Hep “siz” yaratmak

0
1054

Toplumumuz kendine küçük-küçük, irili-ufaklı birçok cemiyet kurmuş ve her bir cemiyetin ayrı bir Çerkesliği yaşıyormuşçasına, ayrı ayrı konulara, toplumumuzun en büyük sorunlarıymış gibi yaklaşım gösteriyor olmasından dolayı yazıyorum bu ay.

Bizim sorunumuz nedir biliyor musunuz?

Bizim sorunumuz daha biz ol(a)madan “siz” yaratmak. Bizi bul(a)madan, sizi icat etmek. Bu önemli sorun çünkü bir türlü olmayan “bizler” sürekli “sizleri” tartışıyoruz her mecrada. Bakmayın şu alemde her yere yazılan “biz” kelimesine. Tek başına biz olandan tutunda, 3-5-10-100 kişiyle biz olana bakmayın. Böyle biz mi olunur yahu! Biz dediğinin temel bir doğrusu olur, bu temel doğrusu içinde sağı olur, solu olur; erkeği olur, kadını olur; büyüğü olur, küçüğü olur; cahili olur, aydını olur; kavgası olur, barışı olur. Hepsi birbiriyle mücadele halinde olur, ama hepsinin birbiriyle olan mücadelesinde bile temel doğruyu büyütmek ve güçlendirmek gibi bir amacı olur.

Oysa biz sürekli küçülmekteyiz

Var mı? Yok.

Eline kalem değen, kendini “biz” kabul ettirmek için sürekli bir “siz” yazıp duruyor. Daha “ben” olamamış kişilere: daha bu dünya için, kendi ailesi için, kendi geleceği için doğru karar verecek, düşünecek yetisi olmayan kişilere: “siz” demeyi öğretiyorlar.

İşte bu yüzdendir ki: Dünyanın diğer halklarında olduğu gibi iyisi ve kötüsüyle, eğrisi ve doğrusuyla oluşan “BİZ”, Çerkeslerde YOK. Çerkeslerde iyisiyle, kötüsüyle, eğrisiyle, doğrusuyla hep “SİZ” var.

Bir Çerkes, toplumsal alanda kendini “ben” olarak var edebilmek için hep “sen” diye hitap eder bir ötekine. Ben bunları başardım, bunları ortaya koydum, bunun sağlanmasında katkılarım oldu demez! Bunlarla “ben” olmak zordur. O da “ben” olmanın bir diğer yolunu seçer: sen hiçbir şey başaramadın, sen ortaya hiçbir şey koymadın, hiçbir şeyin sağlanmasında katkıların olmadı deyiverir. Yani “sen yoksan; ben varım”.

Oysa sen varsan, ben varım. Ben varsam, siz varsınız. Siz varsanız, biz olmalıyız. Ancak bu benliğin, senliğin, bizliğin ve sizliğin ortak bir birliği olmalı. Toplum olmak böyledir. Toplum; kişilerin aileleri, ailelerin kültürleri, kültürlerin dilleri, dillerin milletleri yarattığı bir yerde durur ve emin olun aynı aileyi oluşturan kişilerin bile arasında doğal bir mücadele, doğal bir çatışma hep olur. Ancak temelde bu; aile de bir “siz” yaratmak için değil, aileyi bir tutmak için önemlidir.

***

Ben küçük bir Çerkes iken hatırlıyorum da arkadaşlarımızla hep sülalelerimizi yarıştırırdık. Herkesin kendi sülalesi kendine en iyiydi, ama kimse kendi sülalesinin en iyi olduğunu kanıtlamak için sülalenin topluma katkısını konuşmazdı, diğer sülaleyle (veya sülaleye mensup bir kişiyle) ilgili o zamanlar doğru saymamayı öğrettikleri (uyuşturucu bağımlılığı, yabancılarla evlilik vs) şeyleri ortaya koyardık kendi sülalemizi en iyisi yapabilmek için. Kendi taşralı (Reyhanlılı) Çerkesliğimizi övmek, göklere çıkarmak için Reyhanlı Çerkeslerinin, Çerkeslik (veya insanlık) için örnek gösterilecek derecedeki çalışmalarını değil de başka Çerkes taşralarının yapmadıkları şeylerle ilgili konuşur dururduk. Hele ki çoğunluğumuzun Abzeh olduğu taşramızda, ne yüce bir boydan olduğumuzu Kabardeylikle kıyaslayan o zavallı halimizi hiç yazmayayım. O zamanlar başka Çerkeslerin, başka yerlerde aynı şeyi yaptığının garantisini veremem, ama yaptıklarına da eminim. Çünkü bugün dahi Çerkeslerin en iyi yaptıkları şey, kendilerini (veya ait hissettiklerini) var edebilmek için başkalarına saldırmak ve onları suçlamak. Biz olmanın birçok güzel yolu varken, inatla ve sürekli bir siz yaratmaya çalışmak. Çünkü eğer bir siz yaratabilirlerse, kendilerinin “biz” olacağına inanıyorlar.

Gelin; eğrisiyle-doğrusuyla “bir” olabileceğimiz, farklı şekil ve yöntemlerle düşünüp amacına Çerkesliği yerleştirebileceğimiz bir “biz” zemini oluşturalım. Hayat bizi nereye götürüyor, biz hayata iz bırakabiliyor muyuz? Toplumsal olanı tekrar hayat için üretebiliyor muyuz, konuşalım.