Marje
Eylül-1992
Basın ve Kamuoyuna
TÜRKİYE’DE YAŞAYAN 3.000.000’un ÜZERİNDEKİ KUZEY KAFKASYALI, Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere (bir kaç istisna dışında) sözlü basın ve yazılı yayın organları, insan hakları dernekleri ve demokratik kitle örgütlerinin, katil Şevardnadze ve Gürcistan şovenizminin bağımsız Abhazya Cumhuriyetini işgali karşısında suskun kaldığını, hatta destekler nitelikte bir tavır içerisinde olduğunu üzülerek izlemektedir.
TC Hükümeti ve Türkiye’deki basın yayın kuruluşları, Gürcistan’ın haksız işgali karşısındaki tavırlarıyla ne kadar DEMOKRAT(!…?…), İNSAN HAKLARINA NE KADAR SAYGILI OLDUKLARINI (!…), Abhazya’daki öz kardeşlerinin katline haklı tepkilerini gösteren Kuzey Kafkasyalı vatandaşlarını ne kadar ciddiye aldıklarıyla göstermektedir.
Türkiye basınının sayfaları Gürcistan şovenizminin kaynaklarından aldığı gerçek dışı ve tek taraflı haberlerle doludur. Buna karşın Abhazya kaynaklı gerçek haberleri, her gün basın kuruluşlarına fakslamamıza, Türkiye ve Dünya’daki Çerkeslerin tepkilerini barışçıl yollarla göstermesine rağmen hemen hemen hiç yer verilmemektedir. 18 Ağustos 1992 tarihinde Türkiye’de yaşayan Kuzey Kafkasyalıların Adapazarı Mitingi bütün basına daha önce duyurulmasına rağmen 4000 kişinin katıldığı bu onurlu tepkiyi haber olarak bile geçmemişlerdir.
SORUYORUZ!
Bu mitingin haber değeri taşıması için miting alanında kan akması mı gerekiyordu?
SORUYORUZ!
Haklı tepkimizi kamuoyuna duyurmak için insanlık dışı tavır mı almamız gerekiyordu?
SORUYORUZ!
Türkiye’de kardeşçe yaşadığımız demokrat Gürcü kardeşlerimize saldırmamız mı gerekiyor?
SORUYORUZ!
Her birimiz birer eli kanlı Şevardnadze mi olalım?
HAYIR!
Sizler bunu istiyor olabilirsiniz. Gösterdiğiniz tavır olabilirliği düşündürüyor. Çünkü Gürcistan Oligarşisinin bütün oyunlarını gerçekmiş gibi demokrat Türkiye kamuoyuna yutturmaya çalışıyorsunuz. Bizler şundan eminiz ki; Abhazya direnişçilerinin onurlu mücadelesinden, Dünya’daki ve Türkiye’deki Çerkeslerin onurlu direnişe desteklerinden siz de haberdarsınız.
Abhazya’nın başkenti Sohum’un (Ak’ua) Gürcistan işgalcileri tarafından tamamen işgal edilemediği, direnişin Sohum sokaklarında onurlu bir biçimde devam ettiğini ve diğer Kafkasya Cumhuriyetlerinin bu onurlu direnişe bütün güçleriyle destek verdiklerini de biliyorsunuz.
Ama yazamazsınız… Çünkü emperyalist güçlerden bu konuda henüz emir almadınız. Yazamazsınız… Çünkü demokratlığınız, insan haklarına saygı dereceniz patronunuzun dudakları arasından çıkacak sözlerle sınırlıdır. Yazamazsınız… Çünkü gerçek basın değil kuklasınız.
YAZAMAZSINIZ!
ÇÜNKÜ HAKLIDAN YANA DEĞİL, GÜÇLÜDEN YANASINIZ.
MARJE
Marje
Ekim-1992
Çerkesler Başbakan’la Görüştü
Abhazya’nın onurlu direnişine destek anlamında yapılan her eylem, Türkiye’deki Kuzey Kafkasyalılar adına ilkleri oluşturuyor. İlk miting, ilk siyah çelenk koyma eylemleri, ilk açlık grevi, ilk oturma eylemleri… gibi “onurlu direnişçilerin” haklılığını haykırmayı; insani ve siyasi destekle Türkiye kamuoyunda gündemde tutmayı görev bilen Kuzey Kafkas Kültür Dernekleri temsilcileri ve taban kitle ilk arabalı yürüyüş eylemine Kafkas-Abhaz Dayanışma Komitesi öncülüğünde 27 Eylül 1992 tarihinde İstanbul’da başladı. Gebze, İzmit, Adapazarı, Düzce güzergâhını izleyen konvoy İzmit hariç yol boyunca katılımlarla 28 Eylül 1992 tarihinde sabah saat 9’da Ankara’ya ulaştı. Kaf-Kur, AKKD yöneticileri ve Ankara’da yaşayan konuya duyarlı Çerkesler tarafından karşılanan konvoy, arabalı yürüyüşünü hipodroma kadar sürdürdü. Şehir merkezine araç konvoyunun girişine izin verilmemesi üzerine başbakanlığın önüne kadar “Demirel!.. Şewardnadze Bugün, Çerkesler Hergün”, “Abhazya’nın İşgaline Sessiz Kalan Hükümeti Kınıyoruz”, “Bağımsız Abhazya”… gibi pankartlar açarak sessiz bir şekilde yürüdüler.
… Kafkas-Abhaz Dayanışma Komitesi adına Başkan Atay Ceyişakar, Kaf-Kur adına Başkan Vekili Fahri Huvaj ve ikinci başkan Sönmez Baykan Abhazya sorununu ve hükümetin yaklaşımını eleştiren konuşmalar yaptılar. Başbakan Süleyman Demirel de hükümetin olaya bakışını anlattı.
Kaf-Kur Başkan Vekili Fahri Huvaj
Sayın Başbakanım … Kitle tabanımızda Abhazya’da yaşanan katliama ve soykırıma karşı TC Hükümeti’nin yeterli ilgiyi göstermediği ve Abhazya’daki olayları görmemezlikten geldiği kanısı yaygındır… Halkımızın sizden şu anki somut talebi öncelikle hükümetinizin bu olaya yaklaşımını, Hükümet Başkanı olarak zat-ı alinizden duymaktır… Abhazya konusunda birtakım yanlış bilgilenmeler, değerlendirmeler olduğu kanaatindeyiz… Abhazya’ya destek olmak asla ayrılıkçı bir harekete destek olmak anlamına gelmeyecektir… Abhazya’da olan biten TRT televizyonlarında yansıtılmıyor.
… Abhazya Cumhurbaşkanı Sayın Ardzınba’nın buraya geldiği gün siz Gürcistan’a gittiniz. Bu belki önceden planlanmış kötü bir rastlantıydı ama bundan Gürcistan bir mesaj aldı. Sayın Dışişleri Bakanımız oraya gittiği zaman 50 bin ton buğday yardımında bulunuldu. Bu buğdayların bir tek tanesi bile Abhazya’ya gitmedi. Gitmeyeceği biliniyordu veya bilinmesi gerekiyordu… 25 Temmuz 1992 tarihli RF Parlamentosu kararı diyor ki “Etnik gruplar arası ilişkilerdeki sorunları şiddet yoluyla çözmeye kalkışan Gürcistan liderlerinin politikalarını şiddetle kınar ve Gürcü hükümet yetkililerinden Abhazya bölgesinden askeri güçlerini çekmesini, askeri harekâtlara hemen son vermesi gerektiği ve Kuzey Kafkasya’daki durumun sakinleşmesi ve normale dönmesine yardımcı olmak üzere özgürlüklere ve insan haklarına uymasını talep eder.” Böyle bir kınama kararının Türkiye Hükümeti yetkililerinden ve parlamentosundan beklemek durumunda halkımız. (Demirel müdahale ediyor. “TBMM yaptı bunu”. TBMM Abhazya sorununu çok daha sonra görüştü. Yukarıdaki karara benzer hiçbir karar da almadı. Marje).
Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi Başkanı Atay Ceyişakar
Abhazya’nın geçmişini biliyorsunuzdur fakat Türkiye’de yanlış bilgilenmeden kaynaklanan eksiklikler var. Abhazya 1921 senesinde 16. Sovyet Cumhuriyetiydi. 1931 yılında Stalin döneminde bir uygulamayla özerk cumhuriyet statüsü ile Gürcistan’a bağlandı. Sadece özerk cumhuriyet statüsüne bakarsak dahi sınırları belli, adı olan, yargı organları olan bir ülkedir… Gürcistan’a “Sen 1921 Anayasasına döndün, seninle olan ortaklığımızı bitirdin. Gel yeni statümüzü konuşalım” çağrılarında bulundular, buna cevap alamadılar… Abhazya bağımsızlık ilan ettikten sonra da çağrıda bulundu. Bunun karşılığı olarak işgale uğradı… Şimdi burada ciddi bir oyun oynanıyor. Ve ciddi olarak Türkiyemizin menfaatlerini de ilgilendiriyor. Ülkemizde yaşayan 4-5 milyon insanı ilgilendiriyor… Bu olaya Abhazya›da küçük bir hadisedir diye baktığımız zaman Kuzey Kafkasya›yı görmemiş oluruz… Dünyada yaşayan 5.5 milyon Çerkesi görmemiş oluruz. Bu bölgede emelleri olan RF’nin oyununu ve onun emellerine alet olan Gürcistan’ı görmek zorundayız… Dünyada yaşayan Çerkesler kesinlikle böyle bir şeye müsaade etmeyecektir. Ama 10 sene ama 100 sene sonra silinecek Abhazya ismi tekrar mutlaka haritaya yazılacaktır. Bunu bilgilerinize arz etmek istiyorum.
Süleyman Demirel (DYP Genel Başkanı ve Başbakan)
Değerli vatandaşlar, bu konudaki hassasiyetinize teşekkür ederim. Yalnız bu hassasiyet TC Hükümetini suçlar nitelikte olmamalıdır. TC Hükümetinin eldeki imkânları evvela diplomasidir… TC ne yapacaktır?.. Yapacağı şey evvela devletlerarası diplomasiyi kullanmaktır… Diplomasiyi sonuna kadar kullanmadan ondan sonraki adımları atmak mümkün değildir… Şimdi bize arkadaşlarımız soruyor “TC Devletinin ve hükümetinin bu husustaki siyaseti nedir?” diye. TC Devleti Kafkasya’da meydana gelen olaylardan fevkalade muzdariptir. Ve Abhazya olayına ise fevkalade acılıdır. Orda meydana gelen olayın meydana gelmemesi için de elinden gelen gayreti sarf etmiştir. Gürcistan yetkilileri başta Şewardnadze olmak üzere hem şifai hem yazılı teminat vermişlerdir, “Burada gayri insani hiçbir şey olmayacaktır” diye. Maalesef gayri insani çok şey olmuştur… Şifai olarak Şewardnadze’ye iki defa söyledim. “Gürcistan’ın sınırları içerisinde yaşayan halklar vardır. Bu halklar bizim kardeşimizdir… Meydana gelen kanlı hadiseler bizi fevkalade rahatsız eder. Ve biz sizinle komşuyuz. İyi geçinmek isteriz. İyi geçinmemizde anahtar budur. Bize komşu olan sizin devletinizde yaşayan bu insanlar, bizim devletimizin vatandaşlarının kardeşidir. Birinci mesele bu insanların can güvenliğidir. Bunu ihlal ederseniz bizimle olan münasebetleriniz fevkalade sıkışık duruma gelir” diye. Ve bizi temin ettiler ki “Böyle bir şey olmayacaktır”… Orada Şewardnadze’nin nüfuzu nedir? Onu bilmiyoruz… Şunu ifade edeyim ki oradaki durumu Şewardnadze’nin kendisi de tasvip etmiyor. Yani onun altındaki adamlardır bütün bunları yapanlar, kırıp dökenler…
TBMM’de bu mesele ile ilgili genel görüşme yapılmış, tavrını gayet iyi ortaya koymuştur… Ağustos 26-27’sinde yapılmıştır. (26-27 Ağustos tarihlerinde TBMM’de böyle bir görüşme yapılmadı. Bu genel görüşme halkımızın yoğun baskıları neticesinde 13 Ekim günü yapıldı. Marje.)
Beklentilere hak veriyoruz. Yapacağımız şey diplomasinin nimetlerinden yararlanarak büyük devletler nezdinde, BM ve Dünya nezdinde girişimlerde bulunarak bu olayı anlatmak ve kan dökülmesine, şiddete müsaade edilmemesine çözüm aranacaktır. Birinci mesele budur. İkinci mesele; insani yardımda bulunalım diye uğraştık, yol bulmamız sıkıntı yarattı. Tabi bizim yapabileceğimiz devletin yapabileceği şeylerdir. 20-25 günde bir uçak gönderebildik. Tiflis yolu ile gönderebildik. Başka yollarla gidemedi. (Kaf-Kur ve Komite’nin RF nezdindeki girişimleri neticesinde doğrudan Abhazya’ya bir insani yardım koridoru açılmasına rağmen TC Hükümeti Tiflis’i tercih etti. Marje). İnsani yardımımız devam edecektir. Ve diplomasi ile netice almak, TC Devleti olarak bu meselenin takipçisiyiz, peşindeyiz. Türk siyaseti budur.
… Ben niye gittim Tiflis’e? Acaba kavgasız kansız bu işlerin içerisinden bu ülkeler çıkabilir mi? Ben bunu söyledim. Buğday hikâyesi Abhazya işgalinden öncedir… Seyahat programım bir-bir buçuk ay önceden bellidir. Abhazya Cumhurbaşkanı geldiğinde beni bulamamışlarsa o benim kusurum değildir. Benimle görüşmek isteyen heyetlerin hepsiyle görüştüm…
Diyalog
-A. Ceyişakar: Gürcistan Abhazya ile ilgili verdiği sözü tutmamasına rağmen hiçbir şarta bağlı olmadan insani yardım son dilim buğday yardımı gitti. Bunun ötesinde 50 milyon dolarlık bir kredi hibe söz konusudur. Bu konuda ne gibi bir baskı unsuru olarak kullanılacağını ciddi olarak merak ediyoruz, camia olarak.
-Demirel: Tabi bu olaylar devam ettiği sürece böyle şeyler söz konusu olamaz.
-Demirel: TV üzerinde sansür yok.
-A. Ceyişakar: Kesinlikle var efendim.
-Demirel: Yok efendim öyle şey mi olur.
-Sönmez Baykan: Var Sayın Başbakanım. Şu anda salonda basın mensupları yok. Basın mensupları gelsin Sayın Başbakanım.
-Demirel: (Fotoğraf makinesi olan Marje dergisinden arkadaşımızı göstererek) Basın mensupları buradadır zaten. (Kalabalıktan farklı sesler yükseliyor. “TRT’nin kamerası yok” gibi.) İyi de kardeşim haber verseydiniz buraya gelip bu kadar insanın benimle konuşacağını nerden bilecekler.
-S. Baykan: Haberleri var efendim. Şu anda da dışardalar.
-Demirel: Basın mensupları dışarda ise çağırın. (Basın mensupları içeri girdi.) Neredesiniz çocuklar?
-S. Baykan: Sayın Başbakanım TRT görevlileri yine yoklar.
-Demirel: Nerede TRT, yok mu kamera, görüntü alın, söylediklerimi nakledin televizyona. Bu çeşit arzularınız olduğunu bilsem ben niye engelleyeyim. Ben sizinle gizli mi konuşuyorum?
-A. Ceyişakar: Çok özür dilerim efendim. Sayın Dışişleri Bakanımızla görüştük “Ben kesinlikle böyle bir emir vermedim” dedi. TRT’nin yetkilileri ile görüştük “Bize talimat var” dendi. Lütfen bunu bize açıklar mısınız?
-Demirel: Öyle bir şey yok. Siz gönlünüzü ferah tutun. Bunlardan şüphelenmeyin.
TRT görevlileri salona girdiler. Demirel onlara dönerek;
-Demirel: Niye gelip görüntü almıyorsunuz. Benim konuşmalarımı da arkadaşların konuşmalarını da alın. Ve size buraya girmeyin diyen oldu mu hiç.
-TRT Görevlileri: Haber vermediler efendim.
-Demirel: Nasıl haber vermediler. Bu kadar insan burada. Dışarda siz ne yapıyorsunuz? Olay burada. Ben size beyanat da veririm. Onu aynen TV’de kullanın tamam mı Sedat (TV görevlisi).
-Sedat: Emredersiniz efendim.
-Demirel: Söyleyin yöneticilere haberi kesmesinler.
-Sedat: Emredersiniz.
-F. Huvaj: Biz Türkiye’deki 41 Kafkas Kültür Derneği ve onların üst kuruluşu Kuzey Kafkas Kültür Dernekleri Koordinasyon Kurulu olarak, halkımızın nabzını hakikaten tutma gayreti içerisindeyiz. Ancak bir yerden sonra bunu tutmamız mümkün olmayacağı için buraya kadar yansıttık. Şimdi hem kitlemizin genç insanlarımızın sesi olarak hem Kaf-Kur II. Başkanı olarak genç arkadaşımıza, Sayın Sönmez Baykan’a söz vermek istiyorum.
Sönmez Baykan
Sayın Başbakanım işgalci Gürcü orduları Abhazya’ya girmeden önce defalarca size ulaşmaya çalıştık. Siyasi otoritenin çeşitli kademelerine … ulaşmaya çalıştık. Maalesef bir netice alamadık. Konuyla ilgili makamlara mektuplar yazdık. Abhazya’da gelişen hadiselere olabilecek vahim olaylara dikkat çekmeye çalıştık. Dedik ki Gürcistan Abhazya’yı işgale hazırlanmaktadır ve bu konuda kararlıdır. Bölgedeki iki muktedir devlet RF ve TC bu konuda sessiz kalmaktadır. Meseleyi sadece bir dış politika meselesi olarak değerlendirmektedirler. Bu son derece yanlış ve tehlikeli bir tutumdur.
… O zaman dedik ki “Eğer Gürcistan Abhazya’yı işgal ederse Rusya’nın güneyindeki Çerkes Cumhuriyetleri ve Bağımsız Çeçenistan bu olaya seyirci kalmayacaktır”. RF bu hadiselerde Gürcistan lehine taraf bir tutuma girerse ortalık daha da karışacak ve kan gölüne dönüşecektir. Böyle bir duruma Türkiye’de ve Dünya’da yaşayan Çerkeslerin duyarsız kalmaları mümkün değildir ve de kalmamışlardır. Bugün Otonom Çerkes Cumhuriyetleri ve Bağımsız Çeçenistan olaya müdahale etmiştir. Kuzeyden Abhazya’ya her türlü insani ve askeri yardım ulaştırılmaktadır. Abhazya’da Konfederasyon askerleri işgalci Gürcü ordusuna karşı çarpışmaktadırlar.
Dünya Çerkesleri işgale karşı tepkilerini demokratik eylemlerle ortaya koymaktadırlar. Türkiye›den ve Dünya’nın çeşitli yerlerinden Çerkesler Abhazya’ya vatanlarını korumak için savaşmaya gitmektedirler. Bizler Türkiye’deki küçücük örgütlerimizle Abhazya’ya her türlü desteği vermeye çalışıyoruz. Karadeniz kıyısında açık kalan 20 metrelik bir kıyı şeridinden para, ilaç, gıda ve çeşitli yardımları ulaştırıyoruz ve aklınıza gelebilecek her türlü yardımı da ulaştırmaya devam edeceğiz… Siyasi otorite bir aydır bir yardım uçağını onu da Tiflis’in icazetiyle gönderebilmiştir… Ve meseleye hala sadece bir dış politika meselesi olarak bakmakta ve hala Gürcistan’ı destekler bir tutum izlemektedir…
… Bugün Çerkes Halkı büyük bir infial içerisindedir. Siyasi otorite tutumunu değiştirmez ve meseleyi sadece dış politika olarak görmeye devam ederse Türkiye’de yaşayan üç milyonu aşkın Çerkes kökenli vatandaş bu meseleye tepki gösterecek ve olay kaçınılmaz bir şekilde iç politikaya yansıyacaktır… TC olaya müdahale etmelidir, hem de hemen. Halkımız ödediği vergilerle 50 bin ton buğdayı Gürcistan’a gönderen, kendi oylarıyla hükümet olmuş siyasi otoriteden bunu beklemektedir…
Başbakan Demirel
Abhazya’da kan dökülmesi olayı başlamıştır… Biz Gürcistan Devletinin yetkililerine burada bulunan halka eğer zulüm yapılırsa bunlar katliama tabi tutulursa veya bizzat kötü muameleye tabi tutulursa Türkiye’nin buna razı olmayacağını, Türkiye’de büyük mücadeleye, büyük üzüntüye sebep olacağını ifade ettik… Abhazya’da kan dökülmesini nefretle karşılıyoruz. Kan dökülmesini kınıyoruz… TC Hükümetinin Başbakanı olarak yeniden burada bu değerli kardeşlerimizin önünde sesleniyorum; Kafkasya’da yeni bir Bosna-Hersek olayı ile karşılaşılmasın. Dünya’ya sesleniyorum, Dünya’nın buraya dikkatini çekiyorum. Burada insanlık dışı bir takım olaylar olabilmesi muhtemeldir… Abhazya’da ve onun dışında meydana gelebilecek olaylarda fevkalade hassasız. Elimizden gelen her şeyi bu olayları durdurmak için harcayacağız. Ve insani yardımda bulunmaya devam edeceğiz. İşte bu düşüncelerle sizleri selamlıyoruz. Ne zaman bir sıkıntınız olursa çekinmeden bize yansıtın, teşekkür ediyorum.