Ekonomik kriz ve kadınlar

0
1243

Ülkenin içerisine girdiği ve hızla derinleşen ekonomik kriz çok önemli. Ahir ömrünün ortalama her beş yılında krizleri yaşamış biri olarak ciddi anlamda çok korkuyorum.

Yaşadıklarımdan biliyorum ki bırakın krizi, kriz sözcüğü çıktığı andan itibaren işverenler işçi çıkarmaya başlıyorlar.

Üstelik işverenlerin kriz ortamında hedef aldıkları işçi kitlesi, bir ayağı geçmişte, bir ayağı gelecekte, ortalama kıdemleri 15 yıl olmuş işçilerden oluşuyor.

Bu işçiler bir yandan kendilerinden bir önceki kuşakla, ana babalarıyla dayanışma içerisindeler, onların geçimlerine yardımcı oluyorlar, bu nedenle bir ayakları geçmişte duruyor. Diğer yandan ise çocuk okutuyorlar, lise veya üniversite çağında çocukları var, bu nedenle de bir ayakları gelecekte.

Kriz bunları vurduğunda iş bulmaları çok zor. Sadece kendileri değil, aileleri de mutlak bir yoksullaşmanın içerisine düşüyor. Kriz bu işçilerin hem geçmişini hem geleceklerini değersizleştiriyor.

Her kriz döneminin görünmeyen kahramanları ise, ister bir işyerinde çalışıyor olsunlar ister evde çalışsınlar, kadınlar.

Sanayi Devrimi sonrası peş peşe gelen krizlerde başı daraldığında, işsiz kaldığında alıp başını bir başka bölgeye giderek kurtulmaya çalışan erkek işçilerden farklı olarak kadınlar, her koşulda çocuklarına sahip çıkmışlar, koruyabildikleri kadar da ailelerini korumaya çalışmışlardır.

Sanayi Devrimi’nin şafağı, kocası tarafından terk edilmiş, çocuklarına bir dilim ekmek verebilmek için her türlü kötü çalışma koşullarına razı olan, güvencesiz çalışmaya katlanmış kadınların dramları ile kızıllaşmıştır.

Bugün de kriz ortamlarında ayakta kalmak için büyük bir beceri gösteren kadınlar, krizin getirdiği yoksullaşmayı katlanır kılarken, daha adil bir dünyanın yaratılması için umudu, öfkeyi ve kararlılığı mayalamaya devam ediyorlar.

Yaşamın bu denli merkezinde olan kadınlar kendileri için bir şey istemez mi ya da kadınlar dünyada en çok ne isterler?

Konu dikenli, yanıtını vermek benim çapımı da çok aşıyor. Bu nedenle de bir radyo programında dinlediğim hikâyeyi anlatarak işin içerisinden çıkmaya çalışacağım.

Rivayete göre döneminin çok ünlü bir kralı, bir başka kralla girdiği savaşta yenilmiş. Yenen kral, yenilen krala, “Eğer sorduğum bir sorunun yanıtını bir yıl içerisinde bulabilirsen canını bağışlarım” demiş.

Yenilen kral, “Peki, sor sorunu” deyince, yenen kral “Bana dünyada kadınların en çok ne istediklerini söylemelisin, git araştır, sen gelene kadar senin en sevdiğin insanı rehin alacağım” diye yenilen kralı ülkesine yollamış.

Yenilen kral ülkesine dönüp araştırmaya başlamış. Kime sorsa farklı yanıtlar alıyor, hiçbir yanıta güvenemiyormuş. Verilen sürenin dolmasına bir gün kala, kralın bir danışmanı ülkenin uzak bir köşesinde yaşayan bir cadı olduğunu, bu cadının sorunun en doğru yanıtını verebileceğini söylemiş.

Kral büyük bir umutla cadının yanına koşturmuş, sorusunu sormuş. Cadı “En sevdiğin şövalyenin benimle evlenmesini sağlarsan sorunun yanıtını veririm, aksi halde sana hiçbir şey söyleyemem” demiş.

Kral, çirkin, insandan çok bir ucubeye benzeyen cadıya bakmış, şövalyesini düşünmüş, “Hayır” demiş, “şövalyemi yakamam”. Kralın, sorunun yanıtını alamadan döndüğü, nedenin de şövalyesine kıyamaması olduğu tüm ülkede kulaktan kulağa yayılınca, şövalye koştur koştur kralına gidip, cadının teklifini kabul etmesini sağlamış.

Cadı, istediği olunca krala sorunun yanıtını söylemiş. Cadının vermiş olduğu yanıta göre kadınlar dünyada en fazla kendilerine müdahale edilmeden karar almayı isterlermiş. Kadınların en nefret ettiği şey, kendilerine birilerinin bir şeyler dayatmasıymış.

Yenilen kral, cadıdan aldığı yanıtı yenen krala iletmiş. Yenen kral bu yanıtın doğru olduğunu kabul etmiş ve kralın yaşamı kurtulmuş.

Cadıyla evlenmek zorunda kalan şövalye ise düğün sonrası gerdek odasına girdiğinde karşısında dünyalar güzeli bir kız görünce şaşırıp “Sen de kimsin” diye sormuş. Kız, “Ben cadıyım. Günün belirli zamanlarında cadı yüzümü görürsün, belli zamanlarında ise şimdiki halimi. Seç” demiş, “İstersen gün boyu böyle görünür, gece baş başa kalınca cadı halime dönerim; istersen gün boyu cadı halimde olur, gece bu halime dönerim”.

Şövalye düşünmüş; gündüz güzel olsa herkes eşinin güzelliğine imrenip kendisinin ne denli şanslı olduğunu düşünecek, insanlarla sosyal ilişkileri eşi yüzünden zarar görmeyecek ama geceleri çekilmez olacak, tersini yapsa bu kez tüm insanlardan uzaklaşmış olacak. İşin içerisinden bir türlü çıkamayınca, kıza dönüp, “Sen bilirsin” demiş. “Sen ne zaman nasıl görülmek istiyorsan öyle yap”.

Şövalyenin bu yanıtından çok hoşnut olan cadı, “Madem bu konuda benim karar vermemi sağladın, ben de her an güzel ve bize mutluluk vermeye çalışan bir eş olacağım” diyerek şövalyeyi ödüllendirmiş.

Masalı anlatanlara göre kıssadan hisseler… Bir, her kadın aslında cadıdır. İki, her cadı kadın aynı zamanda içinde bir melek saklar. Üç, görmesini bilenler her kadının içerisinde saklı bir güzellik, tükenmez bir güç ve dayanıklılık bulunduğunu bilirler. Dört, kadınlar özgürleştikçe güzelleşirler. Beş, kadınların özgürleşmesi sadece kadınları güzelleştirmeyecek, aynı zamanda dünyayı yaşanabilir bir gezegene dönüştürecektir.

Sayı: 2019 07
Yayınlanma Tarihi: 2019-07-01

Önceki İçerikDÖNÜŞ VE DİASPORA-ANAVATAN İLİŞKİLERİ KONFERANSI
Sonraki İçerik20.07.2015 Suruç
Dr. Murat Özveri
1985 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1998’de İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı’nda “Ekonomik Kriz Koşullarında Toplu İş Sözleşmesi Özerkliği ve Uyarlama Sorunu” başlıklı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2012 yılında aynı bölümden “Türkiye’de Uygulanan Toplu İş Sözleşmesi Yetki Sistemi ve Sistemin Sendikalaşma Üzerine Etkisi (1983-2009)” başlıklı doktora tezini vererek mezun oldu. Tez, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Sosyal Politika Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından verilen 2012 yılı Prof. Dr. Cahit Talas Sosyal Politika Ödülü’nü aldı. 1990 yılında başladığı Selüloz-İş Sendikası Genel Merkezi Hukuk Müşavirliği görevini sürdürmekte, Kocaeli Barosu’na bağlı serbest avukat olarak çalışmaktadır. 2004 yılında yayımlanmaya başlayan 3 aylık-hakemli Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürütmektedir. Çalışma yaşamına ilişkin bazı çalışmaları kitap olarak yayımlandı; tebliğleri, makaleleri, çeşitli dergi ve kitaplarda yer aldı.