Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yoğun iç ve dış baskılarla ile uğraşırken, yerel kontrol zafiyeti göstermeye başlamış; bu durumdan da ülke içinde bazı halklar arasında gerginlikler ortaya çıkmaya başlamıştı.
Adigeler ile Arnavutlar arasında bir Arnavut’un, Ahmed Bey isimli bir Adige beyini, 1909 yılında öldürmesi ile başlamıştı. İki halk arasındaki bu husumet, Milli Mücadele boyunca süregelmiş; Mondros Mütarekesinin ardından Karacabey’de, Gönen’de, Manyas’ta ve Kirmastı’da şiddetli çatışmalar olmuştu. Osmanlı İmparatorluğu, bozulan siyasi otoritesi nedeniyle bu iki topluluk arasındaki huzursuzluğa engel olamamıştı. Hatta bölgeye gönderilen ve düzeni sağlamakla yükümlü askerler, iki toplum tarafından rehin alınmıştı.
1916 yılında, Bir grup Arnavut’tan oluşturulmuş çete tarafından, Manyaslı bir Adige olan Hüseyin Beyi katletmeleri, iki tarafın da birbirine olan husumetlerini arttırdı. Azılı Arnavut çetesinin eylemlerine devam etmesi, bölgenin önde gelen Adige beylerinden olan sefer Bey’in bir müfreze kurarak çetenin üzerine gitmesi ve hükümeti bilgilendirmesi sorunu, bir adım öteye taşımıştı. Hükümetin, bir grup jandarma göndermesine rağmen, eşkıya yakalanamadı.
Bu olayların neticesinde, Karacabey Kaymakamlığına Adige kökenli Osman Bey tayin edildi. Ancak, Arnavut eşkıya boş durmadı Kaymakam aleyhine çalışıp diğer mahalleleri galeyana getirmeye çalıştılar. Kaymakam’a tehdit mektupları gönderildi. Hükümet asileri takibe aldı ise de bir sonuç elde edilmedi. Bunun üzerine, Osman Bey görevden alınarak yerine Debreli Ziya Bey tayin edildi.
Ziya Bey, bu eşkıyayı kontrol altına almak için bugünkü korucu düzenine benzeyen bir düzenle mili kuvvet oluşturmak istedi. Pek çok işsiz Arnavutun iştahı kabarmıştı. Kısa sürede, çok sayıda Arnavut toplandı.
Arnavut eşkıya ile Adigeler arasındaki gerginlik en sonunda Ziya Bey’in 35 kişilik kuvvetle beraber, Kurşunlu Köyünde silahlandıkları bildirilen Adigelerin üzerine gitmesi ile had safha vardı. Köyün bekçileri, gelenlerin amacını bilmediklerinden çatışma başladı. 75 ev, bir kilise ve bir okul büyük zarar gördü.
Adigeler, Arnavut çetecilerin kaymakam tarafından himaye altına alındığına kanaat getirdi, yeni bir saldırı girişimine maruz kalmamak ve Arnavutların saldırılarına son vermek için Canbaz Köyü’nde toplanmaya başladı. Tam bu esnada Canbazlı Hakkı Bey, üç Arnavutu bilinmeyen bir sebeple öldürdü ve cenazeyi Dolama Köyü’ne göndererek bu köyü bir Arnavut mezarı yapacağını iddia etti. Bu meydan okuma Arnavutlar üzerinde büyük bir etki yaptı ve neticede bu olaylarla iki halk arasındaki gerginliği en üst düzeye taşıdı. İki tarafta inatlaşmaktaydı.
Geniş çaplı bir hadisenin meydana gelme ihtimalinin bulunması sebebiyle Ziya Bey, Manyas Belediye Reisine mektup yazarak, bu meselenin halledilmesi için Karacabey’e gelmesinin gerektiğini ve iki tarafa nasihatte bulunulmasının gerekliliğini bildirdi.
Yapılan soruşturmalarda Canbaz’da Adigelerin toplanmasının, kaymakamlıkta Arnavutların toplanması, silahlandırılması, halktan para ve eşya talep edilmesinden dolayı, Adigelerin artık tahammül edememesinden kaynaklandığı ortaya çıktı.
Adigeler, toplanan Arnavutların dağılmaması, silahlarını terk etmemesi ve alınan paralar iade edilmemesi durumunda dağılmayacaklarını ve “Bu Türk Hükümeti’dir, Arnavut Hükümeti değildir. Buraya Türk kaymakam gönderilsin” şeklinde bir ifadeyle yerel yönetimin yapmış olduğu uygulamaların kendilerini bu hale getirdiğini, Manyas’a haber göndererek Davud Çetesi’nin de kendilerine katılacağını, yerel yönetimin bu hareketlerinden Türk köylerinin de zarar gördüğünü ve bu sorun hakkında Türk köylülerinin de kendileri gibi düşündüğünü belirttiler.
Olayların bu safhaya gelmesi sebebiyle Canbaz Köyü’ne ikinci kez nasihat heyeti gönderildi. Nasihat heyeti, daha önce alınan cevaplarla geri geldi. Bunun üzerine Adigelerin intikam almak için kasabayı basacağına dair bir söylenti yayıldı. Ziya Bey, telaşlanarak, bir grup Arnavut’u hükümet avlusunda topladı ve silahlandırdı. Bunun hemen ertesi gününde yine bir nasihat heyeti Canbaz’a gönderildi. Ancak cevapsız kaldılar. Ok yayadan fırlamıştı artık, iki unsur silahlanmış, çatışma kaçınılmazdı; bölgedeki güvensizlik ortamı en üst düzeye çıkmıştı.
Bölgeye Manyas, Bandırma ve havalisinden 200’e yakın Adige süvari toplanmıştı. Toplanan Arnavutların sayısı da 230 civarıydı. Meselenin sulh içinde çözülmesi umuduyla, yeni bir müzakere başlatıldı. Barış yoluyla halledilmesi için müzakere oluşturulmasına karar verildi. Müzakere sonucunda Adigelerden Canbazlı Hakkı Bey’in ve Arnavutlardan da Kasap Hüseyin’in ve Hurşid’in Karacabey mıntıkasından çıkıp gitmeleri ve bundan sonra her iki tarafın da dağılmaları kararlaştırıldı. Alınan kararlar iki tarafa da bildirildi. Adigeler, Arnavutlardaki hareketliliğe istinaden silahlarını terk etti ve Canbazlı Hakkı Bey’in Manyas’a gönderilmesini sağladı. Ancak Kasap Hüseyin ile Hurşid’in, müzakerede alınan bu karara aykırı olarak kazadan çıkmayacaklarını belirtmesi ve hükümetin kendilerini aldattığını, bu sebeple isteyenleri kendi bünyelerinde toplayacaklarını söyleyerek arkadaşları ile beraber kasabayı terk edip Kirmastı Kazası’nda bulunan Çamandıra’ya gitmesi ve orada kuvvet oluşturması biraz olsun yatışmaya yüz tutmuş olayların yeniden başlamasına ve bunu haber alan Adigelerin bu hareketin hemen ardından iki kola ayrılarak bu çeteyi takip ile Çamandıra Çiftliği’ne gitmesine neden oldu.
Akabinde Çamandıra Çiftliği yolu üzerinde seyir halinde iken Said Efendi’nin üzerine ansızın ateş açılması ve Said Efendi’nin ağır yaralanması üzerine, Arnavutlar savunma vaziyetini aldı. Çok geçmeden civardan bulunan Adigeler, süratle hücuma geçti. Taraflar arasında şiddetli çatışma meydana gelmişti. Arnavut eşkıya, fırsatını bulup kaçmayı başardılar. Adigeler, eşkıyanın kaçtığını fark etmemiş ve kuşatmaya devam etmişti. Olay hükümete aksedince, Bursa ve civarında Divan-ı Örfi ilan edildi ve bir müfreze gönderildi. Ancak müfreze geldiğinde Adigelerin dışında kimseyi bulamamıştı.
Adigeler müfrezenin gelmesiyle eşkıyanın buradan kaçtığını anlayınca derhal takibe geçtiler. Eşkiyanın güzergâhını takip ederek sonunda yeni bir çatışmaya girdiler. Arnavutlar karşı koyacak gücü gösteremeyerek sığındıkları köyden kaçmaya başladı. Çatışma sonucunda Adigeler, Şaki Hurşidi ve bir köylüyü öldürdü. Hurşidin cesedini bir eşeğe yükleyen Adigeler, şakinin cesedini hükümet avlusuna attılar.
Muzaffer Adigeler, hiddetlerini yenemeyerek Arnavutların iskân mekânı olan Çamandıra Çiftliği’ni kısmen yağma etti. Çiftlik mallarını Manyas’a götürdüler. Ancak bu yağmaya yerli yabancı birçok kişinin de katılması, diğer çiftliklerinde yağmalanmasına sebep oldu. Karacabey’de bulunan başta Arnavut Galib Paşa’nın Çamandıra Çiftliği olmak üzere neredeyse bütün Arnavut Çiftlikleri yapılan yağmadan zarar gördü.
Meydana gelen yağma hareketleri nedeniyle, hükümetin önderliğinde malların geri alınması için mahalle sakinlerinden bir heyet oluşturuldu. Bu heyetin teşebbüsleriyle malların ufak bir kısmı temin edildi ve sahiplerine geri verildi.
Adige beylerinin sağduyusuna icabetten, Adigeler tarafından Arnavutlara karşı yapılması muhtemel bir tecavüzün önü alınmış olmasına rağmen çıkan çatışmalardan dolayı, Adigeler ve Arnavutlar silahlarıyla dolaşmaya başladılar.
Arnavut–Adige çatışmaları, Arnavut Galib Paşa’nın Karacabey’de bulunan Çamandıra Çiftliği’nde cereyan etmişti. Galip Paşa’nın, Dâhiliye Nezareti’ne yazdığı telgraflarda, kendisinin paşalık rütbesiyle lütuflandırılan bir hanedandan geldiğini, hürmet ve fedakarlıklarla yaşamış bir ailenin evladı olduğunu, bir Arnavut olarak Türk toprağında büyüdüğünü ve o his ve terbiye ile yetiştiğini, Türklük namına kendinde büyük hislerin mevcut olduğunu, namus ve haysiyetiyle yaşadığını ve bütün bunların da kendisinin nasıl bir Osmanlı olduğunu açık şekilde sergilediğini belirterek yağma sahiplerinin çapulcu Adigeler olduğunu, hayatı boyunca kazanmış olduğu mallarının on saat zarfında kendisinden alındığını beyan etti. Nezarete, kaçırılan mallarının listesini ve para olarak değerlerini ihtiva eden beyannameler gönderdi.
Ancak Karacabey Kaymakamı Tahsin tarafından 25 Ekim 1919 tarihinde yazılan raporda Arnavut–Adige çatışmasının başlama nedeni, 1909 senesinde Adige Ahmed Bey’in Galib Paşa’nın adamı tarafından öldürülmesi olarak belirtildi.
Arnavut–Adige çatışmalarının meydana gelmesinde iki büyük etken vardı: Yerel yönetimde bulunan idarecilerin mensubu oldukları etnik unsurları destekleyerek çete örgütlenmesine gidilmesi ve bu faaliyetlerin meşrulaştırılmasıdır.
Bu yazı, circassiancenter.com adresinde ve Hürriyet Tarih dergisindeki aynı konunun birleştirilmiş ve sadeleştirilmiş halidir. Konuyu etraflıca araştırmak ve okumak isteyenlerin ilgili siteyi ziyaret etmelerini öneririm. Yazıyı kaleme alan Mehmet Ali Düzgün’ün araştırması için emeğine teşekkür ederiz.
http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/tarih/003_mutarekeyillarinda.htm
Sevgi ve Muhabbetle,