Dünya Anadiller Günü

0
1064

İlk defa Afganistan’da Bengal halkının Bengal dili için mücadele etmesiyle 21 Şubat UNESCO tarafından Dünya Anadiller günü olarak kabul edildi. UNESCO, bir dilin yaşamasını 9 koşula bağlı olarak açıkladı. Bunların en başında:

*Dili konuşan insan sayısı, *Dilin çocuklara öğretilme durumu. *Dilin öğretilmesini sağlayacak kitapların bulunması, *Ulusun kendi diline karşı olan tavrı vd. koşullar…
Bugün dünyada konuşulan 5 binden fazla dil var. Bunlardan 2500 dil tehlikeyle karşı karşıyadır. Dünyada 10 kişiden fazla birey tarafından konuşulan 199 dil kalmış. Bu diller ilk 10 ya da 15 yıl içinde ölü diller arasına girecek. Bugün Endonezya’da yerel dillerden olan Sunda kabilesine ait Lenguli dilini konuşan sadece 4 kişi kalmış. Ukrayna’da ise sadece 6 kişi tarafından konuşulan Karaim dili yok olmakla karşı karşıya. ABD’nin Oklahoma eyaletinde Viçita dilini konuşan 10 kişi kalmış. Yine ABD Alaska’da Eyak dilini bilen son birey Marie Smith Jones 2008’de ölünce Eyak dili de ölü diller arasına girdi.

Hint Okyanusundaki Andaman adalarında dünyanın en eski halkı olan Bo kabilesinin 85 yaşındaki temsilcisi Boa So adındaki kişiydi. Bo dilini bilen en son kişi Boa So idi. Boa So, 2004 Tusunami felaketinden kurtulduğunda, Bo kabilesinin 52 temsilcisi yaşıyordu. Onlar da Bo dilini bilmiyorlardı. Bo dilini bilen Boa So, 2010 yılında öldü. Bo dili ölü diller arasına girdi. Bolar’ın on binlerce yıldır Andaman Adalarında yaşadığı biliniyor.

Rusya ve Kafkasya’da; Aynu, Yugsk, Aleut, Tersk-Saam, İtleman dilleri ve halkı yok olmakla karşı karşıya. Kafkasya’da Hinagu halkı ve dili de yok olmakla karşı karşıya. Ayrıca Kafkasya’da Udmurt, Yidish (Yahudi Almancası) Avar, Dargi, Lezgi, Lak, Tabasaran, Aguh, Rutul (Dersim Rutullarıyla aynı kabileler) Tsakhar gibi halklar ve dilleri yok olmakla karşı karşıya. Kafkasya’da 13 dil, Rusya’da 22 dil yok olmakla yüz yüze. Dersim’de de Dımıliceyi (Kırmançca-Zazaca) UNESCO “yakın gelecekte yok olacak diller” arasında kabul etti.

Türkiye’de de Wubıh dili, ölü diller arasına girdi. Wubıh dilini bilen Tevfik Esenç 1982’de İstanbul Sular İdaresinde çalışırken ölünce Wubıh dili de ölü diller arasına girdi. Bugün Türkiye’de yaklaşık 250 binden çok Wubıh yaşamaktadır. Wubıhların nüfuslarının tamamı, 1864 Kafkas-Rus savaşları sonucu Kafkasya’dan sürgün edilmişlerdi.

İnsanın doğayı anlama, kavrama kültürü dili doğurmuştu. Türlü olayları, dünü bugüne dil taşımıştı. Dilin gelişmesini sağlayan, onu yaşatan insandı. Dilin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Dil insandır. Dilin ölümü, insanın ölümüdür. Kafkasya’nın tarihi çetindi. Çetin olduğu kadar özgürlük mücadelesiyle de ünlüydü. Pek çok dönem Kafkas dillerinin üzerlerinde oyunlar oynandı. Bütün çelişkilere karşı tarihten gelen görkemli bir Kafkas kültürüne ait güçlü bir dil var. Kafkas kültürleri bu dillerle beslenmiştir. Dil, halkın yaşamını, doğaya ve olaylara bakışı içerir. Bu içerik, kültürün özelliklerini saklayan, günümüze aktaran önemli bir olgudur. Sözün ve dilin tarihi, Kafkas insanının tarihi kadar eskidir. İnançtan önce gelir söz. İnanç; sözü değil, söz inancı belirlemişti. İnsanı, inancı söz yaşattı. Kafkas sözü ve inancı incelendiğinde, Kafkas tarihinde gizli kalmış pek çok olgu açıklanabilecektir.

Halklar, daha en başından günümüze her toplumsal dönemlerdeki kabile yaşamlarını, inançlarını, dahası kendilerini sözle ifade etmişlerdi. Onlar sözle, dille gelecek kuşaklara pek çok bilgi bıraktı.

İnsan düşüncesi, hayal yoluyla mitoslara, efsanelere dönüşmüştü. Bunun ne zaman olduğunu, söze nasıl dönüştüğünü kesin olarak belirlemek zordur. Buna rağmen tarihte ilk defa Mezopotamya’da, Mısır’da, Kafkasya’da sözün/mitolojinin izlerine rastlamaktayız. Meta üretimiyle birlikte bilgiler ve mallar değiş-tokuş yoluyla dünyaya dağılıyordu. Hindistan’dan getirilen mallar pekala Ege’deki Miletos limanlarında Avrupa’ya yayılıyordu. Karadeniz sahillerinde dolaşan kurnaz tüccarlar, köle avcısı insan satıcıları, cesur denizciler, askeri stratejisiler topladıkları mallarla birlikte bilgileri, kültürleri, inançları kıtalar arası dolaştırıyorlardı. Malların dünyaya dağılımı gibi pek çok kabilenin inançları, düşünceleri, sözleri, dilleri de mallar gibi dünyaya dağılıyordu. Bu yüzden de bir yerdeki tanrı/tanrıça inancı başka yerlerdeki kabilelerin tanrı/tanrıça inançlarına dönüşüyordu. Böylelikle bir yerdeki inançlar başka yerdeki inançlarla aynılaşabiliyordu. Sözde, dilde ve sözcüklerde iç içe giriyordu. Kafkas tarihi içerisinde hem halkın kendi arasında olan ilişkilerinde, hem de doğasal olaylara yaklaşımda bu inanç dizgeleri belirleyiciydi. Söz, inançları belirliyordu.

Kıtlığa, bolluğa karşı geliştirilen yakarışlar ile ekine, çapaya, tohuma; yağmurun yağmasına, gök gürültüsüne, yıldırımın çarpmasına, salgın hastalıklardan korunmaya, türlü felaketlerin, fenalıkların uzaklaştırılmasına karşı geliştirilen dualar, yakarışlar, törenler, şölenler sözle, dille ifade edilmiş öğelerdi.

Dil, tek bir insanın değil, milyonlarca insanın binlerce yılda ürettiği emekle var olmuştur. Dil olmasaydı bilgiyi günümüze taşımak olmazdı. Dil, insan için zorunluydu. Dili, insan armağan olarak almadı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz