Bir tarih kitabından notlar

0
843

-Bilgi bir damla da olsa bilgidir-

“İşte bu, tüm gönülleri hasretiyle dolduran o meçhul cennettir ki, dünyadaki hemen her millet sıra ile onun mevkiini kendine mal etmek istemiştir. Dünyayı harekete geçirmek için medeniyetin ilk kez manivelasını kullandığı bu bölge, insanlık gururunun ya da en eski geleneklere göre Dicle-Fırat sahillerinde, Kaşmir yaylalarında, Orta Asya’nın yüksek ovalarında, Kafkasya’nın vadilerinde, Parana’nın ölçülemeyen düzlüklerinde, iç Afrika’nın bilinmeyen noktalarında sırayla aralanmıştır. Bu efsanelerin değeri ya da değersizliğini takdir etmek, mevcut araştırmanın sınırları dışında kalır. Burada, sadece kültürün iptidai başlangıçlarının Batı memleketlerine Doğudan gelmiş olduğunu ve kültürü Avrupa’ya geçiren kapının Kafkasya’da bulunduğunu iddia etmekle yetineceğiz.
. . .
Ethiopya, Avrupa, Libya ve daha soraki Avrupa Yunanistan’daki akarsularla kara uzantılarının isimlerini bulabilmek için, en eski Yunanistan ve en eski Grek (Helen demiyorum) şehirlerinden Peleponnes, Attika ya da Doris’tekiler değil, aksine Kafkasya vadierindeki ve Karadeniz’in Doğu sahillerindekileri aramak gerekir. Trabzon, burada eski Pelasgların ilk dönemlerde deniz sahilindeki tesisleriydi. Bizanslı Eugenicus ve Trabzonlu Bessarion, Trabzon’un (Grek anlayışına göre) Şark’ın en eski ve ünlü şehri olduğuna ilişkin büyük bir gerçeği ifade etmektedirler.

. . .
Trabzon’un ilk kuruluş tarihini kronolojik olarak tayin etmek mümkün değildir. Bu husus bilinen tarih sınırlarını aşarak, efsane devrine isabet eder. O dönemde pek az sayıdaki vahşilerin yerleşmiş olduğu Avrupa’nın boş satıhları bataklık ve ormanlarla kaplıydı. Kafkasya berzahındaki vadilerin ise o dönem insan kültürünün en Batı noktasını teşkil ettiği söylenebilir. Bu bölgenin küçük devletleri, halklarının nüfuslarının artışı üzerine, bu halkın fazla nüfusunu boş ve bilinmeyen Batı yönündeki alanlara gönderiyordu. Yurtlarını terk eden bu göçmenler kendileriyle beraber, gelenekleriyle birlikte şehir, nehir, dağ, bölge gibi isimleri de yeni yurtlarına götürüyorlardı. Bu durum, yabancı bir diyara hicret etmenin fıtratında mevcut olan esaslı bir kanundur. Başlangıçta Kafkasya’da görünen memleket ve şehir isimlerine, bir taraftan Karadeniz’in sıra dağlarını takiben Peloponnes’in güney ucuna kadar ve diğer taraftan da Herkül Sütünlarında yeniden rastlanabilmesi, bu iddiayı daha sağlam temellere oturmaktadır.
. . .
Eski Trabzon’un komşu ülkelere kolonyal (müstemlekeci) kavimler göndermiş olduğu, eski tarih tarafından yeterince ispat edilmektedir. Zira Trabzon Khersonesus’un yüksekliklerinde koloni olarak ikinci bir Trabzon ve Arkadia’da üçüncü Trabzon şehri yanında Trapezuntia diye bilinen büyük bir bölge, nihayet Erythrae Denizi kıyısında ve Hellespont yakınında da dördüncü bir Trabzon şehri daha kurulmuştır. Ancak tüm bu kardeş şehirler yeryüzünden silindikleri halde, ana şehir 4.500 yıl boyunca Şark’ı saran tüm saldırılara rağmen, günümüze kadar varlığını ve ismini muhafaza etmiştir.
. . .
“Phasis’deki İberler Gürcülere karşı mücadelede bir üst koruyucu ararken İberya ve Svanların memleketi olan Zirkassia ve İznik İmparatorluğu, Moğolların egemenlik sahası içinde kalıyordu. Burada İberya altında Phasis memleketleri olan İmerethi, Megrelistan ve Abhazya anlaşılmalıdır.
. . . .
. . . İbni Arabşah da teyid etmekte ve şöyle yazmaktadır; Timur durmadı, çoşkun bir selin denizlere aktığı gibi Tifls, Trabzon ve Abhaz şehirlerine geçti. Küçük Abhaz krallığı için kullandığı (ve hiye’t-tahat bale ihtisas) “Burası kendine mahsus bir krallıktır” şeklindeki ifadeyi Trabzon için de kullanırdı.
. . .
David (Komnen) bu düşünceyle, az sayıda ancak disiplinli ve muharip ordulara sahip Migrelien Kralı Dadian, Mimereti Kralı Georg ve Kura Vadisi Dükü Gorgora ile görüşmeler yaptı. Hatta Abhaz dağlık bölgelerinde ve Alanen bölgesinde.
. . .
Arkadia Trabzon’unun ilk sakinleri kuşkusuz ki, Kolhis şehrinden göç eden ve aynı ismi taşıyan kolonyal gruplardan olup, bunlar yeni yurtlarının yok oluşuna kadar eski yurtlarına olan hatıra ve sevgileri dikkat çekici bir şekilde korumayı bilmişlerdir.
. . .
Arkadia menkıbelerine göre, henüz yerleşimin bulunmadığı ülkeye ilk gelen yabancı “Pelasgos” olarak adlandırılıyor.
. . .
Trakya, Bitinya, Kafkasya ve Kolhis halklarıyla akrabalığı bulunan Arkadia’nın ilk sakinleri Pelasglar gibi, Kolhis Trabzon’unun ilk sakinlerinin de Xenophon’un ileri sürdüğü fikirlere göre Helenlerle birlikte oldukları açıktır. Zira herkesin bildiğine göre, Şarklı Pelaskların ismi, halkı ve kültürü vaktiyle tüm Yunanistan’a yayılmıştı.
. . .
Bugün Mengrelistan, İmereti, Guri, Laşeti ve Trabzon adıyla bilinen Karadeniz’in doğusundaki yerlere, en eski çağlarda Aethiopia deniliyordu. Daha sonra buraya, bölgeye hakim olan ruhaniliğe (rahipliğe) istinaden Kolkhis adı verildi. Nihayet Laz kabilesinin namı gereği Lazia ya da Lazika adını aldı.
. . .
Lezgilerin (Lesghea) Kafkaslarda yapmış oldukları gibi, bunlar da (Çan/ Tzanen) ayrı birlikler halinde dağlardan inerek Trabzon’a ait bölgedeki hayvan sürüleri ve insanları kaçırıp götürüyorlar ve götüremediklerini de yakıp yıkıyorlardı.
. . .
Evvelce Bizans imparatorlarının, sonra Gürcistan ve ardından da Trabzon imparatorlarının sırayla hakim oldukları İmereti, Megrelistan, Odischi ile dağ eyaletleri Soanethi, Dschiketi ve Abhazya’ya 1241 yılında Rusudan’nın oğlu Davit hakimdi. Ancak birkaç yıl sonra, önce son üç memleket ve daha sonra da Megrelistan, İmereti ayrılarak kendilerini bağımsız ülkeler seviyesine çıkardılar.
. . .
Trabzon devletinin Giresun şehrinden nasıl ki kiraz ağacı daha sonra Avrupa’ya gelmişse, üzüm de benzer şekilde çok eski dönemlerde Kolkhis’den Avrupa’ya taşınmıştı.
. . .
Giresun civarında bir bölgenin tüm sakinleri de “Mosynoeken”, yani “ahşap evde oturanlar” diye anılıyordu.

. . .
Pontus Polemoniacus’un metropolü (merkezi) Niksar idi. Bunun hukuki yetkisi içinde Karadeniz’de Trabzon, Giresun, Bolaman, Komana, Rize ve Nigrelien’in kuzeyinde Karadeniz kıyısındaki Pityus dahildi.
. . .
Helen sahillerinin savaşçılıktaki bu gevşek ruhu, ülkenin krallarını çok daha önceden Paflagonyalı okçuları ve eski Kolkhis’den mızraklı süvarileri paralı askerler olarak tutmaya mecbur etmişti.

Genellikle insan neslinin geleceği hakkındaki hatıralar üzerine olduğu gibi, Bessarion’a göre, özellikle her milletin yasası hakkında da, Komnen hanedanı saray kütüphanesinde pek çok değerli yazılar mevcuttu. Bu kolleksiyon da İstanbul’daki Paleolog’ların el yazmaları gibi, Türk hükümeti tarafından bir sır gibi gizli saklanması talihine uğradılar. Fakat durumun izin vereceği herhangi bir değişiklikte, üçbuçuk asırdan beri gömülü olan bu hazineyi tekrar kazanmak umudu henüz kaybolmamıştır. Muhtemelen bugüne kadarki Kolkhis memleketleriyle komşu Kafkas ve Ermenistan dağlık havalisi hakkındaki bilinmeyenler de aydınlanmış olabilecektir. “
. . .
Yukarıdaki bilgiler, “Trabzon İmparatorluğunun Tarihi” adlı eserden alınmıştır. Türk Tarih Kurumu tarafından 2011 yılında yayınlanan, Ahmet Cevat Eren’in tercüme ettiği eserin yazarı Jakop Philipp Fallmerayer’dir. (1790-1861). Kopenhang Akademisi’nin, en eski çağlarda Aetihopia bilahare Kolkhis ve daha sonraları Pasis sonrada Lazika denilen Doğu Karadeniz memleketlerinin eski ve ortaçağları tarihi için açmış olduğu müsabakayı “Trabzon İmparatorluğu Tarihi” ile 1824 tarihinde kazanmış ve altın madalya almıştır. Türkçe de bilen yazar, 1840 yılı Haziran ayında Regenburg’tan Tuna yoluyla Karadenize açılarak “Cennet” diye tabir ettiği Trabzon’a gelerek iki ay çevreyi gezdi. Gezi izlenimlerini, Münih Akdemisinde makalelerle yayınladı. (1843-1844). Bundan sonra Kolkhis’e gitti. Üç ay kadar Gürcistan ve Abhazya’da dolaştı. Dönüşte bir yıl İstanbul’da yaşamıştır.
1847 yılında tekrar şarka seyahat etti. 1848’de milletvekili seçildi. 1849 yılında hastalığı nedeniyle istirahate ayrıldı. 1861 yılında, 26 Nisan günü Münih şehrinde vefat etti.
Işığı bol olsun.

Herkül Sütunları: Cebeli-i Tarık boğazı
Khersonesus: Kırım’da, Karadeniz kıyısında kurulan eski Yunan kolonisi
Arkadia: Yunanistan’da Messenia; Elis ve Argolis ile çevrili bölge
Erythrae : Kızıldeniz
Hellespont:Çanakkale Boğazı
Zirkassia: Gabarda da (Gabardian) denilmektedir.
Bolaman: Tarihte “Polemonium” olarak bilinmektedir.
Komana; Tokat’ın 9 km kuzeydoğusunda tarihi ve antik kent.
Pityus: Abhazya’da “Pitsunda” adıyla bilinen yer.

Önceki İçerikOubykh Mektupları Ocak 2017
Sonraki İçerikKayıp Çocuklar
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz