Adığe Üçayağı-Üç Ayaklı Sofra: Ane

0
561

Adığe kültüründe sofra adabının düzenlenmiş olduğu görgü kuralları bulunmaktadır. Bu kurallar sofraya eşlik eden somut materyallerle cisimleşmiştir. Bu öğelerin ilki ve en önemlisi sofranın oluşturulmasıdır. Adığeler bu yüksek olmayan, küçük ölçekli bu sofrayı uzun süre kullanmıştır. Bu geleneksel sofraya ancak üç kişi sığmaktaydı. Bu sofra Adığeler’in en eski buluşuydu. Nart Destanları’nda bu konu sıkça belirtilir. Evin ve rahatlığın sembolü olan sofra, uygun materyallerle duvara asılır veya özel ayrı bir yere konulurdu.
Adığe sofrasının yuvarlak formu halkın pagan inançları gereğidir. Güneşe tapanlar gibi Adığeler onda güneş sembolünü cisimleştirmiştir. Diğer taraftan halkın misafirperverliği hakkında konuşulursa sofranın yuvarlak forma sahip oluşu, onun gıdaya ve çevre dünyaya karşı tutumunu belirliyordu. Orda hiçbir Adığe farklı değildi. Herkes eşitti. Tek fark saygınlık yerlerinin dağılımında olurdu. En iyi yerler yaş itibariyle büyükler ve misafirler için tasarlanmıştı. Sofraya konacaklar adaba göre konur ve yaşa göre oturtulurdu. Adığe sofralarının karakteristik özelliği ayrı bir servis tabağının ayrı bir sofrada sunulmasıydı. Bu sebeple daha varlıklı aileler, yüze yakın bu tarz sofralara sahiptiler. Konuklar için servis kurallarına mutlaka uyarlardı. Özellikle sofrayı taşıyan genç biri görevlendirilirdi. O, kişinin sofrayı ne kaldırması ne de kendisine çekmesi gerekmemesi için bunu o şekilde koymak zorundaydı. Saygı duyulan insanlara kişisel bir sofra konurdu. Eğer prens, yemeğin sonunda kendi sofrasını mevcut bulunanlardan herhangi birine uzatırsa; bu büyük bir olaya işaretti diye anlatır Roskultura İnternet Portalı’ndaki demecinde Adıgey Cumhuriyeti kültürünün emektar çalışanı Aslan Ahmedov Tov. Ayrıca Adığelerin yemede ölçülü olduklarını, toplumlarında aşırı tok sofradan kalkan insanların ayıp karşılandığını ekler. Onların yemekleri, sağlıklarını korumak için en uygun şekilde temizlenir ve pişirilirdi.
Sofrayı armut ağacından yaparlardı. İşlemden sonra güzel bir renge sahip olurdu ve Adığeler’in putperest inançlarına göre “iyi” idi. Onlar için ağaçlar “iyi” ve “kötü” olarak ayrılırdı. Meyve ağaçları “iyilik”e götürürdü ve armut ağacının refahlık getirdiğine inanılırdı. Ağacın kesildiği zaman, önemliydi. Bunu doğanın “uyku” zamanında; Aralık ayında yaparlardı. Hazırlanan sofralara aile armaları işaretlenirdi.

Geleneksel üçayağa (üç ayaklı sofraya) ek olarak, daha birçok sofra türü vardı. Adığelerin seyyar yaşam tarzı olduğu için erkekler, büyük olmayan yuvarlak sofralar ve at sırtında rahat taşınabilecek tepsi türünde sofralar yaparlardı. İlkindekilerin bir tarafı düz idi diğerinde ise orta kesimi yüksek bir kenara sahipti ve içine sıcak bir içecek konulabileceği derin bir kabı alırdı.

Tüm zamanlarda geleneksel Adığe sofrası; tüm aileleri, kuşakları ve halkı kendi etrafında toplardı. Etrafında hayati kararlar alınır, ihtilaflar görülür, önemli konular tartışılırdı. O, serbest iletişimin ve hoşgörünün, aynı zamanda keyifli bir yemek için daha büyük nesil tarafından gençlere temel etnik bilgilerin verilmesinin, yaşam kuralının ve kanunlarının öğretilmesinin, geleneksel kültürün geliştirilmesinin sembolü oldu. Geleneksel Adığe sofrası etrafında sözlü tarih öyküleri, halk ezgileri, bilgelik öğretileri eski Adığe toplumlarında ve bizim zamanımızda temel iletişim tarzıdır.

Çeviri: Şaguj Hale Aktaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz