Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Çeçen ve İnguşların Sürgünü

Sürgün Arifesinde Çeçen-İnguş ÖSSC’de Durum
1934 yılında Çeçen ve İnguş özerk oblastları Çeçen-İnguş Özerk Oblastı kimliği altında birleştirilmişlerdi. Bu oblast 1936 yılında ÇÖİSSC’ye (Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) dönüştürüldü. 1940’lı yılların ilk yarısında burada 741,7 bin kişi yaşıyordu. Bunların 387,8 bini Çeçen (%52,8), 75 bini İnguş (%12), 205,8 bini Rus (%27,8), 57 bini diğer halklardan (%7,4) oluşuyordu. NKVD’nin (İçişleri Halk Komiserliği anlamına gelen dönemin gizli polis örgütü-ç.n) ve düzenli ordunun tüm gayret ve takibatına rağmen Sovyet hükumetinin buraları “Sovyetletleştirmesi” veya hiç olmazsa Çeçen köylerinde, özellikle dağlık alanlarda sağlam bir devlet hakimiyeti kurması bir türlü mümkün olmamıştı. Müslüman ruhbanın (şeyhlerin) ve yer altındaki milliyetçi örgütlerin güçlü etkisi altında bulunan halk, “teyp” sistemi olarak adlandırılan geleneksel yaşam tarzına bağlı kalmaya devam ediyordu. Büyük miktarda silah saklanıyordu.
1921-1940 yılları arasında önce Dağlı Cumhuriyeti, ardından da Çeçen-İnguş cumhuriyetinde en az altı adet büyük anti-Sovyet ayaklanma cereyan etmişti.
1938 yılına kadar Çeçen ve İnguşlar düzenli olarak Kızıl Ordu’ya alınmıyordu. Her yıl en fazla 300-400 kişi askere çağrılıyordu. Daha sonra bu sayı ciddi miktarda artırılmış ve 1940 yılında genel askeri yükümlülük yasası kuralları tam olarak uygulanmaya başlamıştı.
1940 yılında ÇİÖSSC’de 1055 kişi tutuklanmış, 839 adet tüfek ve revolver ve büyük miktarda mühimmata el konmuş, 846 asker firarisi mahkemeye sevk edilmişti. Aynı yıl içinde şeyh Magomet-Hacı Kurbanov’un isyancı örgütü ortaya çıkarılmış, 1941 Ocak ayında İdris Magomadov’un yönetimindeki bir silahlı isyan hareketi İtum-Kale bölgesinde tecrit edilmişti.
Savaş başladıktan sonra Çeçen ve İnguşların askere alınması süreci fiili olarak akamete uğramıştı. “Demokrasi” adlı uluslararası vakfın hazırladığı “Stalin sürgünleri. 1928-1953” başlıklı belgesel yıllıkta ifade edildiği gibi: ”SSCB’nin savaşı kaybedeceğini tahmin ve ümit eden birçok molla ve teyp önderi askerlik görevi çağrısına uymamayı veya firar etmeyi telkin ediyordu”.
Kitlesel firarlar ve askerlikten kaçınma nedeniyle 1942 ilkbaharında SSCB NKO’nun (Savunma Halk Komiserliği –ç.n) emriyle Çeçen ve İnguşların askere celbine son verildi. 1943 yılında yaklaşık 3 bin kişinin askere alınmasına izin verildiyse de, bunların neredeyse üçte ikisi firar etti. Bu nedenle 114. Çeçen-İnguş süvari tümenini teşkil etmek mümkün olmadı, tümeni alaya dönüştürmek gerekti. Bundan sonra da firarlar kitlesel karakterini korudu.
Kızıl Ordu saflarından firar eden ve hatta düşman safına geçen Çeçen ve İnguşların davranışının bir istisna olmadığını belirtmek lazım. Savaş sırasında çeşitli milliyetlere mensup 800 bin ila bir milyon arasında Sovyet vatandaşı silah elde Almanlara hizmet etmişti.
Diğer taraftan, Rus tarihçi Vasiliy Filkin tarafından yayımlanan verilere bakılırsa Büyük Vatan Savunması (İkinci Dünya Savaşı-ç.n) cephelerinde 28,5 bin Çeçen ve İnguş savaşmıştı (askere alınma çağrısına uyan veya gönüllü olarak katılan 19,5 bin kişi, artı savaş çıktığı sırada askerde olan dokuz bin kişi). Çeçen Savaş Gazileri Derneğinin verdiği bilgiye göre savaşa katılanların sayısı 44 bin kişiye ulaşıyordu. Savaşa katılan birçok Vaynahın mükemmel askerlik vasıflarına sahip olduğu görüldü. Savaş süresince 10 Vaynah Sovyetler Birliği Kahramanı madalyası almıştı. Savaşta ölen Çeçen ve İnguş sayısı 2300 kişi idi.
Savaşın başlamasıyla birlikte ÇİSSC’de silahlı anti-Sovyet örgütler daha aktif hale geldi.
1941 Ekim’inde Şatoy, İtum-Kale, Vedeno, Çeberloy ve Galançjoy bölgelerinde Hasan İsrapilov ve Mayirbek Şeripov’un liderliğinde iki ayrı anti-Sovyet ayaklanma patladı. Bu ayaklanmalar öncelikle kolhoz düzenine karşı idi. 1942 yılı başında bir “Geçici Çeçen-İnguş Devrimci Halk Hükümeti” kurmak suretiyle güçlerini birleştirdiler.
1942 yılında cephe hattı cumhuriyet sınırına yaklaştıkça, isyancı güçler daha aktif davranmaya başladı. 1942 yılı Ağustos-Eylül ayları arasında Çeçenistan’ın neredeyse tüm dağlık bölgelerinde kolhozlar lağvedilmiş, aralarında onlarca Sovyet memurunun da bulunduğu birkaç bin kişi İsrapilov ve Şeripov isyanına katılmıştı.
1942 sonbaharında Alman paraşütçülerinin Çeçenistan’da görülmeye başlamasıyla birlikte(bunların çoğu angaje edilen Çeçen ve İnguşlardı), NKVD, İsrapilov ve Şeripov’u “Kafkas Kardeşliği Nasyonal Sosyalist Partisi” ve “Çeçen-İnguş Nasyonal-Sosyalist yer altı örgütü” şeklinde Faşist yanlısı partiler kurmakla suçladı.
Lakin “Çeçen ve İnguşların toptan anti-Sovyet çetelere katılımı” gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildi. NKVD kayıtlarında Çeçeno-İnguşetya’da toplam savaşçı sayısı 2-3 bin kişiyi bulan 150-200 kadar silahlı grup olduğu görülüyordu. Bu, Çeçenistan nüfusunun yaklaşık %0,5’i demekti.
Savaşın başından itibaren 1944 Ocak’ına kadar cumhuriyette 55 silahlı grup yok edilmiş, 973 gerilla öldürülmüş, gerillalardan ve yataklık edenlerden 1901 kişi tutuklanmıştı.

Sürgünün Gerekçeleri
ÇİÖSSC toprakları işgal edilmemişti, dolayısıyla cumhuriyetin halklarını doğrudan doğruya vatana ihanetle suçlamak kolay değildi. Ayrıca, sürgün, Vermaht (Alman ordusu-ç.n) Kafkasya’dan birkaç yüz kilometre geriye atıldıktan sonra uygulanmıştı ve dolayısıyla da askeri bir gereklilik olmayıp, açıkça bir cezalandırma fiili idi.
Çeçen ve İnguşların sürgün edilmesi kararını SSCB Yüksek Sovyet Prezidyumu şu gerekçelere dayandırıyordu: “Büyük Vatan Savaşı döneminde, özellikle Faşist Alman ordularının Kafkasya’daki harekatları sırasında birçok Çeçen ve İnguş vatana ihanet etmiş, faşist işgalcilerin safına geçmiş, Almanların Kızıl Ordu gerisine attığı sabotajcı ve casusların saflarına katılmış, Almanların talimatıyla Sovyet hükumetine karşı mücadele etmek üzere silahlı çeteler kurmuşlardır. Ayrıca, alın teriyle ekmeğini kazanmayan ve uzun süredir Sovyet hükümetine karşı silahlı mücadeleye katılan birçok Çeçen ve İnguş, komşu oblastların kolhozlarına saldırıyor, soygun yapıyor ve Sovyet insanlarını öldürüyorlar”. Özellikle Hasan İsrapilov (Terloyev) ve benzerlerinin liderliğinde “Kafkas Kardeşliği Birleşik Partisi” adlı bir kitlesel isyancı örgütün mevcut olduğu iddia ediliyordu.
1943 yılı Ekim’inde durumu yerinde görmek üzere halk komiseri yardımcısı, 2. derece devlet güvenliği komiseri B.Z. Kobulov cumhuriyete geldi. L.P. Beria’ya yolladığı raporda şöyle yazıyordu: “Çeçen ve İnguşların Sovyet iktidarına yaklaşımı açıkça Kızıl Ordu saflarına katılmaktan kaçınmak ve firar etmek şeklinde kendini gösteriyor. Ağustos 1941’deki ilk celpte askere çağrılan 8000 kişiden 719’u firar etti. 1941 Ekim’inde 4733 kişiden 362 kişi kıtaya teslim olmadı. Ocak 1942’de milli tümen teşkil edilirken personelin ancak %50’sini askere almak mümkün olabildi. Mart 1942’de 14.576 kişiden 13.560’ı firar etti ve illegal duruma geçerek dağa çıktı ve çetelere katıldı. 1943 yılında 3000 gönüllüden 1870 kişi firar etti.”
Kobulov’un verilerine göre cumhuriyetteki tarikatların sayısı 38 ve üye sayısı da 20 binden fazla idi. Bu tarikatlar esas olarak hiyerarşik olarak örgütlenmiş Müslüman müritlerin dini kardeşliği idi.
Bogdan Kobulov bu konuda şöyle yazıyordu: “Bu tarikatlar açıkça anti-Sovyet faaliyet yürütüyor, haydutları, Alman paraşütçülerini saklıyorlar. Ağustos 1942’de cephe hattı yakınlaştığında 80 VKP(B) (SSCB Komünist partisinin gayrıresmi adı-ç.n) üyesi işi bırakıp firar etti. Bunların 16’sı VKP(B) ilçe komitesi yöneticisi, 8’i ilçe yürütme kurulu yönetim kadrosu elemanı ve 14’ü kolhoz başkanı idi.”
“Mercimek” Operasyonu-Hazırlık
1943 Kasım’ında İçişleri Halk Komiseri yardımcısı V. Çernişev, Altay ve Krasnoyarsk krayları, Omsk ve Novosibirsk oblastları NKVD başkanlarıyla bir toplantı yaptı. Gündem, planlanan “Çeçevitsa” operasyonu, yani yaklaşık yarım milyon Vaynahın (Çeçen ve İnguş) sürgün edilmesi ile ilgili sorunlar idi. Başlangıç olarak Altay krayına, Omsk oblastına ve Krasnoyarsk krayına 35-40’ar bin, Novosibirsk oblastına da 200 bin kişi iskan edilmesi planlanıyordu. Ama, anlaşılan bu yöreler bir şekilde yakayı kurtarabildiler ve Aralık ayında Beria’nın hazırladığı raporda iskan bölgesinin bambaşka bir yer olduğu görüldü: Dağlıları Kazakistan ve Kırgızistan oblastları arasına dağıtmışlardı.
Yeni iskan mıntıkalarında kamu düzeninin sağlanması için 145 rayon ve 375 belde özel karakolu kurulacak ve buralarda 1358 personel görev alacaktı. Nakil vasıtası sorunu da çözülmüştü. Nakliyatın uygulanması için SSCB Ulaştırma Halk Komiserliğine 23 Ocak’tan başlamak üzere 13 Mart’a kadar günlük 350’şer kapalı vagon, 24-28 Şubat tarihleri arasında 400’er vagon, 4-13 Mart tarihleri arasında 100’er vagon temin etmesi talimatı verilmişti. Toplam olarak 100’er vagonluk 152 sefer planlanmıştı, bu sayının 14200’ü vagon olup, 1000’i üstü açık platform idi.
29 Ocak 1944 tarihinde SSCB Halk Komiseri L.P.Beria, “Çeçen ve İnguşların sürgün edilme düzenine dair talimatı” onayladı.
31 Ocak 1944 tarihinde İ.V.Stalin’in başkanlığı altındaki Devlet Savunma Komitesi Çeçen ve İnguşların sürgün edilmesine dair iki karar çıkardı: “Özel iskana tabi kimselerin Kazak ve Kırgız SSC sınırları içerisinde yerleştirilmesine dair” No ПГКО-5073сс, ve, “Kuzey Kafkasya’da canlı hayvan ve tarım ürünlerinin teslim alınmasına dair” No ПГКО-5074сс.
17 Şubat 1944 tarihinde Beria, Stalin’e Vladikavkaz ve Dağıstan’da ikamet edenler de dahil olmak üzere göçe tabi tutulacakların sayısının 459 486 kişi olarak tesbit edildiğini rapor etti. İlk kitlesel göç süresince (“ilk katarlar” fazı) 310.620 Çeçen ve 81.100 İnguş sevk edilecekti.
Operasyonu şahsi olarak yönetmek üzere L. Beria,yanında İ. Serov, B. Kobulov ve S. Mamulov’ u da getirerek 20 Şubat 1944’te Grozni’ye geldi. Operasyonda görev alan askeri birlik sayısı muazzamdı: 19 bin civarında NKVD, NKGB (Devlet Güvenliği Halk Komiseliği) ve “SMERŞ” (karşı casusluk teşkilatı-ç.n) operasyon personeli ve ülkenin her yanından “dağlık mıntıkada tatbikat yapmak üzere” sevkedilen 100 bin civarında NKVD subay ve eratı. Operasyonun sekiz günde tamamlanması planlanmıştı.

“Çeçevitsa” Operasyonu-Aktif Faz
21 Şubat’ta L.P. Beria, Çeçen ve İnguşların sürgün edilmesine dair 00193 numaralı emri yayınladı.
22 Şubat’ta Beria cumhuriyet yöneticileri ve üst düzey dini liderlerle görüştü, 23 Şubat günü sabah erken başlayacak operasyon konusunda onları uyardı ve gerekli çalışmayı yapmalarını istedi.
Dini liderlerin nüfuzu çok büyüktü ve bu konuda işbirliği yapmaları hayati önemde idi. Beria bu konuda Stalin’e şöyle yazıyordu: “Kullandığımız hem partili ve hem de ruhban sınıfından şahıslara, göç sürecinde bazı ayrıcalıklar vaat ettik (yanlarında taşıyabilecekleri eşya miktarı biraz artırılacaktır”.
“Çeçevitsa” operasyonu 23 Şubat 1944 tarihinde yerel saatle 02.00’de, radyodan gizli “Panter” sinyali yayınlandığı zaman başladı. Sabahın altısında askerler kapıları çalarak ev sahiplerini uyandırmaya başladı. Toparlanmak için iki saat veriliyordu. Daha sonra insanları kamyonlarla en yakın demiryolu istasyonuna taşıyor ve “tepluşkalara” (hayvan veya asker naklinde kullanılan ısı izolasyonlu, bazen de sobalı özel vagonlar-ç.n) yerleştiriyorlardı.
Aile başına 500 kiloya kadar eşyaya izin veriliyordu ama fiiliyatta eşyanın büyük kısmını terk etmek gerekti, çünkü her vagona eşyalarıyla birlikte 45 kişinin sığdırılması gerekiyordu. “Özel yerleşimcilerin” canlı hayvanlarını ve tahıllarını teslim etmeleri ve yeni iskan yerlerindeki yöneticilerden aynı miktardaki malı geri almaları gerekiyordu ama genellikle bu kurala uyulmuyordu.
Operasyonun ilk günü olan 23 Şubat’ta, 333.379 kişi evlerinden çıkarılmış, bunlardan 176.950’si vagonlara yüklenmişti. 1 Mart’a kadar 478.479 bin kişi sevk edilmişti, bunların 387.229’u Çeçen ve 91.250’si İnguş idi (Bunların arasında 500 kişi kadar yanlışlıkla sürgün edilen başka milliyetlerden insanlar, özellikle Avarlar da vardı). 6000 kişi kadar Çeçen Galançjoy bölgesindeki dağlarda karda mahsur kalmıştı, oradaki operasyon 2 Mart’a sarktı.
Resmi rakamlara göre, operasyon sürecinde 780 kişi öldürülmüş, 2016 “anti-Sovyet unsur” tutuklanmış, 20 072 adet ateşli silah ele geçirilmişti. Dağlara kaçabilen insan sayısı 6544 idi.
23 Şubat’ta Galançjoy rayonunun yüksek dağ köyü Haybah’daki (Şimdi Açhoy-Martan rayonuna dahil) operasyon, 1980’li yıllarda kamuoyu tarafından duyuldu ve büyük yankı yaptı. 23 Şubat’ta Haybah köyü bölgesine çok kar yağmıştı, yollar kapandı ve insanlar dağlardan inemedi ve böylelikle operasyonda aksaklıklar oldu. 3. dereceden Devlet Güvenliği Komiseri Mihail Gvişiani, yaklaşık 200 kişinin -bazı kaynaklara göre de 600-700 kişi- kolhozun at ahırına kapatılarak, ateşe verilmesini, dışarıya kaçmaya çalışanların da otomatik silahlarla taranmasını emretti. Çevredeki mezralardaki insanları da kurşunladılar.
Bu bölgedeki operasyonu tetkik etmek üzere 1956 ve 1990 yıllarında iki komisyon kuruldu. Ama bu ceza davası bir türlü sonuca ulaştırılmadı. Bu bölgedeki operasyonu yöneten 3. derece Devlet Güvenlik Komiseri M. Gvişiani’nin yazdığı resmi raporda yalnızca birkaç düzine insanın öldürüldüğü ve yolda hayatını kaybettiğinden bahsedilmektedir. Bundan başka, “Demokrasi” vakfının yayınladığı “1928-1953 Stalin sürgünleri” adlı yıllıktaki belgelere göre, köylerin birinde aralarında sekiz yaşında bir oğlan çocuğu da olmak üzere üç kişi, bir diğer köyde “beş yaşlı kadın” öldürülmüş, bir üçüncüsünde “kesin olmayan verilere göre” 60 civarında hasta ve sakat insan yargısız infazla vurulmuştu.
Devlet Güvenlik Halk Komiserliği’nin bazı mensupları “devrimci yasallığın ihlal edildiği, göçten sonra geride kalan yaşlı Çeçen kadınlarının, yürüyemeyen hastaların ve sakatların yargısız infaza tabi tutulduğu bir dizi çirkin vakayı” rapor etmişlerse de cezaya çarptırılan hiç kimse olmamıştır.
Öz yurtlarını en son -29 Ocak’ta- terk edenler, ÇİÖSSC eliti oldu: Hususi bir katarla Alma-Ata’ya sevk edildiler. Bu seçkinlere uygulanan yegane ayrıcalık, normal yolcu vagonlarında seyahat etmeleri ve yanlarına daha fazla eşya almalarına müsaade edilmesi oldu. Birkaç ay sonra, 1944 yazında birkaç Çeçen ruhani lider, gerillaları ve sürgüne gitmekten kendini kurtarabilenleri, direnişe son vermeye ikna etmeleri için cumhuriyete geri çağırıldı.
NKVD konvoy güçleri (Sürgün ve mahkumlara toplama kamplarına kadar refakat eden özel bir kolluk gücü-ç.n) kumandanının raporuna göre her katarda 65 vagon olmak şartıyla 180 katarla toplam 493.269 kişi (ortalama katar başına 2740 kişi) sevk edilmişti. Yolda 56 bebek doğmuş ve 1272 kişi ölmüştü. Ölüm nedenleri daha çok, soğuk hava ve kronik hastalıklardan kaynaklı komplikasyonlar idi.
“Ağzına kadar doldurulmuş ‘dana vagonlarında’, ışıktan ve sudan mahrum olarak meçhul bir hedefe doğru bir aya yakın yolculuk ettik…” diye anlatıyor Kuzey-Osetya SBKP oblast komitesi eski başkanı İnguş H. Arapiyev ve devam ediyor: “Tifo kol geziyordu. Hiç bir tedavi yoktu, savaş devam ediyordu… Kısa molalar sırasında tanrının unuttuğu insansız küçük istasyonlarda lokomotif isinden simsiyah olmuş vagonların hemen yanına ölüleri gömüyorlardı (Vagondan beş metreden fazla uzaklaşmak anında öldürülmek demekti)…”
20 Mart’a kadar 491.748 Çeçen ve İnguş varacakları menzile ulaştılar.
1944 Temmuz’unda Beria Stalin’e nihai enformasyonu iletti: “NKVD Devlet Savunma Komitesi’nin kararı uyarınca 1944 Şubat-Mart döneminde Kuzey Kafkasya halkından 602.193 kişi devamlı iskan edilmek üzere Kazakistan SSC ve Kırgızistan SSC’ye intikal ettirilmiştir. Bunlardan 496.460 kişi Çeçen ve İnguş, 68.327 kişi Karaçay, 37.406 kişi Balkardır”.
Vaynahların büyük çoğunluğu Kazakistan (239.768 Çeçen ve 78.470 İnguş) ve Kırgızistan’a (70.097 Çeçen ve 2.278 İnguş) gönderilmişti. Kazakistan’da Çeçenlerin yoğun olarak bulundukları bölgeler, Akmola, Pavlodar, Severeo-Kazahstanskaya, Semipalatinsk ve Alma-Ata oblastları, Kırgızistan’da ise, Frunze ve Oş oblastları idi. Vatanda iken petrol sanayinde çalışmakta olan yüzlerce özel yerleşimci ise Guryevskaya oblastındaki petrol yataklarına yönlendirilmişlerdi.
8 Mart 1944 tarihli genelge ile sürgün operasyonuna katılanlardan 714 kişi “özel görevlerdeki örnek hizmetlerine karşılık” olarak Suvorov, Kutuzov ve Kızıl Sancak madalyaları da dahil olmak üzere çeşitli nişanlarla ödüllendirildiler.
Lakin sürgün bununla bitmemişti. 1945 yılının sonuna kadar, çeşitli nedenlerle cumhuriyet sınırları içinde kalanlar, komşu oblast ve cumhuriyetlerde ikamet edenler, RSFSC’nin (Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyeti –ç.n.) Avrupa kıtasında kalan yörelerde bulunan çalışma kamplarındaki cezalarını bitirenler, Kızıl Ordu’da silah altına alınanlar da sürgüne tabi tutuldu. İçişleri Bakanlığı özel iskan bölümünü verilerine göre, cepheden dönen Kuzey Kafkasya’lı özel yerleşimci sayısı 710 subay, 1696 erbaş ve 6488 er idi.

Yer adlarının silinmesi
SSCB Yüksek Sovyet Prezidyumunun 7 Mart 1944 tarihli kararıyla Çeçen-İnguş ÖSSC lağvedilmiş ve Çeçenlerin yaşadığı yerler Stavropol kray içerisinde bir okruga dönüştürülmüştü. Ama sabık ÇİÖSSC sahasının ancak üçte ikisini kapsıyordu; eşzamanlı olarak Stavropol krayın Nogaylar, Darginler, Kumuklar (1937 yılına kadar bu topraklar Dağıstan’a dahil idi) ve Ruslarla meskun kuzeybatı bölgeleri de buraya dahil edildi. Daha sonraları Grozni okrugu, Grozni oblastına dahil edildi (Eski Kizlyar okrugu da buraya ilave edildi).
Çeçeno-İnguşetya’nın Grozni okruguna dahil edilmeyen kısmı-batı ve kısmen de güney bölgeleri (Yani İnguşetya)- Gürcistan’a ve Kuzey Osetya’ya verilmiş, doğu ve güneydoğu (özellikle Vedeno, Nojayyurt, Sayasan, Çeberloy önceki sınırlarıyla, ve Kurçaloy, Şaroy ve Gudermes de kısmen) Dağıstan’a ilhak edilmişti.
İnguşların oturduğu bölgelerin çoğunluğu KU ÖSSC’ne (Kuzey Osetya Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti-ç.n) dahil edilmişti. -Gürcistan’a geçen Prigorodnıy rayonunun güney kısmı (Ceraho vadisi) ve keza Grozni okruguna dahil edilen Sunja ve Galaşki (Assin vadisi) rayonları hariç-. Sürgünden önce İnguşların yaşadığı Kabardey-Balkar’ın Kurp rayonunun bir kısmı da Kuzey Osetya’ya geçti. Bir süre önce, -1 Mart 1944 tarihli genelge ile- Rusların yaşadığı Mozdok şehri de Stavropol kraydan alınarak Kuzey Osetya’ya verilmişti. Sürgünden sonra “boşalan” sahaya öncelikle Gürcistan’lı Osetler (Prigorodnıy rayonu) ve Ruslar (Sunja rayonu) iskan edildi.
Dolayısıyla tüm İnguş isimleri de silindi ve yerlerine Osetçe ve Rusça isimler konuldu. Örneğin, PVS RSFSR’nin (Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyet Prezidyumu-ç.n) 29 Nisan 1944 tarihli kararıyla Çeçeno-İnguşetya’dan Kuzey Osetya’ya geçen rayonların isimleri şu şekilde değiştirildi: a) Psedah–Alan; b)Nazran-Kosta-Hetagurov; c) Açaluk-Nartovskoe (Rayon merkezi Açaluk’tan daha önceki adı Kantışev olan Nartovskoe köyüne taşınarak). PVS RSFSC’in başka bir kararnamesiyle de (30 Ağustos 1944 tarihli) Grozni oblastındaki tüm rayonların ve rayon merkezlerinin isimleri değiştirildi.
Göçmenler, çocuklar da dahil olmak üzere her hafta özel karakollarda imza vermek zorundaydılar. İzinsiz kamptan ayrılmanın cezası 20 yıl toplama kampında hapisti.
Yerel makamlar çoğu zaman yeni gelenlerin gıda, konut ve iş ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardı. Bu, sonuçta “hainlere” karşı duyulan acımasızlığın mı, yoksa kısa süreye sığdırılan bu denli kitlesel bir göçte kaçınılmaz olan kargaşanın mı daha ağır bastığını söylemek kolay olmasa gerek.

İtibar iadesi ve Geri Dönüş
16 Haziran 1956 tarihinde Çeçen ve İnguşlar üzerindeki özel yerleşimcilikle ilgili sınırlamalar kaldırıldı ama vatana dönüşe izin yoktu.
9 Ocak 1957 tarihinde SSCB YS Prezidyumu ve RSFSR YS Prezidyumunun kararıyla Çeçeno-İnguşetya ÖSSC yeniden hayata döndürüldü. Stavropol krayın daha çok Kazak ve Nogaylarca meskun üç rayonu, Kargalinskiy, Şelkovskiy ve Naurskiy, oradan alınarak yeni cumhuriyete dahil edildi. Dağıstan’a ve Gürcistan’a geçen tüm Çeçen toprakları da iade edildi, çoğu rayonun Çeçence ve İnguşca isimleri iade edildi.
Bazı dağlık rayonlar tarıma uygun olmadığı bahanesiyle Çeçenlerin yerleşimine kapatıldı (İtum-Kale, Galançjoy ve Şaroy; sürgün öncesinde buralarda 75 bin kişiyi aşan bir nüfus yaşıyordu), ve bu rayonların halkını Kazak stanitsalarına ve Stavropol kraydan alınan üç rayonun ovalık köylerine iskan etmeye başladılar. Sürgün öncesinde Dağıstan’ın Hasavyurt, Novo-Laksk ve Kazbek rayonlarında yaşayan Akkin Çeçenlerinin öz yurtlarına dönüşüne izin verilmedi: onlar için Dağıstan ÖSSC Bakanlar Kurulunun 16 Temmuz 1958 tarihli kararıyla özel bir kimlik belgesi rejimi uygulandı.
Eski İnguş topraklarının yaklaşık 1/6’sı, özellikle Vladikavkaz’a komşu olup, sürgün sırasında kırpılan Prigorodnıy rayonu (sürgünden sonra Kuzey Osetya’ya verilen beş İnguş rayonundan biri), Gürcistan sınırından Armhi nehrine kadar Daryal geçidinin sağ kolu üzerindeki dar bir arazi şeridi (1944-1956 yılları arasında Cerah boğazı gibi bu kısım da Gürcistan sınırları içinde idi) ve keza eski Psedah rayonunun bir kısmı, Mozdok rayonunu ana sahaya bağlayan 5-7 kilometrelik dar bir arazi şeridi( “Mozdok Oset koridoru” denilen) de iade edilmemişti.
Karar yayınlanır yayınlanmaz onbinlerce Çeçen ve İnguş, Kazakistan ve Kırgızistan’daki işlerinden ayrılıp, eşyalarını elden çıkardıktan sonra eski ikamet yerlerine dönüş yolunu aramaya başladılar.
1957 İlkbaharında 140 bin kişi vatana dönüş yaptı (78 bin kişinin dönmesi planlanmıştı), yıl sonuna doğru bu sayı yaklaşık 200 bini bulmuştu. İdari makamlar 1957 yazında Çeçen ve İnguşların vatana geri dönüşünü geçici olarak askıya almak zorunda kaldılar.
Bunun sebeplerinden birisi Kuzey Kafkasya’da oluşmaya başlayan gergin durumdu, yerel makamların böyle bir kitlesel dönüşe ve Vaynahlarla 1944 yılında onların evlerini ve topraklarını işgal eden Orta Rusyalı ve Kuzey Kafkasya’nın arazi fakiri bölgelerinden gelmiş yerleşimciler arasındaki ihtilafları çözmeye hazır olmaması idi.
1958 Ağustosunda işlenen sıradan bir cinayet sonrasında bir karışıklık patlak verdi, yaklaşık bin kişi Grozni’deki parti oblast komitesi binasını ele geçirip yağmaladı. İçlerinde dört NKVD mensubu da dahil olmak üzere 32 kişi yaralandı, iki sivil öldü, 10 kişi hastaneye kaldırıldı, yaklaşık 60 kişi tutuklandı.
Nazran, Psedah ve Açaluk rayonlarında oturan Osetler 1957-1958 yılları arasında yeniden iskan edildiler ama, daha önce gelmiş oldukları Gürcistan’a değil, Prigorodnıy rayonuna, orada kök salmış Oset yerleşimcilerin yanına.
İnguşların Prigorodnıy rayonuna dönüşü yasaklanmış değildi. Ama şimdi yabancıların işgali altındaki köylere dönmek, davetsiz komşuların pek de dostça olmayan bakışları altında varoşlarda, bazen de tamamen ıssız bir yerde (Mesela tamamen yeni bir İnguş beldesl olan Kartsa böyle ortaya çıkmıştır)evlerini inşa etmeleri gerekiyordu. Sonuç olarak Prigorodnıy rayonu, birbiriyle ilişkisi gergin olup, iç içe geçmiş bir halde nüfus yoğunluğu aşırı yüksek bir ortamda yaşayan iki etnosun yerleşim sahası haline gelmişti.
1959 yılında (Prigorodnıy rayonu da dahil olmak üzere) vatanda yaşayan Çeçenlerin oranı en fazla %60 ve İnguşlarınki de %50 idi. 1970 yılına doğru bu oran sırasıyla %90 ve %85 olmuştu.
Genel olarak bakıldığında Çeçenlerin ve özellikle İnguşların vatana dönüş temposu diğer sürgün halklara kıyasla çok daha yavaştı. İnguşlar özelinde bu durum topraklarının iade edilmemiş olmasıyla açıklanmaktadır.
SSCB kapsamındaki diğer milli oluşumlardan farklı olarak Çeçen-İnguş parti oblast komitesinin birinci sekreteri koltuğunda her zaman Ruslar oturmuştu. Cumhuriyetin son parti başkanı Doku Zavgayev bunun yegane istisnasıdır.
14 Kasım 1989 ve 26 Nisan 1881 tarihlerinde SSCB ve RSFSR yetkili organları, özünde birbirinin ikizi olan “Baskıya uğramış halkların rehabilitasyonuna dair” birer yasa çıkardılar.
Bir yandan bu yasalar “bu halkların, anayasa dışı, zorbaca yapılan sınır değiştirmelerinden önceki toprak bütünlüğünü yeniden sağlama, ulusal-devlet yapılarını lağvedilmeden önceki haliyle ihya etme ve devletin sebep olduğu zararların tazmini“ hakkının tanındığını ve gereğinin yapılacağını söylüyordu.
Diğer yandan da rehabilitasyon sürecinin halihazırda bu topraklarda yaşamakta olan vatandaşların haklarını ve yasal menfaatlerine halel getirmemesi gerektiğinin altı çiziliyordu.
Çözümü güç çelişkiler, halen bütünüyle çözüme ulaştırılamamış ihtilafları doğurdu.

1- Чечня, 1941-1944: Фронт за линией фронта-Военный вестник. Февраль 2002 года N 2 (25).
2- Наказанный народ. Как депортировали чеченцев и ингушей-РИА «Новости», 22.02.2008 г.
3- Артем Кречетников. Опнрация «Чечевица»: 65 лет депортации вайнахов.-BBC Russian.com, 23.02.2009.
4- Бугай Н.Ф. Правда о депортации чеченского и ингушского народов.-Вопросы истории. 1990. No 7.
5- П.Полян. Не по своей воле… История и география принудительных миграций в СССР. О.Г.И-Мемориал, Москва, 2001 г.
6- Ольга Тимофеева. Сопративляемость организма-”Известия”, 17.03.2004
7- Бугай Н.Ф. Депортация народов-Сб. “Война и общество” 1941-1945 книга второя.-М: Наука, (kavkaz-uzel.ru)

Çeviri: Uğur Yağanoğlu

Yazarın Diğer Yazıları

‘Anadilim Abhazca’

Gazeteci Derya Kap’ın “Anadilim Abhazca: Apsuwara yüşmırdzın” başlıklı yazısı 14 Eylül’de Bianet’te yayımlandı. Kap’ın yazısında şu ifadeler yer alıyor: “Benim yalnız ve güzel ülkem bir değil...

Cumhurbaşkanlığı 2023 bütçesinde rekor harcamalar

Sayıştay denetçileri, Cumhurbaşkanlığı’nın 2023 yılına yönelik mali hesaplarını denetledi. Denetimler, Cumhurbaşkanlığı’nın gelir ve giderleri arasındaki uçurumu ortaya koydu. İdarenin gelirleri ve giderleri arasındaki fark,...

Gençlerin anavatan ziyaretleri

Bu yaz, Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) gençler için anavatana ziyaretler planladı. İlk gezi 26 Temmuz-5 Ağustos tarihlerinde Abhazya Cumhuriyeti’ne oldu. Bunu 31 Temmuz-8 Ağustos tarihlerinde...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img