Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Şağdi – Rüzgârın oğlu

“Şağdi – Rüzgârın Oğlu” belgeselinin bir dizi gösterimi ve söyleşisi için Türkiye’ye gelen Nağaple Askerbiy ile filminin İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde izleyicilerle buluşması öncesinde bir araya geldik.

“Çerkes atının, rüzgârın oğlunun, zirvelerden vadilere akan çağlayanın, savaşta yârdan yakın, kardeşten öte ‘ŞI’nın (at) hikâyesi…” cümleleriyle tanıtılan “Şağdi”yi, “Çerkes Kadını” belgeselini ve projelerini yönetmen-senarist-yapımcı Askerbiy’den dinledik.

-Sizi ikinci kez İstanbul’da görmekten çok memnun kaldık. Jıneps gazetesi adına hoş geldiniz diyorum. “Çerkes tarihinin gizlendiğini, gerçeklerin karartıldığını gördüğüm için Çerkes halkının filmini yapmaya karar verdim” diyerek başladığınız film serüveniniz 6. belgeselinizle devam ediyor. Bundan sonra nasıl yol almayı düşünüyorsunuz, yeni projeleriniz neler?
-İkinci Dünya Savaşı’nda Adigelerin Almanlardan gizleyerek hayatlarını kurtardığı çok sayıda Yahudi olmuş, onlarla ilgili bir belgesel yapacağım.

-Yahudilerin saklanması olayı Kafkasya’da mı yaşandı?
-Adigey’de de, Karaçay-Çerkesk’te de, Kabardey’de de yaşandı.
Ayrıca bu akşam izleyeceğimiz “Şağdi” filmini çekerken birlikte çalıştığımız dostum Prof. Dr. Merzey Aslanbek’ten Çerkes savaş kültürü üzerine bir senaryo hazırlamasını rica ettim. Adige insanı savaşçıydı, enteresan savaş gelenekleri vardı (vork xabze), savaşçı insanlardı, bunu anlatan bir film yapmak istiyorum; nasıl eğitiliyorlardı, ne tür silahlar kullanıyorlardı, bu silahları nasıl imal ediyorlardı, Merzey Aslanbek bu konuda bir senaryo yazmak üzere çalışmalara başladı.
“Başka hangi projeleriniz var” derseniz; animasyon film (multifilm, 3D film) yapımında uzman iki gençle tanıştım. Çocuklarımızın dili unutmamaları için anadilimizde (biraz önce size bir masal kitabı verildi hatırlarsanız, işte o kitaptaki masallar-“Adige Pşıseher”) bizim masallarımızı esas alan animasyon filmler yapmak istiyorum. Bununla ilgili “Mışe’nin Oğlu Şav” adında bir masalın senaryosunu yazdırdım ama pek içime sinmedi, döndüğümde tekrar gözden geçirip gerekirse yeniden yazmayı düşünüyorum. Senaryo bitince ressamlara konuyla ilgili çizimleri yaptırıp sonrasında da animasyon filmin hazırlık aşamasına geçeceğiz.

-Bu animasyonları üç boyutlu mu çekeceksiniz?
-Evet evet, üç boyutlu çekeceğiz.

***

Nağaple Askerbiy
1954, Adigey Cumhuriyeti doğumlu. Maykop’ta yaşıyor. Makine mühendisi ama biz kendisini Çerkesleri anlatan belgeselleriyle tanıyoruz. Rusya Federasyonu Sinemacılar Birliği üyesi.

Belgesel Filmleri
“Черкесия / Çerkesya” – 2007
“Черкесия – Адыгэ Хабзэ / Çerkesya – Adige Xabze” – 2009
“Черкесия – Чужбина / Çerkesya – Gurbet” – 2011
“Черкесия – Возвращение / Çerkesya – Dönüş” – 2013
“Черкешенка – Çerkes Kadını” – 2015
“Шагъди – Şağdi – Rüzgârın Oğlu” – 2018

***

“Biz Adigelerin âdetlerinin çoğunun kaynağı kadındır. Kadındır çocuğu eğiten, geleceğe hazırlayan. Bütün bunları erkeğin bilmesi gerekir”

