“Geleneksel Adige kılıçları şağa ile süslenir”

0
1342

Peserey Çerkes El Sanatları Atölyesi’nde Adige kılıç ve kamaları imalatı yapan, tamir eden genç bir hemşerimizi ziyaret ettik; bize hem kendisini hem de yaptığı işin ayrıntılarını anlattı. Hamit Esen, Kapalıçarşı Astarcı Han’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.

– Kendinizi tanıtır mısınız?
– 32 yaşındayım. Yozgat, Sarıkaya Karaelli Köyü’nden, Şapsığ Şeruh sülalesindenim. Dünyada aynı sülaleden bizden başka kimse yok, en azından ben bulamadım, belki duyan olursa tanışırız.

– Peserey ne demek?
-“Eskiye ait” anlamına geliyor.

– Nasıl başladınız, neden bu meslek? Ailenizde bu işi yapan var mı?
– Beş yıl kadar önce hafta sonları hobi olarak başladım. Aslında muhasebeciyim, işim sallantıdaydı, işsiz kalmaktansa diye düşünerek işten çıkmadan burayı açtım. Evde dedelerden kalma kabzası kırık bir kılıç vardı, onu tamir ederek başladım. Bir arkadaşım gördü, “Bana da yapar mısın” dedi, sonra başka bir arkadaşım; böylece başlamış oldum. İnternetten araştırarak, ustalara ulaşarak… Tamirat dışında yenisini nasıl yapabilirim diye araştırdım. Çelik kılıç formunda hazır olarak bulunabiliyor. Türkiye’de bunu yapan yok. Savat ve gümüşle Ankara’da Cankat Devrim çalışıyordu. Osmanlı kılıçları nasıl yapılmış, Adige kılıçlarıyla kıyasladım. Kafkasya’dan birkaç usta bulup onlara sordum. Deneme yanılma yöntemiyle başlamış oldum. Soru-cevap şeklinde; çünkü birebir yanında çalıştığım bir usta olmadı. Eğitim almadım.
Dört-beş yıldır sıfırdan üzerine bir şeyler koymaya çalışarak uğraşıyorum. Önce çelik, sonra ağaç, sonra kabzası gümüşü derken ilerledi…

– Çelik kısmını da kendiniz mi yapıyorsunuz ya da hazır bir kılıcın kabzasını mı işliyorsunuz?
– Çeliğini kendim yaptıklarım da var, çeşitli modellerde gündelik kullanım için.
Örneğin eski bir kılıç var elimde. Çelik antika, Kafkasya’dan gelmiş, kabzası ve kını yoktu. Kınındaki kumaş süslemeler (şağa) Kafkasya’dan geliyor, kabzasının gümüşlerini ben kendim yapıyorum. Kını ağaçtan yapılıp üstüne deri giydirilip şağa ile süslenir. Geleneksel Adige stili budur. “Şağa” yerine gümüş ile de süslenir ama genelde savaşlarda kullanılan kılıçlarda gümüş kullanılmaz.

– Adige kılıçlarının belli bir formu var mı?
– Genelde hafif kavisli olur, Dağıstan tipleri daha kavislidir. Bazı modeller Kafkasya’ya Avrupa’dan gelmiş. Bunlar, bizim yerel kılıçlardan daha incedir ve süvari kılıcı olarak geçer Avrupa’da. Şaşka’ya (modelin adı Rusçada “şaşka”, Adigece “seşho”) uygun olduğundan kullanılmaya başlamış. Savaş zamanları kılıç imal etme olanağı olmadığından Avrupa’dan ithal ediliyormuş. Dünya literatürüne de “şaşka” olarak geçmiş.
Kabza gümüş, siyah kısmı savattır. Savat, gümüş, kurşun ve bakırdan imal edilir; kabzanın üzeri kalemle oyulduktan sonra savat ile doldurulur. Temizlenir, daha sonra ikincil desenlerle süslenir. Temizlenip parlatılır.

“Türkiye’de savat işi yapan kalmadı, benimle birlikte 10 kişi çıkmaz, özellikle benim yaşımda kimse yok”

– Çerkes kamaları da yapıyorsunuz. Bunların özel bir formu var mı?
– Yapıyorum, tamir ediyorum. Antikacılardan, eskicilerden bulduklarımı ya da müşterilerden gelenleri tamir ediyorum. Standart bir formu yoktur aslında; Çerkes kaması diyoruz ama bilinen en eski formlar Gürcülere ait fakat literatüre Çerkes kaması olarak geçmiş. Farklı biçimlerde olabiliyor, büyüklüğü genişliği, kabzası…

Adigeler simetrik, geometrik ve virgül benzeri desenler kullanırlar

– Herhangi bir yerde gördüğümüz kamanın Çerkes kaması olduğunu anlayabilir miyiz?
Çok iyi bilmiyorsanız anlaşılmaz. Çeşitli yerlerde; İran, Irak, bütün Arap Yarımadası’nda ve Kafkasya’da yapılıyor, ancak süsleme teknikleri, şekilleri farklı olabiliyor. Örneğin, Dağıstan’da kullanılan desenler çok derin oymalı ve çiçeklidir. Adigeler simetrik, geometrik ve virgül benzeri desenler kullanırlar. Bölgelere göre kabza şekilleri, büyüklüğü farklı olabiliyor. Kabza genellikle manda boynuzu, fildişi veya ağaçtan yapılıyor. Kabzada gümüş yoksa ayırt etmek mümkün değil.

– Üzerlerine aile damgaları işleniyor mu?
– Daha geç dönemde kullanılmaya başlamış, 1890-1900 gibi. 1850 öncesi aile arması olan kama ya da kılıç görmedim. Kullanım amacı dışında süs olarak kullanılmaya başladığında görülür. Genelde üzerinde ustasının imzası bulunur.

– Desenleri nereden alıyorsunuz?
– İnternetten alıyorum, zaten süsleme işini son bir yıldır yapıyorum. Malzemeler ise buradan temin edilebiliyor, “şağa”yı Türkiye’de bulamadığım için Kafkasya’dan geliyor.

– Bu sanatla ilgili bize aktarabileceğiniz, eklemek isteğiniz şeyler var mı?
– Son dönemde karşılaştığım bir şey olduğu için söyleyeyim; Osmanlı ve Avrupa kılıçlarında “balçak” adında bir parça vardır; eli koruma amaçlı, seken kılıcın elinizi kesmemesi için. Kafkasya’da “c’ate” dediğimiz, özel adı “meruh” olan, zincir zırhların yaygın olduğu dönemde kullanılan, balçaklı, ince ve ucu çuvaldız gibi sivri bir kılıç vardır, ateşli silahlar yaygınlaşmaya başlayıp zırhlar önemini kaybedince c’ate/meruh da değersizleşmiş, şaşkalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Hatta ellerindekini değerlendirmek için c’ate/meruh’ların ucunu kesmişler, boyu kısaldığından, dengeyi sağlayabilmek için balçaktan feragat etmişler. Şaşka kesici bir kılıç olup batırmak için dizayn edilmemiştir, bu nedenle denge noktasının öne kayması gerekir.
Bu kılıçlar Kafkas-Rus savaşlarında 300-350 yıl boyunca kullanılmıştır. Rus Kazakları da benimseyip milli silahları haline getirdiler. Balçak olmamasından dolayı savaşı kaybettiğimizi iddia edenler bile olmuştur. Şaşkalar balçaklıdan balçaksıza evrilmişti, gerek duysalardı ekleyebilirlerdi, tercih etmemişlerdi. Hamidiye Alaylarında da şaşka kullanılırdı ve çoğu balçaklıydı.
Şaşkalar hafif kılıçlardır, süvari kullanımına uygundur, kını tutmadan tek hareketle çıkarılabilir. Kabza formu da ona göre dizayn edilmiştir. Osmanlı kılıçları, Avrupa kılıçlarına göre daha hafiftir, ortalama ağırlığı 450-600 gramdır. Osmanlı kılıçları 850-900 gramın altına düşmez. Şaşka daha gelişmiş bir model olup kesin Çerkeslere özgüdür. Ruslar, Osmanlılar, İranlılarda da kullanılmıştır.

