Nereye savrulursak savrulalım bizi ortaklaştıran pşıne’nin sesi kulaklarımda

0
763

Kfar Kama ve Reyhaniye adlarını çok sık duymuştum. İsrail’deki iki Çerkes köyüydü. 7’den 70’e herkes anadilini konuşuyordu. “Yakup’un oğlu evleniyor, düğüne davetliyiz” çağrısıyla merakım iyice artmıştı. Hem Ortadoğu coğrafyasını ilk kez görecektim hem de büyük Çerkes sürgününün ardından önce Rumeli’ye, sonra o dönem Osmanlı’ya ait kadim topraklara sürgün edilmiş, yani çifte sürgün yaşamış; onca acıya rağmen bir arada varlığını sürdürmeyi, dilini korumayı başarmış Çerkeslerle tanışacaktım. Kafamda bir sürü soru dolanıyordu, sonrasında her biri cevabını buldu. Ev sahibemiz Silvia’ya bu konudaki sabrı için sonsuz teşekkürler…

Yemyeşil bir coğrafya

İsrail’in önce yeşil dokusu şaşırttı beni; portakal ağaçlarının mis gibi kokusu, her yeri saran yemyeşil çimler, kır çiçekleri. Meğer bizden önce epeyce kuvvetli yağan yağmur coşturmuş doğayı. “15 gün içinde sararır” dediler. Bir de her damla suyun toplanıp tekrar tekrar kullanılması… Golan gibi birçok yerin stratejik öneminin yanı sıra aslında su için paylaşılamadığını şelaleleri, zirvesi karlı tepeleri ve coğrafi konumunu bizzat görünce anladım.

Neler yaptık?

7 günlük geziye öyle çok şey sığdırdık, öyle güzel anlar yaşadık ki yazı dizisi olur! Ancak benim için her şey bir yana, Kfar Kama’da bize gösterilen dostluk bir yanaydı. Oğulları, yeğenleri bir iki gün sonra evlenecek ailelerin fertleri hey şeyi bir kenara bırakıp hepimizi adeta pamuklara sardılar. Onca koşturmacanın arasında bizi Golan Tepeleri’ne çıkardılar. 6 Gün Savaşı’nda yaşamlarını yitiren, Golan Tepeleri’ndeki yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalan, üçüncü bir sürgün yaşayan 13 Çerkes köyüne ait kalıntıları gezdik birlikte. En hüzün vereni mezarlıklardı. Elmas Teyze’yi hatırladım, yıllarca oğlu Hayrettin’i arayan güzel gözlü Elmas Eren’i. İçim bir kez daha sızladı. Sınırlara, savaşlara, ölümlere lanet okudum. Hani dinler herkesi kucaklıyordu! Bu topraklar üç dine ev sahipliği yapmakla övünürken aynı zamanda kuşaklar boyu yaşanan acıların da merkeziydi. Kendi yarattıklarıyla yine kendi çocuklarını yiyordu. 6 Gün Savaşları’nda Kfar Kama ve Reyhaniye neyse ki bu bölgeye 1 saatlik mesafede olmaları sayesinde yerlerinde kalabilmişlerdi.

Halujlar, peynirler…

Kafkasya’da Rus kültürünün, Türkiye’de Anadolu kültürünün, diğer ülkelerde yaşanan o coğrafyanın Çerkes toplumuna etkisi nasıl barizse, bu bölgede de Ortadoğu kültürünün etkisi olmuş kaçınılmaz bir şekilde! Elbette en önemli kazanımları dil. Kafkasya’da olduğu gibi burada da anadilimi bilmemenin burukluğunu yaşadım. Anaokulundaki miniklerin sesleri kulaklarımda, bir de nereye savrulursak savrulalım bir araya geldiğimizde danslarımızla bizi ortaklaştıran pşıne’nin sesi. Bir diğer güzellik de, köyde, sabah kahvaltısı için bakkaldan ekmek alır gibi haluj alabileceğiniz bir dükkânın olması. Bir başka dükkânda, Elbruz’da isli ya da taze Çerkes peynirleri yapılıyor; bildiğimiz usulde. Bir de Yakup’un büyük emeklerle işlettiği, birbirinden leziz yemeklerin sunulduğu Anatolia Restoran…
Düğün günü bize Kfar Kama’yı gezdiren, belediye başkanıyla sohbetimizi, Adigece eğitim veren okulu ziyaretimizi, müze gezimizi eşlik ederek düzenleyen Yakup… Oğlunun düğün hazırlıklarından fırsat buldukça bizimle vakit geçiren Sara ve kızları Nefin… Odalarını bizimle paylaşan Silvia ve Sinan, kızları Şirin ve Neris kardeşler… Bize arabasıyla eşlik eden Harun… Petra gezisine yola çıkarken çantalarımız için ayrı ayrı hazırlanan yolluklar, Silvia…
Dünyanın en eski limanlarından Hayfa’yı, Akka’yı hep birlikte gezişimiz, kumsaldaki dansımız, her biri unutulmaz anlardı. Bizi evimizde hissettiren Kfar Kama, tüm bu güzellikleri korunarak, hatta artarak hep var olsun…

Kfar Kama

1950 yılından bu yana Belediye ile idare ediliyor.
2016 yılı resmi rakamlar:
Nüfus: 3.200.
-%50 kadın, %50 erkek.
-Nüfusun;
* %32’si 18 yaş altı, yani çocuk.
* %10,6’sı, 65 yaş üzeri.
-Aynı yılda doğan sayısı 43 kişi, aynı yılda ölen sayısı 14 kişi.
-Herkes sigortalı; çalışan–çalışmayan, yaşlı-küçük…
-18 yaşından küçük çocuklar ölçü alınarak;
* Tek çocuklu 440 aile,
* İki çocuklu 317 aile,
* 3-4 çocuklu 121 aile,
* +5 çocuklu 1 aile.
-Maaşlı çalışanlar: 1518 kişi (işçi, memur).
-Serbest çalışanlar: 117 kişi
-8. sınıfa kadar okul; 405 çocuk.
*İlkokul 254 (her sınıfta 20 kişi)
*Ortaokul 151 (her sınıfta 25 kişi)
-Belediye’nin normal bütçesi 4 milyon USD; Proje esaslı bütçe (2018 örneği) 6 milyon USD.
-Okul, PTT, Anaokulu, Dispanser, Yaşlılar evi… Tümü bir büyük bahçenin içinde ve merkezde.
-Yaşlılar evi; yaşlıların buluşup sohbet edebildikleri, çay içebildikleri, yemek yiyebildikleri bir ortam oluşturulmuş.
-Her ailenin bir posta kutusu var, gelen postalar kutulara bırakılıyor.
– Kfar Kama dispanserinde aile doktoru her gün mesaide. İnternetten sıra alınabilir, acil olarak gidilebilir. Ayrıca önemli ve acil bir durumda en yakın hastaneye direk gidilebilir.
Aile doktoru gerekli gördüğünde hastaneye, uzman doktorlara sevk edebilir.
Ayrıca köye haftada 2 veya 3 gün bebek ve hamile genç anneler için özel doktor geliyor.
Dispanserde hemşire ve sekreter Kfar Kamalı. Doktor mesaisi bitiminden sonra küçük müdahaleler söz konusu ise hemşireye müracaat edilebiliyor.
Belli bir yaştan sonra, insanlar gönüllü olarak gitmeseler de senede bir kontrol için teşvik edilirler. Erken teşhis testleri için davetiye alabilirler.
Muayene ücreti yok. İlaçlar ücretsiz.
Bazı hastalıklarda bazı ilaçlar sigorta kapsamı dışında. Bu konunun tartışması hemen her sene basın üzerinden yapılır. Her seferinde bir kısım ilaç sigorta kapsamına alınır.
Kentlerde özel muayenehane ve hastaneler de var.

-Nüfusun %90’ı Şapşığ.
-Her biri birer aileden çoğalma olmak üzere;
3-4 aile Abzeh,
3-4 aile Bjeduğ
3-4 aile Kabardey
3-4 aile Hatkoy
-Ürdün’le barış anlaşması, Kafkasya’nın açılması, turizm vb. nedeniyle Türkiye ile gelişen ilişkiler neticesinde Kfar Kama’ya dışarıdan yerleşenler;
* 6 gelin Kafkasya’dan,
* 2 gelin Ürdün’den,
* 1 gelin Yugoslavya’dan.
* 15 damat Türkiye’den,
* 4 damat Ürdün’den,
* 1 damat Kafkasya’dan,
* 1 damat Amerika’dan (Suriye’den gidenlerden)
-Aileler: Thaugo, Napsu, Çuşha, Çemşo, Natho, Naş, Lıuj, Şevgen, Şegaş, Gorkoz (Yarkoz), Hağu, Abreg, Bate, Lıpıy (Lapay)
-140 yıldır Kfar Kama’da Çerkeslerle yaşayan, 5-6 hane oluşturan 2 bedevi aile var.

İş yaşamı

Çalışan çalışmayan, büyük küçük herkes sigortalı.
Çalışanlar kendi sigorta primlerini ödüyor, çalışmayanlar için devlet minimum sigorta primi ödüyor.
Çalışanlar, çalıştıkları yerden 65 yaşında emekli olurlar. Emekli ikramiyesi alırlar. Emekli maaşları, çalışırken aldıkları maaşın yaklaşık 2/3’üdür.
65 yaşından itibaren yaşlılık maaşı bağlanır, herkes için geçerlidir.

Su

Su çok değerli.
Yağmur sularını toplamak için hemen her yerde yapay göletler oluşturulmuş. Toprağın suyu emmesini engellemek için zemin ve duvarlara membran serilmiş.

Önceki İçerikArışna’nın mirası Ayüçaga
Sonraki İçerikHaziran ’19 sayımız yayında
Gül Yılmaz
1965 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji Bölümü’ndeki lisans eğitimini 1986’da tamamladı. İÜ Çocuk Sağlığı Enstitüsü Oksoloji Bölümü’nde yüksek lisansını yaparken Milliyet gazetesinde düzeltmenliğe başladı. İÜ Sosyal Antropoloji Bölümü’nde 1990 – 1992 yıllarında üstlendiği okutmanlık görevinden sonra iki yıl Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda çalıştı. Cumhuriyet gazetesiyle döndüğü düzeltmenliği, emekliliğinin ardından Radikal, Karşı Gazete’de ve serbest düzeltmen olarak çeşitli yayınevlerinde sürdürdü. “Çocuk İsimleri Sözlüğü” adlı kitabı yayına hazırladı (Epsilon Yayınevi). Bazı yurtdışı gezilerine ilişkin izlenimlerini yazdı (Cumhuriyet, Jıneps, Hürriyet Seyahat). Dönem dönem Ruhi Su Dostlar Korosu koristi ve Kafkas halk dansları oyuncusu oldu. 2018-2019’da İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin “Türkiye’de Kültürel Çoğulluğun Bağımsız Araştırmacıları ve Sivil Toplum Kuruluşları İçin Ağ Oluşturma ve Eğitimi”ne katıldı. Halen Hürriyet Gazetesi/Ekler’de yarı zamanlı düzeltmenlik yapıyor ve Aralık 2018’den bu yana Jıneps gazetesi yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz