Oset Masalı

0
619

Fakir bir karı kocanın sadece bir erkek çocukları varmış. Zamanla büyüyen çocuk topla oynamaya başlamış. Bir keresinde topu yuvarlanıp bir deliğe düşmüş. Deliğe giren çocuk kendisini bir evin önünde bulmuş. Evin önünde kahverengi bir at varmış.

At, çocuğa seslenmiş.

-Buraya neden geldin?
-Topum buraya yuvarlandı. Onu almak için geldim.
-Akşam olunca canavar gelir ve seni yer. Burun deliğime saklan. Canavar gelince sana bir şey yapmaması için söz vermesini isteyeceğim.

Çocuk, atın burun deliğine saklanmış.

Canavar gelmiş ve “Burada bir canlı kokusu mu var?” diye sormuş.

-Ne yani? Ayak basılmamış yollarda yürüyorsun, dolanıp duruyorsun. Sarp kayalıklara tırmanıyorsun ve sonra da bana kokuyu soruyorsun.

Canavar, atın peşini bırakmamış, ısrarla aynı soruyu sorunca at dayanamamış.

-Söz ver bana, ona bir şey yapmayacağına söz verirsen sana gösteririm.

Canavar söz vermiş ve at da burnundaki çocuğu çıkarmış. Çocuğu gören canavar onu alıp eve götürmüş ve karnını doyurmuş.

Çocuk ve canavar birlikte yaşamaya başlamış. Canavar avlanıyor ve çocuğu geyik kemiği suyuyla besliyormuş. Çocuğun özgüven ve güç kazanması için çalışıyormuş. Zaman içinde tüm servetini sakladığı yedi odanın anahtarlarını da çocuğa vermiş ama bir de öğütlemiş.
-Sıkıldığın zaman odalardaki servetime bakabilirsin ama asla hiçbir şeye dokunma.

Canavarın ava gittiği günlerden birinde çocuk yedi odanın da kapısını açmış. Altıncı odaya girdiğinde gümüşten bir göle rastlamış. Göle parmağını daldırmış ama gümüş donmuş ve parmağına yapışmış. Yedinci odada ise altından göle rastlamış. Aynı parmağını bu göle daldırmış ve bu sefer de parmağında altın donmuş.

Parmağını ata gösterince at bir öneride bulunmuş.

-Hiç de iyi bir şey yapmadın. Canavar akşam seni yer. Parmağına bir bez bağla. Akşam canavar geldiğinde “Parmağımı bıçağınla kestim” dersin. Sana “Bir bakalım” diyecektir. Sen de “Çok acıyor, bandajı açmayalım” dersin.

Çocuk, atın dediklerini yapmış. Canavar bandajı açmamış ve sabah tekrar avlanmaya çıkmış.

Çocuğu çok seven at, “Canavar eninde sonunda parmağını gümüş ve altın göllere soktuğunu anlayacak. En iyisi buradan kaçalım. Ama önce şunları yapmalısın: Evdeki tüm ahşap eşyaları (kaşıklar, tabaklar vs) bir yere topla ve hepsini birden ateşe ver. Ancak yanmamış tek bir parça bile kalmasın. Kalırsa bağırarak canavara haber verir, canavar izimizi sürer ve bizi bulup yok eder.

Çocuk tüm ahşap eşyaları toparlamış ve ateşe vermiş.

-Her şey yandı mı?
-Hepsini yaktım.
-Tüm mücevherleri toparla ve kaçalım.

Çocuk evdeki bütün mücevherleri toparlayıp ata yüklemiş ve yola koyulmuşlar. Hızla uzaklaşmaya başlamışlar. Ama odada kırık bir ahşap kaşık varmış. Kaşık evin damına çıkıp bağırmaya başlamış.

-Fakir adamın oğluyla atın mallarını kaçırıyorlar…

Çığlığı duyan canavar hemen yola koyulmuş. Nehri geçen at ve çocuk mola vermiş ve at konuşmaya başlamış.

-Korkma, canavar bu nehri geçemez. Ben biraz dinleneceğim ama sen kımıldamadan otur. Canavar karşı yakadan sana farklı biçimlerde görünebilir. Annenin ya da babanın kılığına girebilir. Kuyruğumdan bir kıl kopartıp nehre atman için sana yalvarabilir. Eğer dediğini yaparsan, kıl köprüye dönüşür ve canavar köprüden geçip bizi öldürür.

At uykuya dalmış. Kımıldamadan oturan çocuk gölün öbür tarafındaki canavarı fark etmiş. Canavar kah annesi oluyormuş kah babası ve yalvarıyormuş.

-Atın kuyruğundan bir kıl kopar ve nehre at…

Çocuk dayanamamış ve atın kuyruğundan kopardığı kılı nehre fırlatmış. Kıl birden köprüye dönüşmüş, canavar hızla köprünün üzerine çıkmış ama tam o sırada at uyanmış. Köprüye doğru koşmuş, arka ayaklarıyla çifte atarak köprüyü yıkmış. Köprü suya gömülmüş ve canavar da nehir akıntısına kapılmış.

At ve çocuk tekrar yola koyulmuşlar. Akşama doğru çocuğun köyüne varmışlar. Çocuk köydekilere anne ve babasının nerede yaşadığını sormuş. Köylüler, çocukları kaybolan anne-babanın bir toprak ağasının (Aldar) yanında domuz çobanlığı yaptıklarını, tüm gün domuzları otlattıklarını ve akşam eve döndüklerini anlatmış.

Evinin bahçesine giren çocuk, domuzları görünce bir demir parçasıyla domuzlara vurmaya başlamış. Sonra da domuzları Aldar’ın bahçesine götürüp anne-babasının yanına dönmüş. Annesine seslenmiş ama kadın sevinememiş bile. Kocasıyla birlikte ağlıyormuş.

-Aldar o domuzları görünce seni mahvedecek.
-Korkmayın. Ben hallederim.

Sabah olduğunda bahçesindeki kırık bacaklı, başları yaralı ve kan revan içindeki domuzları gören Aldar hemen hizmetçilerine seslenmiş.

-Neler olduğunu araştırın çabuk…

Kayıp çocuğun evine döndüğünü duyan Aldar’ı korku kaplamış.

Çocuğun ailesinin yakacak odunu yokmuş çünkü ormanda yaşayan iki ejderha kimseyi ormana yaklaştırmıyormuş. Aldar’dan iki boğa ödünç alan çocuk ormana doğru yola çıkmış.
Ormanın girişinde iki ejderha karşılamış çocuğu. Koşum takımlarını çıkarıp boğaları serbest bırakan çocuk, koşum takımlarını ejderhalara takmış.

İki boğanın köye yalnız döndüğünü gören Aldar çok sevinmiş.

-Ohh, ejderhalar fakir ailenin çocuğunu yemiş, boğalarım da kurtulmuş.

Arabayı odunla dolduran çocuk akşamüstü köye dönmüş. Sokaklarda iki ejderhayla gezinen çocuğu gören köylüler korkudan kaçışmaya başlamış. Arabayı Aldar’ın evinin köşesine doğru sürmüş çocuk. Arabanın tekerleği evin köşesine sürtününce ev yıkılmış.

Odunları evin kapısına yığmış ve ejderhalara seslenmiş.

-Ormana gelen insanların işine karışırsanız sizi keserim.

Ejderhalar söz vermiş ve gitmiş.

Bu fakir çocuğun tüm mallarını ele geçireceğini anlayan Aldar seslenmiş.

-Üç kızım var, hangisini istersen onunla evlen.

Genç adam, Aldar’ın en büyük kızıyla evlenmiş ve kendisi de Aldar olmuş.

(skazkibasni.com)

Çeviri: Serap Canbek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz