Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Gel Aç Yüreğini…

Bedenlerimiz üşüyordu biliyoruz…

Ruhumuz darmadağınıktı o günden beri…

Atlarımız ağlıyordu sessizce…

Bilge Thamadelerimiz yıldızlara çekilmişti üzgün, mahzun…

Yeşil vadilerimiz, o kutsal korularımız, o altında Tha/Ança’ya yakardığımız kutsal ağacımız ağlıyordu…

O küçücük sıcak evlerimiz, o cennet bahçelerimiz bizden önce çekildiler karanlık uykulara…

Pxepşine/Apxartsa’nın son dokunuşları hüzünle veda etti parmaklara, hala yankılanıyorlar evrenin sonsuzluğunda…

Kalabilmek adına, kimi yüz oldu bulutlarda, kimi bir göz oldu yıldızlarda, kimi gözyaşı oldu akarsularda…

Kimi derin bir uykuya yattı Oşhamafe’nin buzullarında…

Kırmızıya çalan sular, siyaha çalan toprak, yeşili unutan dallar hazandır artık…

“Ne tuhaf,

son nefes derlerdi, anlamazdım,

şimdi ne demek olduğunu biliyorum:

her şeyi bırakıp

bir daha dönmemek üzere hiçbir yere, hiçbir şeye, birdenbire gidersin.

Bu ölüm beni ayılttı.”(N.Hikmet)

O son fırtına, o sağanak yağmur, o korkunç gök gürültüsü dindi…

Umut tükenmez bir ışıktır, adı; Bahar…

Toprakta sürgün, dalda çiçek, su yürür damarlarında sessiz, sakin…

Seslenir doğa, seslenir hayat; Nefes al bir daha…

Bir çocuk gülümsüyor bulutlardan…

Orman olmuş gençler, bahara duruyorlar woredlerin eşliğinde…

Vadiler çiçek açıyor, sular berraklaşıyor, ağaçlar yeşilleniyor, kuşlar cıvıldaşıyorlar bahçelerimizde…

Belki gülümseyen beyaz bir bulut, belki esen serin bir rüzgar, belki mavi bir deniz, umudu vadederek yarınlara…

Gel aç yüreğini…

Başını kaldır yıldızlara…

Yüreğin evren olsun sonsuzlukta…

Sonra aç gözlerini aydınlık yarınlara…

Bir gün düşün; galip karanlığa…

Bak hazan bize göre değil!

Bunca hengamenin yitik baharlarını topla; hazanları koy bir tarafa; bizi kışkırtan umutları al yüreğine, sakla…

Gel aç yüreğini…

O makus hazan yitiyor, bir aşk büyüyor avuçlarımızda…

Yeniden, dört mevsime gebe yüreklerimiz, bizi aydınlatan sımsıcak bir güneş…

Gelen biziz yeniden, hiç beklenmeyen zamanda; bir ölüp bin doğan çiçekler misali…

Bir meltem sıcaklığı ile uyanacağız bahara…

Gel aç yüreğini…

Ne umut söner gövdende, ne de ölüm çalabilir kapını, şimdi çağdaş bir senfonidir baharın sunduğu…

Sen buradasın Bahar, başkaldırının, ölümsüzlüğün yılmaz rüzgarı…

Biz kadınlar, erkekler hiç birimiz bilmiyorduk ölümsüzlüğün baharını…

Gel aç yüreğini…

“yüzünde yorgun sürgünlerin izi olan bir kaçaktır gelen; ürkek bir şafağın uçsuz bucaksız özgürlüğüdür; belki acıların sevinçlere dönüştüğü yıldönümüdür…” (H. Çetinkaya)

Gel aç yüreğini…

İçinden geçtiğimiz karanlıktan başka; o aştığımız hırçın dalgalardan başka; hiçbir şey olmasa da dışarıda…

Ve dediği gibi Nazım ustanın:

“Korkunç ellerinle bastırıp yaranı

dudaklarını kanatarak

dayanılmakta ağrıya.

Şimdi çıplak ve merhametsiz

bir çığlık oldu ümit…

Ve zafer

artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar

tırnakla sökülüp koparılacaktır…”

Gel aç yüreğini…

İçine bahar, yüzüne güneş vuracaktır hiç beklemediğin anda…

Belki değil, hiç unutmayacaksın, o içinde derin yaralar açan hazanı; 21 Mayıs…

Umudunu büyüteceksin o hüzün kokulu yüreğinde daima…

Sürgünlerin yeşerip baharın gövermesi, alacakaranlığın geçip aydınlık geleceğe dönüşmesi; 21 Mayıs…

Gel aç yüreğini…

Sen sen olmadıktan sonra, hayatın ne önemi var!

Şüphesiz ki, şu koca dünyanın binbir çiçeğinden ilk önce açanıyız; o kadar eski, o kadar yüce; solamayız…

Solmayacağız…

Koca bir ömür yaşayacağız…

Ezelden geldik biz ebede koşacağız…

Bak! Gençler Kafe’ye durmuş woredlerin eşliğinde…

Şeşen yine, yeniden canlandırıyor nağmeleriyle, bir köşeye çekilmiş genç yaşlıları…

Pxeçiçler yankılanıyor tüm hızıyla alacakaranlığın sabaha vuran şavkında…

Güneş gibi, ay gibi…

Promethe daha Oşhamafe’ye zincirlenmemişken, Psıj daha küçücük bir su iken, onu bir adımda geçen ak saçlı deden gibi…

Sen ki sen ol daima…

Uzun bir bahara ebediyen uyanmak için…

Çerkes kal!

Sayı: 2018 05
Yayınlanma Tarihi: 2018-05-01

Jiy Zafer Süren
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

O Gelecek

Sen! Gölgelerde saklı halk, O kara, kudurmuş gecelerden, Sağ çıktığını unutma! Gizlense de cismin, Denizlerin duruluğunda, Vuruyor aksin, Güneşin altın ışıklarına, Setenay çiçeği gibi, Arı, duru ve vakur. Kim demiş ki bitmez gece, Olsa da...

Janxot bir aşkla nasıl yandı!

Janxot sarhoştu; aşk sarhoşu… Uzak akraba halası olan, Fatimat’ın oğlunun düğününe gittiğinden beri başı bulutlarda, yıldızlarda, kendisi, belki biraz ferahlarım diye, nerede olursa olsun soğuk...

Sessiz deniz

-Batı kafkasya kıyılarında can verenlere-   Ts’emez kıyısı, boylu boyunca, Açmış bağrını, bakıyordu, Duygulardan yoksun, O koyu mavi engin sulara, Atlantis çöktüğünden beri, Hemen yanı başında derin kuytulara. Kim bilebilir, belki sarsılmıştır, Ya...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img