Çerkesya’da ortaya çıkarılan Bronz Ayna takvim gibi buluntular Çerkes halkının en eski dönemlerden beri gök bilimine önem verdiklerinin en önemli göstergelerinden birisidir. Bunun dışında çeşitli araştırmacılar tarafından gözlem yapıları inşa ettikleri de ileri sürülmektedir. Aynı zamanda ay ile yıldızların konumlarına göre de kendi takvimlerini oluşturmuşlar, yaşamlarını, tarımı, denizciliği, avcılığı buna göre düzenlenmişlerdir.
Ay ile birlikte, güneş de bugün elde edilen bulgular aracılığıyla uluslararası akademik camiada Çerkeslerin atalarından sayılan Hattiler’den itibaren önemli bir yere sahiptir. Hattiler’in Güneş’e verdikleri değeri gösteren en önemli eser de bilindiği üzere “Hatti Kursu” diğer adıyla “Güneş Kursu” dur. Hatta kimi araştırmacılar Adige ismini Güneş ile ilişkilendirerek bu yönde tezler ileri sürmektedirler.
22 Aralık tarihine tekabül eden ve Dığeğaze adıyla anılan gündönümü ve kışa giriş töreni de bir bakıma Güneş ile ilgili en eski geleneklerden birisidir. Kelime anlamıyla Dığe (Дыгъэ): Güneş, Ğazen (гъэзэн): dönmek şeklinde olup, doğanın canlılığının sona erişi, uzun bir dinlenme ve sessizlik döneminin başlangıcı olarak değerlendirilir. Takım yıldızlar, dünyaya düşmüş, dünyanın üstü kar ve buzla kaplanmış ve Güneş yüzünü göstermemeye başlamıştır. İşte böyle bir durumda Dığeğaze’de yıldızların tekrar göğe yükselmeleri ve Güneş’in tekrar yüzünü göstererek dünyayı ısıtması adına iyi dileklerde bulunulur. Astronomide de bu tarihin Kış gün dönümü olarak isimlendirilmesi ilginçtir.
Dığeğaze töreni gençler tarafından düzenlenir. Bütün köyü dolaşan gençler, ev sahipleri tarafından gönüllerince ağırlanırlar ve rızaları alınır. Gençlerin rızasını almayan aileler için kışın uğurlu geçmeyeceğine inanılır. Gençler bütün köyü kapı kapı gezdikten sonra evlerden topladıkları yiyeceklerle birlikte uygun bir eve gidererek eğlenerek yerler.
Bu gelenekte, antik Çerkes inanışında 7 uğurlu bir sayı olarak görüldüğünden Geyik boynuzu gibi çatallı bir fidanın dallarına yedi mum ile birlikte bir de tepesine Çerkes peyniri asılırdı. Peynir Güneş’i, mumlar ise yıldızları temsil etmektedir. Ardından da bu törende Thamadeler tarafından şöyle Xhuaho yapılırdı.
“Ди Тхьэ, Тхьэшхуэ!
Ди Тхьэ закъуэ!
Уафэри щlылъэри зезыгъакlуэ
Тыгъэшхуэ къызыбгъэдэкl
Щымыlэр хэзыгъахъуэу
Телъыджэр зи lэужь
Псори зыщыгугъыу
Зыми щымыгугъыж
Къэхъури зэлъэlуу
Зыми емылъэlуж
Ди Тхьэ!
Зы Тхьэ!
Тхьэшхуэ!
Щыlэ псори зытетыр Хабзэщ
Хабзэм тету дыгъэм зыкъегъазэ
Дыгъэм зыкъегъазэм
Махуэ къыдок1уэри
Махуэу къыдэкlуэм
Фlыгъуэр щlыгъуну
Дэрэжэгъуэ хуэтщlыну
Хуэтщlар бэгъуэну
Бэгъуам зыдэдужьыну
Тхьэшхуэу дыкъэзыгъэщlам жиlэ!”
“Tanrımız, Thaşxho!
Tek Tanrımız!
Yeri, göğü yaratan büyük Güneş’in sahibi,
Olmayanı olduran, herkesin güvendiği,
Kimseye muhtaç olmayan,
Herkesin yalvardığı, kimseye yalvarmayan,
Tanrımız, Tek Tanrı Thaşxho!
Var olan her şey Xabze üzerinedir.
Güneş döner, ardından gün doğar.
Doğan günle olsun iyilikler
Temennilerde bulunduğumuz güç’ün sahibi.
Verdiklerinin bizi güçlü kılması, bizi yaratan sana yalvarırız.”
Anavatanda halen sürdürülen bu en eski Çerkes geleneği ne yazık ki Diaspora’da neredeyse tamamen kaybolmuştur ve tekrar onu canlandıracak gençleri beklemektedir.
(Kalmık İbrahim. Adige Xeku Dergisi, Sayı: 1992/1)
Çeviri: Babug Ergun Yıldız