“Kafamda müzik hiyerarşisi yok”

0
573

Adige soprano Nafset Chenib, Türkiye’deki ilk konserini Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde verdi. Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından, Bakırköy Belediyesi’nin katkıları ile düzenlenen konserde piyanist Feruza Kosach eşliğinde yaklaşık iki saat sahnede kalan Chenib, konserin ilk bölümünde aralarında “Joshua” operasından “Oh had I Jubal’s lyre”, “Romeo ve Juliet”ten “Je Veux Vivre” ve “Rusalka” operasından “Mesichku Na Nebi” eserlerinin bulunduğu 8 parça seslendirirken, ikinci bölümde ise “Yistambılako” ve başka Çerkes ezgilerini söyledi.

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın davetiyle geldiği, çok sevdiği İstanbul’da, 5 Mayıs Pazar günü Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde ilk kez bir konser veren soprano Nafset Chenib ile buluşmak, sorularıma verdiği samimi yanıtlar aracılığıyla, müziğe derin yaklaşımını öğrenmek çok güzeldi. Özellikle müzik kariyerine başlayan gençlerin çok faydalanacağına inandığım tavsiyelerini keyifle okuyacağınıza inanıyorum.

-Uzak yoldan geldiniz. Hoş geldiniz. Amerika’da yaşıyorsunuz değil mi?
-Evet, üç yıldır New York’ta yaşıyorum. Adigey Cumhuriyeti’nde doğdum. Müzik tutkum orada başladı diyebilirim. Önce Krasnodar’a, oradan da 10 yıl yaşadığım Moskova’ya taşındım. Şu anda New York’ta yaşıyorum.

-5 Mayıs Pazar günü piyanist Feruza Kosach eşliğinde verdiğiniz konserin repertuvarı bir karışımdı. İlk bölümde Handel’den F. Lehar’a uzanan tanınmış soprano aryaları, ikinci kısımda da etnik parçalar yer aldı. Bu programı özellikle İstanbul için mi hazırladınız?
-Fark ettiğiniz üzere birinci kısımda Menotti’den Dvorak’a, Çaykovski’den Handel’e, Rossini’den Gounod’ya uzanan bir repertuvar seslendirdim. Değişik müzik stilleri ve değişik müzik dönemlerini dinletmek istedim. O yüzden programı farklı dillerden, farklı dönemlerden ve farklı stillerden oluşturdum. Bu bölümde İngilizce, Almanca, Fransızca, Çekçe, Rusça ve İtalyanca aryalar yer aldı. Aslında programı, farklı ülkelere bir yolculuk olarak düşündük. Eserler, farklı müzik kültürlerini tanıtıyor. İkinci bölümde de Çerkes etnik müziğinden örnekler seslendirdik.

-Bildiğim kadarıyla, genelde de repertuvarınız klasik müzikle sınırlı değil. Caz, klasik, etnik müzik gibi farklı türlerden oluşuyor. Bir röportajınızda ‘crossover’ şarkıcısı olmayı düşündüğünüzü söylemişsiniz. ‘Crossover’ müzik konusunda düşünce ve hisleriniz nelerdir?
-Dürüstçe söylemek gerekirse, klasik eğitim almış bir müzisyen olarak kafamda müzik hiyerarşisi yok. Benim için müziğin iyi yapılması önemli. Müzik, duyguların dili. Bu dil evrensel. Bazı müzik türlerini görmezden gelemeyiz. Ben farklı müzik türlerinin kombinasyonuyla çalışmayı severim. O yüzden ‘crossover’ müziği seviyorum. Bu tür müzik yapan sanatçılar arasından en çok Sarah Brightman ve Andrea Bocelli’yi severim.
Konserin ikinci bölümü tamamen etnik müzikten oluşuyor. Ama ben yine klasik müzik stilinde söylüyorum. Ses tekniğimi değiştirmem. Belki operadan daha hafif ama yine klasik teknikle… Pop veya caz tarzıyla değil. Bunu başka stilleri söylerken de yapıyorum. Bu teknik fikri, farklı müzikallerden ve filmlerden parçalar söylemeyi sevdiğim için ortaya çıktı. ‘Crossover’ çok popüler değil belki ama mesela Il Divo grubu var, çok başarılılar. Farklı müzik stillerinin birleşimini seviyorum. Neden olmasın!
Moskova’da çok iyi caz müzisyenleriyle çalışma fırsatım oldu. İsmini hatırlayamadığım bir dergi tarafından dünyanın en iyi caz kulübü seçilen Aleksaya Kozlova’nın kulübünde çalıştım. Caz müzisyenleriyle çalışmak çok zevkli, bu parçaları çokça repertuvarıma koyuyorum. Müzik çok duygusal; şarkı söylüyorsun, tekniği düşünmüyorsun. Yaptığın şeyden hoşlanıyorsun. Bu bana çok doğru geliyor.

-Yakın gelecekte ‘crossover’ albüm, konser projeleriniz var mı?
-New York’ta film ve müzikal parçaları söylemek çok alışılagelmiş. Ben de bu tür konserler verdim. Türkiye’deki konserden sonra İsrail’e gideceğim. Ama oradaki konserim klasik olacak. Ben ne önerilirse onu söylüyorum, çok esneğim. Açıkçası sırf ‘crossover’ şarkıcısı nasıl olunur bilmiyorum.

-Eminim yolunu bulursunuz…
-Evet, yolunu bulurum. Ne zaman film ve müzikallerden parçalar söyleme fırsatı çıkarsa bunu çok severek yapıyorum.

-Zamanda yolculuk imkânınız olsa, hangi besteciyle tanışmak ve ona ne demek isterdiniz?
-Çok sıradan gelebilir ama Johann Sebastian Bach. Benim en favori bestecim Bach. “Çok besteci var ama tek besteci Bach” söylemine katılıyorum. Okuldaki tezim bile Bach üzerineydi. Konusu St. John ve St. Mathew Passion’ları hakkındaydı. Bu müzik benim için olağanüstü. Cennetten gelen müzik. Bence bu müziğe Tanrı ilham vermiş. Kimin tanrısı olduğunun önemi yok. Bu müzik bana cennetten sesleniyor gibi. Ne zaman bu eserleri dinlesem arındığımı hissediyorum. Bütün oratoryo boyunca ağlayabilirim. Bittiğinde kendimi çok mutlu ve arınmış hissediyorum. Bilinçaltını etkileyen bir müzik, tanımlaması zor. Felsefe gibi… Felsefenin müzikle ifadesi gibi…

-Bach’a ne söylemek isterdiniz?
-Hayatta kalmamıza yardım eden bu şahane müzikler için Bach’a teşekkür ederdim. Bilmiyorum, herhalde mahcup ve şaşkın olurdum. Çok istediğim, şahane bir durum olurdu.

-Radyo dinlemeyi sever misiniz?
-Kesinlikle iyi bir radyo dinleyicisiyim. Televizyon izleyicisi değilim. Beni televizyon izleyicileri affetsin. Evet, radyo dinlemeyi seviyorum. Evimde televizyon yok, radyom var, bu konuda dinozor sayılırım.

-Tahsiliniz ve kariyeriniz boyunca önünüze çıkan engelleri aşmak için geliştirdiğiniz metotları bizimle paylaşır mısınız? Çünkü gençlerle buluştuğumda bana sıklıkla aynı soruyu soruyorlar. “Sen yapamazsın”, “Sen başaramazsın” diyenlerle nasıl baş edeceğiz?
-Etrafına bakıp hangi kapılar açık, hangi kapılar kapalı anlaman lazım. Tabii kapalı kapıları zorlayabilirsin ama bazen başka yöne gitmek gerekebilir. Birçok insan “Ne istiyorsan onu yapabilirsin” diyebilir. Bence düşünmen ve başka fırsatlara bakman lazım. Düşüncelerin esnek olmalı. Eğer gerçekten tutkulu olduğun bir müzik stili varsa onun için mücadele etmen lazım. Eğer açık fikirliysen, ben de kendimi açık fikirli olarak görüyorum, etrafındakilere bakıp başka imkânları araştırabilirsin. Enteresan insanlarla tanışabilirsin. Her zaman insanlara soru sormak iyidir -ki onlar da böylece tecrübelerini seninle paylaşabilirler. Onlardan bir şeyler öğrenebilirsin. Kabul etmek gerekir ki sistem zorlu; ama ben insanlara inanırım. Her zaman mutluluğumun etrafımdaki insanlardan kaynaklandığını söylerim çünkü onlardan çok şey öğrendim, onlar benim ilham kaynağım. Kendinizi klasik opera sanatçısı olarak görseniz de karşınıza film ve müzikal parçaları söyleme fırsatı çıkarsa deneyin, sevebilirsiniz. Belki sevdiğiniz bir şeye odaklanmanız iyi bir şey ama farklı bir türü deneyin. Değişiklik hoşunuza gitmeyebilir ama zevk alabilirsiniz, size yeni ufuklar açabilir. Bazen insanlar buna karşı çıkabilir, onları affedip yolunuza devam edebilirsiniz. Ayağa kalk ve yoluna devam et! Ne zaman kendimi yorgun ve bıkkın hissetsem ve ne yapacağımı bilmesem gidip prova yapıyorum. Beklenmedik bir teklif gelebilir diye, istemesem bile prova yapıyorum. Hazırlıksız olmak istemiyorum. Ne yapacağını bilmiyorsan, yapabildiğini yapmaya çalış.

-Harika! Yapabileceğini yap, sonrasını akışına bırak. Bu harika bir tavsiye. Teşekkür ederim. Ben de deneyeceğim. Peki, kırmızı çizgileriniz var mı?
-Hayır, asla yok. Ergenlik çağında kırmızı çizgilerim vardı, şimdi o kadar idealist değilim. Şimdi anlayabiliyorum ki dağları delebilirsin, her şeyin üstesinden gelebilirsin; ama benim bazen geriye çekilip ne fırsatlar var, onu görmem lazım. Eğer hayatında kırmızı çizgilerin varsa, çok hata yaptıysan bile tutkularının peşinden gitmelisin. Ben, yapabildiğimin en uygununu yapmaya çalışıyorum. Mükemmeliyetçiyim ancak bu bazen işe yaramıyor. Bazen mükemmeliyetçilik iyi değildir; bir şeyi mükemmel yapamıyorum diye ondan tamamen vazgeçebilirsin, ki çok sık oluyor. Bu, mükemmeliyetçiliğin en kötü tarafı. İnanın müzisyenler çok mükemmeliyetçi. Bir parçayı mükemmel icra edemiyorsak bundan vazgeçeriz ve sadece kendimiz için söyler ya da çalarız; o yüzden esnek ve açık fikirli olmalıyız çünkü bir parça ile baş edemiyorsak bu bir psikolojik bariyerdir, bu durumda bizi motive edecek başka bir şey bulmalıyız.

-Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
-Beni ağırladığınız için teşekkür ederim.

Çeviri: Nesrin Seven–Ahmet Seven

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz