Tahir Elçi’yi de öldürdüler

0
394

Göz göre göre…

Bu yazıyı çok sıcağı sıcağına “yeni gelişmeleri”, “yeni senaryoları” bilmeden yazıyorum. Yani çürütüldükçe eksikleri kapatmaya ve daha tutarlı olmaya çalışacak olan senaryoları henüz bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum; Tahir Elçi gibi bir insanı hedef haline getirip öldürmenin mesela Hrant Dink’i öldürmekten hiçbir farkı yok…

Tahir’i de hesap kitap yapıp öldürdüler.

Çocukça bir münazara kıvamında…

“Çıkan olayların ortasında kalan” Tahir Elçi’nin “kafasına isabet eden bir kurşunla” öldüğünü duyurdular. “Teröristlerin kurşunuyla” dediler.

İnanmamızı beklediler.

O kadar güçlü olduklarını zannediyorlar ki; böylesine zavallı bir müsamereye inanmamızı bekliyorlar.

Ve iki tane zavallı polisi de kurban ediyorlar bu arada…

Detektiflik oynayacak halim yok; ama iki tane “teröristin” polislere doğru koşup, kameraların önünden ellerinde silahlarıyla ve vurulmadan geçip, nasıl olduysa arkalarından ateş eden polislerin onları “vuramamasından” sonra; nasıl olduysa o yöndeki Tahir’in vurulmasının tesadüf olduğuna inanmamızı bekliyorlar.

Ama daha az alçakça olmayan ise sosyal medyada ve Akit gibi bir takım paçavralarda, anında, “PKK’ya terörist demeyen avukatın teröristlerce öldürüldüğünü” ya da “su testisinin su yolunda kırıldığını” yazabilenlerin yaptığı oldu.

Zaten birileri Tahir’i öldürmeye karar vermişlerdi; katiller sadece bu kararı yerine getirdiler; mecburen “kamuoyu” demek zorunda kaldığımız bir alanın içindeki bir takım korkak yaratıklar ise kendi söz verdikleri cinayeti sinsice saklamak için sekiz takla atmaya başladılar.

“Türkiye’yi karşı terör”, “kendileri öldürdüler”, vs…

Hrant öldürüldüğünde de böyle olmuştu. Hrant’tan nefret edenler, Hrant cinayeti işlendikten sonra, aynı anda üç benzemez fikri peş peşe dile getirmeye başlamışlardı:

-“Bu cinayet Türkiye’yi karıştırmak için işlenmiştir; ölenlere rahmet diliyoruz.”;

-“Cinayeti Ermenici bir takım örgütler işlemiştir; Agos’un önünde hazır pankartlarıyla toplanan binlerce insan bunun kanıtıdır. Yani ‘soykırım tanınsın’ diye kendi kendilerini öldürmüşlerdir”;

“(Hrant’ın yerde yatan cansız bedeni üzerinde, şarkı söylediğini zanneden bir insana ait bir mısra) Vatan satsa bir kişi, anında biter işi”…

Tabii ki Hrant cinayeti tek değil; Diyarbakır, Suruç, Ankara bombalarından sonra da aynı ahlaksız yorumlar yapıldı; en basitini ve belki de en ahlaksızını hatırlayalım: “seçim kazanmak için bombayı kendileri patlattılar”.

Şimdi gene birileri, timsah (gözyaşı bile değil) tarzıyla, “vatana, millete karşı işlenmiş bir terör” lafları ediyorlar. “İşte gördünüz mü? Tahir Elçi anlamadı ama terör ne kadar kötü bir şeymiş değil mi?” türünden laflar çeviriyorlar.

Çünkü devletten, medyaya, oradan toplumun bağırsaklarına uzanan bu kirli zihniyet, alenen temiz olan hiçbir şeye tahammül edemiyor.

Tahir Elçi’den duyulan korku

Tahir Elçi gibi insanlara hiç tahammül edemiyor.

Çünkü Tahir “faili meçhul cinayetler” konusunda en büyük adımların atılmasını sağlayan; devletin kirli ayak işlerini yapanların, “gayri nizami” harp yapan güvenlik unsurlarının, devletin hizmetine girmiş aşiretlerin bir türlü korkutamadığı gerçek bir kahraman ve gerçek bir “iyi insan”dı.

Tahir, faili meçhul davalarında açığa çıkan faillerin kendisine ve arkadaşlarına nasıl bir öfkeyle ve tehditle baktıklarını anlatırdı…

Bu tehditlere rağmen, barış için elinden gelen her şeyi yaptı Tahir Elçi… Onu “PKK terör örgütü değildir” dediği için öldürenler aslında “soykırım olmadı; ama gerekirse gene yaparız!” diye tehdit edenlerle aynı zihniyete sahipler… Ve bu zihniyet, Teşkilat-ı Mahsusa’dan beri, 6-7 Eylüllerden, 27 Mayıs’lardan, 12 Mart’lardan ve 12 Eylül’lerden beri yılları aşarak geliyor.

Bir kere daha alçaklığın diz boyu olduğu, kendilerini vatanperver olarak nitelendiren faşistlerin, ağabeyleri tarafından manipüle edilerek yedikleri her türlü propagandayı “fikir” zannederek satan ahmakların çok olduğu bir ülkede, böylesine bir barış insanını öldürdüler.

Fikirleri yetmedi çünkü. Laf kalabalıkları da yetmedi… Cesaretleri de yetmedi… Haince öldürdüler…

Ancak böyle öldürebiliyorlar zaten… Sonra da saklamak zorunda kalıyorlar.

Bu yüzden Tahir’in ölüsü bile onlardan daha güçlü!

Önceki İçerikÖtekiler
Sonraki İçerikAbhazya’nın lokumu: Kuru hurma
Ferhat Kentel
Son olarak, kapatılan İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi olan Ferhat Kentel 1981’de ODTÜ’de işletmecilik lisans eğitimini tamamladıktan sonra 1983’te Ankara Üniversitesi SBF’den yüksek lisans ve 1989’da Paris, Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales (EHESS)’den sosyoloji doktora derecesi aldı. 1990-1999 arasında Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü’nde, 2001-2010 arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Fransa’da Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales (EHESS)’de ve Université de Paris I’de çeşitli dönemlerde misafir öğretim üyesi ve araştırmacı olarak bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında çeşitli kitap ve dergilerde modernite, gündelik hayat, yeni sosyal hareketler, din, İslâmi hareketler, aydınlar, etnik cemaatler üzerine makaleleri yayımlandı. Yayınlanmış araştırma ve kitapları şunlardır: Ermenistan ve Türkiye Vatandaşları. Karşılıklı Algılama ve Diyalog Projesi (Gevorg Poghosyan ile birlikte), TESEV, İstanbul, 2005; Euro-Türkler: Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Köprü mü Engel mi? (Ayhan Kaya ile birlikte) İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul, 2005; Milletin bölünmez bütünlüğü: Demokratikleşme sürecinde parçalayan milliyetçilik(ler) (Meltem Ahıska ve Fırat Genç ile birlikte), TESEV, İstanbul, 2007; Belgian-Turks: A Bridge, or a Breach, between Turkey and the European Union? (Ayhan Kaya ile birlikte), King Baudoin Foundation, Brüksel, 2007; Ehlileşmemek, düzleşmemek, direnmek, (Söyleşi: Esra Elmas), Hayykitap, İstanbul, 2008, Türkiye’de Ermeniler. Cemaat-Birey-Yurttaş (Füsun Üstel, Günay Göksu Özdoğan, Karin Karakaşlı ile birlikte), İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul, 2009; Yeni Bir Dil - Yeni bir Toplum, (Söyleşi: M.Talha Çiçek, Gülçin Tunalı Koç), Bilsam yay., Malatya, 2012; “Kır Mekânının Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Dönüşümü: Modernleşen ve Kaybolan Geleneksel Mekânlar ve Anlamlar” (Murat Öztürk ile birlikte), TÜBİTAK araştırması, 2017.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz