Mart sayımızda, 1980 yılı Ocak ayında yayınlanan “Nıbceğu” (Arkadaş) dergisini vermiş, arşivimde olmadığı için yazı, bilgi ve yorum aktaramadığım “Abrek’in Sesi” (Konya) ve “Kafkasya” (Antalya) dergileri ile “Nartların Sesi” (Ankara) gazetesini, Sefer E. Berzeg’in Kafkasya Bibliyografyası (Chiviyazıları, 2004) kitabından olduğu gibi aktarmıştım.
Ve sıra, Süleyman Yançatoral’ın süreli yayınlara dair araştırmasını (sayfa okuyucularının bildiği gibi başvuru kaynaklarımdan biridir) yayınladığı “Kafdağı” dergisinde. Ancak öncesinde Yançatoral’ın yukarıda andığım Nartların Sesi gazetesi ve Nıbceğu dergisi için yazdıklarını aktarmak isterim.
Nartların Sesi
Yamçı dergisinin Şubat 1978’de yayın yaşamından çekilmesinden sonra, 5 Kasım 1978’de, Ankara Kuzey Kafkasya Halk Kültür Derneği (AKKHKD) Gençlik Kolu’nun aylık haber bülteni olan Nartların Sesi gazetesi yayın yaşamına başlar. 1972-1976 yılları arasında ofset-teksir sistemiyle yayınlanmış olan bülten, 1978’den itibaren tipo sistemiyle gazete şeklinde yayınını sürdürür. Gazete şeklindeki bültenin 1. sayısının sahibi ve sorumlu yönetmeni Mehmet Uzun’dur, ikinci sayısından itibaren sahibi AKKHKD adına Fahri Huvaj, üçüncü sayısından itibaren de sorumlu yazı işleri müdürü Nihal Berzeg’dir. On sayı yayınlanan bülten, Aralık 1979 tarihinden itibaren Nehat Berzeg’in sahip ve sorumlu müdürlüğünde Dernekten bağımsız olarak yayınını sürdürür. Bültenin belirli bir yazı kadrosu yoktur.
Bültenin ilk sayısında, 1977 yılında AKKHK Derneğine yapılan saldırı lanetlenir ve bu saldırıda hayatını kaybeden Tsey Mahmut Özden anılır. Çıkış amacı “Çıkarken” başlıklı yazıda şu şekilde dile getirilir: “Son yüzyıl içerisinde ve günümüzde Çerkes toplumunun karşılaştığı tarihsel, politik ve sosyal olaylara seyirci kalmak artık olanaksızdır. K. Kafkasya kültürünü yaşatmak amacıyla kurulan dernekler, kültürel sorunları demokratik ve bilimsel anlayışla çözümleme doğrultusunda demokratikleşme sürecini başlatmışlardır. Derneklerde tartışılan kimi konuları halkımıza iletmek ve halkımızla dernekler arasında demokratik etkileşmeye katkıda bulunmak amacıyla, bu bülteni çıkarma gereğini duyduk. Bu bültende özellikle köylü kesimin ve şehirleşen halkımızın kültürel, sosyal ve ekonomik sorunları dile getirilecektir. TC Anayasası, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Helsinki Nihai Senedi’nin kültürü geliştirme konusunda tanıdığı hakları kullanarak anadilimizle yazılmış şiir, hikâye ve atasözlerine yer vereceğiz. Anavatandan vereceğimiz haberlerle hem Anavatan-Muhaceret ilişkisinin gelişmesini, hem de ayrı topraklarda yaşayan aynı toplumun yaşam farklılıklarını dile getirmeye çalışacağız. Yeterince ilgilenilmemiş olan sanatımızı geliştirmek amacıyla, düşünce yazılarının bulunacağı bir köşe açacağız, çağdaş demokratik kültüre genişçe yer vereceğiz.” (Sayı: 1, Sayfa: 2).
Yayın ilkeleri açısından çok yönlü amaçları hedefleyen gazete ilk sayısından başlamak üzere, K. Kafkasyalıların güncel toplumsal sorunlarını radikal bir yaklaşımla ele alarak toplumda bir hareketlilik yaratmıştır.
Bültende K. Kafkasya’ya yapılan gezi izlenimlerine genişçe yer verilmiş, çeşitli illerdeki Kafkas Kültür Derneklerinden haberler, köy incelemeleri, Kafkas Tarihi (özet şeklinde) yayınlanmıştır.
“Kamçı” ve “Yamçı”nın yayın çizgisine yakın bir çizgi izleyen bültenin temel görüşlerini şu şekilde özetleyebiliriz:
- Kuzey Kafkasya’nın yerli halklarından olan Çerkesler Rus Çarlığının koloniyalist baskıları ve Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli hesapları, hile ve aldatmacaları sonucu Anavatanlarından koparılmışlardır.
- Anayurttan uzaklaştırılan toplum, Osmanlı İmparatorluğu tarafından, İmparatorluğun mevcut ve gelecekteki çıkar hesaplarına uygun biçimde dağınık yerleştirilmiştir.
- Dağınık yerleştirme ve uygulanan politikalar sonucu, içinde bulunulan ülke halklarıyla bütünleşme ve dolayısıyla hızlı bir yokoluş süreci başlatılmıştır.
- Anavatan ve Muhaceret kesimlerinin farklı siyasal yapılarda olması ve bu farklılığın sürekli ön planda tutulması nedeniyle kültürel alışveriş olanakları kısıtlanmış, adeta ulusal yalnızlık yaratılmıştır.
Bu temel tespit ve görüşlerden hareketle:
- a) K. Kafkasya tarihi gerçekçi bir şekilde incelenerek açıklanmalıdır.
- b) Anavatan-Muhaceret ilişkisini bozucu, katı, dogmatik davranışlardan kaçınılarak, orada oluşan kültür birikimi aktarılmalıdır.
- c) Muhacerette etnik varlığı koruyabilmek için çağdışı şoven zihniyetlerle demokratik ve kültürel mücadeleler sürdürülmelidir.
- d) Kafkasyalılar etnik varlıklarını uzun süre korumak istiyorlarsa kendi topraklarında kendi kaderlerini belirleme hedefini amaçlamalıdırlar.
Her dönemde ileri sürülen görüşleri kendi düşünce yapısına göre eleştirenler olacaktır. Demokratik toplumlarda çeşitli konularda birtakım görüşlerin açıklanması kadar, karşı görüşleri dile getirmek de bir haktır. Bu hak, 1980 öncesinde, Türkiye’de mevcut yasalara ters düşmeden Nartların Sesi tarafından kullanılmıştır denilebilir.
Nartların Sesi’nin yayın yaşamından çekildiği 1980 Şubat’ında İstanbul’da “Nıbceğu” isimli kültürel bir dergi yayın yaşamına girer.
Nıbceğu
Üç ayda bir yayınlanan Nıbceğu dergisinin sahibi ve sorumlusu Murat Özden’dir. Sadece 2 sayısı yayınlanabilmiş olan derginin amacı, dünyaya ve K. Kafkasyalılara bakış açıları, “Yayına Başlarken” başlıklı yazıda şu şekilde dile getirilir:
“Nıbceğu devrimcidir. Uzlaşmacı ve teslimiyetçi değildir. Devrimci dünya görüşünün yanındadır. Bu görüşlerin doğrultusunda, özgün yazılara ağırlık verilecektir. Sayfalarımız köylülerimize ve ileri görüşlü aydınlarımıza açıktır. Olanaklar ölçüsünde ulusal özellikleri yansıtan kültür ürünlerine yer verilecektir. Demokrasi anlayışımız, her türlü dil ve kültür için özgürlüğü gerçekleştirmek için mücadele etmeyi içermektedir. K. Kafkasyalılara hitap etmeye çalışan iki yayın organından farklı yanımız demokrasi mücadelesindeki görüş ayrılığıdır.” (Sayı: 1, Sayfa: 2-3).
İş üretmeyi, az konuşup ortaya iş koymayı ilke olarak benimsediğini ileri süren dergide, Kuzey Kafkasya’ya yapılan gezi izlenimlerine, Derneklerden haberlere yer verilir. Derginin son sayfasında “Açıklamalı Sözlük” ile K. Kafkasyalılara ilişkin bazı terimler, kavramlar, isimler açıklanır.
Dergi, daha çok, 1980 öncesi dönemlerde çeşitli siyasal akım ve fraksiyonel gruplarda yer almış kimi Kuzey Kafkasyalılardan bir grubun görüşlerini yansıtmaktadır. Aynı dönemde K. Kafkasyalılara yönelik yayın yapan “Kuzey Kafkasya” dergisi ile “Nartların Sesi” bülteninde yayınlanan yazıları, ileri sürülen siyasal ve toplumsal tezleri benimsemek bir yana, bunları “gerici-teslimiyetçi-uzlaşmacı” olarak niteleyen bu grup, Nıbceğu dergisiyle yeni bir tezin savunuculuğunu yapmaktadır. Buna göre K. Kafkasya’ya dönüş tezi isteğe bağlı kişisel bir harekettir, toplumsal sorunların çözümü ise demokrasi mücadelesiyle gerçekleşebilecektir.
1980 Türkiyesindeki değişimler nedeniyle dergi yayın yaşamına 2. sayısından sonra son vermiştir. Bu nedenle ileri sürülen tezler ve değerlendirmeler netleşmemiş, karşı görüş ve tezlerin savunulması yapılamamıştır.
Süleyman Yançatoral, 1987 yılında Kafdağı dergisinde, 5. sayı ile başlayıp 11-12. ortak sayısı ile toplam 5 bölüm olarak yayınladığı “Kuzey Kafkasya’ya İlişkin Süreli Yayınlar (1950-1980)” araştırmasının sonucunda bir değerlendirme yapmış. Onu da paylaşmak istedim:
Sonuç ve Değerlendirme
Kuzey Kafkasya’ya ilişkin olarak 1950-1980 yılları arasında yayınlanan Türkçe süreli yayınların ele alındığı bu çalışmada, Dergi ve Gazetelerin eleştirilmesi veya değerlendirilmesi yerine bu yayınlar olduğu gibi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kuşkusuz yayınlarda ileri sürülen tezlerin, görüş ve yaklaşımların, günümüz toplumsal ve siyasal yapısı içerisinde irdelenmesi gereken yanları vardır.
Bu dönemdeki tüm yayınları topluca ele aldığımızda şunları söyleyebiliriz:
Her şeyden önce, yayınlarda ileri sürülen görüşler, yayın döneminde ülkenin içinde bulunduğu siyasal ve toplumsal koşulların etkisinde kalmıştır. 1950-1960 yılları arasında genellikle Avrupa’da yayınlanan anti-Sovyetik dergilerde çıkan yazıların aktarılmasına ve o doğrultudaki yaklaşımlara karşılık, 1960- 1980 yılları arasındaki yayınlarda özgün yazılar göreli olarak daha büyük bir ağırlık kazanmıştır.
Tüm yayınlarda K. Kafkasya bir özlem olarak görülmüş, geçmişin kültürel ürünleri genç kuşaklara aktarılmaya çalışılmış, geleneksel kültür değerlerinin öğrenilmesi, günün koşulları ve olanaklar ölçüsünde korunup yaşatılmaya çalışılması gereğine değinilmiştir.
1950-1960 yıllarında adeta bir öcü gibi gösterilmeye çalışılan K. Kafkasya’nın toplumsal yapısı, 1960’lardan sonra yerini daha hoşgörülü bir yaklaşıma bırakmış, gelişen ve yumuşayan uluslararası ilişkilere paralel olarak bir yandan K. Kafkasya ile turistik ve kültürel ilişkiler artarken öte yandan da K. Kafkasya daha gerçekçi biçimde ve somut örneklerle ele alınmaya çalışılmıştır.
Bu dönemde yer alan yayınlarda K. Kafkasyalıların çeşitli toplumsal ve kültürel sorunlarının bulunduğu konusunda bir görüş birliği veya benzerliği gözlenmekle birlikte, bu sorunların nedenleri ve çözüm yolları konusunda; kimi zaman dönemsel etkilerle, kimi zaman yayınları çıkaranların sosyal, kültürel ve politik biçimlenmelerine ve nihayet ülkedeki ve uluslararası ilişkilerdeki gelişmelere bağlı olarak farklı, hatta çelişik eğilim ve yaklaşımların bulunduğu gözlenmektedir.
Her şeye karşın bütün bu yayın sürecinin 1980’lerde kesintiye uğradığı düşünülürse, demokratik özgürlük ortamlarında bulunmak, demokratik hoşgörü ve diyalog anlayışı ile bilimsel yaklaşımlara saygı ve güven ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, farklı yaklaşımların giderek daha sağlıklı sentezlere ulaşabileceğini söylemek mümkündür.
Mart sayımızda Nıbceğu için “1980 yılı Ocak ayında İstanbul’da yayına başlayan, periyodu üç ay olan ve 12 Eylül 1980 askeri darbesi nedeniyle ikinci sayıdan sonra yayınlanamayan dergi …” demiştik.
12 Eylül 1980 ile başlayan ve 4 yıl devam eden süreç, Türkiye’nin karanlık yıllarıdır. Bir hatırlatma yaparsak, şimdi belgeselleri yayınlanan bir süreç yaşandı ülkede, 12 Eylül faşist askeri cuntasının zemini hazırlandı. Yaşananlardan bazıları şunlardı:
-1 Mayıs 1977; İstanbul Taksim Meydanı’ndaki 1 Mayıs kutlamalarında kalabalığın üzerine ateş açıldı. ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak tarihe geçen olayda 33 kişi hayatını kaybetti.
-16 Mart 1978; İstanbul Üniversitesi’nden çıkan sol görüşlü öğrencilere bomba ve otomatik silahlarla yapılan saldırıda 7 öğrenci öldü, 47 kişi yaralandı. Olay tarihe ‘16 Mart Katliamı’ olarak geçti.
-9 Ekim 1978; Ankara Bahçelievler’de, Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 öğrenci, Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı’nın da aralarında olduğu ülkücüler tarafından evlerinde öldürüldü.
-19 Aralık 1978; Kahramanmaraş’ta Çiçek Sinemasına bomba atıldı. Olay provokatörler tarafından gerçekleştirildi, farklı bir haber yayıldı, ayaklanan sağcı ve ülkücü gruplar, Alevilerin ev ve işyerlerine, sol parti ve derneklere saldırdı. 100’den fazla insan yaşamını yitirdi. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, işyerleri tahrip edildi.
Olayların ardından İstanbul ve Ankara dahil 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.
-1 Şubat 1979; Milliyet Gazetesi Başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, İstanbul Nişantaşı’ndaki evinin önünde silahlı saldırıda öldürüldü. Saldırının faili Mehmet Ali Ağca idi.
-4 Temmuz 1980; Kahramanmaraş’ta yaşanan Alevi-Sünni çatışmasına benzer olaylar Çorum’da yaşandı. 57 kişi yaşamını yitirdi.
Kısaca 12 Eylül 1980’e ulaşan yol özenle örüldü. Faşist askeri darbenin enkazı ise özetle şöyle:
-650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişinin cezası infaz edildi.
-98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
-171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü belgelendi.
-Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinde öldü.
-937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.
-31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı. Üç gazeteci silahlı saldırıda öldürüldü.
-Gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
…
1980-87 yılları arasında Çerkes dünyasında süreli yayın yoktur. Kafdağı dergisi 1987 yılında yayın yaşamına başladı.
*
Kafdağı
Sefer E. Berzeg’in Kafkasya Bibliyografyası (Chiviyazıları, 2004) kitabından aktarımla başlayıp Mayıs ayında devam edelim.
Kafdağı (1987-1992)
Ankara’da Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’nin organı olarak yayınlanan kültür, sanat ve haber dergisi. İlk sayıda dernek adına sahibi: Aslan Arı. Yayın yönetmeni: Nahit Eruz. Yazı İşleri Sorumlusu: Mansur Ulutaşlı. Başlıca yazarları: Yismel Özdemir Özbay, Refik Özdemir, Semih Seyyid Dağıstanlı, Süleyman Yançatoral, Erol Taymaz, Huade Adnan Güzey, Nilgün Kanbolat (Berzeg), Hasan Şaguj, Çetav Nuran, Yenemıko Mevlüt Atalay, Ğunoko Cemalettin Özbay, Çetav İbrahim, Cevdet Hapi, İmdat Kip, Yusuf Taymaz, Fahri Huvaj, Bülent Jane, Muammer Tekin, Vacit Kılıçarslan, Medet Ünlü, Erol Yıldır, Laçış Aziz Özbek, Açumıj Hilmi Özen, Memey Nevzat, Kutelya Erol Kılıç, Dilber Kanşay, Ş’ejoko Zafer, Thatsı Tamer Adıgüzel.
Başlangıçta ayda bir kez yayınlanan dergi, 1988 yılında başlayarak iki ayda bir çıkmaya başlamış, sonraki yıllarda gecikerek ve birkaç sayısı bir arada yayınlanmış. Şubat 1992’de çıkan birleştirilmiş 53-58. sayısı ile yayınına son vermiştir.