-Nart kahramanlarından Sosırıkue’nın öyküsünü üç boyutlu çekeceğinizi önceki röportajınızda söylemiştiniz. Bu konuda bir gelişme kaydedebildiniz mi?
-Sosırıkue üzerine yaklaşık 10 yıl önce yazdığım senaryo var elimde. İşte burada, hazır. Animasyon film yapımında uzman bir grup var Moskova’da. Sosrıkue’nın animasyon filmini yapabilmek için yaklaşık 3 milyon dolarlık bir bütçe gerekiyor. Bu bütçeyi oluşturamadığım için üzerinden bu kadar zaman geçmesine karşın gerçekleştiremedim. Senaryoda kullanılacak bütün çizimleri de hazırlattım. Bu Sosrıkue’nın atı, bu Yinıj, bu blağo, bu thaşhue, bu Sosrıkue (çizimleri gösteriyor). Yapmamız gereken bir iş olarak önümüzde duruyor.
Geçenlerde Kumpil Murat (Adigey Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı) ile bir görüşmemiz oldu. O günlerde İnguşetya’da film festivali vardı. “Bak ne güzel, İnguşetya’da, Nalçik’te film festivalleri düzenleniyor. Bizde de, Adigey’de de olsa ne iyi olur. Adigey’in tanınırlığı artar” diyerek uzun zamandır düşündüğüm bu konuyu kendisine açtım. Bunun üzerine hemen orada Kültür Bakanı ile görüşerek “Bu işi en kısa sürede gerçekleştirmek lazım” dediler ve işi üstlenmemi istediler. Ben de film festivalinin programlarını hazırladım. Her yıl Adigey Cumhuriyeti’nin başkenti Maykop’ta film festivali yapılacak. Bu festivale Rusya’nın her bölgesinden filmler katılacak. Programa, Rusya’daki bölgeler dışında Adige diasporasında çekilen filmlerin de katılmasına olanak sağlayan ayrı bir madde ekledim.
Bunların yanı sıra gençlere danışmanlık yaptım. Baykal Gölü kıyısında Buryatya adında bir kent var. Geçen sene beni oraya davet ettiler. Orada tanıştığım, konusunda duayen bir sanatçıyla birlikte Şapsığ kahraman Kujberdokue Muhamed’i anlatacak bir film yapmayı düşünüyoruz.
Planladığımız işler kısaca bunlar…

-Önümüzde mart ayı var, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşıyor, biliyorsunuz. Çerkes kadınları üzerine çektiğiniz “Çerkes Kadını” belgeselinizin Rusça versiyonunu izleme fırsatımız oldu. Bir dönemin savaşçı, üretken kadınından köle olarak satılan, kaçırılan, siyaset gereği saraylara verilen kadınlara, ardından da günümüze; sanatçı, doktor, öğretmen kadınlara bir yolculuk yapıyoruz. Kadınlara yönelik şiddet, cinsiyet ayrımcılığı, taciz tüm dünyada birincil sorun. Çerkes halklarında durum nedir?
-Kadınlara şiddet uygulaması Adigelerde hiç olmamıştır. “Çerkes Kadını” filminde, vefat eden annemin de söylediği gibi: “Anlaşarak, birbirlerini severek, çocuklarını birlikte büyüterek, yaşamı paylaşarak sürdürmeli insanlar hayatlarını.” Biz Adigelerin âdetlerinin çoğunun kaynağı kadındır. Kadındır çocuğu eğiten, geleceğe hazırlayan. Bütün bunları erkeğin bilmesi gerekir.
Mihail Şimyakin, Fransa’da yaşıyor, Adige, Kardenlerden. Ünlü biri… O da “Çerkes Kadını” belgeselinde yer aldı. St. Petersburg’da yaşayan sinemacı Aleksandr Sokurov konuya ilişkin şunları söylüyor: “Çerkes kadını melek gibi; onu kollamak, sakınmak gerekir, etrafına set örmek gerekir ki yaklaşanlar ona zarar vermesin.” Filmde birçok ünlü kişinin görüşlerini paylaştım. Kadına şiddet olmamalı; bu şekilde bir yaklaşımı kabul etmek mümkün olamaz. Bizim toplumumuzda da, az da olsa, uygun olmayan durumlarla karşılaşılıyorsa bunun nedeni Adige Xabze’nin uygulanmaması.
Geçmişte Çerkes kadını hep el üstünde tutuldu, bütün erkekler onun için canlarını vermeye hazırdı. Günümüzde dünya değişti, durumlar farklılaştı. Nasıl diyelim, kadın içine kapandı, yaşadıklarını da düşündüklerini de anlayamaz hale geldik. Bunu ortadan kaldırmamız, kadının yine eskisi gibi toplumdaki saygın yerine kavuşması gerekir. Adigeliğin yeniden güçlenmesi, yeşermesi için… Kadına büyük bir saygıyla yaklaşmamız gerektiğini onlara tekrar anlatmamız (hatırlamalarını sağlamamız) gerekir. Ancak bu şekilde kadın da toplumda layık olduğu konuma kavuşur, toplumumuz da yeniden güçlenir, huzurlu günlerine kavuşur.

-“Şağdi” filmini nerede çektiniz?
-Pek çok yerde, mesela Almanya’da. Orada Çerkes atının tanınırlığı, ünü günbegün artıyor. Avrupa’da beş-altı devlette Adige atı yetiştiren çiftlikler var. Almanya’da Çerkes atlarının yetiştirildiği ve konuyla ilgili çalışmaların yapıldığı kurumun başkanıyla görüş alışverişinde bulunduk. Kabardey at cinsinin genetik yapısını inceleyen laboratuvarın yöneticisi Monika Reissmann’dan da bilgi aldık.
Ayrıca Doğu Müzesi Profesörü Vladimir Erih ile atalarımızın yaşadığı Kafkasya’da yapılan kazılarda çıkarılan at ile ilgili metal gem, metal parçalar, bizim için çok değerli arkeolojik malzemeler konusunda Moskova’da görüşmeler yaptık. Rusya’nın Ryazan şehrinde, Rusya’daki Bütün At Cinsleri ve Yetiştiricileri Enstitüsü Müdürü Aleksandr Zaitsev’den de bilgi aldık.
Kabardey’de iki kameraman ve iki operatörle birlikte yaklaşık 10 harayı ziyaret ettik. Elbruz’un en yüksek noktalarında yaşayan atları çektik. Kafkasya’nın pek çok bölgesinde at ile ilgili herhangi bir işle uğraşan ulaşabildiğimiz herkese; Adige eyeri, at koşumları yapan kişilere ulaşmaya çalıştık.
Karaçay-Çerkesk’te, Habez’de yaptığımız çekimler de gayet güzel oldu. Adigey’de Laga-Naki’de at yetiştiriyorlar, onları da görüntüledik.
Ürdün’e gidip Prenses Alya’den bilgiler aldık. Kendisi Ürdün Kralı’nın atlarının yetiştirildiği haranın müdürü; Kral Hüseyin’in en büyük çocuğu. Sonra Prens Ali var… Bütün bunlar filmde anlatılıyor aslında! Prens Ali Kafkasya’ya geldiğinde (atlı yürüyüş) Kabardey-Balkar Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Valeriy Kokov ona bir Kabardey atı hediye etmişti, o atı çektik.
Türkiye’ye geldiğimizde ise Kuşha Doğan yardımcı oldu bize. Uzunyayla adını verdiğiniz bölgede de çekimler yaptık. Bu şekilde elimizden geleni yapmaya çalıştık…

-Şağdi cinsi dünyanın birçok ülkesine dağılmış durumda. Sayıları konusunda bilginiz var mı?
-Günümüzde çok fazla var; Kabardey’de, Karaçay-Çerkesk’te, Adigey’de. Atın sayısını çoğalttılar; bu da memnun olunacak bir durum.

-Şağdi’nin dışında Adige at cinsleri var mı? Ulaşabildiğimiz kaynaklara göre 20’den fazla Adige at cinsi mevcut.
Eskiden yaklaşık 50 Adige at cinsi olduğunu söyleyebilirim. Günümüzde ise sadece Şağdi kaldı. Kabardey’de birini işaret ettiler bize; “Şağdi ırkının ayakta kalmasını bu kişi sağladı” dediler. Kalktık yanına gittik. Filmde göreceksiniz, ilginç konulardan bahsediyor.

-Sinema sektörü dünyada ve özellikle Türkiye’de zor durumda. Rusya’da da sektör zorda mı? Çektiğiniz filmleri gösterebileceğiniz salon bulabiliyor musunuz?
-Rusya’da böyle bir sorun yok. Hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm Rusya’da var olan bütün sinema salonlarına bir mektup hazırlıyorsunuz, “Ğant” diye, bunu gönderiyorsunuz. Örneğin; Adigey’de buna benzer bir devlet oluşumu var. Mektubunuzu hazırlıyorsunuz. Devletin ilgili kurumundan şehrinizdeki salonlarda film gösterebilmek için gerekli teknolojiyi karşılamak üzere size 5 milyon ruble (yaklaşık 77 bin dolar) ödenek veriyorlar. Bunun karşılığında da Rusya’da çekilen filmleri gösterime sunuyorsunuz. Şu an Adigey’de beş bölge var. Bunların dördüne bu para geldi ve salonları yeniliyoruz, böyle bir çalışma var.

-Devlet, sinema salonlarına destek veriyor anladığım kadarıyla…
-Evet, evet.

-Çektiğiniz belgeseller festivallerde gösterildi mi?
-Evet, Tataristan’ın başkenti Kazan’da bir festivale katıldık, çeşitli ödüller verildi. İnguşetya’da, Başkir’de festivallerde yer aldık. Soçi’de büyük bir festival düzenlendi, oraya da “Çerkes Kadını” filmiyle katıldık. Avrupa’daki festivallere ise katılmadık, bunun için özel olarak çalışmak gerekir diye düşünüyorum. Bir de çektiğiniz film herhangi bir festivalde veya bir sinema salonunda gösterime girmişse diğer festivallere katılamıyorsunuz. Bu filmler Nalçik’te, Çerkesk’te, Maykop ve Moskova’da gösterime girdiği için birkaç festivale katılmak istedik fakat olmadı.

-Sorularımız bu kadar, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bana destek olanlara teşekkür etmek isterim; mesela Nogay Yaşar, büyüğümüz, thamade’miz. Tanıdığımdan beri izliyorum, hep Adigelik için çalışıyor. Buraya gelmeme de vesile olan Nogay Yaşar… Kuşha Doğan da bu konuda her türlü desteği verenlerden biri. Çetaw İbrahim ile dün birlikte yola çıktık, buraya geldik. O da canla başla Adige insanı için çalışıyor. Hepsine teşekkür etmek istiyorum. Buradan sizin aracılığınızla tüm Adigelere seslenmek istiyorum. Yeni yılın hepimize mutluluk, sağlık getirmesi, diasporadaki kardeşlerimizin ata yurtlarına dönüşlerinin bugünden itibaren başlayarak en kısa zamanda gerçekleşmesi, bundan sonra birlikte, bir arada olmamız temennilerimle teşekkür ediyorum.

-Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyor, yeni projelerinizde başarılar diliyoruz.

Erdoğan Yılmaz
Erdoğan Yılmaz
1959 yılında Pınarbaşı-Kayseri’de doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde lisansını 1984’te tamamladı. Gerek yurtiçinde gerek yurtdışında pek çok mimari yapı proje ve uygulama alanında mimar olarak çalıştı. Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde Milli Eğitim Bakanlığı seçmeli ders kitaplarından Adığabze Doğu Diyalekti’nin ilk modülünün hazırlanmasında yer aldı. Adığabzeden yaptığı çeviriler pek çok internet sitesinde ve Jıneps gazetesinde yayımlandı. 1980’den itibaren çeşitli dönemlerde İstanbul Kafkas Kültür Derneği bünyesinde halk dansları ekibinde görev aldı. 2018-2019’da İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin “Türkiye’de Kültürel Çoğulluğun Bağımsız Araştırmacıları ve Sivil Toplum Kuruluşları İçin Ağ Oluşturma ve Eğitimi”ne katıldı. Aralık 2018’den bu yana Jıneps gazetesi yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

‘İlk amacımız daha güçlü bir STK haline gelmek’

Abhazya’da Alabaşa Apsnı Derneği’nin adını duyduğumuzda Yayın Kurulu Üyemiz Zafer Süren’in gazetemizde Nisan 2018’de kaleme aldığı “Alabaşa”* başlıklı yazısında geçen şu atasözünü anımsadık: “Bilge...

Seslerin izinde zamana yolculuk…

Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Madina Pashtova ile geçen eylül ayında gerçekleştirdikleri, “En ilginç çalışmalarımdan biriydi” diye nitelediği lehçebilim ağırlıklı saha çalışmasını konuştuk. -Madina,...

‘Bir coğrafyayı fetih yöntemleri artık silah, top tüfek değil, banknotlar…’

İstanbul Abhaz Kültür Derneği, İstanbul Kafkas Kültür Derneği, Kafkas Vakfı, MarmaraKaf, YıldızKaf ile Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın 6 Mart’ta düzenledikleri ortak etkinliğin konuğu...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img