Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

“Geleceğe güvenin, çünkü biz varız”

1995’ten bu yana Samsun Çerkes Derneği bünyesinde faaliyetlerini yürüten “Nart Çocuk Kulübü”nde kimlik bilinci odaklı çalışmalar yapılıyor. Çocuklar tam 22 yıldır tarihten kültüre, xabzeden masallara uzanan etkinlikler zincirinde asimilasyona direniyor. Kulübün kurucusu ve eğitmeni Eyüp Baloğlu sorularımızı yanıtladı.


 

-Nart Çocuk Kulübü ne zaman ve nasıl kuruldu? Hangi dernek bünyesinde kuruldu ve neler amaçlanıyordu? Sadece bir dans grubu olarak mı başlamıştı? Sonra nerelere evrildi?
-Samsun Kafkas Derneği’nde (şimdi Samsun Çerkes Derneği) çocuklara yönelik halk oyunları çalışmalarımız zaten vardı. Ekibi de ben çalıştırıyordum. Ancak “minik ekip”, ”çocuk ekibi” gibi söylemler çok hoşuma gitmiyordu ve iyi bir vurgu yapmıyordu. Değişik gruplarla yaptığımız ve öğretmenlikteki tecrübelerden de yola çıkarak daha farklı bir çalışma olması gerekli diye düşünüyordum. Düşüncemi 1995’te o dönem görevdeki Başkan Jülide Erdoğan ve YK üyelerine açıkladım. Onların da çok hoşuna gitti ve YK’dan olumlu karar çıktı. Bu konudaki tüm sorumluk ve görevi bana verdiler. Önce neler yapabileceğimizi düşündüm ve ilk olarak bir slogan belirledim. ”GELECEĞE GÜVENİN, ÇÜNKÜ BİZ VARIZ.” Bir pankart yaptırdık ve her çalışmada kullanmaya başladık. Kulübün adını zaten NART olarak belirlemiştik.

Nart Çocuk Kulübünü kurarken en önemli amacımız katılan çocuklara ulusal bilinç kazandırmaktı. Çocuklar sadece oyun öğrenmekle kalmamalı, Çerkes tarihini, kültürünü, anavatan ve diasporadaki durumunu, xabzeyi, oyunların hikayelerine kadar bilgileri yani kısaca bir okulda neler öğretiliyorsa her şeyi öğrenmeliydi. Ayrıca çocuklar hem dernekte olmaktan mutluluk duymalıydı hem de bu kulübün bir üyesi olmaktan gurur duymalıydı.

21 Mayıs 2017, Samsun

yapmaya, ziyaretlerde bulunmaya, doğum günlerini kutlamaya başladık. Nart Çocuk Kulübü için ayrı dosyalar oluşturduk ve çocukları kaydettik. Diğer yıllarda gelemeyen çocuklar da kulübün üyesi olarak kalmaya devam etmeliydi. İkinci çalışma yılında çocuklarla “Sürgün Oratoryosu”nu çalıştık. Çok başarılı bir sunum da gerçekleşti. Saatlerce anlatsak veremeyeceğimiz bilgiyi ve bilinci bu çalışmayla verebildiğimizi gördük. Artık çocuklarımız Çerkes Sürgünü hakkında akılda kalıcı bilgilere sahipti. Çünkü sahnede yüzlerce insanın karşısında sürgünle ilgili bir cümleyi de olsa haykırarak söylemişti. Bir çocuk için bu inanılmaz bir başarıydı. Ayrıca özgüven kazanılması konusunda da çok önemli bir çalışmaydı.

-Bugüne dek yaklaşık kaç çocuğun Nart Çocuk Kulübü’nden yolu geçti? Şu anda kaç çocuk var? Yaş aralıkları nedir?
-Bugüne dek yaklaşık 300’e yakın çocuğumuz bu kulüpte eğitim aldı. Bu yıl 43 çocuğumuz kayıtlı ama çalışmalara otuz kadar çocuk düzenli olarak katılabiliyor. Zira çocuklar okullarıyla da ilgili çok yoğunlar. Yaş konusunda çok sınırlama getirmiyoruz. Dört-beş yaşından on dört-on beş yaşına kadar çocuğumuz var. Zaten 16 yaşından sonra ŞIBLE ekibinin çalışmalarına katılmaya başlıyorlar. Kayıt konusunda hiçbir zaman tarih sınırlaması getirmiyoruz. Örneğin gösteriye bir gün kala bir çocuk gelse de kulübe kaydediyoruz ve ertesi gün çok basit de olsa bir görev vererek sahneye çıkarıyoruz. Zaten o görevden sonra kulübün bir üyesi olduğunu bilerek çalışmalara devam ediyor.

-22 yıllık sürede içinden dernek başkanı çıkaran bir grup oluşunu vurgulayarak Nart Çocuk Kulübü’nün çalışmalarını anlatır mısınız?
-22 yıllık bir çalışma elbette ki meyvelerini de vermeliydi. Nitekim bizleri çok mutlu eden gelişmeler oldu. Bu kulüpte eğitim almış çocuklarımızdan biri olan Sedat Uygun dernek başkanlığımızı yaptı. YK üyelerimiz oldu. Şu an görevde bulunan YK üyelerimizden Nesren Kanşat da kulüp üyesiydi. Diğer illere gittikten sonra birçok dernekte görev alanlar oldu. Şu an iş adamından memuruna kadar birçok alanda görev yapan Nartlarımız var. İletişimimizin devam ettiği Nartlardan birçoğu da mutlaka Çerkes ulusal davasının bir yerinden tutuyor ve mücadele ediyor.

-Anadil çalışmaları var mı? Kültüre yönelik çalışmalarınızı da anlatır mısınız?
-Maalesef başarılı olamadığımız tek konu anadil öğretimi oldu. Zira çalışmalarımız haftada sadece bir gün ve ailelerin çoğu dil bilmiyor. Yani çocuk aileden destek alamıyor. Yine de karşılaşma, vedalaşma ve günlük kullanıma dair kelime ve cümleleri öğretiyoruz. Örneğin çocuklar salona geldiğinde Fesapş diye giriyor. Ayrılırken Wuzınçew diye vedalaşıyor. Dil konusunda nasıl bir çalışma yapabiliriz, aileleri bu çalışmanın içine nasıl katarız diye fikir jimnastiği yapıyoruz. Bu konuda sanırım Çerkes Dili ve Edebiyatı Derneği ile ortak olarak yapacağımız çalışmadan iyi sonuçlar alacağız diye düşünüyoruz. Bu işbirliğini henüz resmi olarak teklif etmedik ama Berat Kutbi önerdiği için olacağına kesin gözüyle bakıyoruz.
Her yıl mutlaka en az üç tane Adigece şarkı öğretiyoruz. Anlamlarını ve hikayelerini anlatıyoruz. Her çalışmadan sonra işlediğimiz konuya uygun bir boyama veriyoruz. Diğer hafta boyamalar geliyor ve tek tek gösterip harika iş çıkarttıklarını söyleyip teşekkür ediyoruz ve tüm boyamaları sergiliyoruz. Boyamaları daha çok Abhaz sanatçı dostumuz Astemur Kvitsinia’nın çizimlerinden seçiyoruz. Çocuklarımız Astemur’u da internetten takip ediyor ve çok seviyor. Çocuk kitapları ve boyama çalışması ile ilgili olarak Faruk Kutlu ile de iletişimimiz var. Sanırım güzel işler çıkacak. Ne yazık ki diasporada yaşayan sanatçılarımız ve kurumlarımızda henüz çocuklara yönelik ciddi anlamda bir çalışma yapılamıyor. Bazı masal kitapları vs yayınlandı ama çocukların zevkle okuyacağı ve hoşlanacağı şekilde renkli resimler dahi konulamamış. Bu konuda ciddi çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Birçok konuda çalışmalarımız oluyor. Örneğin xabze konusunu işliyoruz. Thamatelik nedir işliyoruz. Çerkes kültürüne hizmet etmiş kişileri tanıtıyoruz. Çetin Öner’den Kuşha Doğan’a kadar birçok tanıtımımız oldu. Anavatandan gazeteleri, yazarları vs tanıtıyoruz. Tarihi Çerkesya topraklarından bugünkü siyasi yapıya kadar tanıtımlarımız oluyor. Özellikle yönü anavatana dönük nesiller yetiştirme amacıyla seviyelerine uygun bir şekilde anavatana dair ne varsa özet olarak vermeye çalışıyoruz. Nart Destanlarını çok kısa da olsa veriyoruz ve Faruk Kutlu’nun dört kitapçıktan oluşan serisini perdeye yansıtarak okutuyoruz.

Cumhuriyetlerimizin başkanlarını tanıtıyoruz. Örneğin Kumpil Murat’ın resmini yansıtıp kim olduğunu söylüyoruz ve hep beraber selam gönderip el sallıyorlar. Kafe müziğini tanıtırken Kuşha Doğan’ın resmini yansıtıp tanıtıyoruz ve sonra onun bir şarkısıyla çalışmaya başlıyoruz.

“Nartlar Başarı Öykülerini Dinliyor” adlı bir çalışmamız var. Bu kapsamda ziyaretler yapıyoruz veya çalışmalarımıza konuk olarak çağırıyoruz. Konuklarımız kısa sohbetten sonra soruları cevaplıyor ve mutlaka küçük hediyeler veriyorlar. Her yıl belirlediğimiz bir konuda mutlaka bir oratoryo çalışması yapıyoruz ve tüm çocukların eşit anlamda sahnede yer almasını sağlıyoruz. Bu yıl Anadil yılı olması nedeniyle Adige dilinde basit bir çalışma düşünüyoruz.

Mutlaka Adige ve Abhaz bayrağını tanıtıp onlarla ilgili boyama çalışması yapıyoruz. Ailelerden bu çalışmaları ve Çerkeslikle ilgili görselleri çocuğun odasında sergilemelerini istiyoruz.

Her çalışma öncesi ssalona mutlaka kulüp logomuzu ve Adige bayrağını asıyoruz. Her çalışmadan sonra mutlaka saplı bir şeker veriyoruz. Çocuklar için bu tür küçük şeyler çok önemlidir. Bununla ilgili sevimli bir örnek anlatayım: Birkaç hafta önce çalışmaya şeker götürmeyi unuttum. İki yaşından beri kulübe gelen (şimdi beş yaşında) ve tüm çocukların sevgilisi olan küçük Jansetimiz ertesi hafta çalışmaya gelmek istememiş. Annesi nedenini sorduğunda “Ben Eyüp Hocaya küstüm. Çünkü bize şeker vermedi” demiş. Telefonda konuştum, bu hafta iki şeker vereceğimi söyleyince koşarak geldi. Sarılıp beni çok sevdiğini söyledi ve barıştık. Bize basit gibi gelen bazı şeyler çocuklar için büyük bir sorun gibi görünebilir.

Üç dört yaş gibi küçüklerin veya ekibe yeni katılanların sorumluluğunu büyüklerden biri alıyor. Böylece sorun yaşamadan çabuk bir şekilde uyum sağlıyor ve ortamı seviyor.
21 Mayıs tarihine çok önem veriyoruz. Mayıs ayında Sürgün olayına ağırlık veriyoruz. Anma günü ailelerle birlikte milli kıyafetlerini giyerek ellerinde bayrak ve öğrettiğim Adigece sloganları atarak toplanma yerine kadar gidiyoruz. Yaklaşık bir km boyunca Samsun’un en işlek caddelerinde ellerinde bayraklar ve sloganlarla yürümeleri onların hayatları boyunca unutamayacağı bir olaydır. Oradan da grubun en önünde denize kadar yürüyoruz. Tabii kortejdeki herkes bizim kulüpteki çocukların sloganlarını atarak ilerliyor. Böylece bu konuda iyi bir örnek de oluşturuyorlar.

Adige dil günü kutlaması için Kayseri Kafkas Derneği PSINE ÇOCUK KULÜBÜ’nün davetlisiyiz. Bu buluşma için de kısa bir etkinlik çalışması yapmaya başladık.

Bütün bu anlattıklarımız sanki çok zaman alan ve zor olan çalışmalar gibi görünüyor. Ancak hiç de öyle değil. Önemli olan çocuklara uygun bir program çıkarmak ve çocukları bu çalışmalara istekli olarak katmak.

Özellikle son üç yıldır halk oyunu çalışmalarının süresini azalttık. Zira çocuklardan neredeyse profesyonel bir ekip çıkarma fikrine hiçbir zaman sıcak bakmadım. Çocuk bir takım teknikleri almalı ve bir düğünde oynayacak kadar da oyunları öğrenmeli tabii ki. Zira ekipte oynayan çocukların çoğu bir mahalli düğünde oynayamaz maalesef. Mükemmel bir sahne performansı beklerseniz hem çalışmaların çoğu zamanını buna ayırmak zorundasınız, hem de çocukları çok yorup sıkılmalarına, bıkmalarına neden olursunuz. Diğer çalışmalara da zaman ayıramazsınız. Yine de yaptığımız bu kısa çalışmalarla da en az iki oyunla sahne alabiliyorlar.

Sürgün andını ezberletip anlamını öğretiyoruz. Gösteri gecesi en az kırk çocuk ellerinde bayraklarla sürgün andını okurken bütün izleyiciler de ayakta onlara eşlik ediyor. Zira andı anne babalar da ezberliyor.

-Yaptığınız etkinlik ve çalışmaların çocuklar üzerindeki etkilerini gözlemlediğinizde neler söyleyebilirsiniz?
-Çalışmaları belli bir planlamayla ve çocuk seviyesine uygun yapabilirseniz etkisi çok kalıcı oluyor. Çocukların günlük yaşamına Çerkes kültürüyle ilgili birçok kavramı katabiliyorsunuz. Adige Makh gazetesini tanıttık örneğin. Şimdi özellikle büyük çocuklarımız gazeteyi internetten takip ediyor ve kulübe ait Whatsapp grubunda anavatan haberleri paylaşıyorlar. İşlediğimiz her konuda geri dönüşler alıyoruz ve ailelerden aldığımız güzel haberler bizi mutlu ediyor.

Derneklerimizin büyük bir çoğunluğunda maalesef çocuklarla ilgili hiçbir çalışma yapılmıyor. Ekibi olan derneklerde de (birkaç dernek hariç) bu tür çalışmalara yer verilmiyor. Ancak Kayseri derneğimizde iki yıldır Neslihan Kaplan kardeşimiz çok güzel işler yapıyor. İstanbul Kafkas Kültür Derneğinde de benzer çalışmalar var, bu yıl bize de örnek teşkil eden ve hemen planlamaya aldığımız bir kamp etkinliği yaptılar. KAFFED’e çocuk kulüpleri ile ilgili bir proje çalışması gönderdik. Tüm derneklerimizde üç tane bile çocuk varsa bir kulüp kurulmasını ve çalışma yapılmasını önerdik. Ben tüm derneklerimizden gelecek taleplere açık olduğumu ve tecrübelerimi ve tüm dokümanlarımızı paylaşabileceğimi de belirttim.

-Çocukların ilgisinin derneklere yönlendirilmesi için neler yapılmalı sizce?
-Çocukların derneğe gelmesi için önce aileden başlamalı ve ikna edilmeli. Gelen çocuklar kendini orada değerli hissetmeli. Bir ekip olması şart değil. Diyelim beş çocuğunuz var. O hafta onlara kahvaltı verirsiniz. Hizmetlerini siz yaparsınız. Oyunlar oynatırsınız. Bir konu anlatırsınız ve o konuyla ilgili bir boyama yaptırır o çalışmayı da dernekte sergilersiniz. Küçük hediyeler verirsiniz. Bir hafta çocukları bir çocuk filmine götürürsünüz. Dernek bizi sinemaya götürdü fikri bile çok önemlidir. Bir hemşerinin iş yerine götürürsünüz vs… Zaten yaptığınız bu çalışmalar duyulunca çocuk sayısı da artacaktır. Belki de zorunlu olarak kahvehane gibi çalışan derneklerimiz var. Haftada bir gün düzenleme yapılarak çocuklara uygun hale getirilebilir. O gün çocuklar derneğin misafiri değil sahibi olurlar. Çocuklar kendilerini ne kadar rahat hissederse derneğe gelmek için o kadar istekli olurlar. Kısaca her şey istemekle ve bununla ilgili bir irade koymakla başlıyor.

Çocuklar geleceğimizdir. Ancak Onlara öğreterek varlığımızı sürdürebiliriz. Onlar halkımızın sonsuza kadar yaşama garantisidir. BİZ GELECEĞE GÜVENİYORUZ, ÇÜNKÜ NARTLARIMIZ VAR…


Eyüp Baloğlu

1959 yılında Kayseri Pınarbaşı’ya bağlı İnliören (Hewsay) köyünde doğdum. Altı yaşında okula başladım ve Türkçeyi de okula başladıktan sonra öğrendim. 1979 yılında öğretmen oldum. Ortaokul için köyden Kayseri’ye geldiğimden itibaren derneklerin içinde bulundum. 1984 yılında Samsun’a atandım. O günden itibaren de Samsun derneğimizin çalışmalarının içinde yer almaya başladım. Öğretmenliğin yanı sıra matbaa işleri, halk oyunları eğitmenliği, atletizm antrenörlüğü gibi uğraşılarımı da devam ettirdim. Değişik sivil toplum kuruluşlarındaki çocuk gruplarıyla çalışmalar yaptım. Aslında kulüp fikri de böyle oluştu.

Serap Canbek
Serap Canbek
İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümündeki tahsilinin ardından sigorta sektöründe çalıştı. 2011 yılından beri Jıneps gazetesinde yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeryüzünde güçlü izler bırakan kadın: Şamirze Ludmila

Avrupa Parlamentosu’nun Strazburg’daki binasının önüne 1994 yılında dikilen ve Avrupa Birliği’ni sembolize eden heykeli yapan sanatçı Ludmila Tcherina’nın babasının Çerkes olduğunu tesadüfen öğrenip de...

Sürdürülebilir kültürel miras

Sürdürülebilir kültürel miras Çocuklar, bir halkın kimliğini ve kültürünü yansıtan anadilleriyle kimlik kazanır ve sosyalleşir. “10 sene sonra bulamayacağımızı düşündüğümüz Adıgabze çocuk seslerini kayıt altına...

Savaşa dair iki film

Abhazya Savaşı’nın 30. yılında, Gürcistanlı yönetmen ve senaryo yazarı Nana Janelidze’nin “Devam Et Lisa” ve Tiflis’te yaşayan Abaza yönetmen Anna Dziapşipa’nın “Sınır Çizgisinde Otoportre”...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img