– Siparişle mi çalışıyorsunuz, kılıçları önce imal edip sonra mı satıyorsunuz?
– Ailesinden kalıp tamire ihtiyacı olanlar, 12 Eylül darbesi sırasında kılıç olarak saklanamayacağı için kırılıp kama boyuna getirilenleri tamir ettiriyorlar ya da süs olarak bulundurmak isteyenler alıyorlar. Genelde siparişle çalışıyorum, boş zamanlarımda yaptıklarımı da sosyal medyada sergiliyorum, oradan görüp alıyorlar.

– Çelik kısmını da kendiniz mi imal ediyorsunuz?
– İki şekilde de yapıyorum. Tamamen elde yapıldığında maliyeti çok yüksek oluyor. Fiyat düşürmek için hazır çelik kullandığım da oluyor. Çeliği plaka halinde alıp şekil veriyorum ya da hazır kesilmiş olarak alıyorum. Şimdiki fabrikasyon çelikler eskiye göre çok daha kaliteli; çünkü eskiden göz kararıyla yapılıyordu. Ayrıca demirden çelik elde etme süreci daha zahmetli ve kontrolsüzdü, şimdi nano teknoloji kullanılıyor. Yine de orijinaline uygun olsun diyenlere de tamamen aynı, elde döverek yapıyorum.

“Bu kılıçlar Kafkas-Rus savaşları boyunca 300-350 yıl boyunca kullanılmıştır. Rus Kazakları da benimseyip milli silahları haline getirdiler”

– Kılıç ve bıçak dışında başka neler yapıyorsunuz?
– Bazen kolye, bileklik tarzı aksesuarlar da yapıyorum. Zira Türkiye’de savat işi yapan kalmadı, benimle birlikte 10 kişi çıkmaz, özellikle benim yaşımda kimse yok. Zahmetli ve pahalı bir iş. Şimdi gümüşü karartmak için oksit sürülüyor. Onun dışında günlük hayatta kullanılabilecek bıçaklar da yapıyorum. Hatta bir süre önce “Kendi kamanı kendin yap” temalı bir workshop yapmıştım.

– Sizin yetiştirdiğiniz kimse var mı?
– Bir oğlum var, 7 yaşında, tatillerde onu getiriyorum, öğreniyor.

– Bu iş zanaat mı sanat mı sizce?
– Sanat da olabilir belki ama zanaat daha uygun. Aslında bence ikisi iç içe. Leonardo da Vinci sanatçı mıydı zanaatçı mı? “Mona Lisa”yı yaptığında bundan para kazanıyordu ama şimdi sanat eseri. 100 yıl sonra sanat eseri derler mi bilmiyorum ama şimdilik zanaatkârım.

– Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Önceki İçerikKadın eli değince
Sonraki İçerikKfar Kama Belediye Başkanı Napso Zekeria ile görüşme notları
A. Seda Berzeg
İstanbul 1955 doğumlu, Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunu. Basın İlan Kurumu’nda başlayan iş hayatında, Lever Tem. Madd. A.Ş’den emekli oldu. Emeklilik sonrası Aktimedya Halkla İlişkiler, Kanal E TV, Barometre gazetesinde çalıştı. Gençlik yıllarında Kafkas Kültür Derneği Gençlik Kurulu’nda yer aldı, gençler ve veteran ekiplerinde dans etti, sonraları aynı dernekte profesyonel olarak çalıştı. Çeşitli sosyal projeler içinde yer aldı. Aralık 2019 yılından bu yana Jıneps gazetesi yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz