Adalet

0
623

Adalet: [A.i.] 1. Herkesin hakkına riayet etme, hakkını verme, zulüm ve eziyet etmeyip herkes hakkında doğru hüküm vererek hakkı yerine getirme, adillik. 2. Haksızlıktan uzaklaşma. 3. Düzenli ve dengeli davranma. 4. Hakkaniyet.1

Adalet: A.İ. Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe.

  1. Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme.
  2. Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları.
  3. Herkese Kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme, doğruluk.2

Adâletle ilgili tanımlar farklı kitaplarda ya da değişik düşünürlerin görüşlerine bakıldığında da benzeri ifadelerle karşılaşırız. Yukarıda verilen iki önemli sözlüğün vermiş olduğu tanımlara bakıldığı zamanda da itirazı gerektirecek bir durum yokmuş gibi geliyor insana. Günümüz algısında bu anlamların yadırganacak bir yanı da yoktur.

Kelime köken itibariyle kesin ifadelerde bulunmanın güç olduğunu bilmekle beraber DE [дэ] ve LE [лэ] kelimelerinden müteşekkil birleşik bir kelimedir. Elbette ki bugünkü haliyle kelime kaynaşmış, kökleşmiş ve genel kabulüyle de Arapça kökenlidir.

DE [дэ]: Bir şeyi kabul etmek, benimsemek anlamına gelmektedir.

LE [лэ]: Bir şeye şekil vermek, profil kazandırmak, onu adeta ete-kemiğe büründürmek, görünür kılmak gibi anlamları içermektedir.

Dikkat edilirse kabul gören bir şeyin salt düşünce boyutundan çıkıp ona hayatiyet kazandırmayı ifade eder. Yani A+de+le dediğimiz zaman sadece bir şeyin doğruluğunu kabul yetmiyor, birde ona nasıl olacağına dair şekil vermek gerektiğini söylemiş oluyoruz. Bu bile yetmiyor, adeta hakkı, doğruyu aktive etmeyi emreden de kelimenin başındaki AYN) [гъэ] sesidir.

Kelimenin başındaki A (Arapçadaki AYN) [гъэ] çatı görevinde ve edilgenlik, dönüşlü eylem görevi gibi durumları üstlenir.

Kelimenin içerdiği anlamın açılımı ile yukarıda verilenler arasında ıstılahî anlamda pek bir fark gözükmüyor. ‘Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe. Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetmek.’ Bu ve benzeri tüm ifadelere bakıldığında hakların yasalarla sağlandığına vurgu yapılmaktadır. Peki yasaların Adil olduğuna ve yasaları yapanların ne kadar adil olabildiğine nasıl inanacağız. Günümüz gelişmiş toplumlarda denge – denetleme sistemlerinin olduğunu biliyoruz. Ancak insanoğlu sadece bugün yaşamıyor, Adalet bugüne özgü bir kavram değil hem zaman ve hem coğrafi olarak evrensel bir olgudur. Öyleyse adaletin var olması, herkesin ondan payına düşeni alması için insanoğlunun bugüne gelmesi beklenemez. Kaldı ki insanoğlu bugün bile hiçte adil değildir. İnsan haklarının korunması, kollanması ve uygulanması, zalimlerin, müstebitlerin, iktidar sarhoşlarının, 27 Mayıs, 12 Eylül, 15 Temmuz demokrasi ve iktidar hırsızlarının, deniz aşırı korsanlarının, Firavun saraylarının, din sömürücüsü Bel’âmların, insan tacirlerinin, çocuk katillerinin, şakilerin vs’lerin insafına, algısına ve keyfine bırakılamaz; ona göre doğruluğu veya yanlışlığı değerlendirilemez. Bu ve benzeri öznelerin hiçbiri hatta insanoğlunun kendisi evrensel değildir. Aklı da öyledir, düşünceleri de… Öyleyse zaman ve mekân boyutlarına hapsedilemeyecek bir olguyu, zaman ve mekân boyutlarını aşamayan insanoğlunun keyfiliğine ve merhametine nasıl terk edeceğiz; nasıl onun ağzının içine bakarak insafını bekleyeceğiz? Adil olmayan birinin yaptığı eylemin adil olduğuna nasıl güveneceğiz? Vazedenin mutlak olmayışı, vazedilenin mutlakıyetini asla getirmez. Doğruluğu ise olasıdır. Çünkü adalet sadece parçaya, şahsa, topluma, zamana, çağa özgü değildir. Adaletin de adil olması için evrensel olmalıdır. Dünyanın farklı yerlerinde ve farklı zamanlarda aynı olay karşısında verilen faklı cezaların ddil olduğunu kim iddia edebilir? Örneğin aynı eyleme verilen beş yıl hapis cezası, ya da on yıl ceza veya henüz mahkemeye dahi çıkarılmadan ve on yıl içeride tutulduktan sonra suçunu dahi öğrenemeden zaman aşımından dolayı salıverilen insana uygulananlardan hangisi adildir? Bunlardan hangisi evrenseldir? Örneğin dünyanın X ülkesinde uygulanan mı, yoksa Y ülkesinde uygulanan mı? Ya da beş yıl önce uygulanan mı, yoksa beş yüz sene önce uygulanan mı? Ya da beş sene sonra uygulanacak olan mı?

Şöyle düşünülebilir: Toplum vicdanını hangisi rahatlatıyorsa adil olan odur. Hayır, toplum vicdanını, toplum algısı yönetebilirsiniz; rahatlatabilirsiniz de. Bu yapılanın adil olması demek değildir.

Adaletin bilgiden öte, hikmetsiz olası düşünülemez. Adil olanın da bilgi, hikmet, feraset, cesaret, güç, sabır ve şefkate fazlasıyla ihtiyacı olacaktır.

 

 1DOĞAN, D.M. Büyük Türkçe SÖZLÜK, İz Yayıncılık, 11. Baskı, Ekim 1996.

 2www.tdk.gov.tr/index.php?option=com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz