Süreli Yayınlarımız 20

0
530

Hazırlayan: Yaşar Güven. Yamçı dergisinden sonra kronolojik sıralamada “Abrek’in Sesi” ve “Kafkasya” dergileri ile Nartların Sesi gazetesini vermek gerekiyor. Ancak üç yayın da arşivimde yok. Sefer E. Berzeg’in Kafkasya Bibliyografyası (Chiviyazıları, 2004) kitabından olduğu gibi aktaralım.

Yamçı dergisinden sonra kronolojik sıralamada “Abrek’in Sesi” ve “Kafkasya” dergileri ile Nartların Sesi gazetesini vermek gerekiyor. Ancak üç yayın da arşivimde yok. Sefer E. Berzeg’in Kafkasya Bibliyografyası (Chiviyazıları, 2004) kitabından olduğu gibi aktaralım.

Abrek’in Sesi (1975)
Konya’da Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’nin organı olarak yayınlanan dergi. Dernek adına sahibi: İshak Özlü. Sorumlu müdürü: Ömer Brant. 1975 yılı içinde birkaç sayı yayınlanabilmiştir (12 sayfa).

Kafkasya (1976-1977)
Antalya’da Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’nin yayın organı olarak teksir yöntemiyle yayınlanan dergi. Başlıca yazarları: Mehmet Uzun (Kasey), Şerafettin Coşkun, Besim Akkuş, Nihai Özbek, Hamit Yedic. Yöresel dernek haberleri ve Kafkasya’yla ilgili yazı ve şiirlere yer veren dergi 10 sayı kadar çıktıktan sonra yayınına son vermiştir.

Nartların Sesi (1978-1980)
Ankara’da yayınlanan aylık gazete. 1978’de Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’nin Gençlik Kolu tarafından yayınlanmaya başlamış, ilk sayısında sorumlu müdürü Mehmet Uzun (Kasey) hakkında ceza davası açılması nedeniyle gazete dernekle ilişiğini keserek 3. sayısından itibaren Nihat Berzeg’in yönetim ve sorumluluğunda yayın hayatını bağımsız olarak sürdürmüştür (4-8 sayfa).
Başlıca yazarları: Nihat Berzeg, Yismel Özdemir Özbay, Sefer E. Berzeg (Alhas Fidarok), Ğunoko Kemalettin Özbay, Nart Savsur (Süleyman Yançatoral), Nihat Bidanuk, Necdet Hatam, Fahri Huvaj, Kutelya Erol Kılıç, Papapha Mahinur, Halbad Zeki.
Gazetenin hemen tüm sayıları hakkında TCK’nın sonradan kaldırılan 142/3 maddesi uyarınca tutuklama kararlan verilerek soruşturma açılmış, bazı sıkıyönetim komutanlıklarınca da yasaklanmıştır. Gazetenin ilk sayısında sorumlu müdür olarak gösterilen Mehmet Uzun (Kasey), bu yasa uyarınca mahkum olmuş, diğer sayılardaki yazılar nedeniyle Nihat Berzeg hakkında açılan soruşturmalar ise yıllar sonra takipsizlik, beraat ve tutuklamanın kaldırılması kararlarıyla sonuçlanmıştır. Kafkasya ve diasporayla ilgili haber, yorum ve araştırmalara yer veren gazete, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında basımevinde bulunan ve dağıtılmayan 20. sayısıyla yayınına son vermek zorunda kalmıştır.

Nıbceğu
1980 yılı Ocak ayında İstanbul’da yayına başlayan, periyodu üç ay olan ve 12 Eylül 1980 askeri darbesi nedeniyle ikinci sayıdan sonra yayınlanamayan dergi için Kafkasya Bibliyografyası ile başlayalım.

Nıbceğu (1980)
İstanbul’da yayınlanan Kafkasya ve diasporaya yönelik sol eğilimli, üç aylık dergi. Sahibi ve sorumlusu: Murat Özden. Başlıca yazarları: Cevdet Hapi, Blenıh Fehmi. Dergi, 1980 yılında iki sayı yayınlandıktan sonra 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yayınına son vermek zorunda kalmıştır (48+120 sayfa). Derginin adı Adige dilinde “Arkadaş” anlamına gelmektedir.

Derginin ilk sayısında yayınlanan “Yayına Başlarken” yazısını kısaltarak sayfamıza taşıdık. Yazının hemen girizgahında derginin yayınının geciktiği, yılda 12 sayı yerine 4 sayı yayınlanması ile sonuçlanan gelişmelerin yaşandığı anlaşılıyor. Sadece bir ima var, “kimler neler tartışmıştır” anlaşılamıyor. Derginin yayınlandığı dönem de muhtemelen ancak konuya yakın olanlar ne anlatıldığını anlayabilmiştir. Bunca satır işgal ediliyor ve konu önemseniyorsa anlatılmak istenen her ne ise açık-seçik yazılmalı; yayını geciktirenler ve hatta yılda 12 sayıyı 4 sayıya mahkûm eden “devrimci-demokratlar” deşifre edilmeli idi.
“NIBCEĞU devrimcidir, sömürücülerin, ‘saygınların’ değil, güçlüklerle boğuşan emekçilerimizin sesidir… devrimci dünya görüşünün yanındayız” diyen Nıbceğu, Türkiye diasporasında böyle bir yaklaşımla yayınlanan ilk dergidir.
Çerkes kimliği ve diğer kimliklerin yaşaması, geleceğe taşınabilmesinin olmazsa olmazı demokrasi için “Demokrasi anlayışımız, halkların kardeşliğini, her türlü dil ve kültür için özgürlüğü ve eşitliği gerçekleştirmek için mücadele etmeyi içermektedir” demekte; anadilin yaşamın her alanında, özellikle kamuda kullanılması gerektiğinin altını çizmektedir.
Aynı dönem yayınlanan yayınlara eleştirileri de okumak mümkün. Kısa ve öz aktaralım; “Nıbceğu’dan başka, kitleye ‘hitap’ etmeye çalıştığını söyleyen iki yayın organı daha bulunmaktadır. Biri İstanbul’da çıkan ‘Kuzey Kafkasya’ dergisi, diğeri de Ankara’da yayınlanan ‘Nartların Sesi’ bültenidir. Birincisi karşı-devrimci saflarda yer alırken Nartların Sesi de tavrını açıkça koymamakta, zaman zaman karşı-devrimin değirmenine su taşımaktadır”.
Nıbceğu dergisinin ikinci sayısında, 1980’li yılların sokak infazlarından birini okumak her seferinde içimi sızlatır. Askeri darbeye giden yolun çalışmalarını yapan ve Türkiye’yi kana bulayan karanlık güçler (Sadece o dönemi yaşamış biri olarak bu cümleyi kurmuyorum, konuya dair hazırlanmış belgesellerde bunu çok net görebiliyoruz) Bursa’da bir Gürcü aydınını da katletmişti. Dergideki haberden;
“’Gürcüstan’ adlı kitabın yazarı ve ‘ÇVENEBURİ KAFKA-SOLOJİ DERGİSİ’ yayın müdürü yüksek mimar mühendis Ahmet Özkan (Melaşvili) Bursa’da faşist katiller tarafından katledildi. Ahmet ağabey 05.07.1980 Cumartesi sabah saat 8.30’da oğlu İberya Özkan ile birlikte işe gitmek üzere evinden çıktığında pusudaki faşist canilerin yaylım ateşi ile karşılaştı. Oysa Ahmet Ağabey’in kimse ile kişisel bir düşmanlığı yoktu. O, masallardaki melekler kadar saf ve yüreği sevgi dolu bir insandı. Karıncayı bile incitmek istemezdi…
Ama ABD emperyalizminin paralı uşakları olan ülkücü faşistler Ahmet Özkan’a kıymakta tereddüt etmediler. Çünkü o, Kafkaslı Kafkas halklarımızın kültürünü savunuyor ve onların kültür mirasına sahip çıkıyordu”.
Yine ikinci sayıdan “Okurlara” başlıklı yazıdan kısa bir bölüm aktaralım;
“Tarih egemen ulus yönetimlerinin nazileri aratmayacak şekilde katliamlarıyla doludur. Ancak bugünkü ortamda eskiye nazaran pek farklı değil. Dün Maraş’ta, Sivas’ta, bugün de Çorum’da, Alaca’da. Faşist katliamlar gündemde; hem de bilinçli, sistemli ve sadistçe,..
Havza Kafkas Kültür Derneği faşistlerce tahrip edildi. Tokat derneği kapattırıldı. Nartların Sesi Dergisi’nin Güney illerine sokulması yasaklandı. İzmir Derneği başkanı poliste işkence gördü. Adapazarı’nda Devrimci Gençliğimize faşist saldırılar yapılıyor”…
İkinci sayıdaki “Azınlık Ulus Kültürlerinin Yaşatılması” başlıklı yazıda dergi ulusal soruna bakış açısını, artık farklı boyutlarda tartışılan ulus ve azınlık ulusu tanımlayıp detaylarıyla açıklıyor. Satır başları ile aktarıp bitireyim:
“… Ülkemizin önemli sorunlarından biri de ulusal sorundur. Kürt ulusunun ve diğer azınlık ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı, halklar arasında milli düşmanlığın ortadan kaldırılması ve ulusal eşitliğin sağlanması; bunlar bir görevler bütünü olarak devrimcilerin karşısında durmaktadır.
… Dikkat edilmesi gereken bir nokta da ulusal sorunun sınıf mücadelesine bağlı ve onun çözümleyeceği bir sorun olmasıdır. Ulusal sorunun vazgeçilmez iki unsuru vardır. Birincisi var olan gerici boyunduruğa karşı bir hareket olması, ikincisi ise var olan demokrasi mücadelesinin bir parçası olmasıdır. Devrimciler açısından önemli olan ise sorunun milliyetçilikle, enternasyonalizm arasında kesin bir sınır çizildikten sonra ele alınmasıdır.
… Ulusal sorun, salt uluslaşmasını tamamlayamamış halkların sorunu değildir. Aynı zamanda tüm ulusal azınlıkların da sorununu; onların devlet yapısı içinde yer almaları ve özgürce gelişmeleri sorunlarını da kapsamaktadır.
Devrimci görüş, ulusu şu şekilde tanımlamaktadır: Ulus dil, toprak ve ekonomi birliği olan, tarihsel olarak kurulmuş, ortak kültürü ve ruhsal biçimlenmesi bulunan insan topluluğudur. Bu tanıma uyan Türk ve Kürt ulusları yanında azınlık olarak bunlardan bağımsız olan pek çok sayıda ulusal topluluğumuz daha bulunmaktadır. Fakat bunlar ulus olma özelliği taşlamadıklarından egemenliklerini ayrı olarak koyma, yani bağımsız devlet kurma olanaklarından yoksundurlar.
Devrimcilerin savunduğu ulusların kaderlerini tayin hakkı ilkesi, ulusların bağımsız devlet kurma hakkının tanınmasıdır. Bu ilke her türlü baskının son bulması, ulusların eşit haklar ve karşılıklı güven içinde özgürce gelişimlerini içermektedir”.


Yayına Başlarken

“Abhaz çocuklarının okuma yazma öğrenmeleri için 1891’de anadilimizde bir alfabe hazırladım. İlk edebiyat çalışmamı onunla başlatmış oldum. Ama ondan sonra ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, kimseden de yardım görmüyordum. O zamanın saygın kişileri böylesine çalışmalara arka çıkmıyorlardı. Çünkü halkımızın aydınlanmasına yönelik çalışmalar tehlikeli işlerdendi. Zorunlu durumlar olduğunda, böylesine konulardaki çalışmaları bazı yeteneksiz ellere havale ediyorlardı, iş güdükleşsin diyerek. Ama yeteneksiz sanılan ellerden umulmadık bir iş çıkacak olursa, onları da iteliyorlardı”.

GULYA Dırmit (1874-1961), Abhazya Ulusal Şairi.

 

Yıl 1980. Büyük Abhaz şairi Gulya Dırmıt’in ilk Abhaz alfabesini hazırlamasından bu yana tam 90 yıl geçti. Abhazca şimdi özerk Abhazya Cumhuriyetinin resmi dili, bir kültür ve edebiyat dili…

Ama Kafkasya dışına dağılmış halk kitlelerimiz açısından, yılların akıp gitmesinden başka, özünde değişen hemen hiçbir şey olmadı. 90 yıl öncesinin olguları ve kaygıları, daha da ağırlaşmış olarak halen geçerli…

Günümüz saygınlarının da türlü “katkıları” nedeniyle uzayıp giden bir yayın meselesi de vardı. Dolayısıyla NIBCEĞU’yu yayın hayatına geçirmek oldukça uzadı. 90 yıl öncesinin saygınlarından daha “yetenekli” olan, üstelik “devrimci-demokrat” da olan günümüzün saygınları, bu gecikmedeki başarıları nedeniyle ne denli övülseler az kalır.

Güçlükleri bütünüyle yenmemiz mümkün olmadı. Yılda 12 sayı olarak yayınlamayı düşündüğümüz NIBCEĞU’yu, şimdilik, yılda dört sayı halinde yayınlamakla yetinmek durumunda kaldık. Bunun sorumluluğu NIBCEĞU’yu çıkaranlarda değildir. Aksine düşünenlerin ya bize destek olmaları ya da kendi güçlerini yayın alanında ortaya koymaları gerekmektedir.

Ama NIBCEĞU’yu çıkaranlar, siz okuyucularımız için ellerinden geleni yapacaklardır. Daha önce özel bir çabayla M. Özden’in “Ulusal Sorun ve Çerkeslerin Konumu” (İst. 1979) adlı kitabını yayınlamıştık. Şimdi NIBCEĞU, Kabartay Adige halkının önderi KALMIK Betal (1893-1938)’ın “Kabartay-Balkar’da Devrim Mücadelesi” (İst. 1980) adlı kitabının çevirisini de sunarak çıkmaktadır. Önümüzdeki aylarda ünlü Adige yazarı KERAŞ Tembot’un “Mutluluk Yolu” (Nasıpım yığogu) adlı dev romanını, Hadeğale Asker’in Nartlardan seçtiği “Ateşi Getiren”i ve seçme “Adige Masalları”nı yayınlamayı başaracağımızı umuyoruz…

*

NIBCEĞU, zorlukları bir bir aşarak yayın hayatına atıldı. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar ve emekçi halkımızın çektiği çileler bellidir. Dergi yayına girerken, Şubat 1980’e doğru aniden inen zamlar dizisi de bilinmektedir. Hayatın emekçiler için yüzde 600’e dek yükselen zamlarla pahalılaştığı bir kara dönemde, açlığın bir hortlak gibi kapıları çaldığı, terörün açık bir nitelik kazandığı ve her gün halk evlâtlarının faşistlerce katledildiği bir ortamda çalışmak hiç de kolay değildir. Ama asıl çalışmak, asıl yiğitlik, böylesi günler içindir.

NIBCEĞU devrimcidir, sömürücülerin, “saygınların” değil, güçlüklerle boğuşan emekçilerimizin sesidir ve öyle kalmaya devam edecektir. Tavrımızı o yönde ve kesinlikle işçi sınıfı biliminden yana olarak koyuyoruz. Ve NIBCEĞU, bir uzlaşma ve teslimiyet dergisi olmayacak, bir mücadele dergisi olarak yoluna devam edecektir. Safımız şimdiden bellidir: devrimci mücadelenin ve devrimci dünya görüşünün kesinlikle yanındayız.

NIBCEĞU, … halkın hizmetinde olacak ve doğru olan bilgileri verecektir. Ama yüzde yüz düşündüğümüz gibi olmasa da, içeriği ile ileriye yönelik ve halktan gelme yazıları da sunmaya çalışacaktır. Dolasıyla dar kalıpçılığın ve her türlü dogmatik görüşün kesinlikle karşısına çıkacaktır. Amaç, en geniş demokratik işbirliğini gerçekleştirmektir…

NIBCEĞU, özgün ve çeviri yazıları sunacaktır. Ama özgün yazılara ağırlık verecektir. Dolasıyla devrimci edebiyatımızın temelinin sağlam bir biçimde atılması için elinden gelen görevleri yerine getirecektir.

Sayfalarımız köylülerimize ve halkımızın ileri görüşlü aydınlarına açıktır. NIBCEĞU, onlara sözcülük etmeyi ana amacı olarak görmektedir. Bu arada, olanaklarımız ölçüsünde ulusal özelliklerimizi, el sanatlarını, halk kültürümüzün ürünlerinden örgü, işleme, kakmacılık, savatçılık gibi sanatları, halk şiirlerini, öykü, destan, efsane ve masal örneklerini sunmaya ve tanıtmaya çaba göstereceğiz.

Biz, yeni kültür sorununu sadece teorik yazılar sunmak biçiminde değil, bir yaratı sorunu olduğu biçiminde anlıyoruz. Bizzat ortaya koyarak, yaşayarak ve yaşatarak, bizzat yeni kültürün ilk örneklerini sunarak görevlerimizi yerine getirmeye ve bu alanda yeteneklerin çoğalmasına yardımcı olmaya çalışacağız…

NIBCEĞU, çalışma anlayışı olarak yeni anlayışı, yani doğruluğu ve iş üretilmesi anlayışını benimsemektedir, ilkemiz budur. Amaç, az konuşmak ama ortaya çok iş koymaktır…

*

… Biz demokrasiyi halkın kendi kendisini yönettiği bir devlet biçimi olarak görmekteyiz. Demokratik devlet için de ona vücut verecek halkın gerekli olan özgürce örgütlenme hakkını vazgeçilmez bir ilke olarak savunmakta diretiyoruz. Bu bakımdan ‘verilen haklar’ çerçevesinde kalınmalı, bu çerçeveye bağlı kalınarak ‘çalışılmalıdır’ şeklindeki uzlaşmacı ve teslimiyetçi görüşleri reddediyoruz. ‘Düşünce yasağı’ gibi olguların kalkması için mücadele edilmesinden başka çıkar yol da görmüyoruz.

Demokrasi anlayışımız, halkların kardeşliğini, her türlü dil ve kültür için özgürlüğü ve eşitliği gerçekleştirmek için mücadele etmeyi içermektedir. Yönetim, her toplumsal birimi kapsamak üzere halkın olmalıdır. Okullarda ve toplumsal yaşamın her alanında – kamu kuruluşlarında, radyo ve televizyonda ve her alanda ana dilleri serbestçe kullanılmalıdır. Bu iş devlet örgütlenmeleri biçiminde uygulanmalı ve kalıcılık kazanmalıdır. Bu alanlarda konulmuş olan tüm yasaklama ve kısıtlamalar son bulmalıdır…

*

NIBCEĞU’dan başka, kitleye ‘hitap’ etmeye çalıştığını söyleyen iki yayın organı daha bulunmaktadır: Biri İstanbul’da çıkan ‘Kuzey Kafkasya’ dergisi, diğeri de Ankara’da yayınlanan ‘Nartların Sesi’ bültenidir. Birincisi karşı-devrimci saflarda yer alırken Nartların Sesi de tavrını açıkça koymamakta, zaman zaman karşı-devrimin değirmenine su taşımaktadır.

NIBCEĞU’nun, tüm zorluklara karşın biran önce çıkmasını zorunlulaştıran etkenler arasında işte böylesine nedenler de vardı…

Daha aydınlık günler için NIBCEĞU’dan sizlere kardeşçe selâmlar…

 

NIBCEĞU


Bu Sayıda

“Yayına Başlarken” yazımızda, durumun kısa bir değerlendirmesi ile neler yapmamız gerektiği belirtilmeye, eksikliklere dikkat çekilmeye çalışıldı.

İsrail’den bir öğretmen arkadaşımızla evvelden olan bir söyleşimiz…

… Bazı gençlerimizin hazırlıksız ve kolay başarı amaçlayıcı tutumlarının yol açtığı düş kırıklıklarına ilişkin bir örnek olarak, Kocaeli Derneğimiz eski yönetimi üzerine bir yazımız…

… Yeni bir heyecanla göreve gelen Sakarya Derneğimiz kongresi üzerine haber ve yorumumuz…

… Reyhanlı Yenişehirli köylülerimizin, yaşlı-genç tam bir bütünlük içerisinde beliren çalışma azmini vurgulayan sevindirici bildirilerinden bir özetleme…

Maykop’tan genç şair BERETARE Hamid’in ve komşu bir halktan Bulgaristan’dan VAPTSAROV N.Y.’nin birer şiiri…

Kafkasya gezisinden evvelki yıl dönen BLENIH Fehmi’nin gezi izlenimleri…

“Bir Kitap ve Bir Tanıtma” sütunumuzda yazar Sefer E. Berzeg’in Alhas Fidarok imzasıyla yayınladığı ve halkımızın çeşitli ülkelerdeki acılı yaşamını araştıran küçük hacimli yapıtı … tanıtılıyor.

“Tükenmeyen Umut”, bir halkın geçmiş yaşamından ve dramından kesitler sunmak amacıyla hazırlanmış bir dizi. Dizinin ilk bölümünde arkadaşımız Hapi C. yaşlılarımızın naklettiği bilgilerden de yararlanarak ve Thağapş köyü örneğinden yola çıkarak…

Açıklamalı sözlük, Hapi C. ve redaksiyon kurulumuzca hazırlandı…

NIBCEĞU sizin katkılarınız ve eleştirilerinizle güçlenecektir. Varlık kaynağımız sizlersiniz. Bundan kuşku duymuyoruz.

Gelecek sayımızda buluşmak umuduyla hepimiz kardeşçe selâmlar sunuyor ve mutluluklar diliyoruz.

 

Murat Özden

Önceki İçerikХэкум И Макъ – Anavatanın Sesi – Şubat 2018
Sonraki İçerikKalem (Тхыпкъэ) Mart 2018
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.