Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Kafkasya Kıyısındaki İskeleler* (Dizi Yazısı 1. Bölüm)

Sadık Müfit Bilge

Trabzon Eyâleti’ne bağlı, bugün Gürcistan’da yer alan, birer Osmanlı garnizonu bulunan Gönye ve Batum, Kafkasya’daki ilk iskelelerdi. Gönye ve Batum iskelelerinde dalgakıranlar ve ambarlar yoktu. Megrel topraklarında Çako, Handere, Suri, Yavısa ve Zapçe iskeleleri vardı. Faş (Rion) nehrinin Karadeniz’e döküldüğü yerde bulunan ve bir Osmanlı garnizonunun da görev yaptığı Faş (günümüzde Poti) iskelesi de Trabzon Eyâleti’ne dâhildi. Bu iskeleden içerilere doğru Faş nehri üzerinde teknelerin yüzmesine uygun olan yere kadar ulaşım yapılırdı.21 Faş’ın 20 km. kuzeyindeki İskorya/ İskurça iskelesi 17. ve 18. yüzyıllarda önem kazandı.

İngur nehrinin Karadeniz’e döküldüğü yerden itibaren Abaza iskeleleri başlardı. İskurça’nın 45 km. kuzeyinde bulunan stratejik öneme sahip Sohum’dan Anapa’ya kadar Karadeniz sahilinde Abaza iskelesi olarak 22 iskele vardı.22

Sohum bölgenin en önemli limanıydı. Sadece Abhazya’da değil bütün Güney Kafkasya ve Kafkasya’nın Karadeniz kıyılarındaki en güçlü Osmanlı müstahkem mevkilerinden olan Sohum Kalesi’nin önünde yer alan liman, keşişleme, kıble ve lodos rüzgârlarının içeriye girmesi nedeniyle gemilerin kışın yatmasına uygun değildi. Hem Abaza ve Megrelli hem de Türk, Rum ve Ermeni tâcirlere ait çok sayıda dükkân, depo ve ticarethâne bulunan Sohum’da Abazalar, Çerkesler ve Megrellere yönelik deniz ticareti çok yoğun ve kârlıydı.
Dar bir sokağın etrafında bulunan pazar yeri kalenin dışında yer alıyordu. Burada meyhâneler de vardı.23

16. ve 17. yüzyıllarda Sohum limanı üzerinden Abhazya ile ticaret yapan Osmanlı tüccarı ve limana sefer yapan gemiciler çok iyi örgütlenmişlerdi. Abazalarla yapılan ticarete dair fermânlar doğrudan tâcirlere ve gemicilere yazılıyordu.24

Sohum’un 80 km. kuzeyinde Soğuksu iskelesi, buradan 30 km. uzakta Bucunda iskelesi ve buradan 30 km. kuzeydeki Gagra iskelesi küçük birer Osmanlı garnizonu bulunan, Osmanlı gümrük memurlarının görev yaptığı iskelelerdi. Abaza iskelelerinin en önemlileri Trabzon’a 300 mil uzaklıkta, büyük ve işlek bir iskele olan, ancak kıble ve gündoğusu rüzgârlarının çok sert esmesi nedeni ile gemilerin kışlayamadığı Lakırba, gemilerin yaz kış kalabildiği işlek bir iskele olan Laçığa, bağlı bahçeli bir köyün eteğinde kurulmuş gemilerin kışlayamadığı Çanda, gemilerin kış günleri de kalabildiği Keç, gemilerin kışlayamadığı Arıt ve Layoş, Çerkeslerin de gelip ticaret yaptıkları Sadşe, bir mescid ve iskele başında bir pazar yeri bulunan, ancak fazla işlek olmayan Kamış, işlek bir iskele olan Suça, köle ticareti yapılan Cembe, Kefe, Kerç ve Taman’dan gemilerin geldiği, rüzgârlara açık olduğundan dolayı gemilerin kışın yatamadığı Aşkalı, gemilerin yaz kış kalabildiği Hardine/Soğuksu, Kefe ve Taman gemilerinin geldiği, tahtadan yapılmış hasır örtülü mahzenler bulunan Kotası idi.25

Abhazya’daki iskelelere “yılda bir kere (Temmuz) her diyârın gemileri, barut, kurşun, tüfenk, fişenk, ok ve yay, kılıç, kalkan, mızrak ve gayrı alât-ı silah, eski pabuç, çuka-kenârı, gömleklik bez, boğası, ocak demirleri, kazan, ocak içine kazan asacak demir zincir, tuz ve sabun” getirirler, karşılığında “değiş tokuş” ile “bâkireler ve gılmanlar, rûgân-ı şem, asel-i şem, zerdevâ ve asel”,26 deri ve postlar, keten ve şimşir ağacı27 alırlardı.

Merkezi Sohum olmakla birlikte bütün Abhazya iskelelerinde yapılan esir ticareti tavad-aamısta (Abaza soyluları) sınıfının elindeydi. Hem Abazalar hem de Megrellerle yapılan ticaret en azından 16. yüzyılın son çeyreğinde önemli ölçüde kaçakçılığa dayanıyordu.28
Anapa’dan sonra Çerkes iskeleleri başlıyordu. Bu iskelelerin en önemlileri her üçünde de Osmanlı kalelerinin bulunduğu; limanın boğazı 5 mil olan, burunda keşişlemeden rüzgâr esmesine karşılık 2 mil boyunca çok derin olmayan, dibi kumlu, dört tarafını çevreleyen dağlarda tatlı su kaynakları ve kereste bulunan, yaz kış demir atmaya elverişli Soğucak, Temrük, Taman iskeleleri ve Venedik döneminden kalma iskele, rıhtımlar, ambarlar, gümrük binası gibi büyük ve iyi düzenlemiş ticarî yapılara sahip olan Azak liman ile Öcereg, Açimsa, Gelincik, Pşat, Tuapse, Ahye, Gaş, Saşe (Soçi) ve Hamış iskeleleri idi.

Azak, Taman ve Temrük elden çıkıncaya kadar (1737, 1774) Kırım Yarımadası’ndaki Kefe ile birlikte Kuzey Kafkasya ve Karadeniz’in kuzeyindeki stepleri Karadeniz yoluyla İstanbul’a bağlayan en önemli ticarî merkezlerdi.29 1774’ten sonra Osmanlıların Çerkeslerle ticaretinde hayatî önem kazanan Anapa 1780’lerde sonra bölgedeki en önemli liman ve ticaret merkezi hâline geldi. Bâb-ı Âli, İstanbul’dan giden gemiler ve tâcirlerin Soğucak ve Abaza iskelelerine çıkmayıp Anapa’ya çıkmalarını istiyordu.30 Çerkesler dış dünya ile ilişki ve ticaretlerini sağlayan Anapa limanı üzerinden Osmanlı Devleti, Rusya, İran ve Avrupa ile ticaret yaparlardı.31 18. yüzyılın son çeyreğinde Anapa’da 20 kereste deposu, 16 tahıl ambarı vardı. Kerestecilerin dükkânları ve depoları iskelenin yakınındaydı.

Soğucak’ın bir mil yakınındaki Gelincik Burnu denilen yerde 1782–1783’te Gelincik limanı yapıldı.32 Limanın inşâ edildiği yerin konumu keşifle görevli Osmanlı memurlarının işlerini bildiklerini ve bölgeyi iyi tanıdıklarını göstermektedir.33 Kuzeydoğusu ağaçsız bir tepeler grubuyla, güneyi uçurum gibi dik kayalarla çevrili olan Gelincik Koyu boyunca suyun dibi kumsal ve çamurlu olup, derinlik koyun girişinden kıyıya yaklaştıkça azalırdı. Dağlardan denize esen kuzey- doğu rüzgârı dışındaki rüzgârlar bu limana zarar veremezdi. 19. yüzyılda bölgeye gelen bir İngiliz, Çerkezistan kıyılarında Gelincik’ten daha iyi konuma sahip bir yer olmadığını yazar.34

Çerkesler, iskelelere gelen gemilerden pamuklu, ipekli ve yünlü kumaş, battaniye, keten bezi, boya, çivi, orak, tırpan, at koşumları, kılıç ve tüfek satın alırlar, Osmanlı tâcirleri de verilen ürünlerin karşılığında her cinsten ve yaştan birbirine zincirlenmiş ya da ikişer ikişer bağlanmış köleler, bal, balmumu, kereste, keçe, yün, deri, kürk ve postlar ve at alırlardı.35
Megrel, Abhazya ve Çerkezistan’daki iskele-pazarların çoğu kıyıdaki dar düzlüklere ve denize bakan dağlık arazilere ve dere boylarına kurulu birkaç evden oluşan köylerdi. Bazı iskelelerin etrafında ise tek bir ev bile yoktu. Düzlükte birkaç dükkân, pazar yeri ve küçük bir iskele bulunurdu. Her iskelenin belirli fonksiyonları vardı. Kimi iskeleler gemilerin ihtiyacı olan hizmet ve ürünleri sağlar, kimi iskeleler de bölgesel ve yerel ticarete hizmet ederlerdi. Pazar yeri, sazlardan ya da her iki tarafında birbirine bağlı dallardan inşâ edilmiş küçük kulübelerin yer aldığı bir sokaktı. Tâcirler bu kulübelerde yatıp kalkarlar, mallarını iki üç gün içinde buralarda satarlar, değiş-tokuş ederler, köle tâcirleri ya da satıcılar tarafından getirilen köleler de bu kulübelerde bir ateşin çevresinde otururlardı. Kara fazla emniyetli olmadığından satın alınan mallar ve kölelerle, satılmayacak mallar gemide bırakılırdı.36
Güvenliğin iyi olmadığı Çerkes iskelelerinde değiş-tokuş şöyle yapılırdı. Geminin sandalı içindekiler silahlı şekilde kıyıya yakın bir yere gider, sandalın durduğu yere kendilerine eşit sayıda Çerkes’in yaklaşmasına izin verilir, iki taraf iyice yaklaştıktan sonra değiş-tokuş yapmak istedikleri ürünleri birbirlerine gösterir, değiş tokuşun miktarına karar verir ve takası yaparlardı.

Kuzey Kafkasya, Dağıstan, Nogay ve Kalmuk toprakları, Kazan, Astarhan ve Türkistan’dan çok sayıda kişi Osmanlı gemileri ile hacca gitmek için iskelelere gelirler,37 gemiler ticaret yapmak, mevsimlik ve sürekli bir iş aramak, yakınlarını ziyaret etmek isteyen insanları Osmanlı limanlarına taşırdı. 18. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin ilgisi İran ve Kafkasya’ya yönelince Sohum ve Anapa limanları ile diğer iskelelerin önemi çok artmıştı.

21 Hayri Çapraz, Rusya Dış Ticaret Politikasında Güney Kafkasya (19. Yüzyıl), Isparta 2012, 95.
22 BOA. HH No. 33888/A.
23 Feodor Feodoroviç Tornau, Bir Rus Subayının Kafkasya Anıları (çev. Keriman Vurdem), Ankara 1999,
25–29; Minas Bıjiskyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası (1817–1819) (haz. Hrand Andreasyan), İstanbul 1969. 24 Faroqhi, a.g.e. 110.
25 Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme (Yay. Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman, Robert Dankoff), İstanbul 2002, II, 59-60.
26 Evliyâ Çelebi, a.g.e. II, 60.
27 Chardin, a.g.e.108.
28 Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler (çev. Neyyir Kalaycıoğlu), İstanbul 1993, 108.
29 Öztürk, a.g.e. 509.
30 BOA. Cevdet Dâhiliye No. 1375.
31 Peyssonel, a.g.e. Vol. I, 275–289.
32 BOA. Cevdet Askeriye No.14677.
33 BOA. HH No. 1011/C.
34 Edmund Spencer, Türkiye, Rusya, Karadeniz ve Çerkezistan (çev. Dilek Cenkçiler), Ankara 2014, 267.
35 Chardin, a.g.e.106, 108, 135; Peyssonel, a.g.e. Vol. I-II, muhtelif yerler.
36 Chardin, a.g.e., 134; Arthur Fonvill, Çerkesya Bağımsızlık Savaşı (çev. Murat Papşu), İstanbul 2010, 29, 73.
37 Edouard Taitbout de Marigny, Şövalye Taitbout de Marigny’nin Çerkesya Seyahatnamesi (1818-1823-1824) (çev. Aydın Osman Erkan), İstanbul 1996, s. 110.

*Bu yazı “III. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 25-26 Mayıs 2015, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları” kitabından, Sadık Müfit Bilge’nin “İSTANBUL VE KAFKASYA İSKELELERİ ARASINDA DENİZ TİCARETİ: TÂCİRLER, GEMİCİLER, KÖYLÜLER” adlı bildirisinden kısaltılarak alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Kadim Çerkes el sanatları Ankara’da sanatseverlerle buluşuyor

Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde açılan sergi, Çerkes kültürünü günümüze taşıyor Ankara’da, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde 7 Ekim’de açılan "Kadim Çerkes El Sanatları ve Günümüz Uygulamaları" sergisi, geleneksel...

Vefat

Jineps gazetesi eski yazarlarından, Silivri Kuzey Kafkas Kültür Derneği kurucu üyelerinden hukukçu ve yazar Hulusi Üstün vefat etmiştir. Ailesi, yakınları ve sevenlerine sabır dileriz. Tha...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img