Vay be ne Forsa imiş!

0
490

“Fındıklı halkı semtlerinde yerleşen bu genç adam hakkında pek az şey öğrenebildi. Aslı kul cinsi, Abaza kölelerdenmiş. Pek küçük yaşta padişah sarayında Enderun-ı Hümayun’a alınmış. Forsa lakabını, huysuzluğundan, koğuş arkadaşlarıyla geçimsizliğinden ötürü sarayda takmışlar. Gayet zeki ve güzellikte cennet kaçkını gilman misali olan bu çocuk bir uçurum kenarında açmış dikenli bir çiçekti sanki, bir gün kendisini koparıp koklamak isteyen silahtar ağa hazretlerine el kaldırmada terreddüt etmemiş ve pek tabiii olarak, bu gibi isyankar hareketleri, sebebi tahkike dahi lüzum görmeden asla affetmeyen Enderun nizamnınca falakaya yatırılmıştı. Kaldı ki silahtar ağa, Forsa Halil’i, sarayın kaba hizmetlerinde, bu arada saray hamallıklarında kullanılan ve hemen hepsi Kastamonu dağlarının tüvane uşakları olan zülüflü baltacı bir delikanlıyla pek nahoş bir sohbet ve muhabbet anında görmüştü. Halil, yalın tabanları şerha şerha yarılıncaya kadar bir meydan dayağı yemiş, koğuşuna yarı ölü bir halde kaldırılmıştı. Fakat silahtar ağa hıncını bununla da alamamış, Halil’in saraydan hararetle kovulmasını istemişti. Fakat devrin padişahı Sultan III. Murad o zaman henüz 14-15 yaşlarında bulunan bu güzel çocuğu kolundan tutup saraydan zelil ve sefil attırmaya kıyamamış, mütekait vezirlerden Hasan Paşa adında ihtiyar bir adama hizmetkar olarak göndermiş ve selamı şahanesiyle, bu çocuğun perderane himayesini istemişti. Hasan Paşa da Halil’i mahkeme siciline geçirerek evlat edinmişti, ihtiyar adam bir iki sene sonra hayata gözlerini yummuş, ona Langa Yenikapı’da eski, harapça, fakat büyük bir saray, hayatını pek mütevazi geçirmek şartıyla, bir baltaya sap oluncaya kadar yetebilecek servet bırakmıştı. “
Reşad Ekrem Koçu, “Forsa Hail”* romanında kahramanının kimliğini böyle tarif ediyor.
Sultan III. Murad (1546-1595) devrinde geçen olaylar zincirinin baş kahramanı, yukarıda romandan alınan parçada da anlatıldığı gibi Abazadır. Forsa Halil’in evlendiği kadın ise Çerkes Hüsnüşeb Hatun’dur. Bu iki insan çevrelerine topladıkları üç-beş kişi ile o devirde zengin, fakat kimsesi olmayan adam ve kadınları bularak ağlarına düşürüyorlar, türlü üçkağıtlarla mallarını ellerinden aldıktan sonra o insanları ortadan kaldırıyorlar.
İlişkilendirildikleri vakaların listesi şöyle;
1. Vefa Meydanlı Gülyağcı’nın dul karısı Zübeyde Hatun kayıp,
2. Eyüplü Kara Hüsam Efendi kayıp,
3. Samatyalı, cevahirci Hacı Takiyyüddin Efendi kayıp, sonra cesedi bulunmuş,
4. Kasımpaşalı Balı kaptan kayıp, yarıçıplak cesedi bulunmuş,
5. Dede Osman,cesedi bulunmuş,
6. Sedefçiler Kethüdası Arif Efendi kayıp,
7. Hamamcı Topal Recep Ağa kayıp,
8. Uzunçarşılı Sadık Ağa’nın nevcivan oğlu Mustafa kayıp,
9. Yeni zengin lakabıyla maruf Haliç Fenerli Petraki Bezirgan kayıp,
10. Galatalı mücevherci İshak Çelebi kayıp,
11. İshak Efendi’nin kardeşi Alber Bezirgan kayıp,
12. Bunların otuz canı mütecaviz bütün aile efradı kayıp,
13. Maruf zenginlerden Yağcı Ahmet Ağa kayıp,
14. Maruf zenginlerden bahçıvan Yuvan zımmi kayıp,
15. Dört dalyan sahibi zengin balıkçılardan Tahsin Reis kayıp,
16. Limanda Peremeciler Kahyası Yunus Reis kayıp,
17. Zengin kabzımal Ferhad Beşe kayıp,
18. Rüstem Paşazadelerden Ali Bey kayıp,
19. İçbedestenli Hacı Hasan oğlu Danyal, cesedi bulunmuş,
20. Kayıkçı güruhundan Ali cesedi bulunmuş,
21. Kayıkçı gürühundan Yakub, cesedi Kumkapı’da bulunmuş,
22. Kayıkçı güruhundan Mustafa, Kumkapı sahilinde kayalar arasında cesedi bulunmuş,
23. Tahtakale’de bekar hanında mukim Mehmed adında bir adam kayıp.
İşlenmiş tüm bu cinayetlerin yolu Forsa Halil’e çıkıyor. Kayıplardan Eyüplü Kara Hüsam Efendi’nin hizmetlisi Deli Bekir’in ısrarlı takibi ve Yeniçeri ağası Ferhad Ağa’nın Deli Bekir tarafından uyarılması neticesinde bu soygun ve cinayet şebekesi çökertiliyor.
Forsa Halil hiçbir şeyi gizlememiş, hazinesinin yeri de kolaylıkla bulunmuş; sarayın bahçesinde de, içlerinde çürümüş ve teşhisi imkansız seksenden fazla ceset çıkarılan dört kuyu bulunmuş. Tüm bunlar öğrenildikten sonra Yenikapı batakhanesi kundaklanarak yakılmış, meşum binanın yeri bostan olmuş, seneler boyunca kanlı bostan olarak anılagelmiş.
Forsa Hail zincirleme cinayetlerinin hesabını bir yağlı kementte vermiş:
“Hüsnüşeb, zümrüt gözlü kız ise Fındıklı’daki konakta küçük oğluyla beraber boğuldular, cesetleri denize atıldı. “
İnsan ister istemez vay be Fosra Halil deyiveriyor!

* Forsa Halil, Reşad Ekrem Koçu, Doğan Kitap, Şubat 2017

Önceki İçerikKafkasya Kıyısındaki İskeleler* (2.Bölüm)
Sonraki İçerikOubykh Mektupları Haziran 2017
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz