka adla anılan tıpkısı” olan Hekate, “Theogonia’da ancak Ana Tanrıça Kybele ile kıyaslanabilecek evrensel bir nitelik taşımaktadır.” (Erhat, s.135)
Hekate, dişi Aslan, dişi köpek ve kısrak biçiminde üç kafaya ve gövdeye sahip bir varlık olarak tasvir edilirdi. (Grimal, s.228)
Tanrıça Hekate gökte, yerde ve Tartaros’ta (cehennemde) egemendi. Özellikle üç yolun kesiştiği yerlerde esrarlı kara büyü ayinleriyle anılırdı. Yıkıcı, yok edici, cezalandırıcı nitelikleriyle sevilen değil korkulan bir tanrıçaydı. (Gravers, s.153)
Gençlerin yaşlılara, çocukların anne ve babalarına, ev sahiplerinin konuklarına karşı işledikleri suçları cezalandırmakla görevli olan ve suçluların arkasından bütün evreni gezerek yakaladıklarını bin bir türlü işkenceyle öldüren öç alma tanrıçaları Erinyler de, Hekate ile ilişkili varlıklardı. Bu varlıklar, kafalarından saç yerine yılanlar sarkan köpek başlı kocakarılardı.
Üçlek Tanrıça Kybele ve Hekabe
Kadın yaşamının üç dönemi, Neolitik Dönemden başlayarak üçlü ana tanrıça inancında (kız-kadın ve ihtiyar kadın) simgesel bir şekilde ifade edilmektedir. Bu üç dönem her kadının yaşamında olduğu gibi, Hekabe’nin yaşamında da açıkça gözlenir.
Hekabe’nin genç kızlığı Selene ya da Artemis’in yaşamı gibidir.
Troya’daki analık yaşamı İlyada’da anlatılır. Yukarıda özetle anlatılan bu dönemde Hekabe, Troya krallığının annesi ve ecesidir. Bu dönemi mitsel düzeyde Hera ya da Hepa simgeler. Evinin hanımı olan Anadolu kadını, bu dönemin daha sonraki somut temsilcisidir.
Hekabe’nin yaşlılık döneminde Troya yakılıp yıkılmış, erkekler acımasızca katledilmiştir. Katliamların canlı tanığı olan Hekabe’nin yüreği acı içindedir. Yapılan haksızlıklara isyan etmektedir. Bu isyanını açıkça söylediğinde taşlanarak öldürülür. Ancak dünya var olduğu günden bu yana hiçbir zalim cezadan kurtulamamıştır. Bu tanrısal bir yasadır. Troya’da katliam yapan zalimler de cezalarını mutlaka çekeceklerdir. Hekabe’nin ruhunu, suçluları cezalandırmak için dişi köpek Hekate’ye dönüşür ve suçluları takibe başlar.
Onun ölümsüz ruhu, halen aramızda yaşamaktadır.
Kaynakça
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İst.
Gravers, Yunan Mitleri, İst.
Halikarnas Balıkçısı-1, Anadolu Efsaneleri, Ank.
Halikarnas Balıkçısı-2, Merhaba Anadolu, Ank.
Pierre Grimal, Mitoloji Sözlüğü, İst.