Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Sosyal medya anadiller için bir şans mı?

Sosyal medya meselesini epey zamandır anlamaya çalışıyorum. Sosyal medya (facebook, twitter, instagram, youtube vs) bize ne tür fırsatlar sunuyor ve dezavantajları neler?
Şahsen anlamakta zorlansam da yeni bir çağa girdiğimizi yavaş yavaş kabul etmeye başlayanlardan biriyim. Geçmişi ve özellikle 1990 sonrası süreci az çok biliyorum. Dünün meseleleri ve mücadele araçları ile günümüz dünyası bambaşka yerlerde artık. Hem dil, hem üslup hem de içerik fena halde değişmiş durumda.
Mesela, 1993’te yayınladığımız Laz kültür dergisi Ogni ilk sayıda bin tane falan satmıştı. Bin tane dergi aslında iyi bir rakamdı. 1990’larda bir kitabın satması için bir gazetede tanıtılması ya da bir yazarın köşesinde bahsetmesi gerekiyordu-ki Ogni basına tahmin edilenden daha fazla konu olmuştu.
Geleneksel dünyada kendini tarif etme, derdini anlatmanın biricik yöntemi yazıydı. Video ki o da yeni sayılır, televizyonların tekelindeydi. Bu yüzden de söz söylemek, ses duyurmak isteyen her sosyal grubun hayali bir dergi çıkartmaktı. Biz de, Laz çevresi olarak ortalama ömrü bir sene olan, farklı zamanlarda 4 ayrı dergi çıkarttık. Her zaman için dağıtım en büyük sorun oldu.
Şimdi ise bambaşka bir dünyanın içindeyiz. Sosyal medya ve internet bizlere hayal bile edilemeyecek imkânlar sunuyor. Hodri meydan tabiri tam da burada geçerli. Eğer söyleyecek sözünüz var ise, söylemeyi becerebiliyorsanız, mesajınızı uygun şeklide paketleyebiliyor ve pazarlayabiliyorsanız kapılar sonuna kadar açık. Size de, sizin gibi düşünene de, karşı olana da, sizin karşıtınıza da açık bu alan.
İşte burada içerik denen sihirli kelime çıkıyor karşımıza. İçerik, yani milletin karşısına ne ile çıkacaksınız? Ne söyleyeceksiniz? Söylemeyi becerebilecek misiniz?
Diyelim mesajınızı sosyal medyaya koydunuz. Nasıl bir cevap alacaksınız? Mesajınız ya da içeriğiniz beğenilecek mi? Kabul mu görecek yoksa tepki mi alacak? Ciddi bir sınanma durumu ile karşı karşıya kalıyorsunuz ve bunu göze alabilmek ciddi bir iş. Yine de, sosyal medya, bizim gibi, toplumun kıyısında köşesinde kalmış, ihmal edilmiş diller, kültürler, kimlikler ya da sosyal gurup ve kişilere büyük fırsatlar, büyük kolaylıklar sunuyor.
Sosyal medyanın sağladığı olanaklar elbette çok ama sanırım biz hala geleneksel mantıkla yürümeye devam ediyoruz. Mesela, derdimizi hala sadece “yazı” ile anlatmaya çalışıyoruz. Yeterince grafik ve video kullanmıyoruz. Belki de kullanamıyoruz. Bu arada, yazıyı büsbütün gereksiz gördüğümü düşünmenizi istemem ama bilgi dediğiniz şey sadece yazıdan oluşmaz. Bilgi, yazı, sayı, grafik, ses ve filmle ifade edilebilir. En etkilisi görselliği yüksek grafiklerdir. Buna iyi bir ses de eklerseniz etkisi büyük olur.
Dillerimizin yok oluşundan yakınıyoruz ama sosyal medyada çok çok az ses ve görüntülü içerik paylaşıyoruz. Çünkü aslında sesimizin duyulmasından korkuyoruz. Muhtemelen bu konuda kendimize güvenemiyoruz. Bir de neyi nasıl kullanabileceğimizi bilmiyoruz ve etkili içerik oluşturamıyoruz.
Elbette yarım saatlik belgesel bir film çekmek zordur. Teknik donanım, bilgi vs. gerektirir ama yarım saat değil de bir dakika çekmek de mümkündür. Kamera mı? Cep telefonları bütünüyle sosyal medya için üretiliyor. İster film, ister fotoğraf çekersiniz ve ortaya çıkan ürünün kalitesi sosyal medya için yeterlidir.
Dikkat edin, hemen hiç konuşmuyoruz. Yazmayı daha çok seviyoruz belli ama dinlerin sürekli vaazlar üzerinden kurulduğunu, geliştiğini, yaygınlaştığını unutmayalım. Kültürlerimiz de bugüne kadar yazılı formlar üzerinden değil sözlü gelenek ile aktarılarak bugünlere geldiğini unutmamak lazım. Yazı, kalıcılık için gereklidir ama ses dili yaşatmanın olmazsa olmaz koşuludur.
Sanırım yeni dünyanın yeni medyasında ses ve görüntü yeniden yazının önüne geçmeye başlıyor. Bu süreç durmadan devam edecek.
Abarttığımı düşünebilirsiniz ama, bu medya yeni medya, içeriğini kendi üretimlerinizle belirlediğiniz bir medya bu. Burada dilinizi yeniden kurabilirsiniz. On yıllar evvel köyden ayrılan komşunuzu burada bulabilir ve sanal bir köy yaratabilirsiniz kendinize. Yeter ki, neyi nasıl yapacağınızı bilin.

Yazarın Diğer Yazıları

Lazca eğitici eğitimi

Laz Enstitüsü ve Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 2.02.06.02.014 sayılı protokol ile öğretmenlere yönelik Lazca eğitici eğitimi yapıldı.  Yeni...

Lazca mirasçılarını arıyor

Laz Enstitüsü, 2016-2018 yılları arasında yürüttüğü, Avrupa Birliği tarafından desteklenen Yaşayan Lazca projesi kapsamında Türkçe ve İngilizce bir rapor hazırladı. Rapor, 2018 yılı itibariyle...

Annem (Nana-Şkimi) Xalitipxe Ayşe

Annem (Xalitipxe Ayşe), 1934 yılında Rize’nin Pazar (Atina) ilçesine bağlı Msuleti Köyü’nde doğdu. Denizden 12 km uzakta, bir dağın yamacına kurulmuş eski bir Laz...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img