Аланты Хъæлæс – Osetlerin Sesi – Şubat 2018

0
1297

Alan-Oset Gelenekleri: Atın Ölene Adanması Töreni Bæx Fældişın

İskitler’de ve daha sonrasında Sarmat ve Alanlar’da bir komutan ya da başarılı bir savaşçı öldüğünde zırhı, eşyaları ve en iyi elbiselerinin yanı sıra atı da onunla beraber gömülürdü. Herodotus’un da bahsettiği bu törene “Atın Adanması Töreni” Bæx Fældişın” denirdi. Atıyla gömülmek kahramanların ayrıcalığı idi ve bu şekilde gömülen atları da onurlandırmış olduklarına inanıyorlardı. Nart Destanlarında anlatıldığı üzere savaşlarda üzerlerine geçirilen kurt postları ve asılan zillerle düşman atlarına korku salan bu atlar savaş amacıyla özel olarak eğitilirlerdi. Bæx Fældişın için, Khoşta’nın Wælmærtdtı şiirinde anlatıldığı gibi, atların en güzel ve bakımlısını seçerlermiş. Kimi kurganlardaki mezarlarda kadın iskeletinin yanında da atlar bulunur ki bu onların da savaşçı olduklarının belirtisidir. Bu törenlerde konuşmayı bilge bir yaşlı yapar ve ölüye öbür dünyaya olan yolculuğunun safhaları da anlatılan bu konuşma çok uzun olurdu.
Alanların torunları olan Osetler de ölenin atına öbür/gerçek hayatta ve oraya doğru yapacağı yolculukta ihtiyacı olduğuna inanırlardı, çünkü at en yüksek ideallerin vücud bulmuş hali sayılır ve her şeyin yeni olacağı öte dünyaya yolculuğunda sahibinin yanında bu dünyadan tanıdık bir destek olduğuna inanılırdı. 17. yüzyılın ortasına kadar ölenin mezarına atın cesedi ve ölenin karısının sağ kulağı; daha sonraları atın sağ kulağı ve karısının saç örgüsü koyulurken 18. yüzyılın sonuna doğru bu törenler artık sembolikleşmişti. Bu değişimde farklı dini inançlarla etkileşimin ve dağlara çekilen Alanların kaynaklarının azalmasının etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu yeni sembolik adama törenlerinde, eskiden tüm koşum takımlarıyla gömülen atlar yerine, ölenin atı tam takım donatılmış olarak, ölenin başlığı boynunda ve dul eşin başörtüsü (kælmærjæn) eğerine sarılmış ve sahibinin tüfeği ve kırbacı da üzerinde olduğu halde ölenin tabutu peşi sıra mezarın başına getirilir. Atın yeleleri ve kuyruğu kıymetli kumaşlarla örülmüş olur ve bunlara ölenin yakını kadınların verdiği yüzük, bilezik gibi ziynet eşyaları da bağlanırmış. Ayrıca atın öteki dünyaya yapacağı yolculuk için arpa ve yulafın yanı sıra gömülme dolayısıyla kesilen koçun postu ve boğanın bir gözü de mezar başına taşınırmış. Adama tören söylevini veren kişinin (bæxfældişæg/бæхфæлдисæг) bu önemli törenin kurallarını iyi bilen birisi olması gerektiğinden bazen sadece bu iş için başka köylerden davet edilirmiş. Bæxfældişæg atın yularının ucunu ölünün eline tutturur ve “bu senin atın olsun” dedikten sonra bir elinde içki boynuzu ya da tören kupası (waşamonga) ve etrafında halka olmuş törene katılanlar olduğu halde uzun ve etkileyici söylevini verirdi. Bu söylevde öbür dünyaya yapılacak olan yolculuk anlatılır ve oraya geçişi sağlayan dallar ve kamışlarla kaplı oynak köprüye geldiğinde atını sertçe kamçılaması öğütlenirdi. Bu şekilde aydınlık dünyada Soslan ve Wrıjmæg’in yoldaşı olacağı anlatılırdı. Söylev bitince Bæxfældişæg ata törensel Oset Birası Bægænı’dan tattırır, daha sonra bu biradan önce atın başına sonra da ölünün üzerine serperdi. Sonra pişmiş topraktan ya da ağaçtan olan bu kap atın sag ön ayağındaki nal üzerinde kırılır ve mezara atılırdı. Sonrasında at koç postunun üzerine serpilen yemle yemlenirdi. Ölüye “ışıklar içinde ol” (ruxşag wæd) diye seslenen Bæxfældişæg cesedin üzerine bir avuç toprak serper ve yakınlarına artık ağlayabilirsiniz der ve dul eş ile en yakınlarının eşliğinde atı, güneş yönünde, soldan sağa üç tur döndürürdü mezarın etrafında. Atını öteki dünyada tanıyabilsin diye mezarın ayak ucunda durulur ve atın kuyruğunu ve sağ kulağının ucunu kesip ölünün başının altına koyar, atın kanından da üzerine damlatır ve sonra toprak örtülürdü.* Orada bulunanlardan biri atı terleyinceye kadar koşturur ve sonra üzerinde bulunan ziynetler fakirlere dağıtılırdı. Bu şekilde ölen kişiye adanan at sadece binek atı olarak kullanılır ve koşum/iş atı olarak kullanılamazmış ve bir başkasına da satılamaz ya da verilemezmiş. Bu ritüel ile Nart Destanları arasındaki bağlar (Soslan’ın atının da ayağının altından vurulup ölmesi gibi) ve Indo-Aryan Vedasları ve ritüelleri arasındaki benzerlikler (kurbanın adak sütunu etrafında üç kez döndürülmesi gibi) çok açık. Sarmat kurganlarında bulunan kurban edilen ve altınlarla süslenmiş atların da bulunduğu mezarlar geçmişte bu benzerliğin çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Alanların daha sonraki dönemlerde tanıştığı Zerdüşizm ve İbrahimi dinlerin etkisinin bu ritüellerin dayandığı kozmoloji ve eskatoloji ile fazla bir ilgisi olmadığı düşünülmekte.
* Sağ kulağın kesilip mezara konması kulağı kesilenin öbür dünyada mezardakinin hizmetine verilmesi anlamına da gelirdi. Eskiden, sadece atın ya da dul eşin değil, birini öldüren kişinin de, eğer aile tarafından affedilirse, sağ kulağı mezarın başında “bundan sonra sen öldürdüğün kişinin kölesisin, bu dünyada ve öteki dünyada” sözleri eşliğinde törenle kesilip öldürülenin mezarına gömülürdü. Bu şekilde, kan davasının uzaması engellenirken katilin hem bu dünyada utanç içinde yaşaması hem de öbür dünyada öldürdüğü kişinin kölesi olmasının sağlandığına inanılırdı.
Xorj bæx læcı arğ. İyi at insan değerindedir. Xorj bæxı exş ne qæwı. İyi ata kamçı gerekmez. Xorj bæx biræ næ tsærı. İyi at çok yaşamaz. Bæxæy warjondær foş næy. Hiçbir hayvan bir attan çok sevilemez. Dæ bæxı exşæy ma tsæv, fælæ yæ eyyæw tsæv. Atına kamçınla vurma, gemine vur. Yæ bæxıl yæ bon kæmæn næ tsæwı wıy dam yæ şarğı næmı. Atına gücü yetmeyen eğerini dövermiş.

Kaynaklar:
Rakhno K.Y., Dedication of the Horse in the Weighing breed of Ossetins and its Ukranian Parallels, 2009.
Cıkkaytı Şamil, Bæx, 2013.
Miller Vsevolod, Ossetian Sketches, V. 2, 1881 (1992).
Thordarson Fridrik,”Horse Consecration: Ossetic Funeral Rites” The Nart Epic and Caucasology, 1992. içinde.
Chursin, G.F., Ossetians (etnografic essay), 1925.
BÄX FÄLDISỊN, Iranica Encyclopedia.
Бæх фæлдисын, Æмбарынгæнæн дзирдуат


Federalizm ve Restorasyon

Hohag (Dağlı) sitesinde son zamanlarda, özel olarak yerel anadilde eğitim tartışmalarından çıkan, RF’deki federalizm/üniterizm tartışmaları çerçevesinde ulusal dil ve kimliklerin korunup geliştirilmesi konusu ele alınmış. Site bu yazıyı Türkiye Diasporası için Türkçe olarak da yayınladı.

Federalizm kavramından anlamamız gereken şey nedir? Osetlerin federal merkez ile olan ilişkilerinde niçin özerkliklerini savunmaları gerektiği hakkında düşünceler.
Son dönemde ülkemizde bölgelerin özerklik düzeylerinin ve yönetimlerinin yetkilerinin azaltılması yoluyla federalizmin kısıtlanması konusu toplumsal söylemde giderek daha sık ortaya çıkıyor. Yeltsin’in “Yutabileceğiniz kadar egemenlik alın” çağrısıyla başlayan modern Rusya tarihi basit bir yörüngeyi izleyerek bölge başkanlarının seçimlerinin kaldırıldığı, bölgesel mevzuatın federal anayasa ile olan çelişkilerin giderilmesi bahanesiyle tek standarta uydurulduğu ve merkezin yereldeki dil politikalarına etkin bir biçimde müdahale ettiği (bugün Tatarstan’da ortaya çıkan durum buna örnektir) bir noktaya varmıştır.
Federalizmin kalan izlerini de kazıyıp Rusya’yı üniter bir devlet haline getirme girişimi apaçık ortadadır. Rusya’nın şimdiki yönetiminin işbaşında bulunduğu yıllar boyunca bu kazıma “dikey iktidar”ın* güçlendirilmesi ile ilgili sözler eşliğinde hep yapılagelmiştir. Bu koşullarda Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti’nin Rusya Federasyonu çerçevesinde ve daha geniş bir bakışla Osetya’nın (Kuzey ve Güney) Rusya uygarlığı içerisinde tuttuğu yeri tartışmak, bunu yüksek sesle dile getirmek bizce önemlidir.
Günümüz Oset toplumunda, Büyük Rusya “Yurtluk”unda geçerli olan yaşam kurallarının hiç kimse tarafından dile getirilmemiş toplu ve bilinç altına işlemiş algılanışı vardır ki, içeriği aşağı yukarı şudur: Rusya, halklar ailesinin birlikte ikamet ettiği bir büyük ev, “yurtluk”, “ortak daire” veya “ortak konut”tur. Bu ailenin kimi fertlerine kimi nedenlerle aile reisinin kararıyla ayrı bir oda ya da köşe tahsis edilmiş olabilir. Ne var ki, aile reisi gerekli saydığı durumda bu köşeyi geri alıp “iptal” edebilir. Bu ise doğal olarak hazin ama gene de öldürücü olmayan bir durum olur, çünkü ortak ev sağlam durduğu sürece içinde az çok konforlu koşullarda yaşamaya devam edilebilir. Yani bu paradigmada ortak ev birincildir.
Pratikte ise bu mecaz Duma milletvekilleri ve devlet memurları tarafından sık sık federal düzeyde ortaya atılan bölgelerin birleştirilip sağlamlaştırılması gerektiği yolundaki yorumlara tekabül ediyor. Genellikle Rusya toplumu ve ulusal cumhuriyetlerin kamuoyları bu tür açıklamaları kuşkuyla karşıladıkları halde, kimse bunlara “ilke olarak kabul edilemez bir şey” şeklinde tepki göstermiyor. Çünkü gereğinde kardeşinin odasına taşınıp sabreden fakat kendisinin ayrı bir köşeden yoksun bırakılmasını temel haklarına yapılan tecavüz olarak asla görmeyen bir aile ferdi rolüne bilinçsiz düzeyde hazırlar. Bu anlayış çerçevesinde, “büyük evin” selameti uğruna “kendi odan” (yani ulusal cumhuriyet ve halkının çıkarları) feda edilebilir.
Aslında Rusya Federasyonu dahilindeki her hangi bir cumhuriyet gibi Kuzey Osetya-Alanya, kendi anayasası uyarınca, iktidarın tek kaynağı halk olan “demokratik bir hukuk devleti”dir. Demek ki, yukarıdaki benzeşime dönersek: cumhuriyet içinde ailenin oturduğu özerk ve kendi başına yeten bir ev olup, bu ev de bir yazlık konut sitesinde yer alıyor ya da düpedüz bir köyün (federasyonun) içinde yer alıyor.
Birinci yaklaşıma göre birincil olan “ev/federasyon”dur ki, onun iç yapısı bireyin anlayışına uygun olarak istenildiği gibi yeniden şekillenebilir. İkinci yaklaşımda ise birincil olan, federasyonun bileşim öğesini meydana getiren “hücre”dir. Biz burada işin hukuki yanına bilerek değinmiyoruz – zaten Rusya federalizminin anayasal temellerinin tahlili amacımızın dışındadır. Biz sadece sağduyusal kategorilerden hareket ediyoruz, çünkü sağduyuya dayanan düşünceler birincildir ve eninde sonunda yasal mevzuatın temelini oluşturmalıdır. Önemli olan, toplumumuzu Osetya’ya çıkarları her Oset için en üstün tutulması gereken “birincil tarihsel ve hukuksal özne” gözüyle bakmaya alıştırmaktır. Neden sorunu bu tarzda ortaya koyuyoruz? Çünkü federal merkezin davranışlarında gittikçe daha sık ve net bir biçimde sezilen detaylar bize şunu kanıtlıyor: Moskova’nın aldığı birçok kararın altında ulusal cumhuriyetlerin öznelliklerinin uzun vadede varlığını sürdüremeyecekleri kabullenişi yatıyor. Bunun en başta gelen nedeni bu cumhuriyetlere adlarını veren halklarının beklenilen Ruslaşması, asimilasyonudur.
Bölgelerin birleştirilip genişletilmesi konusunun dışında bunun en çarpıcı örneği, geçenlerde Devlet Başkanı Putin’in demeciyle başlatılan ulusal dillerle ilgili skandaldır. Bir yandan, Ulusal Cumhuriyetler’de ikinci resmi dilin zorunlu eğitimini kaldırma kararı bu bölgelerin öznelliğini çiğneyen benzer adımlara karşı kamuoyu tepkisini yoklamaya yönelik olabilir. Öte yandan, böyle bir kararın altında ulusal dillerin ikincil rolünün ileride de azalmaya devam edeceği varsayımı yatıyor.
Aslına bakılırsa, bu ve benzer kararlar bir hesabı, bir öngörüyü içeriyor. Yerel dillerin ortadan kalkmasını, ulusal kimliklerin bozulmasını: bunlara bağlı olarak da ulusal cumhuriyetlerin öznelliğinin yavaş yavaş çözüleceğini öngören bir hesaptır bu. Çünkü yalnızca etnik-ulusal öz-bilinçten doğabilen öznellik talebi kalktığı an öznelliğin çözülmesi kaçınılmaz olacaktır.
Şunu iyice anlamamız gerekiyor ki, bir eğilim belirmiş ve zaten bütün ilgili taraflar için gözle görülür hale gelmiş ise, atılan bir adımı er geç bir diğer adım izler. Bugün size, ulusal dilinizin cumhuriyetinizde pek de o kadar önemli olmadığını söylüyorlarsa, yarın size cumhuriyetinizin varlığının da hiç öyle gerekli olmadığını söyleyecekler. En başta büyük ülkenizin vatandaşı olduğunuzu ve bu nedenle vergilerinizin Rus diliyle yapılan eğitimin desteklenmesi için harcandığını, etnik anadilinizle kültürünüzün ise geçmişin kalıntısı olduğunu ve bu yüzden vergilerinizle değil, sadece özel bağışlarla desteklenebileceğini de sözlerine ekleyecekler.
Karşımızda sorulması ve cevap aranması gereken bir takım sorular var. Önümüzdeki 30-50 yıl içerisinde etno-kültürel kimliğimizin kesin olarak elden çıkmasını mı, onun korunup geliştirilmesini mi bekliyor ve öngörüyoruz? Osetya’nın Rusya’ya katılmasının tarihsel anlamı neydi – bu olay ufkumuzdaki dönemde etnik-ulusal gelişmemizin ve ilerlememizin mi yoksa asimilasyonumuzun ve etnik ölümümüzün mü etkeni olacaktır? Rusya’ya bağlanmamızla birlikte kendi çıkarlarımızın üstünlüğünün yitirilmesi ve yerine genel-Rus çıkarlarının üstünlüğünün konulması şart mıydı? Büyük ülkemizin beyan edilen toplumsal çıkarları Oset halkının hayati çıkarları ile çatıştığı zaman bu çelişki nasıl çözümlenmelidir? Biz federasyonun içinde bu federasyonun çıkarları uğruna mı, ata yurdumuzun çıkarları uğruna mı bulunuyoruz? Ve son olarak: Osetya mı Rusya için, Rusya mı Osetya için?
Bu sorulara bulacağımız cevaplara kuzey ve güneydeki iki devletli-yönetsel oluşumumuzun yapısı ve işleyişlerinden neyi umduğumuz da bağlıdır.
Sözgelimi, artık 10 küsur yıldan beri Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti’nin başkanlık makamının seçimle doldurulmadığı gerçeğini bu bağlamda değerlendirmeliyiz. Bu durum genel etnik çıkarlarımıza ne derece uygundur? Toplumumuzun gereksinimlerine tekabül eden bölgesel yasaları çıkarma imkanının bulunmaması da aynı bağlamda değerlendirilmelidir. Kuzey Osetya Parlamentosu’nun Cumhuriyet’te enerji içeceklerinin satışını yasaklamaya yönelik geçenlerdeki başarısız girişimini hatırlayalım: burada önemli olan söz konusu gıda malzemesinin sağlığa ne kadar zararlı veya yararlı olması değil, ulusal parlamentonun en ufak çaplı kararları almakta bile eli kolu bağlı olmasıdır. Açıktır ki, federalizmin kısıtlanması gerek Rusya genelinin, gerekse bir bölgesi olan Osetya’nın gelişmesine zararlıdır. Ne var ki, konu etrafındaki tüm tartışmalar kaide olarak Rusya Federasyonu’nun çıkarları açısından yapılıyor. Oysa artık bütün bu sorunları Oset halkının uzun vadeli evrensel çıkarları bağlamında ele almanın zamanı da geldi. Bu yeni gözlüğü takarak gerçeklere yeni bir bakış tarzını denememiz gerekiyor. İhtimal ki, bu yaklaşım bizi kış uykumuzdan çıkarıp pek çok yeni, ama maalesef her zaman hoş olmayan, buluşlarla yüz yüze getirecektir.”
(http://hohag.com)

*: “Dikey iktidar” Putin tarafından ortaya atılmış bir kavram olup RF’de iktidarın Başkanlık ve Merkezi Federal Hükümet’te yoğunlaştırılarak yukarıdan aşağıya ve seçilmişler yerine atanmışlarca gerçekleşen merkezi bir yönetimi öngörür.
Not: Çeçen Savaşı ve Osetya özelinde Beslan Okul Katliamı merkezileşme eğilimini güçlendiren sebepler oldular. Rus milliyetçileri federasyon içinde en yüksek oranda (üçte ikiden fazla) federal destek alan Kuzey Kafkas Federal Bölgesi’nin yerelde iyi yönetilmediğini ve Siyasallaşmış İslamın etkisinin kontrolü amacıyla özellikle burada merkezileşmeyi savunmakta ve bunun ülkenin uzun vadede parçalanmasını engelleyeceğini düşünüyorlar. Kafkas milliyetçileri ise merkezileşmenin asimilasyonu hızlandıracağından ve kültürlerinin kaybolacağından bahisle yerelden yönetimin genişlemesini istiyorlar. Kafkas halklarının kendi aralarında ve komşularıyla yaşadıkları sorunlar federal ve güçlü bir şemsiyeyi gerekli kılıyor bence, öte yandan anadilde eğitim gibi kültürel hakların ne federal ne de üniter bir sistemde tartışılamaz olması gerekir. (U.G.)


Kadim Oset Yılbaşı Bayramları

Ağaçtan oyulma bir Ev Şeytanı figürü

Evin Koruyucu Meleği ve Şeytanları’nın Gecesi
Eski zamanlarda bayramların Osetlerin hayatlarında çok önemli rolü vardı. Tarım toplumunun döngüsel yaşamından türeyen bu bayramlar çok önceleri güneşin hareketiyle şekilleniyor ve Ayın hareketleri ve haftanın günleri ile de kesin tarihleri saptanıyordu. Daha sonraları önce Hristiyan daha sonra da seküler takvimler bu bayramların yerlerini değiştirse de esasen Aryan inancının Oset toplumunda aldığı şekil olan, Waşdin/Ætsægdin/İrondin adlarıyla anılan, geleneksel inancı yansıtan pek çok unsur bugüne kadar varlığını sürdürdü. Bu ata inanç sistemi sonraki dinlerle melezleşse de ayrıksılığını halen koruyor ve Osetlerin ayırd edici etnik kimliğinin de ana unsuru olarak görülüyor kimilerince. Osetler Aryanlar gibi yeni yılı günlerin artık uzamaya başladığı ve Güneşin yeniden doğduğuna inanılan Kış Gündönümü’nden sonraki 4. gecede kutluyorlardı ki bu daha sonra Katolik Hıristiyanları tarafından İsa’nın yeniden doğduğu kabul edilen gecedir. Ortodoks takviminin bu geceyi 13-14 Ocak olarak tanımlamasından dolayı yeni yıl kutlaması bu tarihe kaymıştır.
Bu geceden yaklaşık bir hafta önce de Bınatı Xitsawı æmæ Xæyræcıtı Æxtsæv kutlanırdı ki bu da geleneklerine bağlı Osetler için çok önemli bir gecedir. Yani “Evin Koruyucu Meleği ve Şeytanları’nın Gecesi”. Bu gece her evin koruyucu meleğine (bınatı xitsaw) ve de yine her evin kötü ruhu (xæzarı xæyræg) için ziyafet hazırlanırmış her evde. Koruyucu meleğin gönlünü almak gerekirmiş eve bolluk, bereket getirip ev ahalisini korusun diye. Zamanında Waştırci’nin yenip insanların arasından sürdüğü, ama çok da uzak olmayabilen, yine her evin kendi kötü ruhunun /şeytanının da gönlü, evdekilere musallat olmasın diye alınmak istenirmiş.* Gücü yetenler, şeytanların yarattığı düşünülen, (tercihen siyah) bir keçi (oğlak) yetmeyenler ise siyah bir horoz kurban ederler, kurbanın kanı (sonrasında da kemikleri postu veya tüyleri) bir kaba toplanıp ya gömülür ya da bir ırmağa bırakılırmış ki kediler, köpekler bu kurbana hiçbir biçimde dokunamasınlar diye.
Gece her ev kendi ziyafet sofrasını hazırlarmış: hiç parçalanmadan, ya da büyük parçalar halinde, haşlanmış kurban, üç Oset Böreği (ærtæ wælibæxtæ) ve içkilerle ayrıca diğer yemekler, tatlılar, turşular vb. ile mükellef bir sofra olurmuş bu. Sonra, evin büyüğü Bınatı Hisaw’dan kendilerini ve hayvanlarını korumasını, bu hazırladıkları sofranın son olmamasını dileyen bir dua yaptıktan sonra sofrayı bırakıp ışıkları söndürüp ev ahalisi topluca evden dışarı çıkarlarmış kutsal ruhlar rahat yiyebilsinler diye sunuları. Bu duada Tanrı’nın ve diğer kutsal varlıkların adı anılmazmış bu ruhları kızdırmamak için. Daha sonra gelip yemekleri kontrol ederlermiş: eğer bir lokma eksilmiş ya da bir yudum içilmiş ise sunulardan o yıl aileden birinin öleceğine inanılırmış. Kendileri de yemeklerini yer ve evin büyüğü duasını (kuwd) yapıp temennilerini dile getirirmiş. Bu gece ziyafeti sadece evin ahalisi içinmiş ve hiçbir yabancı/misafir bulunamazmış sofrada yoksa Evin Şeytanının kızacağına inanılırmış; eğer bir misafirin olması kaçınılmaz ise ona ayrı bir sofra hazırlanırmış. Yemekten sonra da meydanlarda büyük ateşler yakılır ve yeni yılın ilk Güneş’inin doğması beklenirmiş.
*Halen Osetler evlerini kötü ruhlardan korumak için dikenli çalılar ya da şapkaların, kıyafetlerin üzerine iliştirilmiş iğne ve çivilerle yaptıkları tılsımları pencerelerin, kapıların üzerlerine asarlarmış.

Yılbaşı (Yeni Gün, Nog Bon/Anzisær)
Eski Ortodoks Takvimine göre bu gece 13-14 Ocak Gecesidir. Bu gecede de her ailede büyük bir ziyafet düzenlenir ve sofra ne kadar zenginse gelecek yılın da o denli farn (bereket/bolluk) içinde geçeceğine inanıldığından Oset şölen sofralarının olmazsa olmazı üç Oset Böreğı (ærtæ wælibæxtæ) ve içkilerle beraber elden gelen hiçbir şey sakınılmazmış. İnsan, hayvan ve eşya şeklindeki çörekler, basıltæ diye adlandılıran peynirli börekler de olurmuş bu sofrada. Bu da bir aile içi kutlama olduğundan akşamdan sonra herkes kendi evinde olur ve misafir de kabul edilmez, hatta konu komşuda kalmış alet edevat türü şeyler bile geri istenir, yeni yıla eksiksiz ve fazlalıksız girilirmiş. Bu gece yılda sadece bir kez olmak üzere evin uğur tılsımının “tsıkurayı færdıg” (boğa yılanının başındaki taş ya da başkaca alacalı bir boncuk) da kutusundan törenle çıkarılıp ondan evi korumayı sürdürmesi ve bereket dilenip yeniden kutusuna konulduğu gecedir aynı zamanda.
Ertesi gün yani yeni yılın ilk günü evin en küçük oğlu dereden taze su getirirmiş, su perileri (donı wælibæxtæ) için su kenarına bir parça ekmek ya da etli börek (fıdcın) bırakırmış evin delikanlısı. Bu taze su ile her yıl sadece bir kere yapılan, güneşi sembolize eden, peynirli ç’iri olan ærthuron (güneşin ateşi) yapılırmış. (Digoronlar buna Rozingæ derlermiş ki bu da ateşle/ışıkla ilgili bir deyimmiş). Her evin hanımı bu ærthuronu elinden geldiğince büyük yapmaya çalışırmış. Bu (Iştır Xuısaw’un yanı sıra bolluk bereket getiren güneş tanrısı) Ærthuron şerefine pişirilmiş ç’iri ile yılın ilk yemeği yenirmiş. En iyi kalitede peynirin yanı sıra içinde tereyağı, yumurta ve pişmiş tahıllar da olan bu ærthuron evin ahalisinin sayısı kadar parçaya, yıl içinde bir çocuk isteniyor/bekleniyorsa da bir fazla olmak üzere, bölünürmüş. Ærthuron’un içine bir parça çubuk, para ya da kumaş parçası konulur, bu kime denk gelirse o yıl onun için iyi geçecek denirmiş.
Yemekte evin büyüğü yeni yıl duasını yaparmış, bu duada nasıl geçmiş olursa olsan geçen yıl için Xuısaw’a şükranını dile getirir ve gelecek yıl için tüm dileklerini dile getirirmiş. Hiç bir şeyi unutmamak gerekirmiş bu dileklerde çünkü Tanrı’nın gelecek yılda dağıtacağı her şeyi bu gün pay ettiğine inanılırmış. Bu gece hiç uyanmazmış, komik ya da ürkütücü kıyafetler giymiş gençler sabaha kadar kapı kapı dolaşırlar, “evin beyi geyik avlasın, hanımı oğlan doğursun, eliniz bize basıltæ versin” diye şarkılar söylerlermiş. Ev ahalisi onlara yemekler verir onlar da dans ederlermiş. Kimileri de korkutucu maskeler takar daha küçükleri korkuturmuş. Bu turlarda hiç bir evin atlanmaması gerekirmiş yoksa uğursuzluk gelirmiş o eve. Sabaha doğru evlerden dışarı, o evden ölen kişi sayısı kadar, saman balyası çıkarılır ve evin büyüğü bunları “ışıklar içinde olun ölülerimiz” (ruxşag ut næ mærdtæ) sözleriyle ateşe verip ruhlarına hediye edermiş bu ışığı ve bununla yıl boyu aydınlanacaklarına inanılırmış.
Yeni yılın ilk gününde insanlar birbirlerini ziyarete çıkarlar ve evin eşiğinden, ev ahalisi dışındaki geçen ilk kişinin o yılın nasıl geçeceğini belirleyeceğine inanılır, onun gönlü alınmaya çalışılırmış. O kişi de eve girerken eşiğe bir avuç buğday ya da mısır saçarmış ki eve şans ve bolluk gelsin o yıl. Bu ziyaretler günlerce sürermiş.
Evde evlenme yaşında bir genç kız varsa o da yeni yıl gecesi yatmadan iki tuzlu çörek (tsæhcın gûl) yiyip üçüncüsünü yastığının altına koyar ve uyurmuş, evleneceği delikanlı her kimse o, ona rüyasında su getirirmiş, o da bilirmiş kiminle evleneceğini. Bu yüzden bu gecenin adı Yazgı Gecesi’dir (Fışşæn Æxşæv) aynı zamanda.

Nogbon Sofrası ve Ateşi


Türkiye Diasporası Osetçe Atasözlerinden Seçmeler

Ailevi İlişkiler Üzerine
Tsæræn bættæ wæd, xæræn bættæ biræ. Yaşayacak günler olsun, yiyecek günler çok. KK.
Kunæ tærsay – Kunæ lizay – Kunæ ‘mbæxsay dæxitsæy! Wæd ænbælı dær kærtsæn dær y’emp’ujæn yæxitsæy!.. Korkmasan – Kaçmasan – Saklanmasan kendinden! O zaman gerekir, kürkünün yaması da kendinden!.. İİ.
Fælmæn wærık şædæ madı badatta, g’æbær wærık yæ madı dær næ bædætta! Iyi huylu kuzu yüz anadan emermiş, kötü huyluysa anasını bile ememezmiş. EG.
Ævæd dær kæwı, fıdvæd dær kæwı. Evladı olmayan da ağlıyor, kötü evlat sahibi de. MÖ.
Zærondæn yæ fınz aşærfut æmæ yæ jondæy bafærsut. İhtiyarın (akan) burnunu sil ama akıldan danış. EG.
Kæy næ warjay wımæn yæ tsæwın tsæp tsæp, yæ xærın tz’æp tz’æp. Sevmediğin kişinin ağzı şap şap, yürüyüşü rap rap (her yaptığı gözüne batar). MÖ.
Kæy næ warjay, wımæn yæ mitæ dær ænæad ‘ştı. Sevmediğin kişinin yaptıkları da tatsız gelir. LKu.
Yæ xiştæræn kad çi næ kæna wıy yæxædæg dær kad næ fenzæn. Büyüğüne saygı göstermeyen kendi de saygı görmez. LK.
Bæja, næ bæja: næxi Bæja. Hacet, na-hacet: bizim Hacet. (Beja: uygun / lüzumlu demek. Sondaki Beja özel isim.) MA.
Bæræg bæræg læcı çıjg, ægær bæræg kudzı çıjg. Sabırlı olan Adam kızı olur aşırı sabreden köpek kızı. (Fazla sessiz kalıp her şeye tahammül eden kadın övüleceğine hakarete uğrar.) DE.
Xoyı jærdæ æfşmærmæ, æfşmærı jærdæ avd hoxmæ (qædmæ). Kız kardeşin kalbi erkek kardeşte, erkek kardeşin kalbi yedi dağda (ormanda). DE.
Ettiye şiaxş, midegæy çındz. Dışarıda damat içeride gelin. KK. Bir aileye cenaze haberi getiren atlı kapıda durunca Efşin diyor ki “Evin dışından ise ölen damat olsun, evin içinde ise gelinim olsun.” (Kimse oğluna kızına kıyamıyor.)
Kærtsæy xædon xæştæg dær. Gömlek kürkten yakındır. KK.
Hæfşæn yæ læppın huırı tın. Kurbağaya yavrusu güneş ışını. NG.
Atsı mæng dunæyıl xorj uşæn xuıjdær xorj næy. Bu yalan dünyada “iyi bir kadın”dan iyisi yoktur. AA.
Læg æmæ uş kæræzi kuı ‘mbaroy, wæd şæ tsard æntson u. Kadın ve erkek birbirini anlarsa hayatları kolaydır. AA.
Læg æmæ uş færæti qædæy barş dıştı. Kadın ile erkek baltanın sapıyla ölçülür. (Bir zaman sonra birbirlerine çok uyum sağlarlar.) EG.
Şizæræn dæm yæ qæbışı tsæqutæ nikkotdoy, wıydam aftæ zæğı: mæ tz’iw basığdi. Yetimin kucağına (yesin diye) kavurga koymuşlar kuşum yandı demiş. (Yetimi memnun edemezsin anlamında.) EG.
Nanayı bınæy çi næ ıswatsı wıy nana næ zæğı. Altında viyaklamadığına ana demezsin. (Doğurmadığın sana öz evlat (gibi) olmaz.) EG.
Ayk karkæn jond amonı. Yumurta tavuğa akıl verir. HA.
Mæşıg yæ duræy ızğælı. Kule kendi ağırlığından çöker. AA.
Dæ şwælledtæ ıjnagı xuıjæn ‘şxæs æmæ zı lımænı ad fænay. Çocuklarını düşmanın gibi (davranarak) yetiştir ki (büyüdüklerinde) dost tadı alasın. Xoşitı Aliyı çıjg Gugu.

Sosyal İlişkiler Üzerine
Arşimæ kærdon næ tsæğdın. Ayı ile armut (ağacı) silkelenmez. (Kendinden güçlü biriyle işe girersen sana bir şey kalmaz.) EG.
Alçıdær kæy wærdonı badı wıy jaræg kænı. Herkes de kimin arabasına binmişse onun şarkısını söyler. EG.
Işgæyı qux tsınz itsæn. Elindeki dikeni başkası çıkarır. (El ele muhtaçtır.) EG.
Ærrayı kærzın jontcını gubını. Akılsızın ekmeği akıllının midesine (gider). EG.
Ærrayı kærzın rajdær xærınts. Önce akılsızın ekmeğini yerler. EG.
Ænafon wajæg yæxi zıppæy xærı. Vakitsiz misafir kendi cebinden yer. DE.
Iştong biræğ, kærtmæ læburı. Aç kurt bahçeye saldırır. DE.
Ærra baræg, don ışgaræg. Deli atlı suya ilk atlar. DE.
Donlaşt xuılızæy næ tærşı. Suya düşüp sırılsıklam olan (sudan) korkmaz. EG.
Bættæn yu tagæy næ fag kotta, dıwwæ tagæy ışkottoy. İp bir kat iken yetişmiyordu, iki kat yaptılar. DE.
Rajmæ tsæway dæ şær, fæştæmæ tsæway dæ ş.z xoyınts. Öne gitsen kafana vuruyorlar, arkaya gitsen popona vuruyorlar. DE.
Rajmæ tsæwın don mælatsı, fæstæmæ tsæwın şom mæ næwazı. Öne gitsem su bırakmıyor geriye gitmeye para bırakmıyor. (Deli akan bir suyu geçmek için iddialaşan kişinin sözü.) EG.
Karkæn fıdæbon, xæzarı xitsawæn tsæşgom. (æfşinæn nom) Tavuğa eziyet, ev sahibine meziyet! (evin hanımına isim) EG, DE.
Xæræg kuşı, bæx ta yæ xærı. Eşşek çalışır, at yer. DE.
Mıd kæmi, wım arş dær wızæn. Bal olan yerde ayıda olur. LK.
Yunnæg bınz çırğættı bayzag kænın næ bafırajzæn. Bir tek arı kovanı dolduramaz. LKı.
Dæ hamayı qux darğ, ærimayı qux ta tsıbır wa. Al diyen elin uzun, ver diyen elin kısa olsun. (yani birinden bir şey isteme ama ver / sadece en yakınlarından yardım iste ama tanıdığın herkese yardım et!) MÖz.
Mæguırzinad jıngæy xædonu, alçi kænın næ bafırajzæn, Fakirlik ateşten gömlektir, herkes giyemez. DE.
Mæguıræn yæ ræbıynagæy, kæjdıgæn yæ fæş duwayrag hujdær. Fakirin baş köşesindekindense, zenginin kapı ardındaki yeğdir. DE. (Fakirin evinde saygın bir misafir bile zenginin evindeki sıradan misafirden daha kötü koşullarda ağırlanır / yoksul evin beyi olacağına zengin evin en alttaki üyesi ol.)
Jærdæ kuı ne wuını wæd dær tsæts dær næ wuını. Kalbini kaparsan gözün de görmez! EG.
Iştong kark yæ fını yew wunı. Aç tavuk rüyasında çavdar görür. DE.
Mæguırı jærdæ fıntæy qаl u. Yoksul (ancak) rüyasında mutlu olur. NG.
Mæguır dam mæt næwıdi æmæ yæ şuzın fæşæfta. Fakirin derdi yokmuş da (tek) iğnesini kaybetmiş. HD.
Wallon dæm kalimimæ yæxi barşta, æmæ dam yæ dængtæ asguıdıştı. Solucan ben de yılan kadarım deyip esnetmiş vücudunu, bağırsakları kopmuş. EG.
Næmıg padzaxıy kuıwa æxşın ænson wızæn. Mermi devletten olursa atması kolay olur. DE.
Fıd ışgudæy fıd æmp’ışt hujdæru. Kötü yırtıktansa kötü yama iyidir. DE.
Æwjær naşæn yæ ap biræ wæyı. Kötü kabağın çekirdeği çok olur. Sayılarının çokluğuyla övünen kimselere denir. DE.

Kaynak kişiler: Elmas Güneş, Demet Eren, Mutlu Öğün, Lüda Kuleeva, Mehmet Alankuş, Ali İhsan Aydoğan, Kemal Kılıç, Cemil Polat, Levent Kılıç, Azmi Alpay, Katya Hadaæva, Nilgün Güngör, Emine Yetişik Özkan, Şermin Kuş, Melek Özkan, Hayriye Duran, İlhami İlhanoğulları, Yavuz Aydoğan, Hayri Ata.


Kuzey Osetya-Alanya Ulusal Müzesi Açıldı

1893 yılında Vladikafkas’da açılan Kuzey Osetya-Alanya Ulusal Müzesi Kuzey Kafkasya’nın en eski müzelerinden biridir. Müze’nin 12 şubesi, kütüphanesi ve bilimsel arşivi mevcut. Müze’nin ana binasının 1990’ların başında başlayan restorasyonu yarıda kalmış ve bina yıllar içinde önce metruklaşmış sonra da Portal Sanat Çevresi’nden genç sanatçıların mekanı olmuştu. Müze ise faaliyetlerine şehir merkezindeki bir konakta sadece geçici sergilerle yetersiz bir şekilde devam etmişti. Bayındırlık Bakanı Ruslanbeg İkaev’in özel çabası ile 2017 yılında yeni bir restorasyon projesi başlatıldı ve geçtiğimiz yıl, büyük kısmı federal bütçeden olmak üzere 105 milyon ruble harcandı. Önümüzdeki yıl da bir bu kadar daha harcama yapılıp hali hazırda üç sergi salonu ve depoları yenilenip hizmete açılan müzenin başka sergi salonları, restorasyon atölyeleri, konferans salonu gibi bölümlerini de içerecek şekilde tamamının hizmete açılması ve Alan-Oset tarihinin ve kültürünün artık burada hakkettiği bir şekilde sergilemesi bekleniyor.
Yılbaşından sonra açılıp bir hafta içinde beş binden fazla kişinin gezdiği Müze’nin “Alanya’nın Altınları” adını taşıyordu. Bu ilk sergide tamamı Osetya topraklarından çıkan İskit-Sarmat-Alan eserleri ve Soslanbeg Eziev ve Alan Sabanov gibi çağdaş sanatçıların Alan tarihiyle ilgili eserleri sergilendi. Sergide, yıllardır banka kasalarında saklanan, “Alan Altınları” da ilk kez bir hafta süresince halka sunuldu. Ayrıca altın koşum takımlarından meşhur “Sarmat Rahibesinin Koleksiyonu”na, 4000 yıllık Koban Bronzlarından Bizans eserlerine, silahlardan günlük yaşam alet ve gereçlerine kadar geniş bir yelpazede eserler de sergilendi. Bunlardan 2600 yıl önceden Ortaçağlara kadar olan tarih boyunca İskit-Sarmat-Alan-Oset halkının maddi kültür varlıklarını sergileyen ve Osetya topraklarından çıkan eserlerde gözlemlenen devamlılık bunların tek bir etno-kültürel oluşuma ait olduklarına şahitlik ediyor. Yakında Müzenin envanterindeki yarım milyondan fazla eserden seçilmiş geniş bir kataloğun yayınlanacağı da bildirildi. Etnografi Salonu’nda ise Osetyalı Sanatçıların tarihi ve mitolojik konuları işlendiği eserler sergilendi. Sergi süresince çocuk ve gençler için tarihi değerlerin öğretilmesini amaçlayan özel bir eğitim programı da açıldı.

Görseller için:
http://www.nykhas.ru/424673/v-severnoy-osetii-vozobnovil-svoyu-rab/
https://mir24.tv/news/16285496/shedevry-kultury-v-severnoi-osetii-vpervye-pokazali-zoloto-alan

Yazının tamamını ve kaynakçasını aşağıdaki bağlantıda bulabilirsiniz:
http://dergipark.gov.tr/vakanuvis/issue/32134/356297

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz