Köyün kırmızı toprağından sanata uzanan eller

0
618

Gaziantep Üniversitesi-Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik ve Cam Bölümünde öğretim görevlisi olan sanatçı Emel Bozkurt’la çocukluğunda oynamaya başladığı kili bugün sanatının merkezine alışına uzanan sanatsal yolculuğunu konuştuk.

-Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
-1981 Kahramanmaraş/Göksun, Mehmetbey Köyü’nde doğdum. Dört çocuklu ailenin 3. ferdiyim. İlkokulu Mehmetbey Köyü’nde, orta ve lise öğrenimimi Göksun Lisesi’nde tamamladım. Lisans (2002-2006), Yüksek lisans (2009-2011) programlarını Sakarya Üniversitesi-Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümünde; pedagojik formasyon (2010-2011) programını Sakarya Üniversitesi- Eğitim Fakültesinde tamamlayarak iş hayatına atıldım. Sır altı çini dekorlarına ve geleneksel sanatlara olan ilgim dolayısıyla bir yıl gibi kısa bir süre Bursa’nın İznik ilçesinde bulundum. Burada edindiğim tecrübeler; seramik sanatıyla yakın bir malzeme ilişkisi içerisinde olan çini sanatı ve inceliklerine dair bana çok şey katmıştır. İnce bir işçilik gerektiren çini dekorlarını zaman zaman bire bir, bazen de yorumlayarak çalışmalarımda kullanırım. İznik’te geçirdiğim bir yılın ardından Kahramanmaraş’a döndüm ve bilgisayar ortamında tasarım konularında eğitimler aldım. Aynı zamanda bu süreci serbest tasarım ve resim çalışmaları yaparak geçirdim. 2012 yılında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile ortak bir çalışma yürüterek, Kadeş Sanat Atölyesi’ni ve ekibimizi kurduk. Geniş bir teknik donanıma sahip olan bu atölyede üç yıla yakın bir süre, şehrin estetik, sanatsal ihtiyaçlarına yönelik tasarımlar yaparak üretim süreçlerinin bire bir takibini yürüttüm. 2015 yılında bu görevden ayrıldım ve Gaziantep Üniversitesi-Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Bölümünde öğretim görevlisi olarak göreve başladım.

-Seramik sanatıyla nasıl tanıştınız?
-Aslına bakarsanız biraz tesadüf oldu. Babam çiftçi olduğu ve çocukluğum köyde geçtiği için doğal olarak toprak ile haşır neşir büyüdüm. Çocukluk yıllarımı net olarak hatırlamasam da kırmızı toprağı su ile kardığımı ve minyatür kapaklı kaplar yaptığımı anımsıyorum. Doğal ortamda, köylerde yetişen tüm çocuklar sanırım çamura karşı meraklıdır ama benim yakın arkadaşlarım, kullanım eşyasına benzer biçimler yapmazlardı. Ben de çeşitli hayvan ya da insan figürleri yaptığımı hatırlamıyorum. Bu bir belirtimiydi bilmiyorum ama bugün seramik türü ürünlerin büyük çoğunluğu geleneksel, endüstriyel ve kullanıma yöneliktir. Bir branş seçme safhasında, sanatsal ve endüstriyel manada büyük bir öneme sahip bu malzeme konusunda açıkçası pek bir malumatım yoktu. Hedefim özel yetenek sınavlarını kazanmak ve resim alanında ihtisas yapmaktı. Annemden el becerisi gerektiren işler konusunda çok şey öğrendim. Kendisi gerçekten çok maharetli bir aşçı, terzi ve halı dokuma ustasıdır. Dört kız kardeşin üçüncüsüyüm ve diğer kardeşlerimde el becerisi gerektiren işlerde ve çizim konusunda yeteneklidirler. Sanatsal bir alana yönelmemdeki alt neden sanırım bu. Seramikte birçok alan gibi teknik bilgi gerektiren bir alandır. Teknik bilgi sonradan edinilebilir. Ancak bu tür bir işe ilgi duyma, sürdürebilme ve en önemlisi sevebilme durumu insanın yaradılışı ile alakalıdır. Ben sanatsal alanlara olan ilgi ve becerilerin büyük çoğunluğunun yaradılıştan geldiğine inanırım. Seramik te öyle bir alandır ki; aklınızdakilerin tümünü gerçekleştirene ve somut bir eser ortaya çıkarana kadar, çok yorucu ve zahmetli safhalardan geçersiniz. Yani, bu malzeme hakkında teknik bilgiye sahip olmak ve öğrenmek, onu sevmenize ve meslek edinmenize yetmez. Keza birçok arkadaşım sisteme uymuş, bu alanı bilinçsizce seçmiş, bazıları sabrederek devam etmiş, ancak mezun olduktan sonra başka alanlarda çalışmak zorunda kalmışlardır. Ben de alan seçme konusunda bu arkadaşlarımla (mecburen) aynı yolu izledim. Özel yetenek sınavlarına hazırlandım ve sınav öncesi resimden başka, ikinci bir tercih yapabileceğimi öğrendim ve seramik bölümünü seçtim. Yoğun bir katılımın olduğu 2002 yılı sınavlarından başarıyla geçerek seramik bölümüne seçildim. Başlangıç safhasında zorlansam da; hakkında pek malumatım olmayan bu malzemenin insan yaşantısında nedenli önemli, aynı zamanda vazgeçilmez bir malzeme olduğunu gördüm ve öğrenim süreçlerini seramiği severek; dolu dolu geçirdim. Kilin en güzel yanı, şekillendirme konusunda teknik bazı kalıpların dışına çıkamasanız da; aklınızdan geçen hemen her türlü formu şekillendirebiliyor, pişiriyor ve sağlam kalıcı bir eser haline getirebiliyor olmanızdır. Fırından istediğim gibi çıkmış bir seramiğe dokunmak gerçekten mutluluk verici.

-Bir eser oluşturmadan önce nasıl bir hazırlık süreci izlersiniz?
-Yukarıda da bahsettiğim gibi seramik gerçekten teknik ve yöntemleri iyi bilinmesi gereken bir alandır. Keza kendi içerinde geleneksel seramikler (çanak, çömlek grubu), endüstriyel seramikler (sağlık gereçleri, sofra malzemeleri, yapı malzemeleri, süs eşyası vb), çağdaş seramik sanatı (seramik heykel, özgün tasarımlar) ve seramik teknolojisi (sır ve çamur ar-ge) gibi birçok alana ayrılmaktadır. Bugün üniversitelerde bu temel alanlar üzerine hem teorik, hem de uygulamalı eğitim verilmektedir. Bu fırsatı yakalamışsanız kendinizi şanslı hissedebilirsiniz. Keza seramik sizin için hobi amaçlı bir uğraş ise ve bu yönde kurslar alıyorsanız fazlasıyla eksik sayılırsınız. Çünkü çamuru herhangi bir şekillendirme yöntemi kullanarak biçimlendirmek yeterli değildir. Doğru bir şekillendirme, doğru bir kurutma, doğru derecelerde pişirim ve kullandığınız tür çamurla kimyasal olarak örtüşen bir sır kullanmak sizi iyi sonuca götürebilir. Ve bu süreçler eserin kendisi gibi iyi düşünülerek tasarlanmalı, hesaplanmalı ve uygulanmalıdır. Kullanılan kilin kıvamı, kalitesi, çalışma ortamının teknik alt yapısı, ortam sıcaklığı, pişirim ve sırlama gibi birçok konu sonuca etki eder. Her şeyden önce bu teknik konular bilinmeli ve yaratıcı fikirler ile harmanlanmalıdır. Doğal bazı süreçlerin izlenmesi gerektiğinden, bir çalışmanın bitmesi (çalışmanın türüne ve büyüklüğüne bağlı olarak) haftalar alabilir. Kritik süreçleri takip etmeden asla iyi bir sonuca ulaşılamaz. Kısacası bir eser son şeklini alana dek, dikkatle ve titizlikle takip edilmelidir.

-Genelde çalışmaktan keyif aldığınız teknik ve kil türü hangisi?
-Seramiğin kendi içerisinde alanlara ayrıldığından bahsetmiştim. Lisans dördüncü sınıfa gelindiğinde bu alanlardan birini seçmeniz ve bir proje, tez hazırlamanız istenir. Ben kalıp teknikleri ile seri üretimlerin gerçekleştirildiği, endüstriyel seramik alanında bitirme tezi hazırladım ve bir yemek takımı ürettim. Burada tasarım hazırlar, teknik resimlemeler yapar, model, kalıp oluşturur ve döküm yaparsınız. Döküm çamurları açık pişme rengine sahip, üzerine uygulanan dekor ve sırların rengini gösteren türde, hafif çalışmalar üretebileceğiniz elverişli çamurlardır. Pişirim derecelerine ve sırlarınıza göre ışık geçirgenliği olan porselen türü çamurlarda kullanabilirsiniz. Seramik için kalıp alçıdandır ve bir kalıptan, kırılmadığı sürece çok sayıda döküm alabilirsiniz. Endüstriyel bir yol olmasına karşın döküm yolu ile özgün, soyut ve sanatsal değeri olan çalışmalar üretmek mümkündür. Tüm bu niteliklerinden ve temiz, düzgün yüzeyler elde edilmesine olanak sağladığından dolayı, genellikle bu yöntemi tercih ederim. Aksi durumda seçenekler sizi çaresiz bırakmayacak kadar çoktur.

-Seramiğin kalitesini belirleyen, onu bir sanat eserine dönüştüren faktörler neler?
-Seramikte benim için, işçilik denilen; aslında çalışmanın son durumunu belirleyeceğine inandığım ve üretim sürecini başından sonuna kadar kapsayan; malzeme kalitesiyle de doğrudan ilişkili olan kavram, kaliteyi belirler. Fakat kalite kavramı bir sanatsal eser yerine, endüstriyel ve standartlar içerisinde olması gereken, kullanım eşyaları ve ürünler için kullanılmalıdır. Ticari bir kaygı söz konusu olduğunda, kalite kavramı genellikle gündeme gelir. Özel amaçlar ve kaygılar güdülerek yapılan; özel amaçlara ve bir kısım kitleye hitap eden türde, özgün eserler için kalite kavramını kullanmak doğru olmayacaktır. Çünkü bir ticari ürünün malzemesi kalitesini belirler. Oysaki sanat eserlerinde düşünce, fikir ve kavramsal boyut ön planda; malzeme arka plandadır. Eser sahibini ifade edecek olan değerler, görsel anlatım değerleridir ve bu görsel estetik değerler bir standarda oturtulamaz. Bir eserin estetik ve psikolojik yansımaları kişiden kişiye değişebilir. Özel bir çalışmayı, sanatsal boyutta tutan şey ne tür bir amaca hizmet ettiği ile alakalıdır. Burada doğada var olmayan bir biçimi oluşturma çabası söz konusudur. Bu çaba rasyonel bir faaliyet olduğu gibi ortaya çıkan şey de bir sanat eseridir.

-Türkiye ve dünyada seramik sanatına ilgi nasıl?
-Seramik, Anadolu uygarlığında 8000 yıllık köklü bir geçmişe sahiptir. İnsanoğlu önce suyu, sonra toprağı, sonra ateşi ve sonrasında da hepsini birleştirerek kullanmıştır. MÖ 6000’de, Çatalhöyük’te ilk seramik kaplar üretilmiştir. Anadolu tarih boyunca Hitit, Urartu, Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi sayısız uygarlığa kapılarını açmış, insanlık tarihinin en önemli gelişmelerine tanıklık etmiştir. O çağlardan günümüze kadar örnekleri gelen yegane eşyalardan birisidir seramik. Hem sağlıklı ve sağlam bir kullanım malzemesi, mimari bir öğe, hem de sanatsal amaçlarla çokça kullanılmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında diğer sanat dallarında olduğu gibi, seramik alanında da gelişmeler söz konusu olmuştur. Paris’te eğitim gören ilk seramik sanatçılarından İsmail Hakkı Oygar, Hakkı İzer ve Vedat Ar, yurda döndüklerinde seramiğe geleneksel anlayıştan farklı yorumlar katmış, seramiği klasik anlayışın dışında bir anlayışla ele alarak özgün çalışmalar üretmişlerdir. Akademik olarak 1930 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde süsleme (tezyinat) bölümüne bağlı olarak seramik bölümü kurulmuştur. Sonraki yıllarda birçok sanatçı geleneksel seramiğin dışında örnekler sunmuşlardır. Bugün birçok üniversitenin güzel sanatlar fakültelerinde seramik bölümü bulunmakta ve genç sanatçılar tarafından özgün eserler üretilerek sergilenmektedir. Çağdaş seramik sanatı dendiğinde her ne kadar batı sanatı gibi algılansa da, yukarıda bahsettiğimiz gibi seramiğin anavatanı Anadolu’dur. Bu bağlamda hem endüstriyel, hem mimari hem de sanatsal manada vazgeçilmez bir üründür.

-Kişisel çalışmalarınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?
Bahsettiğim gibi, çok geniş bir kullanım alanı olan seramik çalışmaların üretiminde; tasarımlarıma uygun hammadde ve şekillendirme yöntemlerini seçerim. Benim için oluşturulan formlara son şeklini veren sır ve dekor pişirimleridir. Pürüzsüz, parlak ve renkli yüzeyler her zaman bende ilgi uyandırır. Sıra dışı bir biçim üzerine geleneksel dekor yöntemleriyle bezemeler yaparak, modern ve klasiği harmanlarım. Bazen de klasik bir forma farklı bir dış yüzey kazandırmak için, reçetesini kendim hazırladığım sırlar, astarlar, özgün dokular ya da farklı pişirim teknikleri kullanırım. Bugün birçok sanatçının üzerinde deneysel çalışmalar yaptığı ve alternatif pişirim teknikleri olarak adlandırılan raku, sagar ve isli pişirim tekniklerini çalışmalarıma uygulayarak farklı yüzeyler elde etmeye çalışırım. Bir derya olarak adlandırabileceğimiz seramik malzeme ve teknikler ile ilgili henüz bilinmeyenler olduğuna inanıyorum. Amacım yeni şeyler keşfetmek, geliştirmek ve bu güne kadar edindiğim tecrübeleri aktarmaktır. İlkini 2011 yılında, ikincisini 2016 Şubat ayında gerçekleştirdiğim kişisel sergilerime yenilerini eklemek ve seramik sanatı adına iyi şeyler yapmaktır.

Önceki İçerikKitap: Barış Gazeteciliği Elkitabı
Sonraki İçerikOubykh Nal İzinde Nisan 2016
Çurmit Sebahattin
Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Çerkes Kuşçular Köyü’nde 1973 yılında doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Lise 1’den sonra okul hayatını bitirip inşaatlarda çalışmaya başladı. 1990 yılında İstanbul’a gitti. Orada İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin gençlik kollarında ve sosyal faaliyet kollarında yer aldı. 2005 yılında yayınlanmaya başlayan Jıneps gazetesinin yakınında, okuru olarak başladığı yayın serüvenine yayın kurulu üyesi olarak devam ediyor. Şimdilerde ise köyünde organik tarım yapma gayretinde.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz