Neolitik Çağ Girit Kültürü (MÖ 6000- MÖ 3000)
Girit’te Neolitik Çağ (Yeni Taş Devri) öncesinde insan yaşadığına ilişkin kanıt bulunamamıştır. Girit’in ilk halkının MÖ 6000 yılları civarında Anadolu’dan göçen bir halk ya da Anadolu halkıyla yakın akraba olduğu kabul edilen bir görüştür. Bu dönemdeki Girit halkının kültürü geridir ve yaşam mağaralarda sürdürülmektedir. (Mansel, s.10)
Girit MÖ 3. Binyıl Maden Kültürü
MÖ 3000 yıllarında Anadolu’daki yerli halkların Kiklad adalarına, Girit’e ve Kara Yunanistan’ına göç ettikleri ve bölgeye bakırı getirdikleri kabul edilmektedir. Bu halklar, şimdi Kafkas halkları tarafından temsil edilen Akdeniz halkındandı:
“Anadolu ve Yunanistan’da sık rastlanılan –ntos, -ssos, -tos, (ör., Korinthos, Knossos, Phaistos, Lykabettos) sonekleriyle biten yer isimleri, muhtemelen, bu çağda yayıldı. İda, Berekynthos, İnatos, Lykastos, Tara gibi bazı isimlere hem Girit’te hem de Anadolu’da rastlıyoruz. Etimolojik olarak bu yer isimleri Yunan diline bağlanamamaktadır; yani Hint-Avrupa diliyle ilişkisi muhtemel olsa dahi, bu farklı dilleri konuşanlar Yunan değillerdi. Buna göre –genel de kabul edilmemekle birlikte- -ssos soneki taşıyan yer adlarının, güneybatı Anadolu’da konuşulan ve bir Hint-Avrupa dili olan Luvca’dan geldiği iddia edildi. (Bu dilde aidiyet gösteren bir –ss soneki vardır.) Genellikle biz bugün eski Yunanlılar tarafından Pelasglar, Karlar ve Lelegler olarak adlandırılan ve Yunanlıların gelişinden önce Yunanistan’da oturan halka, alışılagelmiş bir tanımlama ile “Yunan Öncesi Halk” veya “Ege Halkları” diyoruz. Antropologlar onları uzun kafatası, kısa boy, siyah saç ve koyu renk gözler karekteristiği olan Akdeniz ırkına sokmaktadırlar. Bu Yunan öncesi halkın ne Samilerle ne de eski Mısırlılarla ilişkisi vardır. Evans, yalnız Girit’e özgü olarak, adaya, yerli neolitik halkla kaynaşan Batı Anadolu göçmenlerinin yanısıra Libya’dan da göçmenler geldiğini kabul eder. Evans, bu düşünceye her iki bölgede de ortak olan bazı arkeolojik veriler sonucunda varmıştır. Fakat Afrika’dan Girit’e pek fazla göç olmadığı anlaşılmaktadır.” (Alekxıou, s.19)
Bu göçler yalnız yer adlarıyla değil, bazı kültürel eserler ve 3. bin yıla ait parlak boyalı keramiklerle de kanıtlanmaktadır. Keramikleri yorumlayan bilim adamları Anadoluluların (Akdeniz ırkının) yüzyıllarca süren küçük göçlerle adalar ve Yunanistan’a yerleştiklerini kabul etmektedirler. (Mansel, s.10)
3. bin yıl Girit kültürü gelişmiş bir kültürdür. Tarımın yanında gemicilik, ticaret ve zanaatlar da gelişmiştir. Bu dönemde Giritliler Doğu Akdeniz, Mısır, Kiklad adaları ve Yunan ana karasıyla ticari ilişkiler kurmuşlardır. Girit’te bu döneme ait “kent” denilebilecek on iki yerleşim açığa çıkarılmıştır. Halk zenginleşmiş, sınıflar oluşmuştur. Adada birkaç soy-kabile kökenli küçük krallık ya da beyliklerin bulunduğu sanılmaktadır. Anadolu’daki ana tanrıçaya benzeyen bir tanrıçaya tapıldığı, boğanın kutsallaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu dönemde Anadolu’daki en önemli yerleşim yerli halk tarafından kurulduğu kesin olan Troya 1 ve Troya kentleridir. (Mansel, s.27)
Minos Dönemi
MÖ 2000 ile MÖ 1450 arasındaki Girit kültürüne Minos Kültürü, halkına Minoslular denilmektedir. MÖ 2000 civarında, Girit’in bazı kentlerinde, tahıl, şarap, yağların depolandığı bazı saraylar ortaya çıktı. Olasılıkla bu sarayları yöneten yerel krallar büyük topraklara tasarruf ediyorlar ve adadaki soyları temsil ediyorlardı. Etrafında sur bulunmayan bu saraylar, kaldırımlı, kanalizasyonlu ve çok katlı evlerin bulunduğu kentlerin ortasında bulunuyordu. Sarayın etrafında soy-kabile liderlerinin (asillerin) konakları vardı. Daha sonra da gemici, zanaatkar ve işçilerin oturdukları mahalleler geliyordu. Bu dönemde Ege Adaları, Peloponnesos, Mısır, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ile Girit arasında gelişkin ticari ilişkiler vardı. Kullandıkları bakırı Attika’adan elde ediyorlar ve işleyip satıyorlardı. Mısır’da Hiksos başkenti Avaris’te ele geçirilen boğa üstünden atlayanların resmedildiği freskler MÖ 1550 yıllarında Mısır’daki Girit varlığına bir kanıt oluşturur. (Freeman, s.96)
Saraylardaki kayıtlar, bilim adamlarının Linear A dedikleri bir hece yazısıyla Girit yerli dilinde yazılıyordu. Knossos hafiri Evans, bu yazının ortaya çıkışını MÖ 2000-1700 yıllarına tarihlendirir.
Knossos kralının diğer kralları egemenliği altına alarak birleşik bir krallık kurduğu kabul edilmektedir. Daha doğrusu bu dönemdeki Girit deniz gücünün bütün Ege’ye egemen olduğunu doğrulayan kanıtlar vardır. Yunan efsanelerine göre Ege’de egemenlik kuran Girit kralının adı Minos’tur ve büyük deniz gücüne sahiptir. Minos, Ege adalarını ele geçirmiş ve Yunanistan’da da bazı kentleri haraca bağlamış ya da sömürgeleştirmişti.
Girit’i Yıkan Felaketler Zinciri
Girit sarayları MÖ 1700-1600 yıllarında birinci defa, MÖ 1450 dolaylarında ikinci defa yıkıldı. Yıkımların birinin nedeni deprem, diğerinin nedeni Thera adasındaki volkan patlamasıdır. Fakat bunlardan öncelik sırası ve tarihi konusunda anlaşmazlık vardır. İlk yıkımdan sonra bir işgalin yaşanıp yaşanmadığı da tartışmalıdır. Akha (Miken) ya da Hiksos işgali güçlü olasılıktır. (Mansel, s.33; Bernal, s.72) Bu yıkımdan sonra ada kolaylıkla toparlanmış ve kültürel gelişim sürdürülebilmiştir. Bu dönemden sonra adada görülen yeni silahları, atlı savaş arabalarını, vücudu örten kalkanları ve zırhları Yunan etkisi olarak görenler varsa da, Hiksos etkisi olarak değerlendirmek çok daha güçlü olasılıktır. Çünkü bu silahlar hemen hemen aynı dönemde Ortadoğu’ya, Mısır’a ve Anadolu’ya Hiksos, Hurri-Mittanni aracılığıyla yayılmıştır. Mikenlerle özdeşleştirilen Akha prenslerinin savaş arabalarının kullanılması için Hattuşaş’ta eğitim aldıklarını da Hitit belgelerinden biliyoruz.
Girit sarayları ve kentleri MÖ 1450 yıllarında ikinci bir felaket dalgasıyla tamamen yıkıldı ve yakıldı. Bunlardan yalnızca Knossos daha sonra yeniden iskan edildiyse de diğerleri tamamen terk edildi. Öyle görülüyor ki ada bu dönemde Mikenler tarafından ele geçirilmiştir. Knossos’u yeniden iskan edenler de onlar olmalıdır. Yeni yerleşimlerle birlikte yeni bir kültürün ve dilin adaya egemen olduğu kesindir. Yeni dille birlikte kaynağını eski Girit yazısından alan ve bilim adamlarının Linear B adını verdikleri yeni bir yazı kullanılmaya başlanmıştır. Karşıt iddialara rağmen bu yazının dilinin Yunanca’nın arkaik şekli olduğu çoğu bilim adamının kabul ettiği bir görüştür.
Knossos sarayı da dahil bazı saraylar 1400 yılına doğru bir defa daha tahrip edildi. Bu tahribin de nedeni bilinmemekte, işgalci Akhalarla yerli halk arasındaki son bir kapışma olarak yorumlanmaktadır. Knossos ve diğer kentler bu tahripten sonra bir daha iskan edilmemiştir. Büyük kayıplara uğrayan yerli halkın doğu Girit’te dilini ve yazısını koruyarak MÖ 4. yüzyıla kadar Helenlerle birlikte kanıtlanmaktadır. (Alexıou, s.80; Mansel, s.58)
Herodotos’a göre Likya’lılar Girit’ten Anadolu’ya göçen bir halktır. (Herodotos 1,173) Herhalde bu göç Girit’in Akhalar tarafından istilasından sonra gerçekleştirilmiş olmalıdır. Bazı yazarlar, Filistin’i yurt tutan Pelest ya da Filist halkının da bu dönemde Girit’ten göç ettiğini kabul etmektedir. (Mansel, s.58) Deniz halklarından Zakarular da Girit’teki Zakros halkıyla ilşkilendirilmektedir.
Akhalar Döneminde Girit
Alexıou şu tespitleri yapar:
“Geleneksel anlatıma göre Agamemnon, adada birçok kent (Pergamos, Lappa, Tegea) kurmuştu. Akhalar, Polyrrheneia’nın kuruluşuna katıldılar. Keza, Mikenai ve Messene’den kolonistlerin yollandığından bahsedilir. Gortys, Arkadia vd.. gibi Peloponnesos yer adlarının Girit’e aktarılması, büyük olasılıkla Akhaların adaya yerleşmelerine bağlıdır. Yeni gelen Akhaların Yunan öncesi halk olan eteokretler (gerçek Giritliler) ve belki daha başka halk gruplarıyla da birleşmesinden, Myken çağında, Homeros’un anlatımına göre değişik diller konuşan Girit halkı oluştu. Homeros Girit’in o zamanki sakinleri arasında Pelasglar ve Kydonia’lıları saymaktadır; bu sonuncular bazıları tarafından Yunan öncesi halk, bazılarınca da, belki daha doğru olarak, Myken çağında Girit’e yerleşen Yunan soyu kabul edilirler.
Troia savaşına katılan Girit kentleri arasında, Homeros, Knossos’un yanısıra Gortys, lyktos, Miletos, Lykastos (muhtemelen Vitsiles’in yerinde, Kanlı Kastelli yakınlarında kuruluydu) Phaistos ve Rhytion’u (Rotasi) saymaktadır.” . (Alekxıou, s. 73)
Girit adası MÖ 1200 yıllarına doğru Dorların istilasına uğramış ve ada bu tarihten itibaren Akdeniz uygarlığı için önemini kaybetmiştir. Konuya devam edeceğiz.
KAYNAKÇA
A. Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ank.
Charles Freeman, Mısır, Yunan ve Roma, Ank.
Martin Bernal, Kara Atena,
İst. Stylıanos Alexıou, Minos Uygarlığı,
İst. Thomas R. Martın, Eski Yunan (Tarihöncesinden Helenistik Çağa), İst.