Çerkes eski sözlü geleneği içerisinde imalı söz söyleme, bir kültür olarak yaygındı. Köy Xase’lerinde (Köy Odaları) ya da evlerde; konuk ağırlanırken uzun söyleşiler yapılırdı. Birinin yaşı sorulduğunda, konuşmacı doğrudan cevap yerine dolaylı bir anlatım başlatırdı. Bu konuşma aynı zamanda dinleyenleri düşündürerek, eğitici yönleri içinde barındırırdı. Şu örnek ilginçtir:
“Geçenlerde Çemguye’ye giderken yirmi kurtla karşılaştım. Kurtlar çok korkunçtu, ama yolumdan sapmadan aralarından geçtim, yoluma devam ettim. Kurtların içinden biri bile bana saldırmadı. Daha sonra gelin almaya giden otuz kişilik bir grupla karşılaştım. Onların aralarından geçmemek için yolumdan saptım. Giderken altmış atlı ile karşılaştım. Onlarla geçiştikten sonra seksen atlı karşıma çıktı. Hep gidecek değilim ya gitmek istediğim yere vardım.” (1)
Bu imalı, düşündürücü konuşmayı dinleyen, yorumuyla anlatılmak istenileni kavramalıdır. Dinleyenler arasında bu konuşmadan neyin, nasıl çıkarılacağı anlaşılmaya çalışılır. Esas söylenilmek istenilen ise şöyledir:
“Yirmi kurtla karşılaştım” denmesinin sebebi, insan yirmisindeyken cesur, dağı-taşı aşabilecek yürekliliktedir. Gelin almaya giden otuz atlı ile söylenen, insan otuzundayken olaylara farklı bir gözle bakar. Altmış atlıyla karşılaşılması ise insan altmışına girdiğindegücünden kaybetmeye başlar. Seksen atlıyla karşılaşması ise artık insanın o yaşta yapabileceği pek fazla bir şey kalmadığı, sonuçta varacağı yere varmış olduğu anlamına gelir. Köy Xase’lerinde, ev Xase’lerinde bu söyleşiler yaygın olarak yapılırdı. Sözlü geleneğin bir parçası halini almıştı.Toplum içinde eğitim, öğretim açısından büyük katkıları, işlevleri vardı. Toplum yaşamında, başlangıcından günümüze kadar toplumsal gereksinimleri söz söyleme inceliği, sanatı karşılamıştır. Halkın yaşamını kolaylaştırıcı, halkın kültürel yapısını şekillendirici biçimlerden günümüze ulaşmıştır.
Çerkeslerde kültürel bir gelenek daha vardır ki, alışkanlık haline dönmüştür. Köy Xase’lerinde bir araya gelen insanlar arasında sıkça konuşulan bir konu da bilmecelerdir. Ya da bu durum yolculuk sırasında gelişen bir geleneğe dönüşmüştür.
Eskiden at sırtında uzun yolculuklar yapan Çerkes insanları, uzun yolculuğunun monoton olmaması için bazı bilmecelerle sıkıcı yolculuklarını keyiflendirirlerdi. Gidilecek yol uzak olunca, at sırtında her yolcu düşüncesiyle baş başa kalmak yerine, birbirlerine bilmece sorarlardı. Yolculuk sırasında konuşmanın akışı şöyledir:
-Bilmece oynayalım, gideceğimiz yol uzak. O da yolumuza merdiven olur.
-İlk önce sormak sana düşer saygın Thamate.
-Kardeşim sana izin veriyorum, sor…
-Peki, öyleyse, bil bakalım. Yenmeyen kurt nedir?
-Söyleyeyim, ateş.
-Doğru… Çöp çöp. Çöpten giysi. Elli köy verirsen adını söylerim. Nedir bu?
-Elli köy bana kalsın. Baca.
-Öyle ise bil. Horlarlar, dikiltirler?
-Horlarlar, dikiltirler mi? Yakaladın beni. Bilmiyorum.
-Benden aldığın elli köyü geri verirsen ne olduğunu söylerim.
-Elimden bir şey gelmez ki. Verdim.
-Süpürge… Öyle ise söyle. Bir at başı, yüz atlıyı döver?
-Söyleyeyim. Kazandığım köyleri geri alana yaramasın. Dibek.
-Öyle ise bil bakalım: Yapılması güç olan üç şey nedir?
-Bir, göğe merdiven dayamak; iki, elek ile su taşımak; üç, şişin ucunda yağ kızartmak.
-Öyle ise bunu bil. Yedi delikli tokmak?
-İşte bunu bilmiyorum!…
-Bir köy ver!… Vermezsen söylemem.
-Tuabğıo Köy’ünü veriyorum. Hem de Hajemikopş ile birlikte.
-Aldım kabul ettim. Elimden alana uğur getirmesin. Aldığım köylerin başına Pşı olayım!..Pşıların Pşılıklarına son vereyim. Baş.
-Dur dur!…
-Duru yok bunun istersen say, iki göz, iki kulak, iki burun deliği, ağız.
-Gerçekten doğruymuş. Hayrını gör!… Yeter senin sorduğun!… Sıra bende.
-Sor saygın Tahamate…
-Yerde ısırgan, gökte diken, günde yedi kişinin canını alan, deliğe kaçan. Nedir bu?
– Güneş…
-Gidersen gider, oturursan oturur, kalkarsan kalkar, çağırırsan sağır duymaz.
-Gölge.
-Öyleyse bil bakayım. İyi koku alır ama köpek değil, kanadı var kartal değil. Nedir?
-Ne nedir? Vallahi bilemeyeceğim.
-Ver öyleyse baştanbaşa Çerkezistan’ı (TS) aldım, kabul ettim. Geri alana yaramasın. Arı.
-Bil bakalım öyleyse:Büyük ormanın altında küçük orman, küçük ormanın altında kıpır kıpır, kıpır kıpırın altında küçük çeşme, çeşmenin altında her şeyi yutan.
-Onu biliyorum. Saç, kaş, göz, burun, ağız.
-Öyleyse bil bakalım: Altı ilginç şekilde süslenmiş, üstü altın çeşme.
-Ah, ah. Onu nerden bulacaksın şimdi.
-Yani. Şimdi acıktığını anladı.(2)
Çerkes eski yaşamından kaynaklanan, hem imalı konuşma hem de bilmeceler, bulmacalar, fıkralar, dönemin kültürüne yansıtılmıştır. Bu sözlü anlatılar, Çerkes gelenekleri arasında yer edinen konuşmalar, yakarılar, imgesel anlatımla, süslü söz söyleme, olaylara, konulara göre farklı anlatımlarla tanımlamalar yapılmış, Çerkes toplumunun sözlü kültürel geleneğine dönüşmüştür.
1-2 Meşbaş’e İshak. Bitmeyen Umutlar, (Çerkes Halkının Özgürlük Kavgası).
Çev. Atalay Mevlüt. Ardıç Yay. İst.