Sağlık, farkındalık ve umutla…

0
1701
    Kendimiz, sevdiklerimiz, Adige lepgh için diliyorum. Başını benim yazdığım, gerisini sizin tamamlayacağınız nice dileği 2019 getirsin size.
    Kocaman bir gülümsemeyle “merhaba” diyerek başlayalım. Konu sağlıksa eğer, gülmek ilk şartımız, farkında olarak ve umut ederek.
    Hepimizin dileği uzun ve sağlıklı yaşam. Anti-aging ilaçlar, kök hücre çalışmaları, sağlıklı yaşam tavsiyeleri, stresten uzak doğayla iç içe yaşam öğütleri, alkali diyetler vs… Oysa bir yerlerde bütün bunlarla hiç ilgilenmeyen, yaşlanmadan yaşayan 80’lik gençler var. Kimler mi? Yo hayır, bizim Kafkasya’daki parmak ucuna çıkan abilerimiz değil bahsettiğim (ki dileğim bunların tüm diasporaya yayılarak artması).
    Dan Buettner’in ‘The Blue Zones’ kitabında uzun ömürlü insanların yaşadığı beş bölge tanımlanmıştır:
1. Okinawa, Japonya (özellikle adanın kuzeyi)
2. Sardunya, İtalya (Nuoro, Ogliastra taşraları)
3. Loma Linda, Kaliforniya: Yedinci Gün Adventistler grubu
4. Nicoya Peninsula, Kosta Rika
5. İkaria, Yunanistan: Her üç sakininden biri 90 yaşından büyük olduğundan “Uzun Yaşam Adası” lakabını almıştır.
    Bu yaşlanmayan insanlar, zamanlarını iyi yönetiyor, stresi azaltabiliyor, daha az işlenmiş gıda ve et yerken, düzenli ve az miktarda alkol (Adventistler hariç) alıyorlar. Yorucu egzersiz yerine yürüyüş yapıyor ya da sebze bahçelerinde çalışıyorlar. Hector Garcia ve Francesc Miralles’in kitabı ‘İkigai’de, Japonların özellikle de her 100.000 kişiden 24.055’i 100 yaşın üzerinde olup küresel ortalamayı geçen Okinawalıların yaşam biçimleri anlatılmaktadır. Okinawalılar uzun ömürlü olmalarının yanı sıra kanser, kalp hastalıkları ve enflamatuar bozuklulara da daha az yakalanıyor. Hücresel yaşlanmadan sorumlu serbest radikaller kanlarında daha az bulunuyor, bunama oranları küresel ortalamanın altında. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda 200 bin masum hayatın kaybolduğu, Japonya’nın güneyindeki bu ada sakinlerinin, tarihten intikam alırcasına hepimizden neden daha uzun yaşadıkları Batı dünyasınca halen araştırılmaktadır. Uzun ve sağlıklı yaşamın kaynağı olarak; basit yaşam biçimi, yeşil çay- shikuwasa (olağanüstü antioksidan içeren limonumsu meyve) gibi antioksidan ağırlıklı beslenme, astropikal iklimin (ortalama sıcaklık Hawaii gibi) yanı sıra yaşamlarını şekillendiren ikigai ileri sürülmektedir.
     Peki biz ne yapalım? Shikuwasa ithali patlasın o zaman. Tabii ki bu değil anlatmaya çalıştığım. Okinawalıların yaşam tarzlarına bakalım ve kendi hayatımıza adapte edebileceklerimizi uygulayalım:
    1. Okinawalılar için ikigaileri güne başlama nedeni. (İkigai, hayatımıza amaç ve anlam katan eylemler. Bu öğretmenlik de olabilir, çay demlemek de… Önemli olan, sizi mutlu etmesi ve topluma fayda sağlaması.) Hayatta bir ya da birkaç amaçları var. İkigaileri var ama bunu saplantı haline getirmiyorlar. Rahatlar ama ne kadar önemsiz görünürse görünsün yaptıkları işe tutkuyla bağlılar.
    2. Stresten uzak yaşıyorlar. Günlük rutin işlerin yanı sıra komşuları ziyaret etmek, karaoke, yoga gibi kendilerini rahatlatacak aktiviteler de yapıyorlar.
    Acele etmeden, yaptıkları işin içinde ve zamanda kaybolarak tutkuyla çalışıyorlar. İkigaileriyle uğraşırken herhangi bir şey dikkatlerini dağıtamıyor. Buna “akışa kapılmak” diyorlar. Akışa kapılarak yapılan işlerin insanı mutlu ettiğini savunuyorlar, insanın ne yaparken mutlu olduğunu keşfetmesini önemsiyorlar. (Denemek ister misiniz: Aşırı zor olmayan bir görev seçin, dikkatinizi dağıtacak çevresel etkenleri yok edin, net somut bir hedefe odaklanın, tek bir göreve yoğunlaşın. Zaman dahil tüm kavramları kaybettiğiniz eylem sizin ikigainiz.
    3. Her zaman meşguller, emekli olma kavramları yok. Öğrenci ruhlarını koruyorlar, beyinlerini de dinç tutmaya çalışıyorlar.
    4. Gelenekleri ve yerel kültürleriyle çok gurur duyuyorlar. Her biri, aile gibi ilgilenildikleri mahalle derneğine bağlılar. Kendilerini topluluğun parçası olarak hissediyorlar, erken yaşlardan itibaren ekip çalışmalarına katılıyorlar. Arkadaşlıklara ve doğaya vakit ayırıyorlar, herkesin kendi bahçesi var ve güne bahçe işlerini yaparak başlıyorlar.
    Dışarıdan gelenlere düşmanlık beslemek yerine “Daha önce onlarla tanışmamış olsan bile herkese kardeşin gibi davran” öğüdüyle yaşıyorlar.
    5. Küçük şeyleri bile kutluyorlar, müzik, şarkı ve dans günlük yaşamın ritüelleri (ne kadar da biz gibi yaşıyorlar). Doğum günleri gibi özel günleri, hatta her günü kutluyorlar.
    6. Baharatla ve bol çeşitli sebzeyle besleniyorlar. Günde en az 7 çeşit olmak kaydıyla, en az 5 porsiyon meyve ve sebze yiyorlar. Masada çeşitliliğin yeterliliğini belirleyense “gökkuşağının oluşması”. Sebzeler, patates, baklagiller, tofu gibi soya ürünlerinden oluşan beslenme listeleri var, ama günlük kalorinin %30’dan fazlası sebzelerden alınıyor. Tahıllar diyette önemli, temel besin beyaz pirinç, bazen içine erişte de eklenerek yeniyor. Nadiren şeker tüketiyorlar, yediklerinde de şekerkamışından elde edileni tercih ediyorlar.
    Haftada ortalama üç kez balık yiyorlar. Okinawalılar, Japonya’nın diğer kısımlarına nazaran üç kat daha az şeker, daha az tuz (günde 7 gram), daha az kalori tüketiyor (1785cal). Temel prensip; ”Doyduğunuzu ama biraz daha yiyebileceğinizi hissettiğinizde yemeyi bırakın”.
    Yemekler küçük tabaklarda servis ediliyor, mutlaka önden çorba içiyorlar.
    7. Hareket ediyorlar: Bölgede herkesin bir sebze bahçesi, çoğunun ayrıca çay, mango, shikuwasa tarlası var. Okinawa, Japonya’nın treni olmayan tek bölgesi; halk, yürüyerek ve bisikletle ulaşımını sağlıyor.
    Özetle; aldığınız kaloriyi azaltıp sebze ağırlıklı beslenin, günlük basit egzersizler yapın, ailenizi ve dostlarınızı ihmal etmeyin, stresten uzak durmaya çalışın. Sakın hayattan emekli olmayın. Kendi ikigainizi keşfedin. Her gün kutlayacak bir şeyler bulun, dans edin, şarkı söyleyin. Sevgiyle, sağlıkla kalın…