“Bir Dilin Peşinde”

0
512

1990’lardan bugüne, Türkiye’de kültürel alanda verilen anadil mücadelesini konu alan “Bir Dilin Peşinde – 90’lardan Günümüze Kültürel Alanda Anadil Mücadelesi” Sergisi, Karşı Sanat’ta açıldı.
23 Mayıs-17 Haziran 2019 tarihleri arasında açık kalacak olan sergi, kültürel haklar mücadelesinin hikâyesini, geçtiğimiz otuz yılda anadilde yapılan kültürel üretimlerle, sürecin tanıklarıyla, eylemcileriyle ve kurumlarıyla anlatıyor.
‘Bir Dilin Peşinde’ Sergisi, son otuz yıllık süreçte; Çerkesçe, Ermenice, Hemşince, Kürtçe ve Lazcadaki kültürel üretimlere odaklanıyor. Serginin amacı, 90’lardan bugüne, her tür altüst oluşa rağmen sürdürülen kültürel üretim sürecini görünür kılmak, hafızaya çağırmak ve bu alanda yeni tartışma konularının açılmasına zemin oluşturmak…
İstanbul Bilgi Üniversitesi Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu tarafından Friedrich Ebert Stiftung, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, Açık Toplum Vakfı desteğiyle düzenlenen, Bağımsız İletişim Ağı (BİA/Bianet) ve Karşı Sanat ile dayanışma içinde gerçekleştirilen sergi ile 90’lardan bugüne kadar yapılan anadilde kültürel üretimlerin görünür kılınması amaçlanıyor. Serginin izleyicileri, Kalan Müzik ve Bağımsız İletişim Ağı (BİA/Bianet) ile farklı kültürel gruplar ve farklı diller konusunda çalışmalar yürüten Sivil Toplum Kuruluşlarının faaliyetleri ve ürünleri üzerinden, anadilde kültürel üretim sürecinin geçmişine yolculuk yapacaklar.

Panel

Sergi kapsamında 25 Mayıs’ta düzenlenen “Türkiye’de Anadil Mücadelesi” başlıklı panelde konuşan ana dil hakkı savunucuları, anadili çalışmasına yeterince ilgi gösterilmediğinde hemfikir oldu.
Paneli İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Bilmez yönetti.
“Anadil çalışmalarına yeterli ilgi gösterilmiyor”
Panelde ilk olarak Jıneps Gazetesi’nden Yaşar Güven konuştu. Jıneps’te dört farklı Kafkas diline yer verdiklerini belirten Güven’in konuşmasında öne çıkanlar:
*Adigece seçmeli dersler veriliyor, 2012’den beri devam ediyor.
*Dile dair çalışmalar devam edecek. Zorlu bir coğrafyada olduğumuz belli.
*Bütün diller birbirleriyle etkileşim halinde. Bu da dil üzerine çalışanları daha yakınlaştırıyor. Ortak hareket etmemiz gerekli. Çerkesler olarak bunun farkındayız.
*Anadil çalışmalarına yeterince ilgi gösterilmiyor, destek olunmuyor.

“Hemşince çalışmaları GOR ile devam ediyor”

Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği’nden (HADİG) Hikmet Akçiçek’in konuşmasında öne çıkanlar:
*Hopa’ya gittiğinizde eskiden bütün çocuklar Hemşince konuşurdu, aileler konuşmazdı, şimdi tam tersi bir durum var.
*Hemşince dil çalışmaları GOR dergisi üzerinden yürüyor.
*Dergide, Hemşince hikayeler ve bulmaca yer alıyor.
*Hemşinliler Doğu Karadeniz’de yaşıyorlar evet, ama coğrafi olarak Hemşin adını alan yerde Lazlarla birlikte yaşıyorlar. Ayrıca, Sakarya’da da Hemşinliler var.
*Hayatlarında Hemşincenin kolaylaştırıcı bir etkisi olmadığını düşündüklerinden dili öğrenmek istemiyorlar. Dil çalışmalarına yeterince destek sağlanmıyor.

“Kürtçe çalışması yapanlar her zaman iktidarın hedefinde”

Kürt Araştırmaları Derneği’nden Zana Farqînî’nin konuşmasında öne çıkanlar:
*Dil aktarımında anneler çok önemli. Anneler, dilin taşıyıcısı oldu.
*1990’lı yıllarda İstanbul’da otobüsle yolculuk ediyordum. Ben otobüsten indirdiler. Çantamdan, Kürtçe gazete, şiir kitabı ve kaset çıktı. Polis, amirine “Yakaladık” diye seslendi. Oysa ben kaçmıyordum zaten. Bu olay bile Kürtçe diline bakışı anlatıyor.
*Dil çalışmaları Kürtler açısından her zaman öncelikli bir mesele oldu. Bu çalışmaları yapanlar her zaman iktidarın hedefindeydi.
*Kürtçe dil çalışması yapanlara destek sağlanmıyor.

“Ermenice öğretimi yeterli oranda değil”

Aras Yayıncılık’tan Sevan Değirmenciyan’ın konuşmasında öne çıkanlar:
*Bizim evimizde Ermenice konuşma konusunda hassasiyet vardı.
*İlk baştan itibaren, “biz” ve “onlar” kavramı vardı.
*Babam beni 6 yaşından itibaren kiliseye götürürdü. Kilise, Ermeni kimliğinin oluşmasında çok etkiliydi.
*Ermenistan’a Türkiye’den ilk üniversite öğrencisi olarak ben gittim, resmi olarak.
*Ermeni halkının okullarında Ermenice öğretiliyor ancak yetersiz.

“Lazca konuştum diye tekme yedim”

Son olarak Laz Enstitüsü’nden İsmail Bucaklişi söz aldı. Bucaklişi’nin konuşmasında öne çıkanlar:
*İlkokulu köyde okudum. Ortaokulu okumak için kasabaya gittiğimde hiçbir çocuğun Lazca konuşmadığını gördüm. Çok şaşırdım.
*Bir kere okulda Lazca konuştum. Bir öğretmenimiz bana tekme vurdu. Yıl 1982 idi.
*Lazca için ne yapabilirim diye düşünürken üniversitede horon grubu kurduk. Horonda Lazca türkü söylemeye başladık.
*Dilimiz seçmeli ders olarak üniversitelerde öğretiliyor. Ancak bu çalışmalar yetersiz.
Panelin kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Bülent Bilmez, Kürtler’in yaptığı dil çalışmalarının önemli bir alan açtığına dikkat çekti.
Yoğun katılımın gözlendiği panel, soru cevap bölümü ile sona erdi. (bianet)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz