Laz Dergiciliği

0
863

“Laz dergiciliği gibi bir başlık atsam abartı mı olur?” diye düşündüm. Ya da Laz dergiciliğinden bahsedilebilir mi?
Bu konuda çok net olduğumu söyleyemem. Laz dergiciliğinden bahsedilebileceği gibi henüz dergicilik kıvamına erişilemediğini ya da bu konuda gelenek yaratılamadığını belirtmek gerekiyor. Bir şeyin gelenek olabilmesi için malum kural sürekliliktir ancak bu süreklilik İskender Tzitaşi zamanından beri oluşturulabilmiş değil.
Tzitaşi İskender ilklerin adamı. Akademi dışında Lazlıkla ilgili konulara el atmış biri. İlk, Laz eylem adamı.
Tzitaşi’yi anmışken ilk Laz dergisinin de 1929’da Tzitaşi tarafından çıkarıldığını belirtmek lazım. Dergi Sovyetler Birliği sınırları içerisinde, Abhazya Özerk Cumhuriyeti’nde yayımlanmıştı. Mçhita Murutsxi adını taşıyan, tamamıyla Lazca basılmış bu dergi ancak iki sayı yayımlanabildi. İkinci sayıya hala ulaşamamış olmamız bir yana devamının gelmemesi bize bu günleri hatırlatıyor. Tzitaşi, Mçhita Murutsxi’nin neden devamını getirememişti? Kolay gibi görünen bu sorunun cevabı belki bu günlere ışık tutar.
Tzitaşi’den sonra tam 64 yıl Lazlarla ilgili ve Lazlar tarafından herhangi bir yayın dünyanın herhangi bir köşesinde çıkarılmadı ya da çıkarılamadı. Ta 1993 senesine kadar. 1993’te İstanbul’da Ogni adını taşıyan ilk Laz dergisi yayınlandı.
Türkçe ve Lazca içeriği olan Ogni, Lazlar için olduğu kadar Türkiye için de bir ilkti. Bugüne kadar Lazlar adına yapılan işler arasında en dikkat çekici olanıydı. Ogni’nin öncesi, çıkışı, kadrosu, içeriği, etkisi, bitişi ve sonrası gibi konuların bir doktora tezine konu olabilecek kadar kapsamlı olduğunu düşünüyorum.
Ogni toplam altı sayı çıkarılabildi ve kapandı. Çıkarılmasında ve kadrosunda yer almış biri olarak dördüncü sayıdan itibaren dergi kadrosu içinde ahengin bozulduğunu ya da yavaş yavaş ayrışmaların başladığını, beş ve altıncı sayıların zorlama olduğunu rahatça söyleyebilirim.

Ogni ekibi içinde ahengin bozulması ya da ayrışma sürecinin başlamasının ciddiye alınır ideolojik ya da politik bir sebebi bana göre yoktu. Kişisel sürtüşmeler ile ekonomik sıkıntılar baş göstermeye başlamıştı ama gerçek sebebin Ogni’ye olan ilginin azalması ve içerik üretiminde kısır döngüye girilmesi olduğu kanısındayım.
Burada Lazlık adına çıkarılan dergilerin neden kısa süreli olduğunun, neden dergicilik geleneğinden bahsedemeyeceğimizin cevabını da bulmuş oluyoruz.
Birincisi, dergiciliği bilen bir kadro yok. İkincisi, içerik oluşturabilecek deneyim ve birikim henüz oluşturulabilmiş değil ve elbette en önemlisi Lazların Lazca okuma, yazma kültürü henüz olması gereken aşamada değil. Bugün artık dördüncü bir sebebi de eklemek mümkün olabilir; internet çağında basılı bir dergi artık eskisi kadar elzem değil. Bu da ayrı bir tartışma konusu elbette.
Ogni dergisi, 6. sayısının yayımlandığı Ekim 1995’te fiilen kapandı. Elbette tarihteki yerini alarak.
2000 senesinde Çiviyazıları bünyesinde, editörü olduğum, yazılarını toplayıp düzelttiğim ve word programında mizanpajını yaptığım Mjora dergisi ancak iki sayı yayınlanabildi. Burada da finans, kadro ve içerik sorunu yaşamıştık.
2008’de Skani Nena adıyla yeni bir dergi çıkardık. Skani Nena, 1993’te yayımlanan Ogni’nin ikinci adıydı. O süreçte, derginin tarihsel misyonu ve ruhu hesap edilerek yani “öyle bırak öyle hatırlansın” düşüncesi ile Ogni adı kullanılmadı. Üç ayda bir 140 sayfa ve büyük boy basılan Skani Nena, kapsam ve içerik olarak bugüne kadar çıkarılan Laz dergileri arasında en zengin dergidir. Toplam hacmi bugüne kadar çıkarılan tüm Laz dergilerinden fazladır. Editörlüğünü yürüttüğüm Skani Nena toplam dört sayı yayımlanabildi ve tarihteki yerini aldı.
Derken, 2011 yılında Tanura dergisi yayın hayatına girdi. Kuşe kâğıda renkli basılan Tanura, Lazika Yayın Kolektifi tarafından çıkarılıyordu. Güncelliği öne alan bir dergi olmasına rağmen ancak üç sayı yayımlanabildi. Burada görüldü ki, bireysel çabalarla yapılan “anonim” işlerin başarıya ulaşma şansı çok da yüksek değil.
2013 yılında, kolektif gibi görünen bir başka bireysel girişim Ağani Murutsxi adıyla gazete olarak yayımlandı. Bütünüyle Lazca olması takdire şayandı şüphesiz. İrfan Aleksishi’nin editörlüğünden, dağıtımcılığa kadar gazetenin her işi ile ilgilendiği bu yayının akıbeti de diğer Laz yayınları gibi oldu, periyod ve süreklilikle ilgili iddialı başlangıca rağmen.
Bir de, onlarca toplantı ve onca çabaya rağmen doğumu gerçekleşmeyen Laz dergileri var. Bugün adları ve hikâyeleri bile olmayan bu girişimlerin başarısız akıbetleri elbette Lazca adına bir kayıp olmuştur ve buralardan da çıkarılabilecek dersler vardır.
Özellikle Türkiye’deki Laz dergiciliğinden bahsederken 25 yıl gibi hem çok kısa hem de koca bir çeyrek asırdan bahsediyoruz. Başarılar da başarısızlıklar da Lazcanın hanesine çoktan yazıldı bile.
Belki de sihirli kelime “ders çıkarmak”…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz