Sorduk: Referandum hakkında ne düşünüyorsunuz?

0
490

Tek adam sultasına, her türlü demokratik karşı çıkışın baskı görmesine, OHAL’e, OHAL ile gelen tüm uygulamalara, KHK’lara, parti başkanı millet vekili, belediye başkanı gibi seçilmişlerin keyfi olarak tutuklanmasına, kadın ve çocuklar üzerindeki her türlü baskı, şiddet, taciz ve tecavüzlerin artmasına bunların cezasız kalmasına, işkencenin her geçen gün yeniden ve yeniden sistemleştirilmesine, her seçim döneminde iktidarın tüm mafyatik ilişkilerini halkın üzerine sürmesine, terör ile korkutulmaya, yargısız işten atılmalara, emek ve emekçi kesimler üzerinde zaten var olan baskıların yeni düzenlemelerle arttırılmasına ve deeee Patrik ve Ermeni Vakıflarının seçimine müdahale edilmesine #HAYIR…

A. Seda Berzeg

#HAYIR

Görünen o ki; önümüzdeki aylarda bilindik adı ile ‘başkanlık sistemi’ni oylayacağımız bir referandum ile karşı karşıya kalacağız.

Başkanlık sistemi; dünyanın birçok yerinde bir çok farklı yasal düzenleme ile zaten uygulanıyor. Türkiye için önerilen sistemde ise ‘başkan’a verilen yetkilerin sıra dışı olduğu ve yetki kullanımına ve hatta suç niteliği taşıyan durumlara ilişkin kısıtların çok az olduğu söyleniyor. Vatandaş olarak; önerilen sistemi bugünkü koşullar üzerinden okuduğumuzda mevcut başkan adayı ile özdeşleştiriyoruz ve belki de yetkilerin, tüm yetkilerin bir kişide/bu kişide toplanması bazılarımızı çok da rahatsız etmiyor.

Ben bu noktada; iki şey düşünüyorum;

Birincisi; sistem kabul görür ve bugünkü yönetim ekibince uygulanırsa vatandaşa etkisi nedir?

İkincisi; aynı sistem farklı başkanlarla yürürse vatandaşa etkisi ne olabilir?
Birinci sorunun yanıtı biraz nerede durduğunuz, kim olduğunuz biraz da başkanın nerede durduğu ile ilgili gibi gözüküyor. Mesele; karşısında durmamak gibi. ‘Karşı’nın neresi olduğu ise konjonktüre göre değişiyor. Mesela barış sürecinde farklı, 7 Haziran sonrasındaki konjonktürde farklı olabilir ‘karşı’nın tanımı.

Söylenene göre; bu taslakta başkanın mesela oğlunu başkan yardımcısı olarak atamasının ve kendisinden sonra seçilmemiş olmasına rağmen aynı yetkilerle donanmasını engelleyen bir şey yok. Kimse bu yüzyılda böyle bir şey yapmayabilir elbette, inanmak çok zor… Belki ikinci dünya savaşında insan yakmak için kurulduğu söylenen o kocaman fırınlara da inanmamalıyız zaten…

Bence insanoğlu korkar. En kahraman olanımız dahi korkar. Sağlıklı bir şeydir korkmak ve hayatta kalmamızı sağlar. Sorun şu ki; ‘karşı’ olmamak çoğu zaman korktuğu karşısında güvenceye almıyor insanı. Hangi bombanın, kim tarafından, nerede patlatılacağını, kimin canını yakacağını bilemiyorsunuz. Hareket eden her şeyi imha eden bombalar kullanıldı savaşlarda. Yeni savaş teknolojilerini düşünmek dahi istemiyorum. Biz ‘karşı’ olmamak için her türlü özeni gösterirken bir gün hiç ummadığımız bir nedenden ‘karşı’ da kalabiliriz. O noktada insan olmamızdan kaynaklanan haklara ve hukuk güvencesine hepimizin ihtiyacı olacaktır.

Buradan ikinci sorunun yanıtına geçelim; ya başkan bir başkası olursa? Başını örterek yaşamayı seçmiş kadınları ‘karşı’sında görürse mesela, Çeçen oynayanları sevmezse, Kafe’yi fazla ağır bulursa, ya da barış süreci tekrar gündeme gelip, mümkün bir evrilme ile milliyetçi Kürt bir başkan yardımcısının atanmasını sağlarsa, ya da mesela MHP lideri başkan yardımcısı olarak atanırsa, hatta bir aralar çok tartışılan çocuklara taciz davalarının sorumlularından biri olursa başkan yardımcısı, Rusya’ya yakın duran bir başkan yardımcısı, hatta belki milliyetçi Çerkes, şeriatçi, laik, Atatürk’çü… Örnekleri çoğaltabiliriz. Bu olasılıklardan herhangi birinde herhangi birimizin başkanın ‘karşı’sında olma olasılığımız daima vardır.

Mesele;

‘Tleperuş’ sevmeyen bir başkan geldiğinde sadece ‘kolbastı’ oynamak zorunda kalmak kadar zor, acıklı, insan haklarını ve temel değerleri zedeleyicidir aslında ve kimin ne zaman bu konumda kalacağı belli değildir. Buna #HAYIR demeliyim.

Birgül Asena

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz