1806-1812 Rus Osmanlı Savaşı’nda Keleşbey’in “bekle ve gör” politikası
30 Aralık 1806 tarihinde III. Selim Rusya’ya savaş ilan etti.84 Bu savaşta Osmanlı için Kafkasya özel bir stratejik önem taşıyordu. Bu savaşta Çar hükümeti de Kafkasya’daki kazanımlarını korumanın yanı sıra genişletmeyi, Gürcistan’ın Kırımla deniz ulaşımını sağlamayı, Abhazya ve Megrelya üzerinden Karadeniz’e ulaşmayı hedefliyordu.85
Osmanlı’nın askeri harekâtlarının getirmiş olduğu olumsuz şartlar, Keleşbey konusunda sessiz veya çekimser olan Rus askeri yetkili ve diplomatların daha net tavır almalarını sağladı. Rusya’nın Kafkasya’daki askeri komutası, belirlenen hedeflere ulaşmak için yeterli silahlı güce sahip değildi. Bu eksikliği kapatmak için Kars Paşası ve Abhazya Hükümdarı Keleşbey’in askeri gücünden yararlanmanın makul olacağı kararına varıldı.
Bu tespit, Baron A.İ. Budberg’in, Kont İ.V. Gudoviç’e yazdığı 7 Ocak 1807 tarihli mektupta net bir şekilde görülmektedir: “Faydalı sonuçlar doğuran ileri görüşlü talimatlarınız, sınırdaki Türk paşalarının Rusya tarafına çekilmesini de kapsamalıdır. Abhazya hükümdarı Keleşbey ve Kars Paşası, küçük bir desteğinizle bu girişime destek verebilir ve kendi güçleriyle düşman saldırılarını püskürtebilirler.”86 Bununla birlikte Baron, Kont İ.V. Gudoviç’e Rus birliklerinin askeri yardım veremeyeceğini hatırlatarak, “Visla tarafından Bonapart’ın saldırıları püskürtülmedikçe en küçük bir askeri birim bile yerinden ayrılamayacağı için, bu desteğin para ve hediyelerle sınırlandırılması” önerisinde bulunmaktadır.87
Askeri harekâtların başlangıcında Azerbaycan’da hayatını kaybeden General P.D. Tsitsianov’un yerine gelen Gürcistan’daki Başkomutan Kont İ.V. Gudoviç, 11 Şubat 1807’de Keleşbey’e Rus devletinin himaye ve korumasına layık olduğunu belirterek; Keleşbey’in de mukabil gerekli hizmetleri yerine getirme zamanının geldiğini yazmıştır: “Güçlü Rus imparatorluğu ile Osmanlı arasında barışın bozulduğu bu zamanda, Karadeniz’de görülebilecek Türk birliklerinin Poti Nehri üzerinde bulunan kalemize girişini engellemenizi ve kalede bulunan Rus birliklerine yardım etmenizi arz ve talep ediyorum.” 88 Kont İ.V. Gudoviç verilecek hizmetler karşılığında Rus tebaalığı ve Babıâli’den bağımsız hükümdar olma konusunda kendisine yardım sözü verir. G.A. Dzidzarya, Keleşbey’in Rus Osmanlı savaşındaki faaliyetini değerlendirerek şöyle yazar; “Keleşbey Çaçba Rus komutasını umutlarında haklı çıkarmamıştır. Savaş başladıktan sonra kendini beklemeye almıştır. Hükümdar, komutanın savaşa katılmasına ilişkin kesin taleplerini, silahlı güçlerinin yetersiz olduğu gerekçesiyle yerine getirmekten imtina etmiştir.” 89
Bu durum, General İ.İ. Rıkgof’un, Kont İ.V. Gudoviç’e 1 Şubat 1807 tarihli talimatında şöyle açıklanmıştır: “Abhazya hükümdarı Keleşbey bize bağlılık ve yakınlık gösteriyor, fakat Türklerle ilişkimizin şimdiki durumunda ona hiçbir şekilde güvenilemez.”90
Bu noktada Keleşbey’in bizzat belirttiği üzere “Tüm önemli kişileri sadakat yeminine getirmek” için “Megrel birliklerinden” yardım talebi söz konusudur. Keleşbey’in tebaasındakilerin bazıları Rus imparatorluğuna girme fikrini onaylamamaktadır. Battalbey’in Rusya’ya sorunsuz gönderilmesi için “az sayıdaki birlikle memnun olmayanları sakinleştirmek ve Keleşbey üzerindeki şüpheleri önlemek” gerekmektedir.91
Kont İ.V. Gudoviç’in General Rıkgof’a 11 Şubat 1807 tarihinde gönderdiği cevapta açıkça şöyle denilmektedir: “Majestelere ne denli sadık ve gayretli olduğunu göstermeye çabalamasına rağmen yine de mevcut durumda tam olarak güvenilmemelidir. Kendisinin bize sadık ve Türklere karşı olduğunu fiilen göstermedikçe, güvenlik için Megrelya’nın kontrolündeki birlikler hiçbir şekilde verilmemelidir.”92
Böylece yazışma dosyalarını değerlendirerek, Rus ordu komutanlığının Hükümdar konusunda şüpheli olduğunu, kendisine tam olarak güvenmediğini, askeri birliklerle onu desteklemediğini ve onunla karşılıklı etkileşimde olmadığını görüyoruz. Keleşbey’den daha fazla aktivite talep eden askeri yetkililer, nasıl davranacağını gözlemlemektedir. Bu tutumu, “Keleşbey’in Ruslara dostluğu sadece görünürde” yönündeki “casus” ihbarlarının artması sonucunu doğurur.93
Keleşbey mevcut durumu sükûnetle değerlendirmiş, birliğini riske atmamıştır. Ordusu olduğu sürece Abhazya’nın hükümdarı olacağının, Rusya ile Osmanlı arasındaki savaşta Rus komutasının çeşitli görevlerini yerine getirirken kaybeder ise elzem bir durumda kendi otoritesi ve halkını savunamayacağının farkındadır.
Kont İ.V. Gudoviç sürekli Keleşbey’i aktif askeri harekâtlara çekmeye çalışmış ve Poti Kalesi komutanı Küçükbey ile akrabalık ilişkilerinden faydalanmak istemiştir. Bu 4 Mart 1807 tarihli General İ.İ. Rıkgof’a yazısından anlaşılmaktadır: “Keleşbey’in Rusya’ya bağlılığını bir kez daha sınamaya karar verdim. Poti komutanı veya kale valisinin, artık Majestelerinin himayesinde olan Abhazya hükümdarı Keleşbey tarafından atandığı bilinmektedir. Bu durumda güvenilir bir kişi vasıtasıyla kalenin alınması için Keleşbey ile irtibat kurulmalıdır.”94
Bununla birlikte kont İ.V. Gudoviç casuslara dikkatli gözetlemeleri ve Poti’de bulunan garnizonların asker sayısını öğrenmeleri talimatını vermiştir. Kont’un hazırladığı plana göre, Keleşbey’in, Küçükbey’e “Ebediyen Poti komutanı olarak kalma” sözü vererek, kale komutanını “para ve diğer ödüller” karşılığında kaleyi teslim etmeye ikna etmesi gerekiyordu.95
Böylece Keleşbey, “Poti komutanı için tüm yöntemleri kullanma ve Poti’yi ele geçirme” yönünde somut bir talimat alır.96
Poti Kalesi’nin çok güçlü ve müstahkem olduğu ve ele geçirilmesi için büyük kayıplar verilmesi gerektiğini bilen Keleşbey ek askeri desteğin de verilmeyeceğini tahmin ederek, harekâtın başarısı için birliklerinin mevcudunun az olduğu gerekçesiyle başkomutanın önerisini reddeder.
Keleşbey’in direnmesiyle hayal kırıklığı yaşayan General İ.V. Gudoviç, A.İ. Budberg’e mektubunda açıkça, Keleşbey’in General Rıkgof vasıtasıyla gönderdiği mektuba cevap vermediğini belirterek, “hâlâ yardım için süvarilerini göndermediğini ve Poti’de Türk birliklerinin güçlenmesine göz yumduğunu” söylemektedir. Mektubunun sonunda da fikrini açıkça paylaşır: “Müttefiğim olması için önerilen Abhaz hükümdar Keleşbey oldukça güvenilmezdir.”97
Keleşbey’in tutumundan memnun olmayan Kont İ.V. Gudoviç 14 Temmuz 1807’de kendisine şöyle yazar: “Yardımınız konusuna gelince… Türklere karşı girişimlerimizde Majesteleriniz için hiçbir gayret göstermediniz ve birliklerimize Türklere karşı yardım etmediniz. Bu nedenle hakkınızda Türklere destek olduğunuza dairşüpheler oluşmaktadır… Majestelerine kesinlikle bağlı iseniz ve hizmette bulunmayı arzu ediyorsanız, bunu Megrelya’daki birliklerimize yardım ederek fiilen gösteriniz ve topraklarınıza Türkleri kabul etmeyiniz. Size saldırmaları durumunda ise General Rıkgof’a size yardım etmesini ve sizi ve topraklarınızı korumasını emredeceğim.”98
Keleşbey’in Ruslar konusundaki pasifliğini değerlendiren Prof. G.A. Dzidzarya şunu belirtmiştir: “Burada onun Abhazya konusunda özellikle bu dönemde en aktif olan Napolyon Fransa’sına karşı tutumu hatırlanmalıdır. Demek ki Çar generalleri ve diplomatlarının bu dönemde, Keleşbey’in “her türlü yardımdan” imtina ettiğini düşünmeleri yersiz değildi.”99
Ayrıca Keleşbey’in hareketsizliğinin temel sebebini açıklayan tarihçi A.V. Fadeev’in görüşü de kabul edilebilir: “Keleşbey ile herhangi bir resmi anlaşma imzalanmadığından, Abhazya’nın Rusya’ya katılması konusu kesin karara bağlanmış sayılamaz. Rus hükümeti tarafından belirli garantiler olmamasından dolayı Keleşbey’in Rusya ile Osmanlı arasındaki savaşta tarafsız kalmayı tercih etmesi muhtemeldir.”100
Peki, Keleşbey ile görüşme sürecinin uzamasının sebepleri nelerdir? Bu soru daha sonra, Keleşbey’in ölümünden sonra Transkafkasya’daki ordu komutanı İ.V. Gudoviç tarafından Dışişleri Bakanı N.P. Rumyantsev’e sorulmuştur. N.P. Rumyantsev şöyle cevap vermiştir: “General De-Richelieu’nin görevlendirildiği, merhum Keleşbey’in, o dönemde Tayyar Paşa vasıtasıyla himayeye kabul edilmesine ilişkin müzakerelerin sonucunu öğrenmek istiyorsanız, sizi temin ederim ki, görüşmeler istenilen şekilde ilerleyemedi. Sebebi, De-Richelieu’nin hastalığı ve oradan ayrılması; Keleşbey’in amanat şeklinde oğlunu göndermesini engelleyen, Babıâli ile yeniden başlayan askeri harekâtlardır.”101 Şüphesiz ki kendisiyle ilgili bu ciddiyetsizlik ve belirsizlik Keleşbey’i bekle ve gör tutumuna sevk etmiştir.
Rus ordusuna daha aktif yardım ve desteği Samırzakan Prensi Manuçar Çaçba sağlamıştır. O dönemde askeri harekâtlara aktif olarak katılmamış olmasına rağmen, varlığı ile Rusya’ya bağlılığını kanıtlamıştır. Bununla birlikte 1807 yılındaki olaylar ve Keleşbey’in bu olaylardaki rolüne ilişkin Prof. G.A. Dzidzarya şöyle demektedir: “Şu olgular göz ardı edilmemelidir: Keleşbey Türk çıkarma birliğinin Abhazya sınırlarında inmesini ve bölgeyi askeri harekâtları için üsse dönüştürmesini engellemiştir.”102 (Devam edecek)
84 G.A. Dzidzarya, Muhacirlik ve Abhazya Tarihinin Sorunları, s.115 85Amiral de Treverse’nin bilgilerine göre savaş İstanbul’da 18 Aralık’ta ilan edilmiştir. Bununla birlikte Rus elçiliğinin geri dönüşü için bekleyen Rus gemisi tutuklanmış, fakat elçi A.Y. İtalinskiy İngiliz gemisi ile kurtulmayı başarmıştır. AKAK, C.4, s.531 86G.A. Dzidzarla, Eserleri, C.1, s.39 87AKAK, C.4, s.531
88 AKAK, C.4, s.531-532 89AKAK, C.3, s.197
90 G.A. Dzidzarya, Eserleri, C.1, Sohum-1988, s.40-41 91AKAK, C.3, s.196
92 AKAK, C.3, s.196
93 AKAK, C.3, s.196
94 AKAK, C.3, s.196
95 AKAK, C.3, s.197; General İ.Rıkgof’un 28 Mart 1807 tarihli kont İ.V.Gudoviç’e raporu
96 AKAK, C.3, s.197; C.4, s.411-413
97 AKAK, C.3, s.197
98 AKAK, C.3, s.706
99 AKAK, C.3, s.706
100 AKAK, C.3, s.198