Geçen yazımızda “şecağo/öğlen” kelimesinin etimolojisi üzerinde durmuş ve bugüne ulaşan vakit namazlar kadar eski bu kelimenin günümüze kadar geldiğini belirtmiştik. Orada bahsedilen vakitlerin sadece İslamiyet’le değil, tevhitle ilgili olduğunu burada bir kez daha belirtmekte fayda görüyorum. Söylemeye çalıştığım mantık şu: Adıge toplumu en az ama en az bu kelimelerin etimolojik tarihi kadar eskidir. Burada bu görüşü birkaç kelimeyle izah etmenin yeterli olmadığını çok iyi biliyorum. Ama her şeyin birkaç kelimeden ibaret olmadığını da bilmenizi isterim. Bunun 0nlarca örneğini vermek mümkündür. Onun içinde hemen her yazımda bu algıya yönelik satır aralarını bulmanız mümkündür. Bu yazımda da Arapçadan üç, İngilizceden üç ve Sümerceden de üç ayrı kelimenin etimolojisini, yeri gelince fonetik bilgileri de katarak irdelemeye çalışacağım.
Eski Türk Edebiyatı hocamızın “En eski dilin Arapça veya İbranice olduğu tahmin ediliyor” ifadesine yıllarca inanmıştım. Gördüm ki bu dillerde sesler kaynaşmış kök özelliklerini yitirmişler ve üç heceli kelimeler ortaya çıkmış, çoğu kelimeler anlam genişlemelerine, anlam kaymalarına ve anlam değişimlerine uğramıştır. Bu diller eski olmaya eski ancak bugünkü kullanım biçimleri, dillerin oluşum evrelerinden 3. Döneme tekabül eder ki bu da sanıldığı kadar eski değildir. bu konu başlı başına farklı bir çalışma alanıdır
Seçeceğim kelimeler bu dillerle ortak nitelikler taşıyan, her dilin orijinal kelimesi diye bilinen kelimeler olmasına dikkat edeceğim.
Arapçaya yerleşmiş ve kökeni Arapça bilinen kelimeler: Nisa, makam, meş’ale kelimelerini ele alalım. Haddizatında bu alanda en çok örneklemeyi Arapça ve İngilizce dillerinde verebilmekteyim. Nedeni ise her iki dili de okumuş olmamdan kaynaklıdır. Maalesef Fransızca gibi önemli bir dili ise tamamen kaybetmiş durumdayım. İlk kelimemizi ele alalım.
1.Nisa: Arapçada kadın, anlamında kullanılmaktadır ve kelimenin kökeni de Arapça olarak bilinmektedir. Oysa Adıgecede ise nıse, kelimesi gelin demektir. Şimdi kelimeyi Adıgece düşünerek etimolojini tahlil edelim.
Nı, kelimesinin cins isim olarak ana, anlamına geldiğini biliyoruz. Se, kelimesinin ise bir şeye meyil etmek, bir şeye terbiye olmak, alışmak, dönmek anlamlarına geldiğini de biliyoruz. Peki öyleyse nıse (nı + se) kelimesi anneliğe meyleden anlamındadır. O da Türkçedeki gelin anlamındaki kelimedir. Kelime Arapçadan Adıgeceye ge.miş olamaz mı? Bence asıl sorulardan biri de budur. Ancak cevap olumsuzdur. Hayır. Nedeni Arapçadaki Nisa kelimesini artık ayrıştıramıyoruz. Oysa Adıgeceyi ise görüldüğü gibi tüm seslere kadar anlamlı bir şekilde ayrıştırabiliyoruz. Görüldüğü gibi ses dili olan Adıgecede kelimeleri düşünerek ve tahlil ederek okumak ve çözümlemek ve dilin doğuşu sürecini doğru algılamak mümkündür.
İkinci kelimemizi ele alalım.
2. Makam: Türk Dil Kurumu Sözlüğü kelimeyi: “isim (maka:mı) Arapça ma’ām 1. isim Mevki, kat, yer
2.Müzik: Klasik Türk müziğinde bir müzik parçası veya şarkının işleniş biçimi” olarak verir.
Benim üzerinde durduğum kelimenin ikinci anlamı olarak verilen müzik terminolojisindeki şeklidir.
Kök dil Adıgece ile müzik terminolojisi olan “makam” kelimesini tahlil edelim:
Makhe/мэкъэ, Adıgece ses anlamına gelmektedir. Bu kelime de birleşik bir kelimedir. Me/мэ: başlı başına koku anlamında bir kelimedir. Ayrıca kelimelere anlam, mana, değer gibi anlamlar da katar.
Kh/къ sesi ise kalıp, cisim, kütlesel yapı gibi anlamlar katar. Öyleyse ma+khe/мэ+къэ, kelimesi soyut olanın, kokunun şekle girmesi şeklinde mana değeri taşımaktadır.
Kelimenin sonundaki –me ise koku anlamına geldiğini de yukarıda söylemiştim. Toparlarsak;
makhe/макъэ: ses.
Me+мэ: Koku.
Makam /мэкъамэ : sesin kokusu anlamındadır.
Kast edilen şey bir şeyi notasıyla yorumlamaktır. Yani sese yorum katmaktır.
Diğer bir kelimemiz ise meş’ale kelimesidir. Onu da kelimeyi üzmeden, eğip bükmeden şövenist duygularından uzak tahlil etmeye çalışalım.
3. Meş’ale: Kelime Arapça kökenli olarak tahmin edilir. Bakalım öyle miymiş. Önce Türk Dil Kurumu Etimoloji Sözlüğüne bakalım. Şöyle diyor TDK: “isim Arapça meşʿale” “isim Ucunda, alev çıkararak yanıcı bir madde bulunan, aydınlatmaya yarayan değnek.” Görüldüğü gibi kelimenin herhangi bir tahlili yok.
Kimi Arapça sözlüklerde şeğele kökünden gelen “şuğla” شعلة “alev, ateş, meş’ale” sözcüğünden alıntıdır. Özetle, Arapça “şağele” شعل “yakma” kelimesinden türeme olarak bilinmektedir. Bu gün bayan ismi olarak kullanılan “Şule” ismi de buradan türemedir.
Kelimeyi Adıgece (Çerkesçe) irdelediğimizde “maş’ue/маш1уэ” kelimesi “ateş” anlamına gelmektedir. Kelimenin sonundaki “–le” ise Adıge dilindeki “lhe/лъэ” kelimesidir. Kelimesidir diyorum, zira birçokları bunu ek olarak bilmektedir. Oysa “lhe” cansız varlıkların bir yerde bulunma halini, yani mevcudiyetini bildirir. Ya da insan ve diğer canlıların yatarak bulunma halini ve ya mevcudiyetini bildirir. Örneğin. Yilh/Илъ kelimesi bir şeyin içinde mevcut, anlamına gelmektedir. Telh/телъ: Üstünde mevcut. Ch’elh/ч1элъ: Altında mevcut. Pılh/ пылъ: ucunda mevcut. Ulh/1улъ: Kıyısında, kenarında mevcut. Şeklinde on beş ayrı yer ve pozisyon bildiren zarfları oluşturmaktadır.
Konumuza dönersek; “meş’ualhe/мэш1уэлъэ”, içinde ateş olan anlamına gelmektedir. Burada ve diğer tüm dillerde Adıgecedeki “lh/лъ” sesi “L/л” sesiyle kaynaşmıştır. Savunduğum konulardan biri de şu idi: Adıge dili, orijinal ve otokton seslerini hala korumaktadır. Bu da dilin en orijinal ve en eski dil olma vasfını taşıdığının bir örneğidir. Kelimeyi birleşik isim olmaktan çıkarıp “İçinde ateş var,” şeklinde cümle olarak kurguladığımızda ise “maş’ue yilh/маш1уэ илъ ” şeklinde olur. Kelimeye iç anlamını katan ise “yi/и” sesidir.
Özetleyelim:
Nisa/Nıse-Нысэ: Anneliğe meyleden. Bugün Arapçada kadın, Adıgecede ise ezelden Gelin anlamında kullanılmaktadır.
Makam/Makhame- мэкъамэ: Sesin kokusu, sese mana vermek.
Meş’ale/Meş’ualhe-мэш1уалъэ: Ateşlik, içinde ateş olan…
Diğer yazılarımızda ise inşallah örneklemelerimizi İngilizceden ve tarihin başlangıcı kabul edilen Sümerceden örneklemelerle devam edeceğim.