Diyarbakır Sur İlçesi Alipaşa ve Lalebey Mahalleleri’ndeki yıkımlara ve zorla tahliyelere karşı İstanbul Kent Savunması (İKS) bir açıklama yaptı. Zorla tahliyelerin insan hakkı ihlali olduğunu söyleyen savunma yıkımlar ve zorla tahliyelerin durdurulmasını istedi.
Temmuz 2015’te başlayan savaş nedeniyle UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Sur’un özgün kimliği ve tarihi dokusunun hasar gördüğünü belirtildi. Şu anda kentsel dönüşüm yapılmak istenen Alipaşa ve Lalebey Mahalleleri’ndeki durumun farklı olduğunu vurgulayan savunma, bu mahallelerde çatışma yaşanmadığını aktararak diğer mahallelerden farklı olarak burada “kamu güvenliği” veya “hasarlı konut” gerekçelerinin öne sürülemeyeceğini söyledi.
2009 yılında gündeme gelen ve halkın itirazları üzerine durdurulan kentsel dönüşüm projesine dayanılarak başlatılan yıkım ve tahliye girişiminde iki mahallenin önemli bir kısmı boşaltıldı. Kamulaştırma bedellerini alanlar dönmemek üzere Sur’u terk etmek zorunda bırakıldı. Kamulaştırma bedellerini az bulanların mahkeme süreçleri henüz devam ederken mahalleden gitmeleri istendi, buna itiraz edenler ise elektriksiz ve susuz bırakıldı.
Sur’un sadece Sur’da yaşayanların değil aynı zamanda tüm ülkenin problemi olduğunu belirten savunma, AKP’nin birçok kez tecrübelediği üzere Sur’daki hukuksuzluğu da olağanlaştırma ihtimaline dikkat çekti: “Sur’daki süreç, ülkedeki şehir merkezlerinin acele kamulaştırma altına alınacağı, sakinlerinin zorla tahliyelerle yerlerinden edilecekleri ilerdeki uygulamalara zemin yaratmaktadır. Sur giderse, Kızılay, Eminönü, Taksim, Üsküdar vb. merkezler de gider. Bu yönüyle Sur eşi benzeri görülmemiş bir talanın da habercisidir. Bu talanın önüne geçilmesi için açılan davalar takibimizdedir.”
Sendika.org’da yer alan habere göre, İKS’nin açıklamasından satır başları:
Zorla tahliyeler, ‘‘ilk görüşte’’ insan hakkı ihlalidir. Sur’da yıkımlar ve zorla tahliyeler durdurulsun.
Muhafazakar iktidar, Ramazan ayında mahalleliye mum ışığında iftar açtırmaktadır! İnsancıl hukuk gereği savaş zamanlarında dahi uygulanmaması gereken elektrik ve su kesintileriyle mahalleliler üzerinde dolaylı baskı kurulmakta ve sakinler terke zorlanmakta; bir yandan da tüm şiddetiyle yıkımlar devam etmektedir.
BM Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Komitesi’nin 1997 tarihli 7 No’lu Genel Yorumu’nda yer aldığı üzere, “Zorla tahliye, kişilerin, ailelerin ve/veya toplulukların kendi iradeleri olmaksızın oturdukları evden ve/veya topraktan geçici ya da daimi olarak ve uygun hukuki veya diğer koruma biçimleri sağlanmaksızın ve bu biçimlere erişim olmaksızın çıkarılmalarıdır”.
7 No’lu Genel Yorum’a göre, “Zorla tahliyeler, tüm insan hakları arasındaki karşılıklı ilişki ve bağlılıktan ötürü, çoğunlukla diğer insan haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Zorla tahliyeler Sözleşme ile koruma altına alınan hakları açıkça ihlal ederken, yaşam hakkı, kişi güvenliği hakkı, kişinin özel yaşamına, aile yaşamına ve konutuna müdahale edilmemesi hakkı ve mülkünden barışçı bir biçimde yararlanma hakkı gibi kişisel ve siyasal hakların ihlal edilmesiyle de sonuçlanabilir”. Dolayısıyla, zorla tahliyeler tüm insan hakları sözleşmelerinde “ilk görüşte” insan hakkı ihlali olarak kabul edilmiştir. İnsan Hakları Komisyonu da zorla tahliyelerin toplu insan hakları ihlalleri olduğunu belirtmiştir.